DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

"Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı"Sabiha Gökçen'i saygıyla anıyoruz.

2 posters

Aşağa gitmek

"Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı"Sabiha Gökçen'i saygıyla anıyoruz. Empty "Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı"Sabiha Gökçen'i saygıyla anıyoruz.

Mesaj tarafından Denizkızı 2010-03-22, 14:00

"Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı"Sabiha Gökçen'i saygıyla anıyoruz. Bulutlarlayarisankadini



Sabiha Gökçen (22 Mart 1913, Bursa - 22 Mart
2001, Ankara),
Dünya'nın ilk kadın savaş pilotu ve ilk Türk kadın
pilot. Atatürk’ün
manevi kızıdır.
Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı...

Kuvayı Milliyeci bir ailenin öksüz ve yetim kızı…

“Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı…”

Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçen’i genelde böyle tanımlarlar. Behçet Kemal Çağlar’ın bir yazısının başlığıdır aynı zamanda.

Atatürk’ün ölümüne dek yanında kalan isimlerden biri olan Gökçen, Türk devrim tarihi açısından simgeleşmiş kadınlardan bir tanesidir ve bu tanımlamayı tüm yaşamı boyunca hak edecektir.

O’nu bu kadar tanınmış yapan, ön plana iten ve O’nda hayranlık uyandıran şey başlıbaşına Atatürk’ün manevi kızı olması değildir. Bu durumu elbette bir faktördür ancak Atatürk’ün Gökçen dışında da manevi kızları olduğu ve bunların aslında pek de bilinmediği ve tanınmadığı düşünülürse Sabiha Gökçen’in de farklı bir durumunun olduğu ortaya çıkar.

Ölümünün 7 yılında O’nu saygıyla anıyorken, O’nun kimliğinde Atatürk’ün yaratmaya çalıştığı devrimci ve çağdaş Türk kadını profilini çözümlemek ve onu merak edilir kılan yönleriyle ortaya koymak gerekiyor.

Kurtuluş Savaşı’nın mücadele yılları içinde doğmuş ve bu yokluk ve zorluk yıllarında hayatta kalmaya çalışan, işgale karşı direnen Kuvayı Milliyeci ve Atatürk’e inanan bir ailenin öksüz ve yetim kızıdır Sabiha Gökçen. 1925 yılında, savaşın hemen ardından, daha Cumhuriyet’in doğum yıllarında Atatürk’ün Bursa gezisinde “O bir halk adamıdır” diyen büyüklerinin de verdiği cesaretle, kucağına atlayıp; “Ben okumak istiyorum Gazi Paşam” diye bağıran cesur bir kız çocuğu olarak kendi kaderini kendisi çizmiştir.

Atatürk bu cesaret ve istek karşısında kayıtsız kalamaz. Abisinden de izin alarak hiç tereddüt etmeden onu yanına alır, evlat edinir ve küçük yaşlardan başlayarak Türk devrimiyle birlikte O’nu da şekillendirmeye çalışır. Artık “Atatürk kızı” olmaktadır kendi ifadesiyle, yani Atatürk’ün kafasında çok çok öncelerden tasarladığı yüzü açık, beyni açık, ufku açık çağdaş Türk kızı modelini yaratmaya başlamaktadır.

“Kadınları kara çarşafın içinden çıkarıp medeniyetin ortasına bırakmak…”

Atatürk O’nun iyi bir eğitim almasını sağlar. Ama bu sıradan bir eğitim değil, hayatın her alanında verilen bir eğitimdir. Bir yandan yatılı okula gönderilerek üst düzey bir öğretime tabi tutulan Gökçen, aslında diğer yandan Atatürk’ün bizzat kendisi tarafından sürekli sınava tabi tutulmakta ve tarihe, felsefeye, bilime ve spora yatkın hale getirilmektedir. Atatürk erkeğin yaptığı her işi kadının da yapabileceği mantığıyla hareket etmiş ve Sabiha Gökçen’e bu nedenle özel bir önem vermiştir.

O, ata binen, silah kullanan milliyetçi ve devrimci bir Türk kadını olarak yetiştirilir. 1935 yılında sivil havacılık okulu olarak açılan, adını da Atatürk’ün koyduğu Türkkuşu kurulur kurulmaz Sabiha Gökçen de anlık bir kararla burada eğitilmeye başlayacaktır.

Önce Rusya’da planörle uçuş eğitimi alan Gökçen’e daha sonra Eskişehir Askeri Tayyare Okulu’nda motorlu uçak eğitimi verilir ve bir akrobasi pilotu olarak yetiştirilir.

O’nun uçuş eğitimi alması, pilot olması, öyle çok çok önceden tasarlanmış, üzerinde düşünülmüş bir şey değildir. Aslında biraz da tesadüfidir ancak Atatürk’ün kafasında kısa sürede tasarladığı ve ilk fırsatta da hayata geçirerek, Gökçen’i de cesaretlendirerek yarattığı yepyeni bir devrimdir. Paraşüt eğitimi aldıktan sonra Ergazi meydanında yaptığı bir gösteriden sonra Atatürk heyecanla şunları söyler:

“Türk kızına, Türk kadınına her alanda güvenmelisiniz. Onlar anne olmasını, gerçek bir anne olmasını bildikleri kadar medeni alemin her branşında da üstün yetenekleri ile birer uzman olmasını bilecek kadar çalışkandırlar, inançlıdırlar, gayretlidirler. Onları kara çarşafın içinden çıkarıp medeniyetin gerekleri ortasına bıraktığımız zaman, dünyadaki kadınları gölgede bırakacak kadar süratle yeni yaşamlarının gereğini yapabilirler. Bunun canlı örneklerini görüyor ve yaşıyoruz. Kadınımızın, kızımızın yeri medeniyetin emrettiği, medeniyetin getirdiği yeniliklerin yeridir.”

Çarşaftan kurtuluş sıradan bir açılma değildir Atatürk’ün gözünde. Çarşafı yırtmayı başaran kadın aynı zamanda toplumun tüm dayatmalarını ve önyargılarını da yırtarak yeni bir çağ açar; Sabiha Gökçen örneğinde olduğu gibi.

Dünyanın ilk askeri kadın pilotu

Bir Türk kızının göklerde süzülüşü Atatürk’ü o kadar heyecanlandırmıştır ki, onunla da yetinmez ve yepyeni hayaller kurar. “Buraya kadar tamam” der “Ama yetmez!” “Beni çok mutlu ettin ama şimdi artık senin için planladığım şeyi açıklayabilirim. Belki de dünyada ilk askeri kadın pilot olacaksın. Bir Türk kızının dünyadaki ilk askeri pilot olması ne iftihar edici bir olaydır tasavvur ediyorsun değil mi?”

Evet, Sabiha Gökçen gerçekten de dünyanın ilk askeri kadın pilotu olacaktır. Bu fikir bile Atatürk’ü heyecanlandırmaya yetmiştir. Türkiye’de kadının askerlik yapmasının yasak olduğu bir dönemde, üstelik henüz bunun için bir karar bile çıkmamışken daha, özel bir üniformayla ve özel bir kararname ile Eskişehir Askeri Tayyare Okulu’na gönderilir ve erkeklerin aldığı tüm uçuş eğitimlerini alarak, tek başına uçuş hakkı kazanarak, brövesini alır. Boyu kısa olduğu için uçağın pedallarına özel ekler bile yapılmıştır. Çıkan tüm engellere rağmen tam bir subay gibi yetiştirilmektedir. Muhtemelen bu da Atatürk’ün en büyük hayallerinden biridir. Her defasında O’nu gururla seyreder. “Göklere kim egemense savaşları da o kazanır!” Mantık budur. İkinci Dünya Savaşı’nın başlama sinyallerinin geldiği bir dönemde, Hatay meselesi zihinleri meşgul etmeye başlamışken ve Türkiye bir yandan Kürt isyanlarıyla mücadele ediyorken Atatürk bir gün Gökçen’i karşısına alır:

“Memleketimizi, toprak bütünlüğümüzü, bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü korumak için her gün savaş olacakmış gibi ordumuzu hazır bulundurmaya mecburuz… Kadınlı erkekli cesaretinden bir nebze kaybetmemiş bir millet olarak ayakta kalmalıyız. Vereceğin cevabı biliyorum ama bir kez de senin ağzından duymak isterim. Savaşta nasıl bir görev almak isterdin?”

“Uçağımla düşman hedeflerini dövmek, düşman uçaklarını düşürmek, ülkemi bunlardan korumak!”

“Peki ölümden korkmuyor musun?”

“Hayır, hele memleketim ve insanlarım için olursa” diyen Gökçen’e Atatürk silahını uzatır ve “Emin misin?” diye sorar. Şakağına dayamasını ve tetiğe basmasını ister. Gözlerini Atatürk’ten ayırmadan tetiğe basan Gökçen yepyeni bir sınavı geçecektir aslında. Cesaret sınavını…

Aslında o bu sınavı boş bir silahı şakağına dayayarak değil, çok kısa bir süre sonra Dersim harekatına katılarak vermiştir.

Bu harekat gizlidir ve başta kendisine haber verilmez. Bunu bir şekilde öğrenen Gökçen çok bozulur ve operasyona katılmak için komutandan izin ister. Ancak o hem kızdır, hem de Atatürk’ün kızıdır. Yani izni verecek olan Atatürk’tür.

Bu önemli harekatta Sabiha Gökçen’i de kullanmak başta Atatürk’ün aklına gelmiş midir bilinmez ancak Gökçen’in bu isteği karşısında Atatürk iki kez heyecanlanır.

Birincisi, O, kahraman bir Türk kadını olduğunu, sıradan bir pilot olmadığını, harekata katılma arzusuyla göstermiştir. İkincisi de yine bir Türk kadını en önemli hava harekatlarından birinde görev alacak, Türk Ordusu’nun gücünü emperyalistlere ve Kürt isyancılara gösterecek olan ekibin içinde yer alarak bir ilki de başaracaktır. Atatürk gereken izni çıkartır, ancak giderken silahını da Gökçen’e vermeyi ihmal etmez. “Harekat içi boş bir silahı şakağa dayayıp tetiği çekmeye benzemez. Şeref ve haysiyetine dokunacak bir olayla, bir durumla karşılaştığında tereddüt etmeden bu silahı ya karşındakine ya da kendi beynine boşaltmaktan çekinme” der. Kendi ifadesi ile “O soğuk silah garip bir sıcaklık” ve cesaret verecektir ve bu tehlikeli harekat başarıyla tamamlanır.

“Gökçen’in kanadı Türk kadınının şerefini dolaştırıyor ve kara taassubun alçak iftirasını siliyor”

Sabiha Gökçen gerçekten de cesur bir Türk kadınıdır. Hem Dersim harekatına katılarak, katılmayı gönülden dileyerek bunu ispatlamıştır hem de aslında Türk kadınının ufkundaki sınırları kaldırmıştır. 1930’lu yıllarda değil bir kadının askeri pilotluk yapması, evinin dışına peçesini indirerek çıkması bile tartışma konusu olabilecekken önderliğin de doğru yönlendirmesiyle O, zihinlerdeki düşmanı yenmiştir. Belki de Türk devrim tarihine en büyük katkısı bu olmuştur. Türk semalarında uçuşa geçtiği her an yeri geldiğinde gericiliğe, gericiliğin o en bağnaz savunucularına meydan okumuş, yeri geldiğinde de Kürt bölücülerine ve o bölücüleri destekleyen emperyalistlere savaş açmıştır.

Tarihin her döneminde genlerinde mücadele olan, Milli Mücadeleyi örgütleyen Türk kadınının her alanda başarılı olabileceğini göstermiştir. Aynı zamanda O, Gençliğe Hitabe’den, Bursa Nutku’ndan kendine pay çıkaracak olan, pay çıkarmış olan da bir Türk gencidir.

Sabiha Gökçen Dersim harekatından sonra, Atatürk’le birlikte pek çok yurt gezisine katılmış, dönem dönem yurtdışı gezilere uçağıyla katılarak Türkiye’yi temsil etmiştir. Çankaya’daki toplantılarda, tarih tartışmalarında, Hatay meselesinde de Sabiha Gökçen’in ön plana çıktığı görülür. Atatürk’ün ölümünden sonra da mücadeleyi sürdürmüş, Türkkuşu’nda başöğretmen olarak görev yapmıştır. Atatürk’ün manevi mirasına saygısızlık etmek istemediği için eşine de kendi soyadını veren Gökçen, hayatı boyunca bir Cumhuriyet kadını olarak yaşamıştır.

O, aslında hayatı boyunca “kahramanlık ahlakıyla” yaşamıştır. 1930’lu yılların heyecanını en iyi, bunu o dönem yaşayanlar ifade etmiştir elbette. O nedenle Sabiha Gökçen’i en iyi ifade eden ve O’nu en çok gururlandıran, Falih Rıfkı’nın kaleminden süzülen şu cümleler olmuştur:

“…Her tarafta tayyareci kadınların rekorlar, gösterişler ve maceralar peşinde koştuklarını görüyoruz. Türk kızı, kanadı bir süs diye almadı: Onu ilk fırsatta kahramanlık vazifesi aradı ve buldu. Gökçen’in kanadı, cihan havasında, Türk kadınının şerefini dolaştırıyor ve O’nun mukaddes adı üstünden kara taassubun asırlarca süren alçak iftirasını siliyor.”
Kaynak:Türk SOLU
Denizkızı
Denizkızı
ELMAS ÜYE
ELMAS ÜYE

PROJE ÖDÜLÜ : "Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı"Sabiha Gökçen'i saygıyla anıyoruz. Madaly10
KATILIM ÖDÜLÜ : "Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı"Sabiha Gökçen'i saygıyla anıyoruz. On11
Kadın
Mesaj Sayısı : 1090
Yaş : 53
ŞEHİR : İstanbul
Meslek : Tekstil-Tasarım
Öğrenim Durumu : Lise
Aldığı Teşekkür : 411
Kayıt tarihi : 27/11/07

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

"Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı"Sabiha Gökçen'i saygıyla anıyoruz. Empty Geri: "Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı"Sabiha Gökçen'i saygıyla anıyoruz.

Mesaj tarafından atadaş64 2010-03-25, 20:42

paylaşım için teşekkürler
atadaş64
atadaş64
ALTIN ÜYE
ALTIN ÜYE

PROJE ÖDÜLÜ : "Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı"Sabiha Gökçen'i saygıyla anıyoruz. Madaly10
KATILIM ÖDÜLÜ : "Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı"Sabiha Gökçen'i saygıyla anıyoruz. On11
Erkek
Mesaj Sayısı : 259
Yaş : 33
ŞEHİR : uşak
Meslek : öğrenci
Öğrenim Durumu : üniversite
Kişisel Mesaj : Arkadaşlar gidip Toros dağlarına bakınız; eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla Türk'ü yenemez. Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Ruh Halim : "Türk kızı, Gök kızı, Atatürk kızı"Sabiha Gökçen'i saygıyla anıyoruz. Eglenc10
Aldığı Teşekkür : 190
Kayıt tarihi : 25/11/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz