DP umut verebilir ama...
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Can ATAKLI :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
DP umut verebilir ama...
DP umut verebilir ama...
Demokrat Parti’nin hafta sonunda yaptığı “Büyük Türkiye Buluşması” toplantısına gidip bir süre izledim. Merkez sağda DP’nin bir alternatif olabileceğini ve dördüncü parti olarak Meclis’e girebileceğini daha önce de birkaç kez yazdığım için toplantıyı dikkatle incelemeye çalıştım.
Hemen söyleyeyim ki, çok büyük bir coşku olmasa da, uzun yıllardır kongreler dışında ilk defa bir araya gelenlerin heyecanı ve umudu dikkat çekiyordu.
Toplantı son derece düzenliydi. Genç DP’liler tertemiz giyimleriyle 10 binin üzerindeki insanın hiçbir sıkıntı yaşamamasını sağlamayı başardılar.
Salonda rastladığım pek çok kişi “Nasıl buldunuz” diye sordu. “Artık bitti” denilen bir siyasi hareketin, kendilerini “son kalan” temsilcileri olarak görenler doğal olarak “buruk bir merak” içindeydi. Gözlerinden “Bu DP’den bir şey olur mu?” diye düşündükleri ama “olmasını da yürekten arzuladıkları” açıkça görülebiliyordu.
Daha önce de yazdığım gibi, evet olur ama çok çaba harcanması gerek.
Merkez sağ düşünce Türkiye’nin ortalama sağduyulu insanlarını temsil eder. Milliyetçidir, muhafazakâr değerlere sahip çıkar. Dindardır ama Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleriyle barışıktır, laikliği özümsemiştir.
Bugünkü iktidarın arkasında da bu kesimden gitmiş önemli oranda seçmen var. AKP’nin inişe geçmesiyle birlikte merkez sağın doğal mecrasına önemli ölçüde bir dönüş olabilir.
Görünen o ki, bu kesim DP’nin umut verecek bir değişiklik yapmasını, plan ve programını ortaya koymasını, genç, dinamik ve yetenekli isimlerin öne çıkmasını bekliyor.
Açıkça söylemeliyim, ANAP ve DYP’yi birleştirerek merkez sağa soluk aldıran Hüsamettin Cindoruk çok önemli bir iş yaptı. Buna karşın partinin başında kalmayı tercih etmesi pek doğru olmayacaktır. DP’nin çağa uygun, yenilikçi isimler ve gerçekleştirilebilir vaatlerle atağa kalkması gerekir.
Hüsamettin Cindoruk’a bütün partililer son derece sevgi ve saygı dolu. Ama yine de “Genel Başkanımız ağır kalıyor, coşku yaratamadı, sadece salonda bir tur atsaydı bile coşku ikiye katlanırdı” diyenlerin sayısı hiç de az değildi.
Kısacası DP “bitmediğini” göstermek istiyorsa çok hızlı biçimde “açılım” yapmalı. 10 bini aşkın merkez sağ seçmeni pazar günü bu arzuyu dile getirdi. Şimdi sıra şu andaki yöneticilerde. Fedakârlık sadece parti için değil tüm Türkiye için olacaktır.
*****
Demokrat Parti ambleminden başlayabilir
Demokrat Parti’nin amblemi birleşen iki partinin ambleminden oluşuyor. Türkiye haritası üzerinde kırat sembolü. Ancak o kırat artık çok eski kalıyor. Üstelik bir atın en yavaş yürüyüşü olan “rahvan” konumunda. Oysa atağa kalkan bir partiye yeleleri uçuşan dört nala koşan bir at daha yakışır sanki. Amblem deyip geçmeyin, bazen sayfalar dolusu programdan bile daha etkili olabilir.
Bu arada pazar günü Abdi İpekçi Spor Salonu’nda gördüğüm bazı sloganlar da ilgimi çekti. Çoğu seçim döneminde de kullanılabilecek türdeki bu sloganlardan bazılarını paylaşmak istiyorum:
* Yine Başaracağız!
* Yıl 1453: İstanbul’un Fethi- 1994-2010: İstanbul’un katli.
* Fabrikalar sustu, traktörler sustu, millet de susturuldu, ama onlar konuşuyor!
* AKP’nin beş atlısı: Yolsuzluk, Yoksulluk, İşsizlik, Kavga, Ayrışma.
* Ülkeye yandaşlar değil, millet egemen olacak!
* Asıl açılımı işsizler bekliyor.
* Yaraları sarmaya, ülkemizi yeniden kalkındırmaya geliyoruz.
* Demokrat Parti: Milli birliğimizin çimentosu.
* Darbeler bizi dağıttı, milletimiz birleştirdi.
* Türkiye kalkınmasının her taşında imzamız var.
* Demokrasimizin orta direği: Demokrat Parti.
* Millet sandıkta “Açılımını da al git” diyecek!
*****
Askerlerin tutukluluk süresi
Dün 12 Mart döneminde işkencelerden geçmiş, zindanlarda yatmış bir arkadaşımla sohbet ediyordum. Laf şu anda tutuklu olan subaylardan, general ve amirallerden açılınca şöyle dedi: “12 Mart’ta yatarken üniversitedeki haklarımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydık. Ama o dönemin askeri yönetimi bile insaflı davranarak bizlerin tutuklu kaldığı süreyi izinli saydılar ve çıktığımızda üniversitedeki haklarımızı kaybetmedik.”
Ben de “Ee, yani?” dedim. Devam etti: “O zaman bizi atan subaylar şimdi içeride. Onların da terfileri, kıdemleri var, peki tutukluluk süresi izne sayılacak mı? Eğer suçsuz bulunurlarsa hukuki haklarını kullanabilecekler mi?”
İnsan duygusu işte. 12 Mart işkencelerinden geçen bir solcu bunu düşünüyor işte.
*****
Kuvvet komutanlarına bakan itibarı
Anayasa değişiklik paketinde on dakikada bir değişiklik daha yapılmış. Özellikle yandaş medya bunu “sürpriz” olarak niteledi ve sanki bir devrim yapılıyor havasında yansıttı haberi.
Sürpriz şu: Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları da Yüce Divan’da yargılanacaklar.
İlk bakışta çok önemli bir değişiklik gibi görünüyor bu.
Oysa pek bir anlamı yok. Hatta daha da ilerisi bence bu karar iktidarın askerlere şirin gözükme çabasının sonucu.
Çünkü sonuçta genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları, başbakan ve bakanlarla eşitlenmiş oluyor.
İktidar, bir suç işlemeleri halinde komutanları sivil mahkemelerin elinden kurtarıp Anayasa Mahkemesi’ne havale ediyor.
Yüce Divan deyince sanki olay büyümüş gibi oluyor. Zihinlerde “Yüce Divan’a gönderilmek çok kötü bir şey gibi” oluşuyor. Ama suç suçtur ve yargı esastır. Yüce Divan sonuçta siyasi nitelikli bir mahkeme olduğu için bazen sivil mahkemelerin sağlayacağı adaleti bile sağlayamayabilir.
Kısacası Yüce Divan komutanlar için küçültücü değildir.
*****
Anayasa paketi artık Meclis’te. Halkın sorunlarını çözmekten uzak olan şüpheli paket, halk iradesi tarafından etkisiz hale getirilmeli!
(Gani Yıldız)
Demokrat Parti’nin hafta sonunda yaptığı “Büyük Türkiye Buluşması” toplantısına gidip bir süre izledim. Merkez sağda DP’nin bir alternatif olabileceğini ve dördüncü parti olarak Meclis’e girebileceğini daha önce de birkaç kez yazdığım için toplantıyı dikkatle incelemeye çalıştım.
Hemen söyleyeyim ki, çok büyük bir coşku olmasa da, uzun yıllardır kongreler dışında ilk defa bir araya gelenlerin heyecanı ve umudu dikkat çekiyordu.
Toplantı son derece düzenliydi. Genç DP’liler tertemiz giyimleriyle 10 binin üzerindeki insanın hiçbir sıkıntı yaşamamasını sağlamayı başardılar.
Salonda rastladığım pek çok kişi “Nasıl buldunuz” diye sordu. “Artık bitti” denilen bir siyasi hareketin, kendilerini “son kalan” temsilcileri olarak görenler doğal olarak “buruk bir merak” içindeydi. Gözlerinden “Bu DP’den bir şey olur mu?” diye düşündükleri ama “olmasını da yürekten arzuladıkları” açıkça görülebiliyordu.
Daha önce de yazdığım gibi, evet olur ama çok çaba harcanması gerek.
Merkez sağ düşünce Türkiye’nin ortalama sağduyulu insanlarını temsil eder. Milliyetçidir, muhafazakâr değerlere sahip çıkar. Dindardır ama Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkeleriyle barışıktır, laikliği özümsemiştir.
Bugünkü iktidarın arkasında da bu kesimden gitmiş önemli oranda seçmen var. AKP’nin inişe geçmesiyle birlikte merkez sağın doğal mecrasına önemli ölçüde bir dönüş olabilir.
Görünen o ki, bu kesim DP’nin umut verecek bir değişiklik yapmasını, plan ve programını ortaya koymasını, genç, dinamik ve yetenekli isimlerin öne çıkmasını bekliyor.
Açıkça söylemeliyim, ANAP ve DYP’yi birleştirerek merkez sağa soluk aldıran Hüsamettin Cindoruk çok önemli bir iş yaptı. Buna karşın partinin başında kalmayı tercih etmesi pek doğru olmayacaktır. DP’nin çağa uygun, yenilikçi isimler ve gerçekleştirilebilir vaatlerle atağa kalkması gerekir.
Hüsamettin Cindoruk’a bütün partililer son derece sevgi ve saygı dolu. Ama yine de “Genel Başkanımız ağır kalıyor, coşku yaratamadı, sadece salonda bir tur atsaydı bile coşku ikiye katlanırdı” diyenlerin sayısı hiç de az değildi.
Kısacası DP “bitmediğini” göstermek istiyorsa çok hızlı biçimde “açılım” yapmalı. 10 bini aşkın merkez sağ seçmeni pazar günü bu arzuyu dile getirdi. Şimdi sıra şu andaki yöneticilerde. Fedakârlık sadece parti için değil tüm Türkiye için olacaktır.
*****
Demokrat Parti ambleminden başlayabilir
Demokrat Parti’nin amblemi birleşen iki partinin ambleminden oluşuyor. Türkiye haritası üzerinde kırat sembolü. Ancak o kırat artık çok eski kalıyor. Üstelik bir atın en yavaş yürüyüşü olan “rahvan” konumunda. Oysa atağa kalkan bir partiye yeleleri uçuşan dört nala koşan bir at daha yakışır sanki. Amblem deyip geçmeyin, bazen sayfalar dolusu programdan bile daha etkili olabilir.
Bu arada pazar günü Abdi İpekçi Spor Salonu’nda gördüğüm bazı sloganlar da ilgimi çekti. Çoğu seçim döneminde de kullanılabilecek türdeki bu sloganlardan bazılarını paylaşmak istiyorum:
* Yine Başaracağız!
* Yıl 1453: İstanbul’un Fethi- 1994-2010: İstanbul’un katli.
* Fabrikalar sustu, traktörler sustu, millet de susturuldu, ama onlar konuşuyor!
* AKP’nin beş atlısı: Yolsuzluk, Yoksulluk, İşsizlik, Kavga, Ayrışma.
* Ülkeye yandaşlar değil, millet egemen olacak!
* Asıl açılımı işsizler bekliyor.
* Yaraları sarmaya, ülkemizi yeniden kalkındırmaya geliyoruz.
* Demokrat Parti: Milli birliğimizin çimentosu.
* Darbeler bizi dağıttı, milletimiz birleştirdi.
* Türkiye kalkınmasının her taşında imzamız var.
* Demokrasimizin orta direği: Demokrat Parti.
* Millet sandıkta “Açılımını da al git” diyecek!
*****
Askerlerin tutukluluk süresi
Dün 12 Mart döneminde işkencelerden geçmiş, zindanlarda yatmış bir arkadaşımla sohbet ediyordum. Laf şu anda tutuklu olan subaylardan, general ve amirallerden açılınca şöyle dedi: “12 Mart’ta yatarken üniversitedeki haklarımızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydık. Ama o dönemin askeri yönetimi bile insaflı davranarak bizlerin tutuklu kaldığı süreyi izinli saydılar ve çıktığımızda üniversitedeki haklarımızı kaybetmedik.”
Ben de “Ee, yani?” dedim. Devam etti: “O zaman bizi atan subaylar şimdi içeride. Onların da terfileri, kıdemleri var, peki tutukluluk süresi izne sayılacak mı? Eğer suçsuz bulunurlarsa hukuki haklarını kullanabilecekler mi?”
İnsan duygusu işte. 12 Mart işkencelerinden geçen bir solcu bunu düşünüyor işte.
*****
Kuvvet komutanlarına bakan itibarı
Anayasa değişiklik paketinde on dakikada bir değişiklik daha yapılmış. Özellikle yandaş medya bunu “sürpriz” olarak niteledi ve sanki bir devrim yapılıyor havasında yansıttı haberi.
Sürpriz şu: Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları da Yüce Divan’da yargılanacaklar.
İlk bakışta çok önemli bir değişiklik gibi görünüyor bu.
Oysa pek bir anlamı yok. Hatta daha da ilerisi bence bu karar iktidarın askerlere şirin gözükme çabasının sonucu.
Çünkü sonuçta genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları, başbakan ve bakanlarla eşitlenmiş oluyor.
İktidar, bir suç işlemeleri halinde komutanları sivil mahkemelerin elinden kurtarıp Anayasa Mahkemesi’ne havale ediyor.
Yüce Divan deyince sanki olay büyümüş gibi oluyor. Zihinlerde “Yüce Divan’a gönderilmek çok kötü bir şey gibi” oluşuyor. Ama suç suçtur ve yargı esastır. Yüce Divan sonuçta siyasi nitelikli bir mahkeme olduğu için bazen sivil mahkemelerin sağlayacağı adaleti bile sağlayamayabilir.
Kısacası Yüce Divan komutanlar için küçültücü değildir.
*****
Anayasa paketi artık Meclis’te. Halkın sorunlarını çözmekten uzak olan şüpheli paket, halk iradesi tarafından etkisiz hale getirilmeli!
(Gani Yıldız)
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Can ATAKLI :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz