Gelin "yeter yahu"larımızı sayalım...
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Süheyl BATUM :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Gelin "yeter yahu"larımızı sayalım...
Genelkurmay
Başkanı ile Habertürk gazetesinde yapılan söyleşiye, onun ağzından
şöyle bir başlık atılmış; “böyle rezillik olur mu, yeter yahu”. Bu, son
dönemde yaşadığımız bazı olayları, çok güzel açıklayan bir ifade olmuş.
Gerçekten de birçok olaya, “yeter yahu” demek gerekiyor. Üstelik böyle
bir tepkinin şu yararı da olabilir. Herkes, kendisini en çok rahatsız
eden, “yeter yahu” dediği şeyleri yazar. Tabii ki herkesin kendine göre
“yeter yahu” dedikleri vardır. Bunlar içinde, en çok “yeter yahu”yu
alanları alt alta sıralarız. Ve anlarız ki ilk önce bunların değişmesi
gerek. Çünkü en çoğunluğumuza “yeter yahu” dedirten olgular onlar.
Örneğin
benim “yeter yahu”larımı yazmakla başlayayım.
Türkiye’ye
giydirilen “ekonomik sistemin” gereği olarak, TEKEL’in 292 milyon dolara
satılmasına, satıldığı sırada zaten içindeki stokların değerinin, bu
parayı karşıladığının görmezden gelinmesine ve daha ödeme dönemi
başlamadan 950 milyon dolara el değiştirmesine “yeter yahu!” Bu korkunç
sistemi ve tarımın, işsizin, onuru ile çalışanın sırtından kazanma
sistemini bize 10 yıldır “ne güzel ekonomik sistem, nasıl büyüyoruz”
diye anlatan aydınlara, ekonomistlere, bizi inandırmaya çalışan
gazetecilere “yeter yahu...” Bu ekonomik sistemin zorunlu sonucu olarak,
TEKEL birilerine peşkeş çekildiğinden ve para kalmadığı gerekçesi ile
TEKEL işçilerinin “kazanılmış haklarını” görmezden gelen, üstelik “bu
işçiler yan gelip yatıyorlar” diyen siyasetçilere, aydınlara(!),
gazetecilere(!) artık “yeter yahu...” İşçilerin maaşlarını en azından
yarıya düşürten bir “sözüm ona ekonomik mucizeyi” bizlere başarı diye
sunanlara “yeter yahu...”
***
ABD
kendi çıkarları ve K. Irak’a istikrar kazandırmak amacıyla, “derhal
PKK’lıları buradan alın” dediği için, “Kürt açılımı yapıyoruz” diye
başlayan ve tam 4 ay boyunca tek cümlelik yasal değişiklik yapmadan
hatta bir “karar” bile almadan zaman geçiren bir iktidara hiçbir şey
söyleyemeyen, ama bu durumu görüp eleştiren herkese “ne olduğunu
bilmeseniz bile ilk önce gelin destek verin” diyenlere “yeter yahu...”
Daha sonra bu açılımın ve “ABD planının” ne olduğu Habur’da açıkça
ortaya çıktığında, “ne var, önemli olan anaların ağlamaması idi” diye
bahaneler uyduranlara da “yeter yahu...”
Silivri’de insanlar
tutuklanırken, tutukluluk süreleri 33 aydır, 18 aydır, 11 aydır
defalarca uzatılırken, itirazları -üstelik “sadece ilgili maddeler ve
maddede yer alan nedenler sayılarak verilecek tutukluluk kararlarının”
yetersiz olduğunu AİHM açıkça söylemesine karşın- defalarca
reddedilirken, Habur’da sözüm ona “etkin pişmanlık” maddesini, hepimizin
gördüğü biçimde(!) uygulatanlara, bu yönde baskı yapanlara, telkinde
bulunanlara “yeter yahu...” Bu inanılmaz çelişkiyi görmesine karşın,
görmezden gelen hukukçulara, aydınlara, gazetecilere “yeter yahu!”
Ergenekon
davası nedeniyle ve aleyhindeki kanıtların ne olduğunu öğrenemeden ve
ne ile suçlandığını bilmeden 11 ay yatan, 30 ay yatan gazeteciler,
akademisyenler söz konusu olduğunda, “bunlar usul eksikliği, önemli olan
amaç” diyen ya da “pekiyi ama hepsi de suçsuz mu yani” diye sormayı
tarafsızlık zanneden sözde aydınlara “yeter yahu...”
***
Çok
değil, bundan 10-15 yıl önce “param yok, gecekonduda oturuyorum” ya da
“çocuklarımı ben okutamıyorum, bu nedenle arkadaşlarım okutuyor” deyip,
birkaç yıl sonra çocuklarına “gemicikler” alabilen siyasetçi türüne
“yeter yahu.” Sağdan sola, soldan sağa, Mao’culuktan, darbeciliğe,
oradan Özal’cılığa, oradan neo-Osmanlı’cılığa, oradan liberalliğe,
oradan da “iktidar silahşorluğuna” geçen ya da televizyonlarda Başbakan
yanağı sıkarak ya da başbakanlara “o kadar çok iş yapıyorsunuz ki,
hepsine yetişemiyoruz, kusura bakmayın” diyerek yaşamını sürdüren
gazetecilere(!) de “yeter yahu.” Ve tüm bunları yapanları aydın,
gazeteci ya da akademisyen diye adlandıran anlayışa da “yeter yahu!”
Başkanı ile Habertürk gazetesinde yapılan söyleşiye, onun ağzından
şöyle bir başlık atılmış; “böyle rezillik olur mu, yeter yahu”. Bu, son
dönemde yaşadığımız bazı olayları, çok güzel açıklayan bir ifade olmuş.
Gerçekten de birçok olaya, “yeter yahu” demek gerekiyor. Üstelik böyle
bir tepkinin şu yararı da olabilir. Herkes, kendisini en çok rahatsız
eden, “yeter yahu” dediği şeyleri yazar. Tabii ki herkesin kendine göre
“yeter yahu” dedikleri vardır. Bunlar içinde, en çok “yeter yahu”yu
alanları alt alta sıralarız. Ve anlarız ki ilk önce bunların değişmesi
gerek. Çünkü en çoğunluğumuza “yeter yahu” dedirten olgular onlar.
Örneğin
benim “yeter yahu”larımı yazmakla başlayayım.
Türkiye’ye
giydirilen “ekonomik sistemin” gereği olarak, TEKEL’in 292 milyon dolara
satılmasına, satıldığı sırada zaten içindeki stokların değerinin, bu
parayı karşıladığının görmezden gelinmesine ve daha ödeme dönemi
başlamadan 950 milyon dolara el değiştirmesine “yeter yahu!” Bu korkunç
sistemi ve tarımın, işsizin, onuru ile çalışanın sırtından kazanma
sistemini bize 10 yıldır “ne güzel ekonomik sistem, nasıl büyüyoruz”
diye anlatan aydınlara, ekonomistlere, bizi inandırmaya çalışan
gazetecilere “yeter yahu...” Bu ekonomik sistemin zorunlu sonucu olarak,
TEKEL birilerine peşkeş çekildiğinden ve para kalmadığı gerekçesi ile
TEKEL işçilerinin “kazanılmış haklarını” görmezden gelen, üstelik “bu
işçiler yan gelip yatıyorlar” diyen siyasetçilere, aydınlara(!),
gazetecilere(!) artık “yeter yahu...” İşçilerin maaşlarını en azından
yarıya düşürten bir “sözüm ona ekonomik mucizeyi” bizlere başarı diye
sunanlara “yeter yahu...”
***
ABD
kendi çıkarları ve K. Irak’a istikrar kazandırmak amacıyla, “derhal
PKK’lıları buradan alın” dediği için, “Kürt açılımı yapıyoruz” diye
başlayan ve tam 4 ay boyunca tek cümlelik yasal değişiklik yapmadan
hatta bir “karar” bile almadan zaman geçiren bir iktidara hiçbir şey
söyleyemeyen, ama bu durumu görüp eleştiren herkese “ne olduğunu
bilmeseniz bile ilk önce gelin destek verin” diyenlere “yeter yahu...”
Daha sonra bu açılımın ve “ABD planının” ne olduğu Habur’da açıkça
ortaya çıktığında, “ne var, önemli olan anaların ağlamaması idi” diye
bahaneler uyduranlara da “yeter yahu...”
Silivri’de insanlar
tutuklanırken, tutukluluk süreleri 33 aydır, 18 aydır, 11 aydır
defalarca uzatılırken, itirazları -üstelik “sadece ilgili maddeler ve
maddede yer alan nedenler sayılarak verilecek tutukluluk kararlarının”
yetersiz olduğunu AİHM açıkça söylemesine karşın- defalarca
reddedilirken, Habur’da sözüm ona “etkin pişmanlık” maddesini, hepimizin
gördüğü biçimde(!) uygulatanlara, bu yönde baskı yapanlara, telkinde
bulunanlara “yeter yahu...” Bu inanılmaz çelişkiyi görmesine karşın,
görmezden gelen hukukçulara, aydınlara, gazetecilere “yeter yahu!”
Ergenekon
davası nedeniyle ve aleyhindeki kanıtların ne olduğunu öğrenemeden ve
ne ile suçlandığını bilmeden 11 ay yatan, 30 ay yatan gazeteciler,
akademisyenler söz konusu olduğunda, “bunlar usul eksikliği, önemli olan
amaç” diyen ya da “pekiyi ama hepsi de suçsuz mu yani” diye sormayı
tarafsızlık zanneden sözde aydınlara “yeter yahu...”
***
Çok
değil, bundan 10-15 yıl önce “param yok, gecekonduda oturuyorum” ya da
“çocuklarımı ben okutamıyorum, bu nedenle arkadaşlarım okutuyor” deyip,
birkaç yıl sonra çocuklarına “gemicikler” alabilen siyasetçi türüne
“yeter yahu.” Sağdan sola, soldan sağa, Mao’culuktan, darbeciliğe,
oradan Özal’cılığa, oradan neo-Osmanlı’cılığa, oradan liberalliğe,
oradan da “iktidar silahşorluğuna” geçen ya da televizyonlarda Başbakan
yanağı sıkarak ya da başbakanlara “o kadar çok iş yapıyorsunuz ki,
hepsine yetişemiyoruz, kusura bakmayın” diyerek yaşamını sürdüren
gazetecilere(!) de “yeter yahu.” Ve tüm bunları yapanları aydın,
gazeteci ya da akademisyen diye adlandıran anlayışa da “yeter yahu!”
Süheyl BATUM- DEMİR ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 24
Yaş : 69
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 27/11/08
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Süheyl BATUM :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz