Demokrasi ve hukuk adına kandırıyorlar
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Can ATAKLI :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Demokrasi ve hukuk adına kandırıyorlar
Demokrasi ve hukuk adına kandırıyorlar
Sevgili okurlar; gerçekten çok karışık, ilginç ve karamsar günler yaşıyoruz. İktidar önündeki tüm engelleri devlet gücünü sonuna kadar kullanarak kaldırıyor ve neredeyse tüm kurumlarda oluşturduğu kadrolaşmanın da yardımıyla büyük dönüşümü sağlamaya çalışıyor. Eğer istediği anayasa değişiklikleri de geçebilirse bir iki yıl içinde bambaşka bir Türkiye ile karşı karşıya kalacağız.
Hep hukuk hep demokrasi
İktidarın dönüşümü sağlamak için kullandığı en önemli argüman demokrasi ve hukuk. Bu iki kavramı, içini doldurmadan ama sihirli birer sözcük gibi kullanan iktidar, yoksullaştırılmış ve yardıma bağlanmış geniş halk kitlelerini de bilmedikleri bu kavramlarla kandırıyor. İşin en kötü yanı da durumun farkına varan-varmayan sözde aydınların aynı kervana katılması.
Kavramları alet etmek
Çok uzun yıllardır demokrasi ve hukuk mücadelesini sürdüren milyonlarca kişi var bu ülkede. Ancak iktidar ve yandaşları demokrasi ve hukuk kavramlarını öylesine fütursuzca kendi emeline alet etti ki, ülkenin gerçek demokratları ne yapacaklarını bilemez haldeler. Yıllardır büyük kararlılıkla savunulan bu değerler neredeyse savunanın başına dert açar hale getirildi.
Eğer eleştiriyorsan...
İktidarın ve yandaşlarının içini boşaltıp sihirli anahtarlar gibi her kapıyı açmaya çalıştıkları demokrasi ve hukuk kavramları sadece bu kesimin tekeline alınmak isteniyor. Eğer iktidara ya da yandaşlara yönelik bir eleştiride bulunursanız anında “demokrasi düşmanı, darbeci” ilan edilivermeniz mümkün. Tabii bu da ister istemez bir “savunma sistemini” harekete geçiriyor ki, çok zaman yitiriyorsunuz.
Halkın anladığı
Demokrasi ve hukuk herkes için geçerli olmakla birlikte bu kavramların içini doldurmak ve içe sindirmek sanıldığı kadar kolay değil. Özellikle yoksulluğun çaresizliği içinde kıvranan kitlelerin demokrasi ve hukuk kavramlarını anlaması ve buna göre tavır alması çok zor. İşte iktidar ve yandaşları bu zayıf noktayı bilerek oy deposu olan kitleleri yanlış bilgilendirerek etkiliyor.
‘Aç kalıyorsun çünkü’
Başbakan Erdoğan bugün “tek adam” rolü oynuyor ama ağzından demokrasi ve hukuk kavramlarını hiç düşürmüyor. Çünkü tek adamlığı, “en çok oy almış partinin lideri” olarak istediğini yapabilecek seçilmiş kişi olarak değerlendiriyor ve yoksullaştırılmış oy deposu kitlelere “Her adımımız engelleniyor, bu nedenle sen de aç kalıyorsun” mesajı gönderiyor.
Hangi demokrasi bu?
Oysa Başbakan’ın neredeyse hiçbir tutum ve davranışı demokrasi ve hukuka uymuyor. Sadece söylem olarak çok kullanılan bu kavramlar asla hayata geçirilmediği gibi bunu talep edenler de “halka karşı olmakla” suçlanabiliyor. Her şeyin kararını tek başına veren Başbakan başta Anayasa’ya olmak üzere hukuka aykırı kararların engellenmesini “demokrasi düşmanı darbeciler” olarak tanımladığı kesimlerin suçu olarak gösteriyor.
Kafa tutma politikası
İktidarın en temel politikalarından biri “kabadayı” görünmek. Generallerden, aydınlara, gazetecilerden bilim adamlarına hatta Tarkan gibi dünyaca ünlü kişilere uygulanan gözaltı ve tutuklamaların altında yatan gerçek bu. Atılan her adım, her uygulama “Türkiye’de bir ilk” gibi takdim edilerek kavramlardan haberi olmayan oy deposu kitleler “kahramanlık, yüreklilik” sıfatlarıyla baskı altında tutuluyor.
Ordu’ya yönelik eylemler
Sevgili okurlar; Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik planlı ve etkin operasyonlar elbette herkesin dikkatini çekiyor. Bu gelişmeleri izlerken, ısrarla ve altını çizerek bugünkü Silahlı Kuvvetler komuta konseyinin acz içine düştüğünü ve çaresizlik içinde çırpındığını yazmaya çalışıyorum. Bu, özellikle yandaş çevrelerde “darbecilik” gibi sunulmak istense de bundan vazgeçecek değilim.
Tasfiye gerçekleşiyor
Bir yandaş profesörün ilk başlarda gülümseten “Türk Silahlı Kuvvetleri lağvedilmeli, yerine yenisi kurulmalıdır” önerisinin giderek gerçeğe dönüştüğü de bir gerçektir. Bunun böyle sürmesi halinde çok yakın bir gelecekte Türk Silahlı Kuvvetleri yeniden düzenlenecek ve böylelikle iktidar fikren de tamamen kendisine bağlı bir ordu yapısına geçecektir. Şu anda bu oyunu fark edenlerin ordudan tasfiye edildiğine tanık oluyoruz.
Ancak ne pahasına
Tabii burada bir noktaya daha dikkat çekmek isterim. Bu büyük tasfiye, aynı zamanda Türkiye’nin sırlarının da ortaya dökülmesi pahasına sürdürülüyor. Örneğin bomba nakleden kamyon olayında, kamuoyunun asla fark edemeyeceği bir devlet sırrı açığa çıktı. Aldığım bilgiye göre, bu bombalar bir komşu ülkenin saldırısına karşı özellikle numarasız olarak saklanıyormuş. Halk bilmiyor ama o devlet şimdi bunu biliyor artık.
Neden Deniz Kuvvetleri?
Yine örneğin, darbe planı diye ortaya atılan bir belgenin aslında bu kez başka bir ülkenin saldırısına karşı hazırlanmış “mayın döşeme” planı olduğunu duydum. Kamuoyuna bu bir darbe planı gibi sunuluyor ama, ilgili ülkeler bu sırrı da öğrenmiş oldular. Peki Türkiye’nin çok gizli kalması gereken bazı plan ve stratejilerinin bu şekilde ortalığa yayılmasının anlamı var mı?
Komuta konseyi sessiz
Bu bilgiler ortalıkta dolaşırken başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere komuta konseyinin son derece sessiz olması da çok manidar. Milli Güvenlik Kurulu’nda, haftalık olağan görüşmelerde, askeri şûra toplantılarında neler konuşuluyor çok merak ediyorum. Demek ki iktidar artık öyle bir hale gelmiş ki, askeri hiç ciddiye almadığı gibi söylediklerine de hiç inanmıyor. Ya da komutanlar sıkı bir işbirliği içinde.
Hepinize iyi haftalar dilerim...
Sevgili okurlar; gerçekten çok karışık, ilginç ve karamsar günler yaşıyoruz. İktidar önündeki tüm engelleri devlet gücünü sonuna kadar kullanarak kaldırıyor ve neredeyse tüm kurumlarda oluşturduğu kadrolaşmanın da yardımıyla büyük dönüşümü sağlamaya çalışıyor. Eğer istediği anayasa değişiklikleri de geçebilirse bir iki yıl içinde bambaşka bir Türkiye ile karşı karşıya kalacağız.
Hep hukuk hep demokrasi
İktidarın dönüşümü sağlamak için kullandığı en önemli argüman demokrasi ve hukuk. Bu iki kavramı, içini doldurmadan ama sihirli birer sözcük gibi kullanan iktidar, yoksullaştırılmış ve yardıma bağlanmış geniş halk kitlelerini de bilmedikleri bu kavramlarla kandırıyor. İşin en kötü yanı da durumun farkına varan-varmayan sözde aydınların aynı kervana katılması.
Kavramları alet etmek
Çok uzun yıllardır demokrasi ve hukuk mücadelesini sürdüren milyonlarca kişi var bu ülkede. Ancak iktidar ve yandaşları demokrasi ve hukuk kavramlarını öylesine fütursuzca kendi emeline alet etti ki, ülkenin gerçek demokratları ne yapacaklarını bilemez haldeler. Yıllardır büyük kararlılıkla savunulan bu değerler neredeyse savunanın başına dert açar hale getirildi.
Eğer eleştiriyorsan...
İktidarın ve yandaşlarının içini boşaltıp sihirli anahtarlar gibi her kapıyı açmaya çalıştıkları demokrasi ve hukuk kavramları sadece bu kesimin tekeline alınmak isteniyor. Eğer iktidara ya da yandaşlara yönelik bir eleştiride bulunursanız anında “demokrasi düşmanı, darbeci” ilan edilivermeniz mümkün. Tabii bu da ister istemez bir “savunma sistemini” harekete geçiriyor ki, çok zaman yitiriyorsunuz.
Halkın anladığı
Demokrasi ve hukuk herkes için geçerli olmakla birlikte bu kavramların içini doldurmak ve içe sindirmek sanıldığı kadar kolay değil. Özellikle yoksulluğun çaresizliği içinde kıvranan kitlelerin demokrasi ve hukuk kavramlarını anlaması ve buna göre tavır alması çok zor. İşte iktidar ve yandaşları bu zayıf noktayı bilerek oy deposu olan kitleleri yanlış bilgilendirerek etkiliyor.
‘Aç kalıyorsun çünkü’
Başbakan Erdoğan bugün “tek adam” rolü oynuyor ama ağzından demokrasi ve hukuk kavramlarını hiç düşürmüyor. Çünkü tek adamlığı, “en çok oy almış partinin lideri” olarak istediğini yapabilecek seçilmiş kişi olarak değerlendiriyor ve yoksullaştırılmış oy deposu kitlelere “Her adımımız engelleniyor, bu nedenle sen de aç kalıyorsun” mesajı gönderiyor.
Hangi demokrasi bu?
Oysa Başbakan’ın neredeyse hiçbir tutum ve davranışı demokrasi ve hukuka uymuyor. Sadece söylem olarak çok kullanılan bu kavramlar asla hayata geçirilmediği gibi bunu talep edenler de “halka karşı olmakla” suçlanabiliyor. Her şeyin kararını tek başına veren Başbakan başta Anayasa’ya olmak üzere hukuka aykırı kararların engellenmesini “demokrasi düşmanı darbeciler” olarak tanımladığı kesimlerin suçu olarak gösteriyor.
Kafa tutma politikası
İktidarın en temel politikalarından biri “kabadayı” görünmek. Generallerden, aydınlara, gazetecilerden bilim adamlarına hatta Tarkan gibi dünyaca ünlü kişilere uygulanan gözaltı ve tutuklamaların altında yatan gerçek bu. Atılan her adım, her uygulama “Türkiye’de bir ilk” gibi takdim edilerek kavramlardan haberi olmayan oy deposu kitleler “kahramanlık, yüreklilik” sıfatlarıyla baskı altında tutuluyor.
Ordu’ya yönelik eylemler
Sevgili okurlar; Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik planlı ve etkin operasyonlar elbette herkesin dikkatini çekiyor. Bu gelişmeleri izlerken, ısrarla ve altını çizerek bugünkü Silahlı Kuvvetler komuta konseyinin acz içine düştüğünü ve çaresizlik içinde çırpındığını yazmaya çalışıyorum. Bu, özellikle yandaş çevrelerde “darbecilik” gibi sunulmak istense de bundan vazgeçecek değilim.
Tasfiye gerçekleşiyor
Bir yandaş profesörün ilk başlarda gülümseten “Türk Silahlı Kuvvetleri lağvedilmeli, yerine yenisi kurulmalıdır” önerisinin giderek gerçeğe dönüştüğü de bir gerçektir. Bunun böyle sürmesi halinde çok yakın bir gelecekte Türk Silahlı Kuvvetleri yeniden düzenlenecek ve böylelikle iktidar fikren de tamamen kendisine bağlı bir ordu yapısına geçecektir. Şu anda bu oyunu fark edenlerin ordudan tasfiye edildiğine tanık oluyoruz.
Ancak ne pahasına
Tabii burada bir noktaya daha dikkat çekmek isterim. Bu büyük tasfiye, aynı zamanda Türkiye’nin sırlarının da ortaya dökülmesi pahasına sürdürülüyor. Örneğin bomba nakleden kamyon olayında, kamuoyunun asla fark edemeyeceği bir devlet sırrı açığa çıktı. Aldığım bilgiye göre, bu bombalar bir komşu ülkenin saldırısına karşı özellikle numarasız olarak saklanıyormuş. Halk bilmiyor ama o devlet şimdi bunu biliyor artık.
Neden Deniz Kuvvetleri?
Yine örneğin, darbe planı diye ortaya atılan bir belgenin aslında bu kez başka bir ülkenin saldırısına karşı hazırlanmış “mayın döşeme” planı olduğunu duydum. Kamuoyuna bu bir darbe planı gibi sunuluyor ama, ilgili ülkeler bu sırrı da öğrenmiş oldular. Peki Türkiye’nin çok gizli kalması gereken bazı plan ve stratejilerinin bu şekilde ortalığa yayılmasının anlamı var mı?
Komuta konseyi sessiz
Bu bilgiler ortalıkta dolaşırken başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere komuta konseyinin son derece sessiz olması da çok manidar. Milli Güvenlik Kurulu’nda, haftalık olağan görüşmelerde, askeri şûra toplantılarında neler konuşuluyor çok merak ediyorum. Demek ki iktidar artık öyle bir hale gelmiş ki, askeri hiç ciddiye almadığı gibi söylediklerine de hiç inanmıyor. Ya da komutanlar sıkı bir işbirliği içinde.
Hepinize iyi haftalar dilerim...
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Can ATAKLI :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz