DENİZ BAYKAL OLAYININ PERDE ARKASI...
2 posters
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
DENİZ BAYKAL OLAYININ PERDE ARKASI...
DENİZ BAYKAL OLAYININ PERDE ARKASI…
ALİ ERALP
Değer yargılarının alt üst olduğu, insanlık onurunun ayaklar altına alındığı bir dönemden geçiyoruz.
Koca koca, yaşlı başlı adamlar on dört yaşındaki genç kızlara cinsel taciz uygularken yandaşları da “namus bekçiliği”ne soyunuyor. Tüm dünya yasalarının güvencesi altında bulunan özel yaşamları, evleri, büroları, yatak odalarını gözetliyorlar. Kameralar yerleştiriyorlar. Tezgâhlar, komplolar düzenliyorlar.
Ekonomik kriz, siyasal kriz, yargı krizi derken şimdi bir de ahlak krizi bela oldu başımıza. Hem de bütün bu pis, çarpık ilişkilerin tümü “Ben Müslüman’ım, ben haktan yanayım, ben oruç tutarım, ben beş vakit namaz kılarım, hacca giderim…” diyenlerin iktidarında ortaya çıktı.
Yozlaşma, bozulma, ahlaksızlık, güvensizlik, aldatma, sahtekârlık, tecavüz, taciz, fuhuş, soygunculuk, talan, şantaj, tehdit, gözetleme, dinleme, gizli tanık, düzmece belge, ihbar, asılsız suçlama… Şu sıralar ne ararsan toplumda var, derde devadan gayrı!.. Hayatımızın her noktasında, her zaman karşılaşıyoruz bunlarla.
Hiçbir hükümet döneminde Türkiye bu hale gelmedi. Bu ortam, AKP’nin ürünüdür.
Kimse yarınından, geleceğinden emin değil. Herkes bir şeylerden korkuyor. Herkes birbirinden çekiniyor. Herkes tedirgin.
Korku, korku, korku… Korku sarmış her yanı. Korku imparatorluğu kurmuşlar.
Yılgınlık, işsizlik, yoksulluk, açlık, iflas, intiharlar… Kara, kapkara bulutlar gibi çökmüş halkımızın üstüne. Karabasan gibi… Kendisi tokken, komşusu aç yatan insanlarla dolu ülkemiz.
Bayrak-ulus düşmanları, emperyalizmin uşakları, ümmet sevdalıları, vatansızlar, tutmuşlar köşe başlarını, vatan sevdalılarına, yurtseverlere saldırıyorlar. Belden aşağı vuruyorlar. Saltanatlarını, sultanlıklarını sürdürebilmek için hile hurda yapıyorlar, tertipler düzenliyorlar.
Islak imzalar, balyoz tertipleri, yargı, ordu derken şimdi sıra CHP’ye geldi ve tertiplerin bir ucu da Deniz Baykal’a dayandı. Onu saf dışı etmeye çalışıyorlar.
Sevelim, sevmeyelim; lider olarak görelim, görmeyelim, ortada bir gerçek var, son zamanlarda Deniz Baykal orduyu, yargıyı, Silivri zindanlarını şiddetli ve kesin bir dille savunmaya başlamış; ABD’nin BOP planlarına, Erdoğan’ın BOP eşbaşkanlığına karşı çıkmıştı. PKK’yı sivil uzantıları ile birlikte lanetliyordu. Türk ulusunun bölünmez bütünlüğünden yanaydı.
Bu kadar ulusalcı olmak, ABD’nin ve ortaklarının Ortadoğu düzenine “ılımlı bile olsa” karşı çıkmak, ihanet çetelerini ayağa kaldırmaya, bir takım komplolar hazırlamasına yetti de arttı bile.
Üstelik Deniz Baykal adı daha önceleri, Ergenekon iddiasının birçok yerinde de geçiyordu.
ABD, AKP ve Fethullahçı gladyo kolları sıvadı. Deniz Baykal rahatsızlık vermeye başlamıştı çünkü.
Üstelik emperyalizm ona eskisi kadar da güvenmiyordu. O, 2003 tezkeresine “ret oyu” kullanmıştı. Bu nedenlerden CHP Genel Başkanının pasifleştirilmesi, sesinin kısılması, halkın gözünde küçük düşürülmesi gerekiyordu.
Ayrıca seçimler yaklaşıyordu. Referandum kapıya gelip dayanmıştı. AKP son sürat oy yitirmeye devam ediyordu. Halkın tepkisi, ilgisi başka yönlere çekilmeli, halk şaşkınlık içerisine düşürülmeli, sudan çıkmış balığa dönmeliydi.
Şu sıralar BOP parça parça, bölüm bölüm hayata geçiriliyor. Irak’ın Kuzeyinde kukla Kürt devleti kuruldu. Tıkır tıkır işliyor.
Türkiye’de itsürüsü siyasallaşıyor. Dağlardan inen teröristler davullarla zurnalarla karşılanıyorlar.
Ordunun, yargının güç yitirmesi için her çareye başvuruluyor. Sıra siyasal partilere geldi.
Şimdi ortamın daha da güllük gülistanlık olup, BOP planına ABD’nin bir adım daha yaklaşabilmesi için, CHP ve onun Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da hizaya sokulması gerekiyor.
Taşları bağlayıp, köpekleri salmak ya da köpeksiz köyde değneksiz gezmek istiyor ABD artık.
Oynanan oyun Ergenekon’un ikinci sahnesi, Poyrazköy, Erzurum, Erzincan, kafes, Balyoz tertiplerinin devamıdır.
Umarız CHP’liler, yeni sahnelenen oyundan dersler çıkarırlar ve Mustafa Kemal Atatürk’ün antiemperyalist yoluna yeniden dönerler ve kıvırtmadan, sulandırmadan, tüm güçleriyle halkın ikinci ulusal kurtuluş savaşına omuz verirler. Ülkenin geleceği için, tam bağımsızlık için “ateşten gömleği” sırtlarına geçirirler.
Çünkü olayların ve tarihin peşinden sürüklenme, “bekleyip görme siyaseti” devrimci harekete hiçbir şey kazandırmaz.
İktidar mücadelesi uzun, ince, zahmetli bir yoldur. Dikenlerle, çalılıklarla kaplıdır. Baskılar karşısında boyun eğmek, gerilemek çözüm değildir. Zorluklar, engeller ancak aktif mücadele ile aşılabilir.
Deniz Baykal’ın evinin önünde çadır kuranlara, ağlayanlara sızlayanlara, feryat edenlere sesleniyorum. Mücadele asıl şimdi başlamıştır. Feryat figanla, ağlamakla sızlamakla hiçbir yere varılmaz. Şimdi mücadele zamanıdır. Tekel, Tariş ve direnen tüm emekçilerle birlikte ihanet çetelerine ve emperyalizme karşı Atatürk Türkiyesini, Kemalist Cumhuriyeti savunma, kurtarma zamanıdır.
BOP adım adım, dalgalar halinde Ortadoğu’ya yayılmaktadır. Türkiye’nin de bütünüyle teslim alınmasına meydan vermemek için tüm yurtseverler “tam bağımsızlık” hedefine kilitlenmelidirler.
Askerler, yazarlar, politikacılar, savcılar tutuklandığında meclis önlerine, hapishane önlerine çadırlar kurabilseydik, meydanlara çıkıp, eylemler gerçekleştirebilseydik, bugünkü olaylar genel Başkanınız Deniz Baykal’ın başına gelmeyecekti…
(ali-eralp@hotmail.com)
ALİ ERALP
Değer yargılarının alt üst olduğu, insanlık onurunun ayaklar altına alındığı bir dönemden geçiyoruz.
Koca koca, yaşlı başlı adamlar on dört yaşındaki genç kızlara cinsel taciz uygularken yandaşları da “namus bekçiliği”ne soyunuyor. Tüm dünya yasalarının güvencesi altında bulunan özel yaşamları, evleri, büroları, yatak odalarını gözetliyorlar. Kameralar yerleştiriyorlar. Tezgâhlar, komplolar düzenliyorlar.
Ekonomik kriz, siyasal kriz, yargı krizi derken şimdi bir de ahlak krizi bela oldu başımıza. Hem de bütün bu pis, çarpık ilişkilerin tümü “Ben Müslüman’ım, ben haktan yanayım, ben oruç tutarım, ben beş vakit namaz kılarım, hacca giderim…” diyenlerin iktidarında ortaya çıktı.
Yozlaşma, bozulma, ahlaksızlık, güvensizlik, aldatma, sahtekârlık, tecavüz, taciz, fuhuş, soygunculuk, talan, şantaj, tehdit, gözetleme, dinleme, gizli tanık, düzmece belge, ihbar, asılsız suçlama… Şu sıralar ne ararsan toplumda var, derde devadan gayrı!.. Hayatımızın her noktasında, her zaman karşılaşıyoruz bunlarla.
Hiçbir hükümet döneminde Türkiye bu hale gelmedi. Bu ortam, AKP’nin ürünüdür.
Kimse yarınından, geleceğinden emin değil. Herkes bir şeylerden korkuyor. Herkes birbirinden çekiniyor. Herkes tedirgin.
Korku, korku, korku… Korku sarmış her yanı. Korku imparatorluğu kurmuşlar.
Yılgınlık, işsizlik, yoksulluk, açlık, iflas, intiharlar… Kara, kapkara bulutlar gibi çökmüş halkımızın üstüne. Karabasan gibi… Kendisi tokken, komşusu aç yatan insanlarla dolu ülkemiz.
Bayrak-ulus düşmanları, emperyalizmin uşakları, ümmet sevdalıları, vatansızlar, tutmuşlar köşe başlarını, vatan sevdalılarına, yurtseverlere saldırıyorlar. Belden aşağı vuruyorlar. Saltanatlarını, sultanlıklarını sürdürebilmek için hile hurda yapıyorlar, tertipler düzenliyorlar.
Islak imzalar, balyoz tertipleri, yargı, ordu derken şimdi sıra CHP’ye geldi ve tertiplerin bir ucu da Deniz Baykal’a dayandı. Onu saf dışı etmeye çalışıyorlar.
Sevelim, sevmeyelim; lider olarak görelim, görmeyelim, ortada bir gerçek var, son zamanlarda Deniz Baykal orduyu, yargıyı, Silivri zindanlarını şiddetli ve kesin bir dille savunmaya başlamış; ABD’nin BOP planlarına, Erdoğan’ın BOP eşbaşkanlığına karşı çıkmıştı. PKK’yı sivil uzantıları ile birlikte lanetliyordu. Türk ulusunun bölünmez bütünlüğünden yanaydı.
Bu kadar ulusalcı olmak, ABD’nin ve ortaklarının Ortadoğu düzenine “ılımlı bile olsa” karşı çıkmak, ihanet çetelerini ayağa kaldırmaya, bir takım komplolar hazırlamasına yetti de arttı bile.
Üstelik Deniz Baykal adı daha önceleri, Ergenekon iddiasının birçok yerinde de geçiyordu.
ABD, AKP ve Fethullahçı gladyo kolları sıvadı. Deniz Baykal rahatsızlık vermeye başlamıştı çünkü.
Üstelik emperyalizm ona eskisi kadar da güvenmiyordu. O, 2003 tezkeresine “ret oyu” kullanmıştı. Bu nedenlerden CHP Genel Başkanının pasifleştirilmesi, sesinin kısılması, halkın gözünde küçük düşürülmesi gerekiyordu.
Ayrıca seçimler yaklaşıyordu. Referandum kapıya gelip dayanmıştı. AKP son sürat oy yitirmeye devam ediyordu. Halkın tepkisi, ilgisi başka yönlere çekilmeli, halk şaşkınlık içerisine düşürülmeli, sudan çıkmış balığa dönmeliydi.
Şu sıralar BOP parça parça, bölüm bölüm hayata geçiriliyor. Irak’ın Kuzeyinde kukla Kürt devleti kuruldu. Tıkır tıkır işliyor.
Türkiye’de itsürüsü siyasallaşıyor. Dağlardan inen teröristler davullarla zurnalarla karşılanıyorlar.
Ordunun, yargının güç yitirmesi için her çareye başvuruluyor. Sıra siyasal partilere geldi.
Şimdi ortamın daha da güllük gülistanlık olup, BOP planına ABD’nin bir adım daha yaklaşabilmesi için, CHP ve onun Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da hizaya sokulması gerekiyor.
Taşları bağlayıp, köpekleri salmak ya da köpeksiz köyde değneksiz gezmek istiyor ABD artık.
Oynanan oyun Ergenekon’un ikinci sahnesi, Poyrazköy, Erzurum, Erzincan, kafes, Balyoz tertiplerinin devamıdır.
Umarız CHP’liler, yeni sahnelenen oyundan dersler çıkarırlar ve Mustafa Kemal Atatürk’ün antiemperyalist yoluna yeniden dönerler ve kıvırtmadan, sulandırmadan, tüm güçleriyle halkın ikinci ulusal kurtuluş savaşına omuz verirler. Ülkenin geleceği için, tam bağımsızlık için “ateşten gömleği” sırtlarına geçirirler.
Çünkü olayların ve tarihin peşinden sürüklenme, “bekleyip görme siyaseti” devrimci harekete hiçbir şey kazandırmaz.
İktidar mücadelesi uzun, ince, zahmetli bir yoldur. Dikenlerle, çalılıklarla kaplıdır. Baskılar karşısında boyun eğmek, gerilemek çözüm değildir. Zorluklar, engeller ancak aktif mücadele ile aşılabilir.
Deniz Baykal’ın evinin önünde çadır kuranlara, ağlayanlara sızlayanlara, feryat edenlere sesleniyorum. Mücadele asıl şimdi başlamıştır. Feryat figanla, ağlamakla sızlamakla hiçbir yere varılmaz. Şimdi mücadele zamanıdır. Tekel, Tariş ve direnen tüm emekçilerle birlikte ihanet çetelerine ve emperyalizme karşı Atatürk Türkiyesini, Kemalist Cumhuriyeti savunma, kurtarma zamanıdır.
BOP adım adım, dalgalar halinde Ortadoğu’ya yayılmaktadır. Türkiye’nin de bütünüyle teslim alınmasına meydan vermemek için tüm yurtseverler “tam bağımsızlık” hedefine kilitlenmelidirler.
Askerler, yazarlar, politikacılar, savcılar tutuklandığında meclis önlerine, hapishane önlerine çadırlar kurabilseydik, meydanlara çıkıp, eylemler gerçekleştirebilseydik, bugünkü olaylar genel Başkanınız Deniz Baykal’ın başına gelmeyecekti…
(ali-eralp@hotmail.com)
Ali Eralp- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 62
Yaş : 72
ŞEHİR : içel
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 23
Kayıt tarihi : 22/12/09
Geri: DENİZ BAYKAL OLAYININ PERDE ARKASI...
Son sayın Deniz Baykal olayı,hedef saptırmadan başka bir şey değildir.
Tipik "cambaza bak"durumu.
Keşke Deniz bey,daha önce uygulanan baskılara kulak verseydi ve bu basit sebepden gitmeseydi.
Malum güruhun ekmeğine yağ,bal sürüldü.Dağ gibi sorunlarımız varken yine,bir yol bulundu seçimlere yatırım için.
Teşekkürler Ali bey.
Saygılar.
Tipik "cambaza bak"durumu.
Keşke Deniz bey,daha önce uygulanan baskılara kulak verseydi ve bu basit sebepden gitmeseydi.
Malum güruhun ekmeğine yağ,bal sürüldü.Dağ gibi sorunlarımız varken yine,bir yol bulundu seçimlere yatırım için.
Teşekkürler Ali bey.
Saygılar.
Denizkızı- ELMAS ÜYE
- PROJE ÖDÜLÜ :
KATILIM ÖDÜLÜ :
Mesaj Sayısı : 1090
Yaş : 53
ŞEHİR : İstanbul
Meslek : Tekstil-Tasarım
Öğrenim Durumu : Lise
Aldığı Teşekkür : 411
Kayıt tarihi : 27/11/07
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz