AKP'nin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu eleştirmeye hakkı var mı?
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Mustafa MUTLU :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
AKP'nin, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu eleştirmeye hakkı var mı?
Çok
ilginç şeyler oluyor, çoook!
Dün sabah saatlerinde ilk haber
Erzurum’dan geldi:
Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, Ergenekon
Terör Örgütü üyesi olduğu iddiasıyla tutuklandı.
Sonra...
Ankara’da
inanılmaz bir hareketlilik başladı:
Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu (HSYK), Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanmasını
görüşmek üzere acilen toplandı.
Bu toplantıya Adalet Bakanı
katılmadı...
Eğer Adalet Bakanlığı Müsteşarı da katılmasaydı;
Kurul toplanamayacak ve konuyla ilgili bir karar alamayacaktı...
Ama...
Sayın
Müsteşar toplantıya katıldı...
Üstelik gündemin belirlenmesi
sırasında da kabul oyu kullandı...
Yani; HSYK’nın, Erzincan ve
Erzurum’da olup bitenleri görüşmesine “yeşil ışık” yaktı...
Sonra...
Toplantıyı terk etti!
Böylece HSYK’nın verdiği kararın
sorumluluğuna ortak olmadı ama...
Karar vermesini sağladı...
HSYK
da oy çoğunluğuyla, Erzincan Başsavcısı’nın hukuka aykırı şekilde
gözaltına alındığına, bu nedenle Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman
Şanal’ın da aralarında bulunduğu dört savcının yetkilerinin ellerinden
alınmasına karar verdi...
***
Peki;
sonra ne oldu?
“Liberal ve dinci miçolar” ekranları bastı; HSYK
üyelerini “hâkim ve savcıların yetkilerine müdahele etmekle”,
“soruşturmaları engellemekle”, “dosya kapatmakla” suçlamaya başladı!
Öğle
saatlerinde ise AKP’nin tavrı belli oldu...
Grup Başkanvekili
Bekir Bozdağ, zehir zemberek bir açıklama yaparak, “HSYK suç işlemiştir.
Alınan karar yargı bağımsızlığına vurulan bir darbedir” dedi...
***
AKP
kurmayları HSYK’yı ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler; bu karar AKP
iktidarının “AÇIK DESTEĞİ” sayesinde çıktı...
Çünkü hepimiz
biliyoruz ki; toplantıya Adalet Bakanlığı Müsteşarı katılmasaydı ve
gündemi kabul yönünde oy kulanmasaydı, HSYK daha önce onlarca kez olduğu
gibi bu kez da karar alamayacaktı...
***
Sahi:
Adalet
Bakanlığı Müsteşarı neden toplantının yapılmasını sağladı?
Neden
gündemi kabul etti?
Ve gündem belli olunca neden apar topar
toplantıyı terk etti?
Tüm bunları Adalet Bakanı’ndan habersiz mi
yaptı?
Öyleyse; Adalet Bakanı neden müsteşarını görevden almadı?
Eğer
Müsteşar, Adalet Bakanı’nın izniyle HSYK toplantısına katılıp, onun
belirlediği stratejiyi izlediyse; o zaman ağızlarından ateş saçan AKP
kurmayları Adalet Bakanı ile ters düşmüş olmuyor mu?
Partisiyle
bu kadar ters düşen bir Bakan’ın istifa etmesi gerekmez mi?
Yoksa...
Bunların hepsi bir “ince taktik”ten mi ibaret?
***
“Liberal
ve dinci miçolar”; haydi bu soruları da yanıtlayın...
Her şeyi
biliyorsunuz ya...
Elbette, bunları da bilirsiniz!
***
GÜNÜN SORUSU
Erzincan Başsavcılığı’nın
talimatıyla yapılan telefon dinleme kayıtları da sonunda ortaya döküldü.
Sorumlu gazetecilik anlayışının gereği olarak bu konuşmalara ilişkin
tek satır bile yazmayacağım...
Ama sormadan da duramayacağım:
Ergenekon
iddiasıyla yargılanan sanıklara, hatta suçsuz kişilere ilişkin dinleme
kayıtlarını yayınlayıp, özel hayatlara burunlarını sokmakta hiçbir
sakınca görmeyen yandaş medya, bu tutanakları da yayınlayacak mı?
***
Devlet
kesesinden 50 bin lira maaşla iktidar miçoluğu!
İktidarın
kayıtsız şartsız destekçisi ve asker karşıtı ekonomi profesörü Mehmet
Altan’ın devletin yönetimindeki Cine-5 televizyonundan her ay 50 bin TL
maaş aldığı iddia edildi...
İddianın sahibi, gazeteci Sabahattin
Önkibar...
Önkibar’ın dünkü yazısına göre, elektrik faturalarına
ödediğimiz paralarla ayakta duran devlet televizyonu TRT de Tayfun
Talipoğlu’na ayda 60 bin TL maaş veriyormuş...
TEKEL işçilerine
zırnık verilmez:
Çünkü devlet büyüklerimiz “fakir fukaranın,
garip gurebanın” parasını kimselere yedirmez!
Ama iktidar
yandaşlarına bol keseden maaş ödenir!
O zaman kimse “fakir
fukara, garip gureba edebiyatı” yapmaz...
Ne diyelim:
Yaşasın
iktidar miçoloğu, yaşasın özgür ve zengin medya!
ilginç şeyler oluyor, çoook!
Dün sabah saatlerinde ilk haber
Erzurum’dan geldi:
Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, Ergenekon
Terör Örgütü üyesi olduğu iddiasıyla tutuklandı.
Sonra...
Ankara’da
inanılmaz bir hareketlilik başladı:
Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu (HSYK), Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanmasını
görüşmek üzere acilen toplandı.
Bu toplantıya Adalet Bakanı
katılmadı...
Eğer Adalet Bakanlığı Müsteşarı da katılmasaydı;
Kurul toplanamayacak ve konuyla ilgili bir karar alamayacaktı...
Ama...
Sayın
Müsteşar toplantıya katıldı...
Üstelik gündemin belirlenmesi
sırasında da kabul oyu kullandı...
Yani; HSYK’nın, Erzincan ve
Erzurum’da olup bitenleri görüşmesine “yeşil ışık” yaktı...
Sonra...
Toplantıyı terk etti!
Böylece HSYK’nın verdiği kararın
sorumluluğuna ortak olmadı ama...
Karar vermesini sağladı...
HSYK
da oy çoğunluğuyla, Erzincan Başsavcısı’nın hukuka aykırı şekilde
gözaltına alındığına, bu nedenle Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman
Şanal’ın da aralarında bulunduğu dört savcının yetkilerinin ellerinden
alınmasına karar verdi...
***
Peki;
sonra ne oldu?
“Liberal ve dinci miçolar” ekranları bastı; HSYK
üyelerini “hâkim ve savcıların yetkilerine müdahele etmekle”,
“soruşturmaları engellemekle”, “dosya kapatmakla” suçlamaya başladı!
Öğle
saatlerinde ise AKP’nin tavrı belli oldu...
Grup Başkanvekili
Bekir Bozdağ, zehir zemberek bir açıklama yaparak, “HSYK suç işlemiştir.
Alınan karar yargı bağımsızlığına vurulan bir darbedir” dedi...
***
AKP
kurmayları HSYK’yı ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler; bu karar AKP
iktidarının “AÇIK DESTEĞİ” sayesinde çıktı...
Çünkü hepimiz
biliyoruz ki; toplantıya Adalet Bakanlığı Müsteşarı katılmasaydı ve
gündemi kabul yönünde oy kulanmasaydı, HSYK daha önce onlarca kez olduğu
gibi bu kez da karar alamayacaktı...
***
Sahi:
Adalet
Bakanlığı Müsteşarı neden toplantının yapılmasını sağladı?
Neden
gündemi kabul etti?
Ve gündem belli olunca neden apar topar
toplantıyı terk etti?
Tüm bunları Adalet Bakanı’ndan habersiz mi
yaptı?
Öyleyse; Adalet Bakanı neden müsteşarını görevden almadı?
Eğer
Müsteşar, Adalet Bakanı’nın izniyle HSYK toplantısına katılıp, onun
belirlediği stratejiyi izlediyse; o zaman ağızlarından ateş saçan AKP
kurmayları Adalet Bakanı ile ters düşmüş olmuyor mu?
Partisiyle
bu kadar ters düşen bir Bakan’ın istifa etmesi gerekmez mi?
Yoksa...
Bunların hepsi bir “ince taktik”ten mi ibaret?
***
“Liberal
ve dinci miçolar”; haydi bu soruları da yanıtlayın...
Her şeyi
biliyorsunuz ya...
Elbette, bunları da bilirsiniz!
***
GÜNÜN SORUSU
Erzincan Başsavcılığı’nın
talimatıyla yapılan telefon dinleme kayıtları da sonunda ortaya döküldü.
Sorumlu gazetecilik anlayışının gereği olarak bu konuşmalara ilişkin
tek satır bile yazmayacağım...
Ama sormadan da duramayacağım:
Ergenekon
iddiasıyla yargılanan sanıklara, hatta suçsuz kişilere ilişkin dinleme
kayıtlarını yayınlayıp, özel hayatlara burunlarını sokmakta hiçbir
sakınca görmeyen yandaş medya, bu tutanakları da yayınlayacak mı?
***
Devlet
kesesinden 50 bin lira maaşla iktidar miçoluğu!
İktidarın
kayıtsız şartsız destekçisi ve asker karşıtı ekonomi profesörü Mehmet
Altan’ın devletin yönetimindeki Cine-5 televizyonundan her ay 50 bin TL
maaş aldığı iddia edildi...
İddianın sahibi, gazeteci Sabahattin
Önkibar...
Önkibar’ın dünkü yazısına göre, elektrik faturalarına
ödediğimiz paralarla ayakta duran devlet televizyonu TRT de Tayfun
Talipoğlu’na ayda 60 bin TL maaş veriyormuş...
TEKEL işçilerine
zırnık verilmez:
Çünkü devlet büyüklerimiz “fakir fukaranın,
garip gurebanın” parasını kimselere yedirmez!
Ama iktidar
yandaşlarına bol keseden maaş ödenir!
O zaman kimse “fakir
fukara, garip gureba edebiyatı” yapmaz...
Ne diyelim:
Yaşasın
iktidar miçoloğu, yaşasın özgür ve zengin medya!
Mustafa MUTLU- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 170
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : mmutlu@gazetevatan.com
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 27/05/08
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Mustafa MUTLU :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz