CUMHURİYET GAZETESİ NEREYE KOŞUYOR?
2 posters
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
CUMHURİYET GAZETESİ NEREYE KOŞUYOR?
CUMHURİYET GAZETESİ NEREYE KOŞUYOR?
ALİ ERALP
Cumhuriyet gazetesi,12.06.2009 tarihli sayısında, Barack Obama’nın Türkiye ziyaretinde Atatürk’e ve laikliğe dönük konuşmalar yapması, İslam dünyasına dönük politikalarını ise Mısır’da dile getirmesi de dikkati çekiyor…” diyerek ABD Başkanına övgüler dizmiş, onu neredeyse “Kemalist” ilan etmişti. Daha önce de bazı değerli köşe yazarlarına yol vermişti. Bu gelişmeler üzerine o tarihlerde “Cumhuriyet Gazetesinde Neler Oluyor?” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Konunun güncellik kazanması nedeni ile yazının bazı bölümlerini yeniden aktarıyorum:
“Çok açık ve belirgin yansımasa da, gazetemizin genel çizgisinde çok büyük değişiklikler yapılmasa da yaklaşan bir tehlikeyi, küçük bir takım olgulardan ve uygulamalardan sezinleyebiliyoruz. “Tehlikenin farkı”na varmaya çalışıyoruz. Bu biraz da kurbağanın önce ılık suya atılıp, daha sonra sıcaklığının yükseltilerek, yavaş yavaş haşlanması olayını anımsatıyor bize. Ağrısız, sızısız, çaktırmadan, yumuşak bir geçiş! Bir sabah kalktığımızda, Kafka’ın ünlü romanında olduğu gibi Cumhuriyet’i “böcek” olarak görmeyelim de…
Her neyse… Benim ilk yazım, öğretmenliğimin ilk yılında “ Türk Solu” dergisinde çıktı. Hani şu, Deniz Gezmiş’in bağdaş kurup, büyük bir dikkat ve ilgiyle okuduğu “Türk Solu”nda. Daha sonraları birçok dergi ve gazetede yazdım. 1999 yılından sonra da çalışmalarımı Cumhuriyet’te yayınlamaya başladım. Belirli aralıklarla “Olaylar ve Görüşler” bölümünde düşüncelerimi sergiledim. Özellikle Sami Karaören Ağabey döneminde gönderdiğim tüm yazılar eksiksiz ve zamanında çıktı. Son aylarda makalelerime yer verilmiyor. Sayın Fikret Dağlıoğlu, bir telefon konuşmamızda bana “Yazıların çok sık yayınlanıyor, bundan rahatsızlık duyanlar var” demişti. Kimler, niçin rahatsızlık duyuyor, bunu bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa Cumhuriyet’e dışarıdan yazı gönderen birçok yazar arkadaşımızın ve okuyucunun da Cumhuriyet’in bugünkü durumundan rahatsızlık duymaları…”
“Cumhuriyet Gazetesinde Neler Oluyor?” başlıklı yazımı şu sözlerle sonlandırmıştım:
“Şimdi İlhan Selçuk ağabeye sesleniyorum. Çok geç kalmadan, bazı “liberal sol” düşüncelere ve uygulamalara el koyma zamanı gelmiştir. Ayrıca Cumhuriyet’i diğer gazetelerden ayıran “OLAYLAR VE GÖRÜŞLER” sayfasını, Sami Karaören ağabey döneminde olduğu gibi her kesime açmak gerekiyor. Bu sütunlar sadece üç beş profesöre, birkaç emekli memura hizmet etmemelidir. “Bin çiçek yan yana açmalı, bin düşünce birbiriyle yarışmalıdır.” Elbette ulusalcı, antiemperyalist görüşlerin de bu çiçeklerin içinde yer alması koşulu ile…” (Ulus gazetesi, 2009)
Bu yazının üzerinden neredeyse bir yıla yakın bir zaman geçti. Biz haklı çıktık. İlhan Selçuk Ağabey’in değişi ile “keşke biz haklı çıkmasaydık” da gazetemiz doğru çizgisinde ilerleseydi. Keşke Mustafa Balbay, henüz yargılanma aşamasındayken temsilcilikten alınmasaydı. Hiç olmazsa, Silivri zindanlarından çıktıktan sonra görevine son verilseydi. Bir vefa örneği olarak sonuna dek desteklenseydi. Cumhuriyet, yıllarca kendisine ve topluma hizmet etmiş bir yazarını, bir çalışanını onurla, gururla sırtında taşısaydı. Ona “ilk müebbet ceza”sını kesmeseydi…
15 yıldan beri Cumhuriyet’te yazan değerli ozan Ataol Behramoğ’lu “Mustafa Balbay’ın Ankara Temsilciliğinden alınış biçimi beni üzdü ve rahatsız etti. Yazılarıma ara verme nedenim, bu olaya verdiğim tepkiyi göstermektir. Olayların nasıl gelişeceğini şu anda bilemiyor ve kestiremiyorum.
Bundan sonraki kararımın alacağı biçimde, Balbay’ın tavırları belirleyici olacaktır, olaylar yatışana kadar yazılarıma ara vermiş durumdayım…” diyor.
Yine değerli hocamız Mümtaz Soysal “Balbay’a bunun yapılmaması gerekirdi diye düşünüyorum. Bu arkadaşımız bilinen nedenlerle cezaevinde. Yerine bir vekil tayin edilirdi. Onun o görevi yapmasına da engel olmazdı. Hatta belki daha şerefli bir görüntü yaratılabilirdi…
…Bununla uğraşacaklarına tirajı artırsalar iyi olur bence…” diyerek, bu uygulamadan duyduğu rahatsızlığı belirtmektedir.
Şimdi biz de bir Cumhuriyet okuru olarak soralım:
İkinci Cumhuriyetçi gazetelerin yazarlarını baş tacı edip, Cumhuriyet gazetesinin ulusalcı yazarlarına Abdülhamit sansürü uygulamak kime ne kazandırır? “Ulus devleti pek de önemli saymayan” liberal sol bir yazara Uğur Mumcu’ların, Ahmet Taner Kışlalı’ların, Attila İlhan’ların sayfalarında yer vermek, onların anılarına saygısızlık değil midir? Bu aydınlanma savaşçılarımızın kemikleri sızlamaz mı mezarlarında?
Böyle bir Cumhuriyet gazetesini mi uygun görüyorsunuz “bu ülkenin aydınlık insanlarına?”
Fethullahçı yayın organlarının dilini kullanarak, Ergenekon davasında yargılananları suçlayan manşetler atmak, yıllardan beri ulusalcı ideolojinin merkezi olmuş bir gazeteye yakışıyor mu?
Emperyalizm ve ortakları ile uzlaşan bir yayın organı, örgüt, kuruluş ya da siyasal parti yığınlara gerçeği söyleyebilir mi? Onların aydınlığa çıkmasına yardımcı olabilir mi? Bu mümkün müdür? Tarihte bunun bir örneği var mıdır? Mustafa Kemal’ler, Yunus Nadi’ler İngilizlerle, Damat Feritler’le anlaşarak mı Kurtuluş Savaşını kazandılar?
Cumhuriyet gazetesi nereye koşuyor?
Açık ve kesin konuşalım: Bu yol, çıkmaz yoldur. Çıkmaz sokaktır. Uzlaşmacı, teslimiyetçi yoldur. Bu yolu daha önce de deneyenler oldu, ama sonunu göremediler.
Çünkü Cumhuriyet gazetesi bir Cumhuriyet kurumudur. Bir aydınlanma ideolojisidir. Bir okuldur. Bir mücadele simgesidir. Bir devrim anıtıdır…
Nice faşist dönemlerden geçmiştir. Nice fırtınalar yaşamıştır. Nice şehitler vermiştir. Yılmamıştır. Teslim olmamıştır.
Bu saatten sonra da kimsenin onu bırakmaya, terk etmeye niyeti yoktur.
Cumhuriyet Atatürk’ün, Atatürkçülerin, tüm aydınlanmacıların, tüm toplumun malıdır. Gazete tüm halkın ve Cumok’ların yönetimindedir. Kimse onu çizgisinden saptıramaz. Atatürkçü çizgiyi izlediği sürece her zaman, herkes onun yanındadır. Arkasındadır.
Herkes aklını başına toplamalı, işbirlikçi sermayenin, emperyalizmin ve fethullahçıların oyununa gelmemelidir. Yönünü Kemalizm’in aydınlığına çevirmelidir. Liberal solcuların, siyasal İslamcıların Ortaçağ karanlığı gerilerde kalmıştır ve bundan böyle hiçbir sorunun çözümü de olamaz.
Yol yakınken zararın neresinden dönülürse kârdır…
(ali-eralp@hotmail.com)
ALİ ERALP
Cumhuriyet gazetesi,12.06.2009 tarihli sayısında, Barack Obama’nın Türkiye ziyaretinde Atatürk’e ve laikliğe dönük konuşmalar yapması, İslam dünyasına dönük politikalarını ise Mısır’da dile getirmesi de dikkati çekiyor…” diyerek ABD Başkanına övgüler dizmiş, onu neredeyse “Kemalist” ilan etmişti. Daha önce de bazı değerli köşe yazarlarına yol vermişti. Bu gelişmeler üzerine o tarihlerde “Cumhuriyet Gazetesinde Neler Oluyor?” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Konunun güncellik kazanması nedeni ile yazının bazı bölümlerini yeniden aktarıyorum:
“Çok açık ve belirgin yansımasa da, gazetemizin genel çizgisinde çok büyük değişiklikler yapılmasa da yaklaşan bir tehlikeyi, küçük bir takım olgulardan ve uygulamalardan sezinleyebiliyoruz. “Tehlikenin farkı”na varmaya çalışıyoruz. Bu biraz da kurbağanın önce ılık suya atılıp, daha sonra sıcaklığının yükseltilerek, yavaş yavaş haşlanması olayını anımsatıyor bize. Ağrısız, sızısız, çaktırmadan, yumuşak bir geçiş! Bir sabah kalktığımızda, Kafka’ın ünlü romanında olduğu gibi Cumhuriyet’i “böcek” olarak görmeyelim de…
Her neyse… Benim ilk yazım, öğretmenliğimin ilk yılında “ Türk Solu” dergisinde çıktı. Hani şu, Deniz Gezmiş’in bağdaş kurup, büyük bir dikkat ve ilgiyle okuduğu “Türk Solu”nda. Daha sonraları birçok dergi ve gazetede yazdım. 1999 yılından sonra da çalışmalarımı Cumhuriyet’te yayınlamaya başladım. Belirli aralıklarla “Olaylar ve Görüşler” bölümünde düşüncelerimi sergiledim. Özellikle Sami Karaören Ağabey döneminde gönderdiğim tüm yazılar eksiksiz ve zamanında çıktı. Son aylarda makalelerime yer verilmiyor. Sayın Fikret Dağlıoğlu, bir telefon konuşmamızda bana “Yazıların çok sık yayınlanıyor, bundan rahatsızlık duyanlar var” demişti. Kimler, niçin rahatsızlık duyuyor, bunu bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa Cumhuriyet’e dışarıdan yazı gönderen birçok yazar arkadaşımızın ve okuyucunun da Cumhuriyet’in bugünkü durumundan rahatsızlık duymaları…”
“Cumhuriyet Gazetesinde Neler Oluyor?” başlıklı yazımı şu sözlerle sonlandırmıştım:
“Şimdi İlhan Selçuk ağabeye sesleniyorum. Çok geç kalmadan, bazı “liberal sol” düşüncelere ve uygulamalara el koyma zamanı gelmiştir. Ayrıca Cumhuriyet’i diğer gazetelerden ayıran “OLAYLAR VE GÖRÜŞLER” sayfasını, Sami Karaören ağabey döneminde olduğu gibi her kesime açmak gerekiyor. Bu sütunlar sadece üç beş profesöre, birkaç emekli memura hizmet etmemelidir. “Bin çiçek yan yana açmalı, bin düşünce birbiriyle yarışmalıdır.” Elbette ulusalcı, antiemperyalist görüşlerin de bu çiçeklerin içinde yer alması koşulu ile…” (Ulus gazetesi, 2009)
Bu yazının üzerinden neredeyse bir yıla yakın bir zaman geçti. Biz haklı çıktık. İlhan Selçuk Ağabey’in değişi ile “keşke biz haklı çıkmasaydık” da gazetemiz doğru çizgisinde ilerleseydi. Keşke Mustafa Balbay, henüz yargılanma aşamasındayken temsilcilikten alınmasaydı. Hiç olmazsa, Silivri zindanlarından çıktıktan sonra görevine son verilseydi. Bir vefa örneği olarak sonuna dek desteklenseydi. Cumhuriyet, yıllarca kendisine ve topluma hizmet etmiş bir yazarını, bir çalışanını onurla, gururla sırtında taşısaydı. Ona “ilk müebbet ceza”sını kesmeseydi…
15 yıldan beri Cumhuriyet’te yazan değerli ozan Ataol Behramoğ’lu “Mustafa Balbay’ın Ankara Temsilciliğinden alınış biçimi beni üzdü ve rahatsız etti. Yazılarıma ara verme nedenim, bu olaya verdiğim tepkiyi göstermektir. Olayların nasıl gelişeceğini şu anda bilemiyor ve kestiremiyorum.
Bundan sonraki kararımın alacağı biçimde, Balbay’ın tavırları belirleyici olacaktır, olaylar yatışana kadar yazılarıma ara vermiş durumdayım…” diyor.
Yine değerli hocamız Mümtaz Soysal “Balbay’a bunun yapılmaması gerekirdi diye düşünüyorum. Bu arkadaşımız bilinen nedenlerle cezaevinde. Yerine bir vekil tayin edilirdi. Onun o görevi yapmasına da engel olmazdı. Hatta belki daha şerefli bir görüntü yaratılabilirdi…
…Bununla uğraşacaklarına tirajı artırsalar iyi olur bence…” diyerek, bu uygulamadan duyduğu rahatsızlığı belirtmektedir.
Şimdi biz de bir Cumhuriyet okuru olarak soralım:
İkinci Cumhuriyetçi gazetelerin yazarlarını baş tacı edip, Cumhuriyet gazetesinin ulusalcı yazarlarına Abdülhamit sansürü uygulamak kime ne kazandırır? “Ulus devleti pek de önemli saymayan” liberal sol bir yazara Uğur Mumcu’ların, Ahmet Taner Kışlalı’ların, Attila İlhan’ların sayfalarında yer vermek, onların anılarına saygısızlık değil midir? Bu aydınlanma savaşçılarımızın kemikleri sızlamaz mı mezarlarında?
Böyle bir Cumhuriyet gazetesini mi uygun görüyorsunuz “bu ülkenin aydınlık insanlarına?”
Fethullahçı yayın organlarının dilini kullanarak, Ergenekon davasında yargılananları suçlayan manşetler atmak, yıllardan beri ulusalcı ideolojinin merkezi olmuş bir gazeteye yakışıyor mu?
Emperyalizm ve ortakları ile uzlaşan bir yayın organı, örgüt, kuruluş ya da siyasal parti yığınlara gerçeği söyleyebilir mi? Onların aydınlığa çıkmasına yardımcı olabilir mi? Bu mümkün müdür? Tarihte bunun bir örneği var mıdır? Mustafa Kemal’ler, Yunus Nadi’ler İngilizlerle, Damat Feritler’le anlaşarak mı Kurtuluş Savaşını kazandılar?
Cumhuriyet gazetesi nereye koşuyor?
Açık ve kesin konuşalım: Bu yol, çıkmaz yoldur. Çıkmaz sokaktır. Uzlaşmacı, teslimiyetçi yoldur. Bu yolu daha önce de deneyenler oldu, ama sonunu göremediler.
Çünkü Cumhuriyet gazetesi bir Cumhuriyet kurumudur. Bir aydınlanma ideolojisidir. Bir okuldur. Bir mücadele simgesidir. Bir devrim anıtıdır…
Nice faşist dönemlerden geçmiştir. Nice fırtınalar yaşamıştır. Nice şehitler vermiştir. Yılmamıştır. Teslim olmamıştır.
Bu saatten sonra da kimsenin onu bırakmaya, terk etmeye niyeti yoktur.
Cumhuriyet Atatürk’ün, Atatürkçülerin, tüm aydınlanmacıların, tüm toplumun malıdır. Gazete tüm halkın ve Cumok’ların yönetimindedir. Kimse onu çizgisinden saptıramaz. Atatürkçü çizgiyi izlediği sürece her zaman, herkes onun yanındadır. Arkasındadır.
Herkes aklını başına toplamalı, işbirlikçi sermayenin, emperyalizmin ve fethullahçıların oyununa gelmemelidir. Yönünü Kemalizm’in aydınlığına çevirmelidir. Liberal solcuların, siyasal İslamcıların Ortaçağ karanlığı gerilerde kalmıştır ve bundan böyle hiçbir sorunun çözümü de olamaz.
Yol yakınken zararın neresinden dönülürse kârdır…
(ali-eralp@hotmail.com)
Ali Eralp- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 62
Yaş : 72
ŞEHİR : içel
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 23
Kayıt tarihi : 22/12/09
Geri: CUMHURİYET GAZETESİ NEREYE KOŞUYOR?
Cumhuriyet gazetesi,Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin gözü,kulağı,sesiydi,fakat son olaydan sonra,bu sarsıldı diye düşünüyorum.
En canlı örneği kendi yaşantımızdan verebilirim,artık Cumhuriyet gazetesi almıyoruz evde.Cumhuriyet gazetesi'nin kendisi bile biz Atatürkçü,Cumhuriyetçi yurttaşları cezlandıramaz,belli güruhlara mahkum edemez.
Saygılar.
En canlı örneği kendi yaşantımızdan verebilirim,artık Cumhuriyet gazetesi almıyoruz evde.Cumhuriyet gazetesi'nin kendisi bile biz Atatürkçü,Cumhuriyetçi yurttaşları cezlandıramaz,belli güruhlara mahkum edemez.
Saygılar.
Denizkızı- ELMAS ÜYE
- PROJE ÖDÜLÜ :
KATILIM ÖDÜLÜ :
Mesaj Sayısı : 1090
Yaş : 53
ŞEHİR : İstanbul
Meslek : Tekstil-Tasarım
Öğrenim Durumu : Lise
Aldığı Teşekkür : 411
Kayıt tarihi : 27/11/07
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz