OSMAN ÖZBEK PAŞANIN SÖYLEDİKLERİNE KULAK VERELİN...
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
OSMAN ÖZBEK PAŞANIN SÖYLEDİKLERİNE KULAK VERELİN...
OSMAN ÖZBEK PAŞANIN SÖYLEDİKLERİNE KULAK VERELİM…
ALİ ERALP
Osman Özbek Paşa Eskişehir ADD’ de yaptığı konuşmada şunları söylüyor. Şimdi uzunca bir bölüm aktarıyorum buraya:
“CHP ve SHP şu anda Silivri’de yatan kahramanları, Mehmet Haberal, Doğu Perinçek, Mustafa Balbay, Hurşit tolon, Çetin Doğan, Fatih Hilmioğlu ve Tuncay Özkan gibi isimleri mutlaka milletvekili adayı yapmalıdır. Nasıl ki, itsürüsü hapishanedekileri milletvekili seçtirdi; onlar da bu iki partiden milletvekili seçilip mutlaka Meclis’e girmelidir. Bak işte bunları o zaman göreceksiniz. Meclis’te yer yerinden oynayacak. Silivri ve Habur hukukunu onlara anlatacaklar. Göreceksiniz dünya ayağa kalkacak…”
Sözlerinin bir başka yerinde de şunları vurguluyor:
“Osman Pamukoğlu ile görüştüm. Ona dedim ki (Git Hüsamettin Cindouk’la görüş, seçim ittifakı yap. Aynı zamanda Abdüllatif Şener, Sadettin Tantan ve Masun Türker ile merkez koalisyonu yap) dedim. Ben bunu önerdim onlara. Çünkü bunlar 4. parti olarak Meclis’e girerse AK Parti’nin avantadan aldığı oylar düşer. O zaman işler değişir.”
CHP ve SHP, Silivri’de yatanları milletvekili gösterir mi, göstermez mi; Osman Pamukoğlu Paşa Abdüllatif Şener, Hüsamettin Cindoruk, Sadettin Tantan ve Masum Türker’le görüşür mü görüşmez mi bilemem.
Bildiğim bir şey varsa Osman Özbek Paşa’nın vurguladığı gibi, şu anda birleşme ve bütünleşmeye, dayanışmaya önem vermemiz gereken çok kötü, çok güç bir dönemden geçiyoruz.
Başta CHP ve İşçi Partisi olmak üzere, Doğu Perinçek’ler. Mümtaz Soysal’lar, Masum Türker’ler, Osman Pamukoğlu’lar, Hüsamettin Cindoruk’lar, Tuncay Özkan’lar yani tüm ulusalcı, antiemperyalist partiler ve kişiler bir araya gelmeli, güç birliği yapmalı, yeni bir seçim rotası çizmelidirler. Kimse onlardan kişisel görüşlerinden, düşüncelerinden ya da parti programlarından vazgeçmesini istemiyor.
ABD’yi, AB’yi emperyalist devlet olarak kabul eden, tam bağımsızlığı savunan, emperyalizmle hiçbir alanda uzlaşmaya girmeyen partiler, gruplar, bireyler farklılıkları, ayrıntıları sonradan tartışmak üzere, güç birliği temelinde bütünleşmelidirler. Tarihimizin kurtuluşçu, aydınlanmacı geçmişine ve önderlerine sahip çıkan örgütler, birlik beraberlik içerisinde birleşip kaynaşmalıdırlar.
Her şeyin haraç mezat satıldığı, Sevr haritalarının havada uçuştuğu, yurtsever insanlarımızın, gazetecilerin, bilim adamlarının suçsuz yere alıkonulduğu, ABD’nin ve siyasal İslam’ın Kemalist Cumhuriyeti yok etmeye çalıştığı bir ortamdan geçiyoruz.
Ülkemiz, parçalanmanın eşiğine gelmiştir. Cemaatler, etnik gruplar ve emperyalizm pusuda beklemekte, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete son darbeyi vurmaya hazırlanmaktadırlar.
Böyle bir ortamda her kafadan, her partiden ayrı bir ses çıkıyor. Herkes “en iyi ben bilirim, en iyi ben yaparım, en doğru ben düşünürüm…” havasına girmiş. Kimse kimseyi beğenmiyor.
Böyle bir ortamda ayrıntılara dalmaya, “meleklerin cinsiyetini” tartışmaya hakkımız ve vaktimiz var mı? Sen ben çekişmeleri ile zaman öldürebilir miyiz? Bu kadar çok parçalanma, bölünme lüksümüz olabilir mi?
Atatürk bugünkü ortamda yaşasaydı, böyle mi davranırdı? Zamanı gereksiz tartışmalarla boşa mı harcardı? Yoksa en geniş cephede birleşip, bütünleşerek, eyleme mi geçerdi?
Attila İlhan’ın şu sözlerini birkaç yazıma aldım, beyinlere girmesi için yeniden, yeniden aktarmaya devam edeceğim, şunları belirtiyor o değerli sanatçı ve bilim adamı:
"En büyük kötülük şu; Batı son 50 sene içinde Türkiye'de küçük küçük siyasi guruplar ya­ratarak bizi birbirimize düşürdü. Hâlbuki her şeyden önce bunların birleşmesi lazım ki vatan dokusu oluşsun. Gazi'nin Ankara'da oluşunu bir düşünün. Gazi'nin bir tarafında Ziya GÖKALP vardı. Bir tarafında Yusuf AKÇURA, arkasında Mehmet Akif vardı ve Mustafa Suphi'yi de çağırmıştı. İslamcı, Türkçü, Kemalist ve Komünist hepsi bera­ber olmasaydı bu savaşı kazanamazdı. Şim­di de aynı espri içine girmemiz lazım.”
Yunus Emre bir tarihte Mevlana ile buluşmuş. Onun ciltler dolusu eserlerini görünce, “Bu kadar yazmaya ne gerek vardı üstadım, ‘ete kemiğe büründüm, yunus diye göründüm’ deseydin yeterdi” demiş.
Şimdi biz de diyoruz ki “Sorunlara bu kadar ayrıntılı, bu kadar farklı pencerelerden bakmaya ne gerek var? ABD, AB destekçisi olmayan yurtseverler, antiemperyalist cephede bir araya gelip, kenetlensinler, yeter. Sorun çözümlenir.”
Artık mevki düşkünlüğünü, koltuk sevdasını bir yana bırakmalıyız. Vatanın kurtuluşu yolunda gerektiğinde bir sıra neferi gibi savaşmasını da bilmeliyiz. Özverili davranmalıyız. “Küçük olsun, benim olsun” anlayışını kesinlikle terk etmeliyiz.
Başkanlık kimseye gökten zembille inmemiştir. Ne Atatürk, ne Lenin, ne Castro ne de Chavez “ben anamdan lider doğdum, lider olarak öleceğim, mutlaka ben yöneteceğim…” diyerek başka örgütleri görmezlikten gelmemiştir.
Örgütler ve öncü kişiler ancak mücadele içerisinde gelişip güçlenirler, deneyim kazanırlar. Teori ve pratiğin o şaşmaz mihenk taşında çözüm üretenler, başarıya ulaşanlar yani kısaca hak edenler lider olur, etmeyenler çekip gider.
Emperyalizm yurdumuzdan kovuluncaya dek, karanlıklar aydınlığa dönüşünceye dek tam bağımsızlık savaşımızı birlik, bütünlük içinde, kararlılıkla sürdürmeliyiz.
Sözle, konuşmayla, boş tartışmalarla öldürecek vaktimiz hiç kalmadı artık.
Her gün yeni bir talan yasası çıkarılıyor. Vatanın madenleri, ormanları, arazileri parça parça satılıyor.
Göz göre göre hukukun ırzına geçiliyor.
Zaman eylem zamanıdır, direnme zamanıdır. Zaman, birleşme, bütünleşme zamanıdır.
Lafla peynir gemisi yürümüyor…
(ali-eralp@hotmail.com)
ALİ ERALP
Osman Özbek Paşa Eskişehir ADD’ de yaptığı konuşmada şunları söylüyor. Şimdi uzunca bir bölüm aktarıyorum buraya:
“CHP ve SHP şu anda Silivri’de yatan kahramanları, Mehmet Haberal, Doğu Perinçek, Mustafa Balbay, Hurşit tolon, Çetin Doğan, Fatih Hilmioğlu ve Tuncay Özkan gibi isimleri mutlaka milletvekili adayı yapmalıdır. Nasıl ki, itsürüsü hapishanedekileri milletvekili seçtirdi; onlar da bu iki partiden milletvekili seçilip mutlaka Meclis’e girmelidir. Bak işte bunları o zaman göreceksiniz. Meclis’te yer yerinden oynayacak. Silivri ve Habur hukukunu onlara anlatacaklar. Göreceksiniz dünya ayağa kalkacak…”
Sözlerinin bir başka yerinde de şunları vurguluyor:
“Osman Pamukoğlu ile görüştüm. Ona dedim ki (Git Hüsamettin Cindouk’la görüş, seçim ittifakı yap. Aynı zamanda Abdüllatif Şener, Sadettin Tantan ve Masun Türker ile merkez koalisyonu yap) dedim. Ben bunu önerdim onlara. Çünkü bunlar 4. parti olarak Meclis’e girerse AK Parti’nin avantadan aldığı oylar düşer. O zaman işler değişir.”
CHP ve SHP, Silivri’de yatanları milletvekili gösterir mi, göstermez mi; Osman Pamukoğlu Paşa Abdüllatif Şener, Hüsamettin Cindoruk, Sadettin Tantan ve Masum Türker’le görüşür mü görüşmez mi bilemem.
Bildiğim bir şey varsa Osman Özbek Paşa’nın vurguladığı gibi, şu anda birleşme ve bütünleşmeye, dayanışmaya önem vermemiz gereken çok kötü, çok güç bir dönemden geçiyoruz.
Başta CHP ve İşçi Partisi olmak üzere, Doğu Perinçek’ler. Mümtaz Soysal’lar, Masum Türker’ler, Osman Pamukoğlu’lar, Hüsamettin Cindoruk’lar, Tuncay Özkan’lar yani tüm ulusalcı, antiemperyalist partiler ve kişiler bir araya gelmeli, güç birliği yapmalı, yeni bir seçim rotası çizmelidirler. Kimse onlardan kişisel görüşlerinden, düşüncelerinden ya da parti programlarından vazgeçmesini istemiyor.
ABD’yi, AB’yi emperyalist devlet olarak kabul eden, tam bağımsızlığı savunan, emperyalizmle hiçbir alanda uzlaşmaya girmeyen partiler, gruplar, bireyler farklılıkları, ayrıntıları sonradan tartışmak üzere, güç birliği temelinde bütünleşmelidirler. Tarihimizin kurtuluşçu, aydınlanmacı geçmişine ve önderlerine sahip çıkan örgütler, birlik beraberlik içerisinde birleşip kaynaşmalıdırlar.
Her şeyin haraç mezat satıldığı, Sevr haritalarının havada uçuştuğu, yurtsever insanlarımızın, gazetecilerin, bilim adamlarının suçsuz yere alıkonulduğu, ABD’nin ve siyasal İslam’ın Kemalist Cumhuriyeti yok etmeye çalıştığı bir ortamdan geçiyoruz.
Ülkemiz, parçalanmanın eşiğine gelmiştir. Cemaatler, etnik gruplar ve emperyalizm pusuda beklemekte, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete son darbeyi vurmaya hazırlanmaktadırlar.
Böyle bir ortamda her kafadan, her partiden ayrı bir ses çıkıyor. Herkes “en iyi ben bilirim, en iyi ben yaparım, en doğru ben düşünürüm…” havasına girmiş. Kimse kimseyi beğenmiyor.
Böyle bir ortamda ayrıntılara dalmaya, “meleklerin cinsiyetini” tartışmaya hakkımız ve vaktimiz var mı? Sen ben çekişmeleri ile zaman öldürebilir miyiz? Bu kadar çok parçalanma, bölünme lüksümüz olabilir mi?
Atatürk bugünkü ortamda yaşasaydı, böyle mi davranırdı? Zamanı gereksiz tartışmalarla boşa mı harcardı? Yoksa en geniş cephede birleşip, bütünleşerek, eyleme mi geçerdi?
Attila İlhan’ın şu sözlerini birkaç yazıma aldım, beyinlere girmesi için yeniden, yeniden aktarmaya devam edeceğim, şunları belirtiyor o değerli sanatçı ve bilim adamı:
"En büyük kötülük şu; Batı son 50 sene içinde Türkiye'de küçük küçük siyasi guruplar ya­ratarak bizi birbirimize düşürdü. Hâlbuki her şeyden önce bunların birleşmesi lazım ki vatan dokusu oluşsun. Gazi'nin Ankara'da oluşunu bir düşünün. Gazi'nin bir tarafında Ziya GÖKALP vardı. Bir tarafında Yusuf AKÇURA, arkasında Mehmet Akif vardı ve Mustafa Suphi'yi de çağırmıştı. İslamcı, Türkçü, Kemalist ve Komünist hepsi bera­ber olmasaydı bu savaşı kazanamazdı. Şim­di de aynı espri içine girmemiz lazım.”
Yunus Emre bir tarihte Mevlana ile buluşmuş. Onun ciltler dolusu eserlerini görünce, “Bu kadar yazmaya ne gerek vardı üstadım, ‘ete kemiğe büründüm, yunus diye göründüm’ deseydin yeterdi” demiş.
Şimdi biz de diyoruz ki “Sorunlara bu kadar ayrıntılı, bu kadar farklı pencerelerden bakmaya ne gerek var? ABD, AB destekçisi olmayan yurtseverler, antiemperyalist cephede bir araya gelip, kenetlensinler, yeter. Sorun çözümlenir.”
Artık mevki düşkünlüğünü, koltuk sevdasını bir yana bırakmalıyız. Vatanın kurtuluşu yolunda gerektiğinde bir sıra neferi gibi savaşmasını da bilmeliyiz. Özverili davranmalıyız. “Küçük olsun, benim olsun” anlayışını kesinlikle terk etmeliyiz.
Başkanlık kimseye gökten zembille inmemiştir. Ne Atatürk, ne Lenin, ne Castro ne de Chavez “ben anamdan lider doğdum, lider olarak öleceğim, mutlaka ben yöneteceğim…” diyerek başka örgütleri görmezlikten gelmemiştir.
Örgütler ve öncü kişiler ancak mücadele içerisinde gelişip güçlenirler, deneyim kazanırlar. Teori ve pratiğin o şaşmaz mihenk taşında çözüm üretenler, başarıya ulaşanlar yani kısaca hak edenler lider olur, etmeyenler çekip gider.
Emperyalizm yurdumuzdan kovuluncaya dek, karanlıklar aydınlığa dönüşünceye dek tam bağımsızlık savaşımızı birlik, bütünlük içinde, kararlılıkla sürdürmeliyiz.
Sözle, konuşmayla, boş tartışmalarla öldürecek vaktimiz hiç kalmadı artık.
Her gün yeni bir talan yasası çıkarılıyor. Vatanın madenleri, ormanları, arazileri parça parça satılıyor.
Göz göre göre hukukun ırzına geçiliyor.
Zaman eylem zamanıdır, direnme zamanıdır. Zaman, birleşme, bütünleşme zamanıdır.
Lafla peynir gemisi yürümüyor…
(ali-eralp@hotmail.com)
Ali Eralp- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 62
Yaş : 72
ŞEHİR : içel
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 23
Kayıt tarihi : 22/12/09
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz