Amerikancı-Barzanici Kürtçülerden AKP'ye can simidi!
1 sayfadaki 1 sayfası
Amerikancı-Barzanici Kürtçülerden AKP'ye can simidi!
Ne diyor BDP’li Sırrı Sakık? CHP 1999’da kendilerine seçim ittifakı önermiş miş!
Ne zaman ve nerede söylüyor bunu?
TBMM’de ve CHP’nin AKP hakkında PKK’ya hakim ayarladığı iddialarını içeren gensorusunun görüşülmesi esnasında!
Peki bu iddia kime aitti?
Eski HEP milletvekili Hatip Dicle’ye!
Nerede dillendirildi?
Mahkeme huzurunda!
Nasıl oldu?
Tutuklu olan Hatip Dicle, “Kandil’den gelen gerillalar İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Ahmet Türk’e ifade ettiği gibi hakim ayarlamaları ile serbest bırakılırken ben ve arkadaşlarım niçin buradayız?..” diyerek!..
Görüldüğü gibi Hatip Dicle birilerini korumak ve birilerine çamur atmak için değil, kendini kurtarmak için bu ifşaatı yaptı.
Gelelim Hatip Dicle’nin açıklamalarının akislerine...
AKP tabir yerinde ise vurgun yemişe döndü!
İlginçtir Kürtçülerin bir kanadı da bundan hoşnut olmadı!
Mesela Ahmet Türk sustu ve Hatip Dicle doğru söylüyor demedi.
Sırrı Sakık da ilk günden itibaren Hatip Dicle’ye kızdı?
İyi ama Hatip Dicle PKK’nın halen şehir yapılanmasının önderlerinden biri!Hal bu iken Ahmet Türk-Sırrı Sakık ekibi arkadaşlarını neden teyid etmedi ve gensoru ile vurgun yiyen AKP’ye arka çıktı?
Bunun cevabı şudur:
ABD öyle istedi de ondan!
Konuyu açalım:
Kürt açılımı olayı malum Washington’un projesi. Habur’daki görüntülerle de proje inkıtaya uğradı. AKP, ABD’ye açılım bağlamında itsürüsü ve BDP gibi Kürtçü unsurlardan başlangıçtaki gibi destek alamadığından yakındı. Washinton bunun üzerine Barzani’yi devreye soktu ve Türkiye’deki Kürtçülerin üzerinde var olan etkisini kullanmasını istedi. Emri alan Barzani, etkisinde olan Ahmet Türk ve ekibi ile temasa geçerek AKP’ye omuz vermelerini talep etti... İşte Sırrı Sakık’ın gensoru günü açılımda boğulan AKP’ye can simidi atması yani CHP’yi karalaması bunun içindir!
Diyeceksiniz ki bunun anlamı Kürtçüler ya da itsürüsü içinde bölünme midir?
Tam olarak öyle değil!.. Hatip Dicle gibi unsurlar bu süreçte Abdullah iti da hemen serbest bırakılsın istiyor. Buna mukabil Barzanici grup ise ABD’yi ve AKP’yi üzmemek gerektiği ve Öcalan’ın da ileriki süreçlerde serbest kalacağını söylüyorlar. Basit anlatımla iki kesim arasında metot kavgası var. Buna ilaveten Öcalan’a yakın cenahta Barzani ve ABD’ye güvensizlik de var!
Sonuç mu?
Washington AKP’nin arkasında kapı gibi durmaya devam ediyor! Tabii işini gördürene kadar!
ZİRVE SONRASI...
Komutanlar niye alındı, niye bırakıldı?
Bir şeyin şuyuu vukuundan beterdir. Komutanların gözaltına alınması ve manşetlere taşınması aynen öyle bir şeydir. Düşünün sabaha karşı evinizden polisle alınıyor ve saatlerce canlı yayınlar eşliğinde terörist mekanı aranırcasına evinizde aramalar yapılıyor. Akabinde yine canlı yayınlar eşliğinde İstanbul’a göndermeler ve Emniyet’e götürülmeler ve de istisnasız üç gün boyunca gündemin ana konusu yapılmalar. Böyle bir şey değil bir ülkenin bir kuvvet komutanına, bir hırsıza bile yapılamaz... E bunlar yapıldığına göre demek ki elde çok kesin deliller var demektir... Derken dehşete düşüyoruz. Üç gün boyunca bütün dünyaya afişe edilen komutanlar yine savcılık kararı ile serbest bırakıldı. Yahu savcılık madem tutuklamayı gerektirecek bir delile sahip değildi, bu insanları sabaha karşı evlerinden niçin aldırdı? Şimdi birileri çıksa ve bunun adı TSK’nın imajına zarar vermek dese ne karşılık verilecek? Son bir nokta: Başbuğ-Erdoğan zirvelerinden sonra hatırlayın gözaltına alınan orgeneraller (Örneğin Tuncer Kılınç gibi) hep serbest kaldı. Bu tesadüf müdür? Ne yani Başbuğ o görüşmeleri orgeneraller serbest kalsın diye mi yapıyor? İyi de TSK, orgenerallerden ibaret değil ki? Dahası, TSK’da emir-komuta yok mu?
TASNİF...
Yargıyı melek ve şeytan diye ayıranlar!
AKP güruhuna sorarsanız, HSYK, Yargıtay, Danıştay ve hatta Anayasa Mahkemesi bile siyasallaşmış yani bir bakıma öcü ya da şeytan, oysa buna mukabil Ergenekon yargıçları adeta ilahi adaletin temsilcileri yani melek!.. Hayır hayır emin olun abartıyor değilim; o cenaha göre işlerine gelen konularda yargı mübarek bir yapı, karşı olduğu noktalarda ise mel’un bir örgütlenme!.. Yok ben buna şaşırıyor değilim, devleti Dar-ül harp ve Dar-ül İslam diye yorumlayıp tasnif eden ve ona göre hareket eden bir anlayıştan bunun ötesi zaten beklenemez. Şaşkınlığım bazı zevatın, AKP güruhunu okuma ve anlama noktasındaki zavallılıklarıdır!
HANGİ MADDE...
İşte yandaş ve muhalif gazeteci farkı
Genelkurmay Başkanının telefon görüşmelerini yayınlamak büyük gazetecilik ama Başbakan’ın telefon konuşmalarını yayınlamak terör suçu! Evet Türkiye’de durum budur. Düşünün TSK’daki mahrem bir seminere ait belgeleri çuvallarla Emniyete götüren bir muhabir, kahraman gibi sunuluyor ve ona polis koruması veriliyor ama öte yandan daha önce kamuoyuna yansıyan Başbakan’ın telefonunun dinlenme kayıtlarını yayımlayan iki gazeteci Deniz Yıldırım ile Ufuk Akaya cezaevine konuyor. Evet hadise aynen böyle yani daha önce İşçi Partisi sözcüsü tarafından açıklanan bir telefon görüşmesi iki gün sonra matbuatta ve televizyonda yer alınca iki gazeteci bunun sorumlusu olarak kodese tıkılıyor. Siyasal’da biraz hukuk okudum ve araştırdım buna uyan bir ceza maddesini bulamadım, aynı şekilde bu konuların uzmanı avukat arkadaşım da bulamadı. Sahi öğrenmek için soruyorum; bu gazeteciler hangi maddeye göre aylardır içeride tutuluyor?
Ne zaman ve nerede söylüyor bunu?
TBMM’de ve CHP’nin AKP hakkında PKK’ya hakim ayarladığı iddialarını içeren gensorusunun görüşülmesi esnasında!
Peki bu iddia kime aitti?
Eski HEP milletvekili Hatip Dicle’ye!
Nerede dillendirildi?
Mahkeme huzurunda!
Nasıl oldu?
Tutuklu olan Hatip Dicle, “Kandil’den gelen gerillalar İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Ahmet Türk’e ifade ettiği gibi hakim ayarlamaları ile serbest bırakılırken ben ve arkadaşlarım niçin buradayız?..” diyerek!..
Görüldüğü gibi Hatip Dicle birilerini korumak ve birilerine çamur atmak için değil, kendini kurtarmak için bu ifşaatı yaptı.
Gelelim Hatip Dicle’nin açıklamalarının akislerine...
AKP tabir yerinde ise vurgun yemişe döndü!
İlginçtir Kürtçülerin bir kanadı da bundan hoşnut olmadı!
Mesela Ahmet Türk sustu ve Hatip Dicle doğru söylüyor demedi.
Sırrı Sakık da ilk günden itibaren Hatip Dicle’ye kızdı?
İyi ama Hatip Dicle PKK’nın halen şehir yapılanmasının önderlerinden biri!Hal bu iken Ahmet Türk-Sırrı Sakık ekibi arkadaşlarını neden teyid etmedi ve gensoru ile vurgun yiyen AKP’ye arka çıktı?
Bunun cevabı şudur:
ABD öyle istedi de ondan!
Konuyu açalım:
Kürt açılımı olayı malum Washington’un projesi. Habur’daki görüntülerle de proje inkıtaya uğradı. AKP, ABD’ye açılım bağlamında itsürüsü ve BDP gibi Kürtçü unsurlardan başlangıçtaki gibi destek alamadığından yakındı. Washinton bunun üzerine Barzani’yi devreye soktu ve Türkiye’deki Kürtçülerin üzerinde var olan etkisini kullanmasını istedi. Emri alan Barzani, etkisinde olan Ahmet Türk ve ekibi ile temasa geçerek AKP’ye omuz vermelerini talep etti... İşte Sırrı Sakık’ın gensoru günü açılımda boğulan AKP’ye can simidi atması yani CHP’yi karalaması bunun içindir!
Diyeceksiniz ki bunun anlamı Kürtçüler ya da itsürüsü içinde bölünme midir?
Tam olarak öyle değil!.. Hatip Dicle gibi unsurlar bu süreçte Abdullah iti da hemen serbest bırakılsın istiyor. Buna mukabil Barzanici grup ise ABD’yi ve AKP’yi üzmemek gerektiği ve Öcalan’ın da ileriki süreçlerde serbest kalacağını söylüyorlar. Basit anlatımla iki kesim arasında metot kavgası var. Buna ilaveten Öcalan’a yakın cenahta Barzani ve ABD’ye güvensizlik de var!
Sonuç mu?
Washington AKP’nin arkasında kapı gibi durmaya devam ediyor! Tabii işini gördürene kadar!
ZİRVE SONRASI...
Komutanlar niye alındı, niye bırakıldı?
Bir şeyin şuyuu vukuundan beterdir. Komutanların gözaltına alınması ve manşetlere taşınması aynen öyle bir şeydir. Düşünün sabaha karşı evinizden polisle alınıyor ve saatlerce canlı yayınlar eşliğinde terörist mekanı aranırcasına evinizde aramalar yapılıyor. Akabinde yine canlı yayınlar eşliğinde İstanbul’a göndermeler ve Emniyet’e götürülmeler ve de istisnasız üç gün boyunca gündemin ana konusu yapılmalar. Böyle bir şey değil bir ülkenin bir kuvvet komutanına, bir hırsıza bile yapılamaz... E bunlar yapıldığına göre demek ki elde çok kesin deliller var demektir... Derken dehşete düşüyoruz. Üç gün boyunca bütün dünyaya afişe edilen komutanlar yine savcılık kararı ile serbest bırakıldı. Yahu savcılık madem tutuklamayı gerektirecek bir delile sahip değildi, bu insanları sabaha karşı evlerinden niçin aldırdı? Şimdi birileri çıksa ve bunun adı TSK’nın imajına zarar vermek dese ne karşılık verilecek? Son bir nokta: Başbuğ-Erdoğan zirvelerinden sonra hatırlayın gözaltına alınan orgeneraller (Örneğin Tuncer Kılınç gibi) hep serbest kaldı. Bu tesadüf müdür? Ne yani Başbuğ o görüşmeleri orgeneraller serbest kalsın diye mi yapıyor? İyi de TSK, orgenerallerden ibaret değil ki? Dahası, TSK’da emir-komuta yok mu?
TASNİF...
Yargıyı melek ve şeytan diye ayıranlar!
AKP güruhuna sorarsanız, HSYK, Yargıtay, Danıştay ve hatta Anayasa Mahkemesi bile siyasallaşmış yani bir bakıma öcü ya da şeytan, oysa buna mukabil Ergenekon yargıçları adeta ilahi adaletin temsilcileri yani melek!.. Hayır hayır emin olun abartıyor değilim; o cenaha göre işlerine gelen konularda yargı mübarek bir yapı, karşı olduğu noktalarda ise mel’un bir örgütlenme!.. Yok ben buna şaşırıyor değilim, devleti Dar-ül harp ve Dar-ül İslam diye yorumlayıp tasnif eden ve ona göre hareket eden bir anlayıştan bunun ötesi zaten beklenemez. Şaşkınlığım bazı zevatın, AKP güruhunu okuma ve anlama noktasındaki zavallılıklarıdır!
HANGİ MADDE...
İşte yandaş ve muhalif gazeteci farkı
Genelkurmay Başkanının telefon görüşmelerini yayınlamak büyük gazetecilik ama Başbakan’ın telefon konuşmalarını yayınlamak terör suçu! Evet Türkiye’de durum budur. Düşünün TSK’daki mahrem bir seminere ait belgeleri çuvallarla Emniyete götüren bir muhabir, kahraman gibi sunuluyor ve ona polis koruması veriliyor ama öte yandan daha önce kamuoyuna yansıyan Başbakan’ın telefonunun dinlenme kayıtlarını yayımlayan iki gazeteci Deniz Yıldırım ile Ufuk Akaya cezaevine konuyor. Evet hadise aynen böyle yani daha önce İşçi Partisi sözcüsü tarafından açıklanan bir telefon görüşmesi iki gün sonra matbuatta ve televizyonda yer alınca iki gazeteci bunun sorumlusu olarak kodese tıkılıyor. Siyasal’da biraz hukuk okudum ve araştırdım buna uyan bir ceza maddesini bulamadım, aynı şekilde bu konuların uzmanı avukat arkadaşım da bulamadı. Sahi öğrenmek için soruyorum; bu gazeteciler hangi maddeye göre aylardır içeride tutuluyor?
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz