DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hukukla boğulmayalım oyunu görelim

Aşağa gitmek

Hukukla boğulmayalım oyunu görelim Empty Hukukla boğulmayalım oyunu görelim

Mesaj tarafından Can ATAKLI 2010-02-22, 19:42

Sevgili
okurlar; her hafta başı geçen haftanın ne kadar heyecanlı ve garip
geçtiğini belirterek başlıyorum yazıya. Bu, bir anlamda “Umarım artık
işler durulur, bu çirkin oyunlar sona erer” temennisinden başka bir şey
değil sizin de anladığınız gibi. Ama geçen hafta galiba tüm haftaların
üzerine tuz biber ekti. Sanki saatin zembereği tümüyle attı.

Bundan
sonrası zor


Her ülkede politik çekişmeler olur. Komplolar
düzenlenir. Kendisini devletin sahibi zannedenlerin kendi çıkarlarına
alet etmeye çalıştıkları devlet çarkının içinde ezildikleri olur. Ama
eğer bir ülkede adaletin temeli olan yargı siyasi iktidarın bu kadar
ağır baskısı altında kalırsa işlerin çözülmesi neredeyse olanaksız hale
gelir. Çözüm gerçekten zorlaşır.

Hukuku kim biliyor?

Televizyonlarda,
yazılı basında son birkaç gündür inanılmaz bir hukuk tartışması
sürüyor. Ve bu tartışma o kadar üst düzeyde sürdürülüyor ki, sıradan
vatandaşlar hatta hukuk alanında olmasa da iyi eğitim görmüş olanlar
bile söylenenlerin çoğunu anlamıyor. Kendimi de bu kategoride görüyorum.
Hukukçu değilim, meslek gereği hukukla ilgili pek çok şey bilmeme
rağmen son günleri analiz etmeye bilgim de yetmez haddim de değildir.

Büyük
oyunu görmek


Bu nedenle geçen haftadan başlayan olayları
irdelerken, gazeteci ve yazarların, hukukçu olmayan akademisyenlerin ve
siyasetçilerin konuya salt hukuk açısından bakmak yerine oynanan büyük
oyunu dikkate almaları gerekir. Aksi takdirde kimsenin anlayamayacağı
bir hukuk tartışması içinde boğulur ve iktidarın Türkiye’yi getirdiği
eşiği göremeyiz.

Olayların başlangıcı

Kamuoyunda
Erzincan-Erzurum olayı olarak bilinen gelişmeler 2 Kasım 2007’de
başladı. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, İsmailağa Cemaati
olarak bilinen bir dini gruba yönelik bir irtica operasyonu başlattı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da aralarında
bulunduğu 235 şüpheli hakkında araştırma başlatıldı, 9 kişi tutuklandı.

Kamuoyu
habersizdi


Neredeyse 2.5 yıl önceki olay aslında örneğine
çok sık rastlanan bir irtica operasyonuydu ve kamuoyunun fazla da
ilgisini çekmedi. Ancak iktidarın adeta yerinden hoplamasına neden oldu.
Cemil Çiçek’in devreye girdiği, tutukluların serbest bırakılmasını
istediği ileri sürüldü. Erzincan Başsavcısı ile Erzurum Özel Yetkili
Savcısı arasında müthiş bir çekişme başladı.

Amerika’dan gelen
ses


2009 yılının başlarında halen Amerika’da yaşayan bir
dini cemaat önderi televizyonlarda banttan yayınlanan bir konuşmasında
“herkesin dikkatli olması gerektiğini, karanlık güçlerin kendilerine
yakın isimlerin evlerine silah, patlayıcı koyabileceğini, haklarında
dedikodu üretebileceklerini ve soruşturmalar yapabileceklerini” söyledi.

Kimse
anlamadı bile


Amerika’daki zatın neden böyle bir konuşma
yaptığı anlaşılamadı. Türkiye’nin en büyük gazetelerinden birinin genel
yayın müdürü anlamlandıramadığı bu konuşma için “Niye böyle bir şey
söylemeye gerek duydu acaba?” diye yazı bile yazdı. Buna rağmen kimse bu
konuşmanın anlamını çözemedi. Kimileri de “Türkiye’de bu tür işler
oldu, sadece bir uyarı olabilir” yorumunu yaptı

İrticayla
mücadele planı


Tarihler 12 Haziran 2009’u gösterirken
iktidar payandası bir gazete “AKP ve Gülen’i bitirme planı” manşeti ile
çıktı. Bu plana göre irtica bahanesiyle AKP ve Fethullah Gülen
Cemaati’ne yönelik bir dizi operasyon yapılacağı, Gülencilerin ev ve iş
yerlerine silah, bomba konacağı, bunların bulunarak cemaatin bir silahlı
terör örgütü sınıfına sokulacağı ileri sürülüyordu. Plan Genelkurmay’da
hazırlanmıştı ve altında bir deniz albayının imzası vardı.

Islak-kuru
tartışması


İlk anda pek çok kimsenin aklına kısa bir süre
önce Amerika’daki zatın yaptığı açıklama gelmedi bile. Herkes planının
doğru olup olmadığını, albayın imzasının gerçekliğini tartışıyordu.
Ergenekon savcıları planı çok önemsediler. Bununla ilgili başta deniz
albayı olmak üzere pek çok emekli ve muvazzaf subay gözaltına alındı.
Ardından varlığı ileri sürülen başka benzer planlarla birçok subay
tutuklandı.

Gözler Erzincan’da

Kamuoyunda imzanın
ıslak mı kuru mu olduğu tartışmaları yapılırken, her zaman olduğu gibi
yine ilk önce iktidar payandası medya gözünü birden Erzincan’a çevirdi.
2.5 yıl önce başlamış olan irtica soruşturmasının “AKP ve Gülen’i
bitirme planına” çok uygun olduğu, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı’nın bu
planı satır satır uyguladığı ileri sürülmeye başlandı. Bununla ilgili
olarak MİT bölge müdürlüğüne polis baskını yapıldı, bazı MİT görevlileri
tutuklandı, konu subaylara da uzandı.

Başsavcı’ya kuşatma

Darbe
paranoyası yaratanların asker üzerindeki operasyonları sona ererken bu
kez işin ucu Erzincan Başsavcılığı’na uzatıldı ve operasyonları başlatan
Başsavcı İlhan Cihaner hakkında soruşturma açıldı. Önce elindeki
dosyalara el konan Cihaner daha sonra gözaltına alındı, evi ve makamı
arandı, sonra da tutuklandı. Bu, Türkiye’de ilk kez oluyordu. Bir
Cumhuriyet Başsavcısı irtica ile ilgili soruşturma yaptığı için
“terörist” sıfatıyla tutuklanıyordu.

Müthiş hukuksal oyunlar


Ondan sonrası hafızalarımızda çok taze. HSYK tutuklamayı
isteyen Özel Yetkili Erzurum Savcılarının yetkilerini elinden aldı. Bu
savcılar alelacele ellerindeki dosyayı İstanbul’daki Ergenekon
savcılarına gönderdi. Başsavcının tutuklanmasına itiraz bir üst mahkeme
tarafından reddedildi. Ve kendimizi bir anda pek de anlamadığımız üst
düzey bir hukuk tartışmasının içinde bulduk.

Hiçbirisi
ilgilendirmiyor


Sevgili okurlar; geldiğimiz aşama; açık
söyleyeyim, Erzurum Özel Yetkili Savcısı’nın yetkilerinin elinden
alınması, dosyanın İstanbul’a gönderilmesi, bu dosyaya Ergenekon
savcılarının bakıp bakamayacağı konusundaki hukuksal tartışmalar beni
hiç ilgilendirmiyor. HSYK’nın yapısı, yetkileri, seçilme biçimleri de
ilgilendirmiyor. Çünkü tüm bunlar hukuksal detaylar ve bilgimin buna
yetemeyeceğini başta da söyledim.

Oyunu ortaya koymak

Burada,
bizlere düşen görev bu detaylara boğulmak yerine oynanan oyunu ortaya
koymaktır. Türkiye Cumhuriyeti ve kuruluş ilkeleri, Atatürk ilke ve
devrimleriyle hesabı olanlar Türkiye’yi dönüştürmek için ellerinden
geleni yapıyorlar. Bu uğurda evrensel hukuk kurallarını da altüst
ederler, insan hak ve hukukunu da çiğnerler, ahlaki ve vicdanı kuralları
da paspas yaparlar. Ki yapıyorlar bunu. O halde sözde hukuk tartışarak
bir yere varılmaz.

Olayın özeti nedir?

İşte tüm
yazdıklarımdan sonra şunu söylemek istiyorum: Siz oynanan oyuna bakın.
Bir dizi hukuk kuralının arkasına sığınılarak Türkiye dönüştürülmeye,
laik ve demokratik ilkeler yok edilmeye, Türkiye bir din devletine
dönüştürülmeye çalışılıyor. Bu yola taş koyan kim olursa olsun başı
ezilir. Plan budur ve anlayamayacağım hukuksal tartışmalarda galip
gelmeye çalışmak yerine bu korkunç oyunu görmemiz gerekir.

Başbuğ’un
dinlenmesi


Orduya ise en son darbe Genelkurmay Başkanı’nın
dinlenmesi ile vuruldu. Türkiye’yi dönüştürmeye çalışanlar “Elimde bilgi
var” diyen İlker Başbuğ’u “Fazla diklenme, seni istediğimiz an dinler,
kaydeder sonra da açıklarız” diye tehdit ediyor. Zor durumdaki asker ise
hiç olmazsa karargâhın dinlenmediğini göstermek için “Yurt dışındaki
bir konuşma” açıklamasıyla durumunu kurtarmaya çalışıyor.

Hepinize
iyi haftalar dilerim...
Can ATAKLI
Can ATAKLI
ALTIN ÜYE
ALTIN ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz