DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Atatürk halka sorsaydı

Aşağa gitmek

Atatürk halka sorsaydı Empty Atatürk halka sorsaydı

Mesaj tarafından Can ATAKLI 2010-02-24, 20:29

Önceki
günden başlayarak TV’leri izledikten, dünkü gazeteleri okuduktan sonra
insan tek bir şey düşünüyor: “Türkiye’de rejim değişiyor.” Hatta daha da
ileri gidebiliriz: “Aslında rejim değişti, şimdi alıştırma ve son
rötuşlar yapılıyor.”

Artık görünen o ki, “Tehlikenin farkında
mısınız?” faslını çok geride bıraktık. O gün bu söyleme gülenler şimdi
“Tehlikenin farkında olsak bile ne fayda, tehlike gerçeğe dönüştü bile”
diyorlar da...

Dikkat ediyor musunuz, artık hak hukuk konuşmaları
bile çok azaldı. Artık “eski Türkiye-yeni Türkiye” veya “eski
Cumhuriyet-yeni Cumhuriyet” söylemi revaçta.

Atatürk’ün kurduğu
Cumhuriyeti bir diktatörlük olarak tanımlayan, diktatörlüğün AKP
iktidarına kadar sürdüğünü söyleyenler, artık bu sürecin bittiğini,
demokrasi ve hukukun zafer kazandığını ileri sürüyorlar.

Artık
konu Cumhuriyet, ilkeleri, devrimleri değil. Sorulan şu: “Atatürk
Cumhuriyeti kurarken halka mı sordu?” Ya da “Atatürk halka sorsaydı
acaba ne cevap alırdı?”

Sahi Atatürk Cumhuriyeti kurarken halka
sorsaydı “Biz demokrasi istiyoruz” cevabını mı alacaktı?

Bugünün
sözde liberalleri, ama özünde faşistleri, adeta kudurmuş gibi Atatürk’e,
devrimlerine, Cumhuriyet’e, Türkiye’ye saldırıp, tüm değerleri ayaklar
altına alıp, çağdaş, olumlu, iyi, geleceğe açık her şeyi karalarken
adeta bir zafer sarhoşluğu yaşıyorlar.

Atatürk’ün “kul” olan bir
milleti “vatandaş” yapabilmek için verdiği mücadeleyi yok sayanlar,
şimdi hiç çekinmeden “Türkiye’de rejimin değiştiğinin” müjdesini(!)
veriyorlar.

Artık rejimin değiştiğine o kadar inanıldı ki, TV
ekranlarından “Anayasa’nın ikinci maddesi değişmezse ne demokrasi ne
hukuk gelebilir” diye bağıranlar bile fark edilmiyor.

Anayasa’nın
ikinci maddesi aynen şöyle: Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Anayasa’nın
ikinci maddesini bile değiştirmeyi göze alan bir zihniyet bugün ülkenin
kaderini belirliyor. Bunda payı olan herkesin artık çok iyi düşünmesi
gerekir.


***


Özden
Örnek az daha tıraş olamıyordu


Eski Deniz Kuvvetleri
Komutanı Orgeneral Özden Örnek’in kapısı önceki gün sabah saat 08.00’de
çalınmış. Kapıdaki görevli polis Örnek’e “gözaltına alınacağını ve
emniyete götürüleceğini” tebliğ etmiş.

Örnek de “Biraz bekleyin,
tıraş olayım” demiş. Polis ise “Gerek yok gittiğiniz yerde olursunuz”
cevabını vermiş. Ama Örnek polisi tersleyerek “Tıraş oluyorum, bekleyin”
diye sert konuşmuş.

Polis durumu amirlerine bildirdikten sonra
“Bırakın tıraş olsun” talimatını alınca emekli paşayı beklemek zorunda
kalmış.


***


Asıl
vahim olan konu


Bir sabah balyoz gibi başlayan
operasyonla pek çok emekli generalle bazı muvazzaf general ve subaylar
gözaltına alındı. Herkesin kafasındaki soru şu: “Ne oluyor?” Durumu
vahim olarak niteleyen de var.

Bence asıl vahim durum başka
yerde. Balyoz diye bir plan ortaya atıldığında Genelkurmay Başkanı
kürsüyü yumruklayarak yaptığı konuşmada, bunun bir darbe planı
olmadığını söyledi. Ardından “Düşmana Allah Allah diye saldıran bir
ordu nasıl kendi camisini bombalar?” diye sordu.

İktidar
Genelkurmay Başkanı’nın sözlerini hiç ciddiye bile almadı. Yani Paşa’nın
“yalan söylediğine” inanılıyor ki, balyoz denen planda adı geçen ne
kadar general varsa bir anda toparlandı.

Bir Genelkurmay
Başkanı’nın sözlerinin ciddiye bile alınmamasından daha vahim bir şey
olabilir mi?


***


Vay
canına adliyeye bakın!


Bundan 10 ay önce Bostancı’da
yaşanan bir terör olayından sonra gazetemiz internet sitesi yayın müdürü
Aylin Duruoğlu tutuklanmıştı. Hepimizi şoke eden bu tutuklamanın
“söylenen” gerekçesine göre Duruoğlu, terör örgütüne üye olmakla
suçlanıyordu. Bunun dışında elimizde hiçbir bilgi yoktu.

Duruoğlu
tam 10 ay hapis yattıktan sonra nihayet dün ilk kez mahkemeye
çıkarıldı. Bizler de Aylin’e moral vermek, yanında olduğumuzu
hissettirmek için Beşiktaş’taki Ağır Ceza Mahkemesi’nin önündeydik.

Benim
neredeyse hiç davam yok. Adliye koridorlarını pek bilmem. Bu nedenle
ilk gittiğim andan itibaren meraklı biçimde etrafı gözlemeye çalıştım.

Beşiktaş
Adliyesi, Bahçeşehir Üniversitesi’nin neredeyse içinde. Üniversiteden
geçmeden adliyeye varamıyorsunuz. Kapı önünde çok sayıda cezaevi aracı
var. Buradaki tüm davalar ağır cezalık olduğu için hep tutuklu sanıklar
ve onlar da bu araçlarla getiriliyor.

Tutuklular araçlardan
indiriliyor, hepsi kelepçeli. Askerlerin oluşturduğu koridordan geçerek
binaya sokuluyor.

Duruşma saati olarak 10.00 denmişti. Ancak
11.00 olduğunda hâlâ tutuklular indirilmemişti araçlardan. Bu böyle
olurmuş hep. Usulen davanın saatini yazarlarmış. Pek uyulmazmış.

Dışarıdan
bakınca kocaman bir bina gibi görünen adliyenin, duruşma yapılan yeri
daracık bir yer. İnsanlar birbirini ezerek içeri girebiliyor. Orada
hüviyetinizi verip bir kart alıyorsunuz.

Küçücük duruşma
salonunun ortasına sanıkları koyuyorlar hâkimin tam karşısına. Sonra
jandarmalar etraflarında bir duvar örüyor, kimse kimseyi göremiyor,
avukatlar bile. Çünkü bir ara avukatın biri “Sanıkları görmek istiyoruz”
diye seslendi hâkime.

Duruşma salonunda yarım saat kadar hiç
kıpırdayamadan ve nefes alırken önümdekini iterek ayakta durdum.

Sonra
duruşma başladı. Kimlik saptamasından sonra ara verildi. Bu koşullarda
adalet nasıl sağlanır anlamak gerçekten çok zor.


***


O da gazeteci bu da

Toz duman içinde canımı
sıkan bir konuyu paylaşmak istiyorum. Ortada kimilerinin gazeteci
dediği, ama sonuçta kendisine verilen bilgileri yayınlayan genç biri
var. Bu genç kişi kendisine verilen bir bavulu sırtladığı gibi
savcıların kapısına dayandı ve “suç duyurusunda” bulundu.

Medyamız
bu genç kişiyi önce yılın gazetecisi seçti, şimdi de fotoğrafları baş
sayfalarda, yedeğindeki bavulla birlikte.

Bir başkası, gerçek bir
gazeteci ise Erzincan Savcısı’na yönelik operasyonu çalıştığı kanalda
yayınlarken, “Savcıya abluka” deyimini kullandı. Sen misin bunu diyen? O
gerçek gazeteci anında kapı önüne konuverdi.

Medyanın çok işi
olduğu için bununla pek ilgilenmedi. Olan gerçek bir gazeteciye oldu,
her zamanki gibi. Çakmalar ise revaçta.
Can ATAKLI
Can ATAKLI
ALTIN ÜYE
ALTIN ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz