"MİLLET PATATES BULAMIYOR, SİZ MECLİSTE SUŞİ YİYORSUNUZ..."
2 posters
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
"MİLLET PATATES BULAMIYOR, SİZ MECLİSTE SUŞİ YİYORSUNUZ..."
“MİLLET PATATES BULAMIYOR, SİZ MECLİSTE SUŞİ YİYORSUNUZ…”
ALİ ERALP
Yıl 2003.
Cumhuriyet gazetesindeyiz. “Olaylar ve Görüşler” sayfasının yönetmeni Sami Karaören ağabeyin odasındayız.
Kapıdan girince, duvarı boydan boya kaplayan bir tablo çarpıyor gözümüze. Tabloda Mustafa Kemal Atatürk ve Kurtuluş Savaşı komutanları yer alıyor. Büyük Taarruzun yıl dönümünde bir araya gelip, Kocatepe’de bir hatıra fotoğrafı çektirmişler.
Tabloya dalıp gidiyorum. Geçmişi düşünmeye başlıyorum, aşılan engelleri, zorlukları…
26 Ağustos 1922 tarihine gelinceye dek ne acılar, ne çileler çekilmiş, ne ölümlerden dönülmüştü. Nice mandacı hainlerle, vatan satıcıları ile karşı kaşıya kalınmış, nice meydan savaşları verilmişti.
Denilebilir ki Kurtuluş Savaşı sadece dış düşmanlarla yapılan bir savaş değildi; o aynı zamanda "şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit eden; gaflet, dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunan" işbirlikçiler ordusuna karşı da kazanılmış bir savaştı.
Atatürk bir yandan "Ya istiklâl ya ölüm" parolası kılavuzluğunda yedi düvelle savaşırken, bir yandan da içerideki "hıyanet çeteleri"ni etkisiz duruma getirmeye çalışıyordu.
Zaman zaman en yakın arkadaşları bile onun düşüncelerine, eylemlerine katılmak istemiyorlardı.
"Bolu Mebusu" Cevat Abbas Gürer 'in anılarında belirttiğine göre Mustafa Kemal, 26 Ağustos'ta başlayacak "Büyük Taarruz"u yönetmek üzere savaş alanına gidişini dahi saklı tutmak zorunda kalmıştı.
Cepheye 19 Ağustos gecesi hareket edecekti. Bu hareketini gizleyebilmek için Anadolu Ajansı, gazetelerde Atatürk'ün "Çankaya'da çay ziyafeti verdiği" haberini yaymakta idi. Onun böyle önlemler alması elbette yerinde ve gerekli bir davranıştı. Hainler pusuda bekliyorlardı çünkü.
İçerideki ve dışarıdaki efendilerine yaranabilmek için yapamayacakları şey yoktu onların. Örneğin Bandırma'da yayımlanan "Adalet" gazetesi, "Büyük Taarruz" un başlamasına iki gün kala şunları yazıyordu: "Hürriyetin ilanında muharebeler dolayısıyla milleti mahv ve perişan eden Talat, Cemal, Mahmut Şevket, Enver de gitti. Hamd olsun, darısı, cani Mustafa Kemal başına..." (24 Ağustos 1922)
Tabloya dalıp gittiğimi gören Sami ağabey soruyor bana: “Söyle bakalım Eralp, sence bu fotoğrafta dikkatimizi çeken ne var? Bu tablonun özelliği nedir?”
Geçmişten sıyrılıp, yeniden tabloya dönüyorum. Tüm dikkatimi fotoğraf üzerinde yoğunlaştırıyorum. Sorunun yanıtını bulmaya çalışıyorum.
Çok büyük ve görkemli bir tablo. Komutanlar mutlu. Ortalık ışıl ışıl. Daha önce yoğun çarpışmaların olduğu, oluk oluk kanların aktığı tepelerde şimdi sessizlik, huzur hâkim. Ülke kurtulmuş, emperyalistler kovulmuş.
Ama komutanlar hâlâ eski giysiler içerisinde. Hatta bazılarının pantolonlarında yamalar göze çarpıyor. Halk da perişan, onların da üzerlerinde eski püskü giysiler var. Ama onlar da mutlu…
Sanırım Sami Ağabey dikkatimi resimdeki bu yoksulluğa çekmek istemişti. Söylüyorum düşüncelerimi ona. “Yedi düvele karşı yüce bir Kurtuluş Savaşı kazanmış komutanların kılık kıyafetleri hâlâ eski, yenilenmemiş” diyorum. “Evet, haklısın.” diyor. Yurt sorunlarını düşünmekten henüz üstlerine başlarına bakamamışlar… Özel yaşamlarına sıra gelmemiş…”
Sonra günümüzün devlet adamları geçiyor birer birer gözümün önünden.
Kollarında milyarlık saatler, eşlerinin parmaklarında paha biçilmez sultan yüzükleri, oğullarının, damatlarının uçsuz bucaksız servetleri… Yalılar, köşkler, havuzlu villalar…
Üç kuruşluk dünya malı için orman katliamı yapıp, tüm canlıların soluğunu kesen orman bakanları… Hayali ihracatla kazanç sağlayan maliye bakanları…
Bir ülkede 20 milyon insan aç, biilaç yaşarken, Başbakana alınan özel uçaklar… Bakanların altına çekilen dünyanın en donanımlı, son model, lüks makam arabaları…
Yavrularına ekmek götüremediği için canına kıyan işsiz babaların bulunduğu bir ülkede şatafatlı, gösterişli “lüks bir hayat” sürmek, trilyonların üzerinde oturmak nasıl bir duygudur? Nasıl içlerine sindirebiliyorlar böyle bir yaşantıyı? Başlarını yastığa koyduklarında rahat uyuyabiliyorlar mı?
73 yaşındaki bir aşçının TBMM Başkanına söylediği gibi “Millet patates bulamıyor, siz mecliste suşi yiyorsunuz…” Hak, reva mıdır bu?
Uzun sözün kısası, kimsesizlerin kimsesi olması gereken devlet bugün halka sırtını dönmüştür. Sosyal adaleti sağlayamamaktadır.
İnsanlarımızın derdi ne anayasa değişikliği, ne Kürt açılımı, ne Yeşilçam açılımıdır. İnsanların sorunu açlık, işsizlik, yoksulluktur.
Bugün sevgili yurdumuz Ulusal Kurtuluş Savaşından daha kötü şartlar içerisindedir. Çünkü "şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit eden; gaflet, dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunan” bir işbirlikçiler ordusu işbaşındadır.
Daha da kötüsü emperyalizm ve işbirlikçileri bu kez topları, tüfekleri ile değil, komploları, tertipleri ile vatanımızı teslim almaya çalışmaktadırlar. Ulusal güçlerin işi bu kez daha da zordur. Çünkü düşman kendisini gizlemekte, sessiz ve derinden hareket ederek, kaleyi içten zapt etmeye çalışmaktadır.
ABD ve AB emperyalizminin, Fethullahçı gladyonun ve AKP’nin nihai hedefi Türkiye’yi ele geçirmek, diledikleri düzeni kurmaktır. Bu nedenle ülkemiz şu sıralar komplolar, tertipler, sahte belgeler dönemini yaşamaktadır. Ordu, yargı sindirilmiştir. Sıra siyasal partilerdedir.
Kemalistler ve özellikle CHP’liler tüm yaşananlardan dersler çıkarmalı, kısır çekişmeleri, gereksiz ağız dalaşlarını, anlamsız kutuplaşmaları bir yana bırakıp, Kemalist Cumhuriyetin kurtuluşu hedefinde bir araya gelmeli, kenetlenmeli, kilitlenmelidirler.
Tekel, tariş, itfaiye işçileri ve taksimde yıllar sonra toplanan tüm emek örgütleri direnişleri ve bütünleşmeleri ile çıkış yolunu göstermiştir. Bu yol, Mustafa Kemal’in “İstiklal Savaşı”nda izlediği yoldur.
Bu yol, tam bağımsız, başı dik, onurlu, çağdaş Türkiye’nin yoludur.
(ali-eralp@hotmail.com)
Ali Eralp- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 62
Yaş : 72
ŞEHİR : içel
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 23
Kayıt tarihi : 22/12/09
Geri: "MİLLET PATATES BULAMIYOR, SİZ MECLİSTE SUŞİ YİYORSUNUZ..."
Halkımız kendisine hizmet edecekleri,seçmekte titiz olmadığı sürece bu sıkıntılar devam edecek.
Daha açıkçası seçtiğimiz yöneticileri Ulu Manitu olarak görmekten vazgeçmeliyiz.
En başta sol,soyal devlet anlayışından halkımız umacı gibi korkmaktan vazgeçip ,aksine bunlara talepkar olmalılar,Atatürk devrimleri yerinde sayıyor,bunlara sahip çıkılmalı.
Saygılarımla.
Daha açıkçası seçtiğimiz yöneticileri Ulu Manitu olarak görmekten vazgeçmeliyiz.
En başta sol,soyal devlet anlayışından halkımız umacı gibi korkmaktan vazgeçip ,aksine bunlara talepkar olmalılar,Atatürk devrimleri yerinde sayıyor,bunlara sahip çıkılmalı.
Saygılarımla.
Denizkızı- ELMAS ÜYE
- PROJE ÖDÜLÜ :
KATILIM ÖDÜLÜ :
Mesaj Sayısı : 1090
Yaş : 53
ŞEHİR : İstanbul
Meslek : Tekstil-Tasarım
Öğrenim Durumu : Lise
Aldığı Teşekkür : 411
Kayıt tarihi : 27/11/07
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz