İşte Tayyip Erdoğan'ın kurduğu, TSK'ya taarruz ve referandum oyunu
1 sayfadaki 1 sayfası
İşte Tayyip Erdoğan'ın kurduğu, TSK'ya taarruz ve referandum oyunu
Bir hakkı teslim edelim. Türkiye’de kamuoyu araştırmaları ile ahalinin nabzını sürekli olarak tutan tek lider Tayyip Erdoğan’dır.
Yakından biliyorum; Erdoğan üç ayrı araştırma şirketi ile on günde bir ve de önemli gelişmelerde günlük olarak halkın tepkilerini ölçtürür ve ona göre politika belirler.
Dolayısı ile Tayyip Bey’in bir süredir sürdürdüğü TSK’yı aşağılama ve köşeye sıkıştırma hadisesi de bunun yansımasıdır.
Son kartı!
Hayır, halk askerin aşağılanmasını ve hırpalanmasını istiyor değil, olay, Başbakan’ın toplumu oyalamak ve manipüle etmek için başka bir argümanının olmamasıdır.
Erdoğan, yaptırdığı anketler yolu ile işsizlik ve yoksulluk çığlıklarının şahididir.
Keza aynı şekilde Kürt olayı ve K. Irak’taki fiili durumdan dolayı da vurgun yediğinin farkındadır.
AB, türban ve İmam Hatip gibi konuların da eskidiğini ve artık istismar edemeyeceğini görüyor.
Geriye kalan tek malzeme, asker ve darbe mugalataları ile ajitasyonlar yaparak yeni bir istismar alanı yaratmak!
Evet Tayyip Erdoğan bugünlerde aslında son kartını oynuyor.
8 yıl iktidarda olan ve her şeyi ile tükenen AKP’nin topluma yeni bir umut dalgası yayabilmesi ve heyecan yaratabilmesi artık imkansızın ötesi bir şey!
Dolayısı ile sığındığı tek husus siyaset ya da hamaset yani yeni bir mağduriyet alanının inşasıdır. TSK’ya yapılan hücumların arkasındaki nedenlerden biri budur!
İlginç ayrıntı; bu son kartını seçime saklayan Tayyip Bey’in bunu şimdi niçin alelacele yürürlüğe koyduğudur.
TSK niçin sabrediyor?
Belli ki zamanlama ve metot konusunda AKP ile Washington farklı düşünüyor... AKP’nin öncelikle derdi malum, seçimi bir kez daha kazanmak ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının önünü açmaktır.
Tayyip Bey ABD’nin önderlik ettiği Kürt açılımı projesini seçimden önce sürdürmek ve sonuçlandırmak istemiyor çünkü böyle bir durumda sandıkta vurgun yiyeceğini görüyor. Washington da açılımı seçimden sonraya bırakmak istemiyor zira AKP’nin gitme ihtimali durumunda projesinin sakatlanacağını düşünüyor.
İşte böyle bir tabloda Tayyip Erdoğan’ın kurduğu oyun şudur:
Askeri olabildiğince köşeye sıkıştırıp tepki koymasını sağlamak ve bu tepki üzerine meydan okuyarak demokrasi kahramanı olmak!
Genelkurmay kurulan bu oyunu gördüğü için bütün aşağılamaları sineye çekerek sabrediyor ve susuyor.
BM ve Diyarbakır’a asker!
Biliyorum; sabretmesin, müdahale etsin diyenleriniz var ama böyle bir durumda Türkiye ekonomik anlamda abartısız İzlanda ya da Arjantin gibi olur... Bazıları farkında değil, Türkiye aylardır nereden geldiği belli olmayan kara paralarla kendini döndürüyor. Buna ilaveten Allah korusun bir darbe durumunda polis içindeki unsurlarla, dini gruplar ve Güneydoğu’daki itsürüsü ve de Barzanici unsurlar kışkırtılıp başkaldırabilir ve de ABD bu durumu bahane edip BM’yi alet ederek Diyarbakır’a asker çıkarabilir! Dolayısı ile askerin müdahalesi sadece AKP’yi kuyudan çıkarmak olmayacak, aynı zamanda ülkeyi de kaosa itme anlamına gelecektir...
Referandum olayı da işte bu tezgahın bir başka boyutudur.
Baktılar askerin tutuklamalara tepki göstermesi sağlanamadı daha fazla tahrik için Anayasa değişikliklerini gündeme getiriyorlar... Orada da gayeleri yeni tahrik alanları yaratmak ve işe TSK’yı karıştırıp mağduriyet inşa etmektir.
Seçime kadar gerecek!
Askerlerin teslimiyet anlamına gelen suskunluğuna bazen ben de feryat ediyorum ama işin bir de bu tarafına bakmamız gerekiyor!.. Tayyip Bey çok çok zorda olmasa, pimi çekilmiş bomba ile bu şekilde oynamaz. Askerle uğraşmak ve üzerinden bu şekilde politika yapmak aynen budur!.. Hiç abartmıyorum; Tayyip Erdoğan bugün sınırlı bir müdahaleye razıdır çünkü böyle bir durumda ABD ile AB’nin yanında olacağını ve hem kendini hem de siyasi misyonunu bu şekilde muhafaza edeceğini düşünüyor. Oysa çok değil bir yıl daha iktidarda kalırsa, bizzat sandık yolu ile kendisinin Yüce Divan’a, partisinin de tarihe havale olacağını iyi biliyor... Buradan hareketle ben Tayyip Bey’in seçim gününe kadar ortamı germeye devam edeceği kanaatindeyim!
BUNALIMDAKİ MERKEZ SAĞDA KİM HANGİ POZİSYONDA!
Süleyman Demirel: Merkez sağda bütünleşme olmasını samimi olarak en çok arzulayan isim. Şahsı ile ilgili zerre bir hesabı yok. Sözünün geçmeyeceği yere de karışmak ve kimseleri kırmak istemiyor. Bu aralar onun için susuyor.
Hüsamettin Cindoruk: İyi niyetli, samimi ve gerçek bir ağabey ama aylar önce kongrede verdiği “Seçime yakın bir zamanda yerimi genç bir isme devredeceğim” sözünün altında eziliyor.
Mesut Yılmaz: Milliyetçi-Muhafazakar sağda sevilmiyor. Öyle ki, o olmazsa merkez sağ çok daha çabuk bütünleşir ve büyür diyenler bile var ancak Karadenizliler tarafından sevildiği vakıa. Ayrıca liderlik gibi bir iddiası da yok. Birikimli, lakin onu hiç kullanamıyor. Örneğin milletvekili olmasına rağmen TV’lere çıkıp bugünlerde yol gösteren biri olamıyor ve imajını düzeltemiyor.
Tansu Çiller: DYP kongre delegeleri tarafından sevilmesine karşın halkta zerre bir itibarı yok. Bir tarafta Tayyip Erdoğan’la gizli-gizli telefon görüşmeleri yaparken -ki bunu Özer Çiller açıkladı- öbür yandan eski DYP’li arkadaşlarını kışkırtıp DP’nin liderliğine beni isteyin diyor.
Çiller’i seçimde AKP listesinden aday görürseniz şaşırmayın!
İlhan Kesici: CHP milletvekili olmasına rağmen adı her zaman merkez sağın potansiyel lideri diye geçiyor. Şartlar gereği CHP rozetini takmasının dışında bütün notları çok iyi.
Süheyl Batum: Hüsamettin Cindoruk’un bir aralar merkez sağa lider olarak hazırladığı bir akademisyen. Düzgün ve hırslı bir isim ama Demirel ve Özal’dan ziyade İnönü ve Baykal’ı çağrıştırıyor, dolayısı ile lider olursa sağ cenahtan oy alıp alamayacağı tartışmalı.
Rifat Hisarcıklıoğlu: Merkez sağın tepesine en sık yakıştırılan isim ancak Tayyip Bey’den ödü kopuyor. Niye acaba?
Mehmet Haberal: Tahliye olduğunda adı çok sık gündeme gelecek.
Yakından biliyorum; Erdoğan üç ayrı araştırma şirketi ile on günde bir ve de önemli gelişmelerde günlük olarak halkın tepkilerini ölçtürür ve ona göre politika belirler.
Dolayısı ile Tayyip Bey’in bir süredir sürdürdüğü TSK’yı aşağılama ve köşeye sıkıştırma hadisesi de bunun yansımasıdır.
Son kartı!
Hayır, halk askerin aşağılanmasını ve hırpalanmasını istiyor değil, olay, Başbakan’ın toplumu oyalamak ve manipüle etmek için başka bir argümanının olmamasıdır.
Erdoğan, yaptırdığı anketler yolu ile işsizlik ve yoksulluk çığlıklarının şahididir.
Keza aynı şekilde Kürt olayı ve K. Irak’taki fiili durumdan dolayı da vurgun yediğinin farkındadır.
AB, türban ve İmam Hatip gibi konuların da eskidiğini ve artık istismar edemeyeceğini görüyor.
Geriye kalan tek malzeme, asker ve darbe mugalataları ile ajitasyonlar yaparak yeni bir istismar alanı yaratmak!
Evet Tayyip Erdoğan bugünlerde aslında son kartını oynuyor.
8 yıl iktidarda olan ve her şeyi ile tükenen AKP’nin topluma yeni bir umut dalgası yayabilmesi ve heyecan yaratabilmesi artık imkansızın ötesi bir şey!
Dolayısı ile sığındığı tek husus siyaset ya da hamaset yani yeni bir mağduriyet alanının inşasıdır. TSK’ya yapılan hücumların arkasındaki nedenlerden biri budur!
İlginç ayrıntı; bu son kartını seçime saklayan Tayyip Bey’in bunu şimdi niçin alelacele yürürlüğe koyduğudur.
TSK niçin sabrediyor?
Belli ki zamanlama ve metot konusunda AKP ile Washington farklı düşünüyor... AKP’nin öncelikle derdi malum, seçimi bir kez daha kazanmak ve Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının önünü açmaktır.
Tayyip Bey ABD’nin önderlik ettiği Kürt açılımı projesini seçimden önce sürdürmek ve sonuçlandırmak istemiyor çünkü böyle bir durumda sandıkta vurgun yiyeceğini görüyor. Washington da açılımı seçimden sonraya bırakmak istemiyor zira AKP’nin gitme ihtimali durumunda projesinin sakatlanacağını düşünüyor.
İşte böyle bir tabloda Tayyip Erdoğan’ın kurduğu oyun şudur:
Askeri olabildiğince köşeye sıkıştırıp tepki koymasını sağlamak ve bu tepki üzerine meydan okuyarak demokrasi kahramanı olmak!
Genelkurmay kurulan bu oyunu gördüğü için bütün aşağılamaları sineye çekerek sabrediyor ve susuyor.
BM ve Diyarbakır’a asker!
Biliyorum; sabretmesin, müdahale etsin diyenleriniz var ama böyle bir durumda Türkiye ekonomik anlamda abartısız İzlanda ya da Arjantin gibi olur... Bazıları farkında değil, Türkiye aylardır nereden geldiği belli olmayan kara paralarla kendini döndürüyor. Buna ilaveten Allah korusun bir darbe durumunda polis içindeki unsurlarla, dini gruplar ve Güneydoğu’daki itsürüsü ve de Barzanici unsurlar kışkırtılıp başkaldırabilir ve de ABD bu durumu bahane edip BM’yi alet ederek Diyarbakır’a asker çıkarabilir! Dolayısı ile askerin müdahalesi sadece AKP’yi kuyudan çıkarmak olmayacak, aynı zamanda ülkeyi de kaosa itme anlamına gelecektir...
Referandum olayı da işte bu tezgahın bir başka boyutudur.
Baktılar askerin tutuklamalara tepki göstermesi sağlanamadı daha fazla tahrik için Anayasa değişikliklerini gündeme getiriyorlar... Orada da gayeleri yeni tahrik alanları yaratmak ve işe TSK’yı karıştırıp mağduriyet inşa etmektir.
Seçime kadar gerecek!
Askerlerin teslimiyet anlamına gelen suskunluğuna bazen ben de feryat ediyorum ama işin bir de bu tarafına bakmamız gerekiyor!.. Tayyip Bey çok çok zorda olmasa, pimi çekilmiş bomba ile bu şekilde oynamaz. Askerle uğraşmak ve üzerinden bu şekilde politika yapmak aynen budur!.. Hiç abartmıyorum; Tayyip Erdoğan bugün sınırlı bir müdahaleye razıdır çünkü böyle bir durumda ABD ile AB’nin yanında olacağını ve hem kendini hem de siyasi misyonunu bu şekilde muhafaza edeceğini düşünüyor. Oysa çok değil bir yıl daha iktidarda kalırsa, bizzat sandık yolu ile kendisinin Yüce Divan’a, partisinin de tarihe havale olacağını iyi biliyor... Buradan hareketle ben Tayyip Bey’in seçim gününe kadar ortamı germeye devam edeceği kanaatindeyim!
BUNALIMDAKİ MERKEZ SAĞDA KİM HANGİ POZİSYONDA!
Süleyman Demirel: Merkez sağda bütünleşme olmasını samimi olarak en çok arzulayan isim. Şahsı ile ilgili zerre bir hesabı yok. Sözünün geçmeyeceği yere de karışmak ve kimseleri kırmak istemiyor. Bu aralar onun için susuyor.
Hüsamettin Cindoruk: İyi niyetli, samimi ve gerçek bir ağabey ama aylar önce kongrede verdiği “Seçime yakın bir zamanda yerimi genç bir isme devredeceğim” sözünün altında eziliyor.
Mesut Yılmaz: Milliyetçi-Muhafazakar sağda sevilmiyor. Öyle ki, o olmazsa merkez sağ çok daha çabuk bütünleşir ve büyür diyenler bile var ancak Karadenizliler tarafından sevildiği vakıa. Ayrıca liderlik gibi bir iddiası da yok. Birikimli, lakin onu hiç kullanamıyor. Örneğin milletvekili olmasına rağmen TV’lere çıkıp bugünlerde yol gösteren biri olamıyor ve imajını düzeltemiyor.
Tansu Çiller: DYP kongre delegeleri tarafından sevilmesine karşın halkta zerre bir itibarı yok. Bir tarafta Tayyip Erdoğan’la gizli-gizli telefon görüşmeleri yaparken -ki bunu Özer Çiller açıkladı- öbür yandan eski DYP’li arkadaşlarını kışkırtıp DP’nin liderliğine beni isteyin diyor.
Çiller’i seçimde AKP listesinden aday görürseniz şaşırmayın!
İlhan Kesici: CHP milletvekili olmasına rağmen adı her zaman merkez sağın potansiyel lideri diye geçiyor. Şartlar gereği CHP rozetini takmasının dışında bütün notları çok iyi.
Süheyl Batum: Hüsamettin Cindoruk’un bir aralar merkez sağa lider olarak hazırladığı bir akademisyen. Düzgün ve hırslı bir isim ama Demirel ve Özal’dan ziyade İnönü ve Baykal’ı çağrıştırıyor, dolayısı ile lider olursa sağ cenahtan oy alıp alamayacağı tartışmalı.
Rifat Hisarcıklıoğlu: Merkez sağın tepesine en sık yakıştırılan isim ancak Tayyip Bey’den ödü kopuyor. Niye acaba?
Mehmet Haberal: Tahliye olduğunda adı çok sık gündeme gelecek.
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz