Evlenmek de kolaylaştı bu devirde
1 sayfadaki 1 sayfası
Evlenmek de kolaylaştı bu devirde
Evlenmek de kolaylaştı bu devirde
Sadece eş bulmak kolaylaşmadı, aynı zamanda evlilik masrafları da azaldı.
Eskiden sevgili bulmak, evlenmek pek de öyle kolay değildi. Gençlik yıllarında, ya otobüste ya tramvayda, ya caddede bir kız gördün mü, hele kız hayal ettiğin gibiyse, kızı takip eder, nerede oturduğunu tespit ederdin ve ardından da bir aracı bulunarak, kız istemeye gidilirdi. Veya oturduğun yerde konu komşu, daha ziyade yaşlılar, seni kızları olanlara “Valla öyle bir çocuk ki, ne sigarası ne içkisi var. Kız gibidir Melek mi melek ! Evden okula gider, okuldan eve gelir Duyduğuma göre, üniversiteye gidiyor galiba doktor veya mühendis olmak istiyormuş” diyerek tavsiye ederler.
Bir kısmet çıkınca da, ailece giyinir kuşanır, eline de bir paket çikolata veya pastayı alıp kız görmeye gidilirdi. Karşılıklı oturulur, hal hatır sorulurdu. Kız tarafından çok, erkek tarafı daha doğrusu kızı görmek isteyen genç, sanki imtihana girmiş gibi heyecanlıdır. Nihayet kız elinde tepsi ile, kahve tepsisi ile içeri girer. Kızın da heyecanlı olduğu yüzünden bellidir. Kimbilir kalbi ne çabuk atıyordur !... Çünkü kahveyi ikram ederken bir hata yapmaması için bir manken gibi yürümeye gayret eder. Oğlan tarafı, yani annesinin gözleri kızın üstündedir. Aşağıdan yukarıya kızı sürer, oturuşuna, kalkışına bakar. Eğer kız, kahveyi getirirken, sallanarak fincandan tabağa kahveyi dökerse veya kahve köpüklü değilse olumlu olarak bakılmaz hemen notu verilmiş kızın. Öyle diyorlar !
Karşılık görüşmeden sonra, eller öpülür evden ayrılır ve, sanki doktor raporu beklenir gibi, haber beklenirdi.
Bu anlattığım, yıllar önce yapılan tanışma prosedürüdür. Şimdi işler kolaylaştı. Hele hele muasır medeniyet yarışında ön sıralarda koşan Türkiye`mizde eş bulmak için hısım akrabaya sormaya, görücüye, kız peşinde koşmaya hiç gerek kalmadı. Aç herhangi bir televizyonu, evlenmek istediğini söyle, çıp diye sana bir eş bulunuveriyorlar ! Hem eş buluyorsun hem de masraflar başkaları tarafından karşılanıyor. Gel keyfim gel !...
Ben de merak ettim, bu evlilik pazarlığı yapan ekranlara baktım. Çeşitli insanlar geliyorlar. Yaşlısı, orta yaşlısı, dulu, türbanlısı, çocuklusu, çocuksuzu eş bulmak için sıraya girmişler !... Biri koca diğeri de kadın arıyor. Nerede ? Televizyon ekranları kanalıyla...
Es arayanların aralarında 70, 75 ve hatta 80 yaşında olan erkekleri görünce aklıma “Acaba ben de müracaat etsem nasıl olur ?”diye bir fikir geldi. Örneğin:
“80`e merdiven dayamış, saçı başı ağarmış ama dinamik bir erkeğim. Doktorum. Dolgun bir emekli maaşım ve büyük bir evim var. 4. Karımdan ayrıldığım günden bu yana tek başıma bu evde yaşıyorum. Bu büyük evde tek eskikliğim; cik cik ötecek olan 5. minik bir sercenin olmayışıdır. Akşam yemekten sonra yattığımız zaman bana, masal okumasını, ak saşlarımı okşamasını veya bildiği bir şarkıyı okumasını isterim. Başka bir şey istersem namerdim.
diye bir müracaatta bulunsam, acaba bana kaç kısmet çıkar dersiniz ?
Biliyorum, bir çoğunuz, “Doktor Bey, hiç merak etmeyin; birçok minik serçeler uçup başınıza konacaklardır.” diyecektir.
Şaka bir yana; ahlakın bozuk para gibi harcandığı ülkemizde, utanmadan sıkılmadan, hısım akrabamız görürlerse ne derler demeden ekran karşısına çıkıp erkek veya kadın arayanlar ne kadar çok muş ki, herkes sırada...
Biliyorum, ülkemizde açlık, sefalet kol geziyor, ama buna rağmen onur, ahlak, gelenek hiç bir zaman gözden çıkarılmamalıdır. Ahlak ve onur, para ile satın alınmıyor.
Yoksa yanlış mı düşünüyorum ?
Dr. Yüksel Cavlak
Sadece eş bulmak kolaylaşmadı, aynı zamanda evlilik masrafları da azaldı.
Eskiden sevgili bulmak, evlenmek pek de öyle kolay değildi. Gençlik yıllarında, ya otobüste ya tramvayda, ya caddede bir kız gördün mü, hele kız hayal ettiğin gibiyse, kızı takip eder, nerede oturduğunu tespit ederdin ve ardından da bir aracı bulunarak, kız istemeye gidilirdi. Veya oturduğun yerde konu komşu, daha ziyade yaşlılar, seni kızları olanlara “Valla öyle bir çocuk ki, ne sigarası ne içkisi var. Kız gibidir Melek mi melek ! Evden okula gider, okuldan eve gelir Duyduğuma göre, üniversiteye gidiyor galiba doktor veya mühendis olmak istiyormuş” diyerek tavsiye ederler.
Bir kısmet çıkınca da, ailece giyinir kuşanır, eline de bir paket çikolata veya pastayı alıp kız görmeye gidilirdi. Karşılıklı oturulur, hal hatır sorulurdu. Kız tarafından çok, erkek tarafı daha doğrusu kızı görmek isteyen genç, sanki imtihana girmiş gibi heyecanlıdır. Nihayet kız elinde tepsi ile, kahve tepsisi ile içeri girer. Kızın da heyecanlı olduğu yüzünden bellidir. Kimbilir kalbi ne çabuk atıyordur !... Çünkü kahveyi ikram ederken bir hata yapmaması için bir manken gibi yürümeye gayret eder. Oğlan tarafı, yani annesinin gözleri kızın üstündedir. Aşağıdan yukarıya kızı sürer, oturuşuna, kalkışına bakar. Eğer kız, kahveyi getirirken, sallanarak fincandan tabağa kahveyi dökerse veya kahve köpüklü değilse olumlu olarak bakılmaz hemen notu verilmiş kızın. Öyle diyorlar !
Karşılık görüşmeden sonra, eller öpülür evden ayrılır ve, sanki doktor raporu beklenir gibi, haber beklenirdi.
Bu anlattığım, yıllar önce yapılan tanışma prosedürüdür. Şimdi işler kolaylaştı. Hele hele muasır medeniyet yarışında ön sıralarda koşan Türkiye`mizde eş bulmak için hısım akrabaya sormaya, görücüye, kız peşinde koşmaya hiç gerek kalmadı. Aç herhangi bir televizyonu, evlenmek istediğini söyle, çıp diye sana bir eş bulunuveriyorlar ! Hem eş buluyorsun hem de masraflar başkaları tarafından karşılanıyor. Gel keyfim gel !...
Ben de merak ettim, bu evlilik pazarlığı yapan ekranlara baktım. Çeşitli insanlar geliyorlar. Yaşlısı, orta yaşlısı, dulu, türbanlısı, çocuklusu, çocuksuzu eş bulmak için sıraya girmişler !... Biri koca diğeri de kadın arıyor. Nerede ? Televizyon ekranları kanalıyla...
Es arayanların aralarında 70, 75 ve hatta 80 yaşında olan erkekleri görünce aklıma “Acaba ben de müracaat etsem nasıl olur ?”diye bir fikir geldi. Örneğin:
“80`e merdiven dayamış, saçı başı ağarmış ama dinamik bir erkeğim. Doktorum. Dolgun bir emekli maaşım ve büyük bir evim var. 4. Karımdan ayrıldığım günden bu yana tek başıma bu evde yaşıyorum. Bu büyük evde tek eskikliğim; cik cik ötecek olan 5. minik bir sercenin olmayışıdır. Akşam yemekten sonra yattığımız zaman bana, masal okumasını, ak saşlarımı okşamasını veya bildiği bir şarkıyı okumasını isterim. Başka bir şey istersem namerdim.
diye bir müracaatta bulunsam, acaba bana kaç kısmet çıkar dersiniz ?
Biliyorum, bir çoğunuz, “Doktor Bey, hiç merak etmeyin; birçok minik serçeler uçup başınıza konacaklardır.” diyecektir.
Şaka bir yana; ahlakın bozuk para gibi harcandığı ülkemizde, utanmadan sıkılmadan, hısım akrabamız görürlerse ne derler demeden ekran karşısına çıkıp erkek veya kadın arayanlar ne kadar çok muş ki, herkes sırada...
Biliyorum, ülkemizde açlık, sefalet kol geziyor, ama buna rağmen onur, ahlak, gelenek hiç bir zaman gözden çıkarılmamalıdır. Ahlak ve onur, para ile satın alınmıyor.
Yoksa yanlış mı düşünüyorum ?
Dr. Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz