Bu aptallığı ancak Türkler yapar
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Rıza ZELYUT :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu aptallığı ancak Türkler yapar
Bu aptallığı ancak Türkler yapar
Türk milletinin bir üyesi olmaktan onur duyuyorum ama bu milletin aptal yanından da çok şikayetçiyim.
Sakın ola ki rahmetli Aziz Nesin'in o sözüne gönderme yapacağımı sanmayın.
Benim iddiam, ispat edilecek türdendir.
Hem de bu aptallığı Türk'ün sıradan kesimi değil ancak okumuş kesimi yapabilir...
Olay şu: Kayak sporcusu olan Fransız Guillaume Chastagnol, Dünyanın 8. Harikası olarak bilinen ünlü Nemrut Dağı'na çıkmış ve orada, devasa heykellerin arasında rüzgar kayağı yapmış. Adam; sanki sıradan dağlarda kayalar arasında uçuyormuş gibi bu eşsiz heykellerin arasında kayak yapıyor. Hem de her an birisine çarpıp zarar verebilecek durumda...
Bu haberi, ballandıra ballandıra anlatıyor bizim televizyonlar.
Dedim ya; Türk'ün en eğitimli kesimi en aptal kesimini oluşturur.
Nemrut Dağı'nın en tepesindeki o büyük heykeller; dünyanın en seçkin tarihsel yapılarından... Bilmem gidip gördünüz mü; ben gördüm...
Şöyle bir dokunmakla dağılıp yok olabilecek eserler bunlar. Çünkü 2 bin senedir rüzgarın, güneşin altındalar.
Orada, bırakın kayak yapmayı; insanların normal yürüyüşle dolaşmalarına bile izin verilmemeli. Lakin, elin Fransızı geliyor, Redbull ayağına oraya çıkıyor; her birisi milyar dolar değerindeki heykellerin arasında uçuyor.
Buna Türk'ten başka kim izin verebilir?
Başka ülkelerde böyle bir şey yapmayı planlamak bile kamuoyunu ayağa kaldırırken; bizim millet; aşağılık kompleksini; bu rezaleti iyi bir şeymiş gibi yücelterek gidermeye çabalıyor.
Okumak; cehaleti giderir; eşeklik baki kalır.
Bu ülkede Kültür Bakanlığı olduğunu söyleyenlere ben sadece gülerim. Kültür bakanlıkları, şimdiye kadar kültürümüzü tahrip etmek için çabaladı durdu.
Son kültür bakanımız Ertuğrul Bey; sizin devr-i istikbalinize rast gelen bu kayak gösterisi için her halde bol bol tebrik almışsınızdır. Sevgili kardeşim; istersen Nemrut'un tepesinde bir de 4 çeker cip yarışı düzenlet; heykellerin sarsıntılarla yıkılışını da kameraya aldır ki bütün dünya Türk aptallığını alkışlasın...
BAŞBAKAN DESE Kİ: TÜRKİYEDE YAŞAMAK İÇİN TÜRKÇE BİLECEKSİN
Televizyondan izlediniz, gazetelerden okudunuz: Almanya Başbakanı Merkel, aynen şöyle dedi: 'Bizim üzerinde durduğumuz husus, Almanya’da Almanca bilmeyen kimsenin yaşaması uygun olmaz. Çünkü içinde yaşadıkları ülkenin dilini bilmeleri entegrasyon için ön koşul.'
Peki, aynı sözü Türkiye'de bir başbakan söylese ve 'Türkiye'de Türkçe bilmeyen kimsenin yaşaması uygun olmaz. Çünkü içinde yaşadıkları ülkenin dilini bilmeleri; entegrasyon (uyum) için ön şarttır.' deseydi ne olurdu; hiç düşündünüz mü?
Allah göstermesin; Amerikancı Müslümanlarla Amerikancı parasever liberaller ağız ağıza verirler; muazzam bir tantana ile saldırırlardı:
-Faşist! Irkçı! İnsan haklarından habersiz çağdışı siyasetçi...
Ama aynı sözleri bir Avrupalı söyleyince bizim bu soytarı takımı suspus oluyor.
Anayasa'nın başlangıç ilkesinden Türk'ü ve Türkçe'yi çıkarmaya kalkışan 5. Kol ajanlarımıza ve bunların siyasetteki uzantılarına Bayan Merkel en iyi cevabı vermiş oldu.
Bundan en birinci sırada ders çıkarması gereken kişi de Başbakan Erdoğan'dır...
Sanki Türkler Almanya'da terör örgütü kurdular...
Sanki Türkler orada Alman ordusuna, polisine saldırıyorlar; karakolları basıyorlar.
Bunların hiçbirisi yok ama Alman Başbakanı; 'Türkler burada yaşayacaklarsa bize uyacaklar.' diyor ve Almanca öğrenmeyi şart koşuyor.
Alman Başbakanı kendisine göre haklıdır; çünkü ülkesinde kaynaşmış bir toplum istiyor.
Haydi Türkiye'nin başbakanı Sayın Merkel'i taklit et de görelim.
OY DERE KIZILDERE
12 Mart 1971 askeri muhtırasından sonra emperyalizme karşı çıkan devrimcilerden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idama mahkum edildiler. Mahir Çayan ve arkadaşları bu idamları engellemek için 27 Mart 1972'de Ünye'deki NATO üssünde görevli 3 İngiliz'i evlerini basarak kaçırdılar. Bunlar; Tokat-Niksar'ın Kızıldere Köyü'nde asker birliği tarafından kuşatılıp öldürüldüler. Halk belleğinde derin izler bırakan bu olaydan sonra nice ağıtlar yakıldı. Onlardan birisi de şu idi:
'Oy dere Kızıldere
Böyle akışın nere
Bizde hal mi bıraktın
Sana can vere vere
Dere bizim evimiz
Suyu alın terimiz
Söyle nedendir dere
Vurulur gençlerimiz
Dere böyle durulmaz
Gence kurşun vurulmaz
Sanma namert olandan
Bir gün hesap sorulmaz'
Selam olsun orada ülkesi için can veren arkadaşlarıma...
PROGRAM DUYURUSU: Bu akşam saat 21.00'de ART'de (Avrasya TV), Gündeme Dair programında Nuriye Atabey ile 'DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ' isimli son kitabımı tartışacağız. Dersim'de anaları kimin ağlattığını merak ediyorsanız, kaçırmayın.
Türk milletinin bir üyesi olmaktan onur duyuyorum ama bu milletin aptal yanından da çok şikayetçiyim.
Sakın ola ki rahmetli Aziz Nesin'in o sözüne gönderme yapacağımı sanmayın.
Benim iddiam, ispat edilecek türdendir.
Hem de bu aptallığı Türk'ün sıradan kesimi değil ancak okumuş kesimi yapabilir...
Olay şu: Kayak sporcusu olan Fransız Guillaume Chastagnol, Dünyanın 8. Harikası olarak bilinen ünlü Nemrut Dağı'na çıkmış ve orada, devasa heykellerin arasında rüzgar kayağı yapmış. Adam; sanki sıradan dağlarda kayalar arasında uçuyormuş gibi bu eşsiz heykellerin arasında kayak yapıyor. Hem de her an birisine çarpıp zarar verebilecek durumda...
Bu haberi, ballandıra ballandıra anlatıyor bizim televizyonlar.
Dedim ya; Türk'ün en eğitimli kesimi en aptal kesimini oluşturur.
Nemrut Dağı'nın en tepesindeki o büyük heykeller; dünyanın en seçkin tarihsel yapılarından... Bilmem gidip gördünüz mü; ben gördüm...
Şöyle bir dokunmakla dağılıp yok olabilecek eserler bunlar. Çünkü 2 bin senedir rüzgarın, güneşin altındalar.
Orada, bırakın kayak yapmayı; insanların normal yürüyüşle dolaşmalarına bile izin verilmemeli. Lakin, elin Fransızı geliyor, Redbull ayağına oraya çıkıyor; her birisi milyar dolar değerindeki heykellerin arasında uçuyor.
Buna Türk'ten başka kim izin verebilir?
Başka ülkelerde böyle bir şey yapmayı planlamak bile kamuoyunu ayağa kaldırırken; bizim millet; aşağılık kompleksini; bu rezaleti iyi bir şeymiş gibi yücelterek gidermeye çabalıyor.
Okumak; cehaleti giderir; eşeklik baki kalır.
Bu ülkede Kültür Bakanlığı olduğunu söyleyenlere ben sadece gülerim. Kültür bakanlıkları, şimdiye kadar kültürümüzü tahrip etmek için çabaladı durdu.
Son kültür bakanımız Ertuğrul Bey; sizin devr-i istikbalinize rast gelen bu kayak gösterisi için her halde bol bol tebrik almışsınızdır. Sevgili kardeşim; istersen Nemrut'un tepesinde bir de 4 çeker cip yarışı düzenlet; heykellerin sarsıntılarla yıkılışını da kameraya aldır ki bütün dünya Türk aptallığını alkışlasın...
BAŞBAKAN DESE Kİ: TÜRKİYEDE YAŞAMAK İÇİN TÜRKÇE BİLECEKSİN
Televizyondan izlediniz, gazetelerden okudunuz: Almanya Başbakanı Merkel, aynen şöyle dedi: 'Bizim üzerinde durduğumuz husus, Almanya’da Almanca bilmeyen kimsenin yaşaması uygun olmaz. Çünkü içinde yaşadıkları ülkenin dilini bilmeleri entegrasyon için ön koşul.'
Peki, aynı sözü Türkiye'de bir başbakan söylese ve 'Türkiye'de Türkçe bilmeyen kimsenin yaşaması uygun olmaz. Çünkü içinde yaşadıkları ülkenin dilini bilmeleri; entegrasyon (uyum) için ön şarttır.' deseydi ne olurdu; hiç düşündünüz mü?
Allah göstermesin; Amerikancı Müslümanlarla Amerikancı parasever liberaller ağız ağıza verirler; muazzam bir tantana ile saldırırlardı:
-Faşist! Irkçı! İnsan haklarından habersiz çağdışı siyasetçi...
Ama aynı sözleri bir Avrupalı söyleyince bizim bu soytarı takımı suspus oluyor.
Anayasa'nın başlangıç ilkesinden Türk'ü ve Türkçe'yi çıkarmaya kalkışan 5. Kol ajanlarımıza ve bunların siyasetteki uzantılarına Bayan Merkel en iyi cevabı vermiş oldu.
Bundan en birinci sırada ders çıkarması gereken kişi de Başbakan Erdoğan'dır...
Sanki Türkler Almanya'da terör örgütü kurdular...
Sanki Türkler orada Alman ordusuna, polisine saldırıyorlar; karakolları basıyorlar.
Bunların hiçbirisi yok ama Alman Başbakanı; 'Türkler burada yaşayacaklarsa bize uyacaklar.' diyor ve Almanca öğrenmeyi şart koşuyor.
Alman Başbakanı kendisine göre haklıdır; çünkü ülkesinde kaynaşmış bir toplum istiyor.
Haydi Türkiye'nin başbakanı Sayın Merkel'i taklit et de görelim.
OY DERE KIZILDERE
12 Mart 1971 askeri muhtırasından sonra emperyalizme karşı çıkan devrimcilerden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idama mahkum edildiler. Mahir Çayan ve arkadaşları bu idamları engellemek için 27 Mart 1972'de Ünye'deki NATO üssünde görevli 3 İngiliz'i evlerini basarak kaçırdılar. Bunlar; Tokat-Niksar'ın Kızıldere Köyü'nde asker birliği tarafından kuşatılıp öldürüldüler. Halk belleğinde derin izler bırakan bu olaydan sonra nice ağıtlar yakıldı. Onlardan birisi de şu idi:
'Oy dere Kızıldere
Böyle akışın nere
Bizde hal mi bıraktın
Sana can vere vere
Dere bizim evimiz
Suyu alın terimiz
Söyle nedendir dere
Vurulur gençlerimiz
Dere böyle durulmaz
Gence kurşun vurulmaz
Sanma namert olandan
Bir gün hesap sorulmaz'
Selam olsun orada ülkesi için can veren arkadaşlarıma...
PROGRAM DUYURUSU: Bu akşam saat 21.00'de ART'de (Avrasya TV), Gündeme Dair programında Nuriye Atabey ile 'DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ' isimli son kitabımı tartışacağız. Dersim'de anaları kimin ağlattığını merak ediyorsanız, kaçırmayın.
Rıza ZELYUT- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 164
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : zelyut@gunes.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Rıza ZELYUT :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz