Kesinlikle siyasi olmayan bir yazı!
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: 
Mustafa MUTLU :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Kesinlikle siyasi olmayan bir yazı!
tarafından Mustafa MUTLU 2010-02-26, 15:40
İzninizle
bugün “ailenizin doktorluğuna” soyunuyorum...
Efendim;
konumuz “yüksek tansiyon...”
Dünyada yaklaşık 700 milyon
yetişkin yüksek tansiyon hastası...
Ne yazık ki yarısından
fazlası hasta olduğunu bile bilmiyor.
Çünkü bu hastalığın en
büyük özelliği, “sinsi” olması! “Alıştıra alıştıra” başlıyor...
Kendinizi
işinize bisikletle gidebilecek kadar sağlıklı hissedersiniz...
Arada
bir baş ağrısı ve yorgunluk gibi sıkıntılar duyarsınız ama
umursamazsınız...
Sonra başınız dönmeye, kulaklarınız uğuldamaya,
kalp bölgenizde ağrı hissetmeye başlarsınız. Görme yeteneğiniz azalır.
Yine aldırmazsınız...
Finale doğru uykusuzluk çekmeye
başlarsınız...
Ve gün gelir; bir inme veya kalp kriziyle ya
dünyanız değişir ya da hayatınız...
***
Kısacası;
bu “sinsi hastalık”la savaşmanın tek yolu, önce hasta olduğunuzun
farkına varmanız... Sonra da iyi bir doktorun gözetiminde tedaviye
başlamanızdır...
Tansiyonunuzun yükselmesinin birden fazla nedeni
olabilir:
Damarlarınız esneme özelliğini kaybetmiş olabilir...
Böbrekleriniz
ve boşaltım sisteminiz vücudunuzun tutması veya boşaltması gereken su
miktarını belirleyemez hale gelebilir...
Şeker hastalığı,
potasyum eksikliği bu hastalığı tetikleyebilir...
İyi bir doktor;
yüksek tansiyonu ve nedenlerini hemen teşhis edip, hastayı en kısa
sürede sağlığına kavuşturur...
Yani...
Aslolan,
doktorunuzun “ehil” olmasıdır!
***
Yüksek
tansiyon hastaları normale dönmek için önce “beslenmelerini”
değiştirmek zorundadır...
Asla yememeleri gereken gıda ürünleri
de bellidir:
Tuzlu beyaz peynir, kaşar peyniri...
Tuzlu et
ve balık konserveleri...
Salam, yağlı etler, pastırma, sızdırma,
havyar, tütsülenmiş balık...
Mısır unu ile hazırlanmış
ürünler...
Aşırı şekerli tatlılar...
Aşırı yağlı
besinler...
Tuzlu turşular, turp, çok fazla soğan (kuru soğan,
pırasa, sarmısak) ve mantar, kuru fasulye, mercimek, bezelye.
Acılı
toz kırmızı biber, acı karabiber.
Her tür alkollü ve gazlı
içecek, sigara.
***
Ama...
Eğer
doktorunuz “ehil” değilse...
Örneğin sekiz yıldır kendinizi ona
emanet ettiğiniz halde, onun yazdığı reçeteler rahatsızlıklarınıza çözüm
olmuyorsa...
Verdiği diyet programı, iyileşeceğinize kendinizi
daha da kötü hissetmenize yol açıyorsa...
Hemen her gün
vücudunuzun değişik bir yerinde inanılmaz bir sancı hissediyorsanız...
Yapacağınız
tek şey vardır:
Doktorunuzu şutlamak!
Çünkü o ya
mesleğini hiç bilmiyor ya da sizin vücudunuza ihanet ediyordur...
***
GÜNÜN SORUSU
Kapatılan
DEP’in eski Milletvekili Hatip Dicle, Habur’dan giren PKK’lıların
tutuklanmaması için İçişleri Bakanı’nın “hâkim ve savcı ayarladığını”
iddia etmişti... Bu iddia dün Meclis’e taşındı... İşin ilginci AKP’yle
eski DTP yeni BDP’liler bu önergeyi birlikte reddettiler...
BDP’liler
dün verdikleri oylarla arkadaşları Hatip Dicle’nin “saçmaladığını”
kabul etmiş duruma düşmediler mi?
***
Çantalar uzlaşmanın değil inatlaşmanın göstergesi!
Türkiye’nin
merakla beklediği üçlü zirve dün Çankaya Köşkü’nde yapıldı. Sayın
Devlet Büyüğü ve Genelkurmay Başkanı toplantıya ellerinde birer çantayla
katıldı...
Dünden bu yana herkes birbirine aynı soruyu soruyor:
“Çantalarda
ne vardı?”
***
Ben o çantaları ne zaman
görsem korkarım...
Çünkü içlerinden genellikle “cin” çıkar...
Nerede
elinde çantalı bir adam görürseniz bilin ki; “uzlaşmaya” değil,
“hesaplaşmaya” gidiyordur...
Çantasına kendisini “haklı” konuma
yükseltecek ya da karşısındakini “ezecek” kâğıtları koymuştur...
Avukatların
çantası vardır, bir de icra memurlarının...
Bu yüzden ben dünkü
çantaların içindekilerden çok; kimin “kimin avukatı”, kimin de “icra
memuru” olduğunu merak ediyorum!
***
Göreceksiniz;
dünkü “çantalı zirve” ülkede esen sert rüzgârları dindirmeyecek...
Umut;
aynı görüşmenin bir gün “çantasız” olarak yapılmasında...
Bakalım;
devletin zirvesinin, hesaplaşmak yerine uzlaşmayı tercih edeceği o
günleri de görebilecek miyiz?
bugün “ailenizin doktorluğuna” soyunuyorum...
Efendim;
konumuz “yüksek tansiyon...”
Dünyada yaklaşık 700 milyon
yetişkin yüksek tansiyon hastası...
Ne yazık ki yarısından
fazlası hasta olduğunu bile bilmiyor.
Çünkü bu hastalığın en
büyük özelliği, “sinsi” olması! “Alıştıra alıştıra” başlıyor...
Kendinizi
işinize bisikletle gidebilecek kadar sağlıklı hissedersiniz...
Arada
bir baş ağrısı ve yorgunluk gibi sıkıntılar duyarsınız ama
umursamazsınız...
Sonra başınız dönmeye, kulaklarınız uğuldamaya,
kalp bölgenizde ağrı hissetmeye başlarsınız. Görme yeteneğiniz azalır.
Yine aldırmazsınız...
Finale doğru uykusuzluk çekmeye
başlarsınız...
Ve gün gelir; bir inme veya kalp kriziyle ya
dünyanız değişir ya da hayatınız...
***
Kısacası;
bu “sinsi hastalık”la savaşmanın tek yolu, önce hasta olduğunuzun
farkına varmanız... Sonra da iyi bir doktorun gözetiminde tedaviye
başlamanızdır...
Tansiyonunuzun yükselmesinin birden fazla nedeni
olabilir:
Damarlarınız esneme özelliğini kaybetmiş olabilir...
Böbrekleriniz
ve boşaltım sisteminiz vücudunuzun tutması veya boşaltması gereken su
miktarını belirleyemez hale gelebilir...
Şeker hastalığı,
potasyum eksikliği bu hastalığı tetikleyebilir...
İyi bir doktor;
yüksek tansiyonu ve nedenlerini hemen teşhis edip, hastayı en kısa
sürede sağlığına kavuşturur...
Yani...
Aslolan,
doktorunuzun “ehil” olmasıdır!
***
Yüksek
tansiyon hastaları normale dönmek için önce “beslenmelerini”
değiştirmek zorundadır...
Asla yememeleri gereken gıda ürünleri
de bellidir:
Tuzlu beyaz peynir, kaşar peyniri...
Tuzlu et
ve balık konserveleri...
Salam, yağlı etler, pastırma, sızdırma,
havyar, tütsülenmiş balık...
Mısır unu ile hazırlanmış
ürünler...
Aşırı şekerli tatlılar...
Aşırı yağlı
besinler...
Tuzlu turşular, turp, çok fazla soğan (kuru soğan,
pırasa, sarmısak) ve mantar, kuru fasulye, mercimek, bezelye.
Acılı
toz kırmızı biber, acı karabiber.
Her tür alkollü ve gazlı
içecek, sigara.
***
Ama...
Eğer
doktorunuz “ehil” değilse...
Örneğin sekiz yıldır kendinizi ona
emanet ettiğiniz halde, onun yazdığı reçeteler rahatsızlıklarınıza çözüm
olmuyorsa...
Verdiği diyet programı, iyileşeceğinize kendinizi
daha da kötü hissetmenize yol açıyorsa...
Hemen her gün
vücudunuzun değişik bir yerinde inanılmaz bir sancı hissediyorsanız...
Yapacağınız
tek şey vardır:
Doktorunuzu şutlamak!
Çünkü o ya
mesleğini hiç bilmiyor ya da sizin vücudunuza ihanet ediyordur...
***
GÜNÜN SORUSU
Kapatılan
DEP’in eski Milletvekili Hatip Dicle, Habur’dan giren PKK’lıların
tutuklanmaması için İçişleri Bakanı’nın “hâkim ve savcı ayarladığını”
iddia etmişti... Bu iddia dün Meclis’e taşındı... İşin ilginci AKP’yle
eski DTP yeni BDP’liler bu önergeyi birlikte reddettiler...
BDP’liler
dün verdikleri oylarla arkadaşları Hatip Dicle’nin “saçmaladığını”
kabul etmiş duruma düşmediler mi?
***
Çantalar uzlaşmanın değil inatlaşmanın göstergesi!
Türkiye’nin
merakla beklediği üçlü zirve dün Çankaya Köşkü’nde yapıldı. Sayın
Devlet Büyüğü ve Genelkurmay Başkanı toplantıya ellerinde birer çantayla
katıldı...
Dünden bu yana herkes birbirine aynı soruyu soruyor:
“Çantalarda
ne vardı?”
***
Ben o çantaları ne zaman
görsem korkarım...
Çünkü içlerinden genellikle “cin” çıkar...
Nerede
elinde çantalı bir adam görürseniz bilin ki; “uzlaşmaya” değil,
“hesaplaşmaya” gidiyordur...
Çantasına kendisini “haklı” konuma
yükseltecek ya da karşısındakini “ezecek” kâğıtları koymuştur...
Avukatların
çantası vardır, bir de icra memurlarının...
Bu yüzden ben dünkü
çantaların içindekilerden çok; kimin “kimin avukatı”, kimin de “icra
memuru” olduğunu merak ediyorum!
***
Göreceksiniz;
dünkü “çantalı zirve” ülkede esen sert rüzgârları dindirmeyecek...
Umut;
aynı görüşmenin bir gün “çantasız” olarak yapılmasında...
Bakalım;
devletin zirvesinin, hesaplaşmak yerine uzlaşmayı tercih edeceği o
günleri de görebilecek miyiz?
Mustafa MUTLU- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 170
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : mmutlu@gazetevatan.com
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 27/05/08
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Mustafa MUTLU :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz