Türk toplumu eline geçen fırsatı kullanamadı

Yaban ellerinde geleceğini aramak için 1960 yılından başlamak üzere Türk toplumu Batı`ya doğru yola çıktı. Daha açık bir tümce ile şöyle söyleyelim, Batı`ya gönderildi. Hani “çarkıfelek” diye bir oyun var ya, onun gibi, daire nerede durdu ise, insanlar oraya gönderildi. Büyük bir çoğunluk da “çarkıfeleğin” kaderine uyarak soluğu Almanya` da aldı. Aradan yarım yüzyıl geçti. Bu zaman içinde eline geçen fırsatı kullanamadı. Kullanamadı, çünkü zamanı kendi çıkarına kullanmak için yeteri kadar bilgiye sahip değildi. Türkçe`de bir söz vardır: “Köyden indim şehire, şaşırdım birdenbire !” Aynen de öyle oldu. Avrupa`ya adım atanlar şaşırıp kaldılar !... Kendi yollarını aradılar, ama kendilerini aydınlığa kavuşturacak aydınlığı bulamadılar. Bulamayınca da, geldikleri yerde kaldılar...
Kalınca da gelişme imkanı bulamadılar... Ellerine geçen bu fırsatı kullanamamasının nedeni, eline geçen 86 yılı da yeteri kadar kullanamamalarıdır. Kendilerine sunulan aydınlığı pek kavrayamadılar. Başlangıçta çok parlak olan aydınlık, zamanla kararmaya, karartılmaya başladı.
Kavrayamadılar, çünkü kavrayacak ne bir güce ne de bilgiye sahiptiler.
Türkiye`de kavrayamadılar, yazık oldu Türkiye`de geçen 86 yıla !
Avrupa`da kavrayamadılar, yazık oldu Avrupa`da geçen zamana !
Şimdi oturmuşlar kumru gibi düşünüyorlar hem Türkiye`de hem de Avrupa ülkelerinde !
Eeee, toplum, Mustafa Kemal`in”Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerideki cephenin suskunluğudur.", ve “Dünyada her millet, icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortark sayılır” sözlerine kulak vermezsen, sonunda başının derde gireceği kaçınılmaz olur...
Oldu da !...
Toplumun sokulduğu bu labirentten çıkması münkün mü ? Evet, mümkündür; bu imkanı yaratacak olanlar da ülkenin geleceğini düşünen, ilkelere bağlı olan yurtiçindeki ve yurtdışındaki, kendini değil etrafını aydınlatan aydınlardır.

Dr. Yüksel Cavlak