TAŞLARI BAĞLAMIŞLAR, İTLERİ SALIVERMİŞLER...
2 posters
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
TAŞLARI BAĞLAMIŞLAR, İTLERİ SALIVERMİŞLER...
TAŞLARI BAĞLAMIŞLAR, İTLERİ SALIVERMİŞLER…
ALİ ERALP
itsürüsü can almaya devam ediyor.
Dün Şemdinli’de, bugün Halkalı’da suçsuz günahsız insanların canına kıydılar.
Kudurmuş köpekler gibi saldırıyorlar dört bir yana.
Taşları bağlamışlar, itleri salıvermişler.
Geçenlerde, 250 kişilik bir katil sürüsü, elini kolunu sallayarak, sınırlarımıza kadar gelip, uzun menzilli silahlarla kınalı yiğitlerimize ateş açmıştı. Hedef, geçici bir süre de olsa askeri birliğimizi teslim almak, Türkiye’de kargaşa (kaos) ortamı yaratmaktı.
Şemdinli’de 11 şehit, 16 yaralı; Halkalı’da 5 şehit, 12 yaralı var… Sayı artabilir.
Şunu hemen belirleyelim, bu saldırılar ile itsürüsü yeni bir aşamaya geçmiştir. Yeni bir yöntem denemektedir. Stratejisini değiştirmiştir. Artık o, küçük çaplı karakol baskınları ile yetinmiyor. Daha büyük, daha gelişmiş hedefler peşinde koşuyor. Birliklere saldırıyor. Şehirlere saldırıyor. Otobüslere saldırıyor. Toprak işgali denemeleri yapıyor.
Köylerde, kentlerde oturan Kürtleri de kışkırtıp yanına çekebilmek için son zamanlarda eylem alanını genişletmiş, artırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti ile başa çıkabileceğini kararsız unsurlara kanıtlamaya çalışmaktadır. Orduya meydan okumaktadır.
Amaç Kürtlerle Türkleri birbirine düşürmek, bin yıllık dostluğun temeline dinamit koymaktır. Şu sıralar, Emperyalizm ve işbirlikçilerinin de yardımıyla Türkiye’de büyük bir oyun oynanmaktadır
250 kişilik bir terörist grubu ağır silahlarla sınıra gelip dayanıyor, gövde ve güç gösterisi yapıyor. Birliğimizi ateş yağmuruna tutuyor. Çarpışma başlayana dek kimsenin haberi olmuyor.
Peki, hani nerde Türkiye ile bilgi alışverişi yapacak, ona istihbarat sağlayacak olan “stratejik ortak”ımız ABD? Hani nerde Dışişleri Bakanının can dostu, sevgili kardeşi “Mesut Abi”si? Bu güruhun (sürü) sınırlarımıza gelişini niçin haber vermiyorlar? Niçin sessiz kalıyorlar?
Peki, subayların, savcıların, yargıçların nefes alışlarını dinleyen F Tipi istihbaratçılarımız nerede? Onlar niye asıl düşmanı bırakıp, Türk ordusu, yargısı ile uğraşıyorlar? Neden istihbaratçılık görevlerini yapıp saldırıları önlemiyorlar?
Neden kimse 250 kişilik ihanet ordusunun farkına varamıyor? Ya da varmak istemiyor?
Kimler koruyor, kolluyor onları? Kimler arka çıkıyor? Adana’da, Osmaniye’de, İskenderun’da, Halkalı’da Türkiye’nin merkezinde karakol basma, otobüs bombalama cesaretini kimler veriyor onlara?
Amanos dağlarına kamp kurup, piknik yapan ve İskenderun’un göbeğindeki deniz kışlasına saldıranların yerlerini gelişmiş, ileri gitmiş teknolojilerle niçin belirleyemiyorlar ve onlar saldırılarını gerçekleştirdikten sonra niçin kayıplara karışıyor, bir anda buharlaşıp, yok oluyorlar?
Yani kısaca söylersek, niçin askerlerimizi ve halkımızı canilerden koruyamıyoruz? Niçin bu ihanet çetelerinin kökünü kurutamıyoruz?
Soru açık ve net. Sorunun yanıtı da açık ve net:
Çünkü siyasi irade mücadele direncini yitirmiştir. Amerika tarafından teslim alınmıştır. Siyasi irade, 2003 yılında ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara’da yapılan “2 sayfa 9 maddelik gizli bir plan ile ABD’nin emrine girmiştir. Şimdi bu planın ilk yedi maddesine yeniden bir göz atalım:
1.Türk askeri Irak’ın kuzeyinden çekilecek, sınır harekâtlarına son verilecek ve PKK’ya askeri harekât için ABD’den izin alınacak.
2. Türk Silahlı Kuvvetleri, itsürüsü / KADEK’e karşı ABD askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapamayacak, aksi halde siyasal ve askerî yaptırım uygulanacak.
3. ABD’nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek ve katılım sağlanacak
4. Türk ordusunun asker sayısında ve silah gücünde indirim yapılacak.
5. Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak.
6. itsürüsü / KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak ve itsürüsü yasallaştırılacak.
7. Güneydoğu belediyelerine özerklik verilecek ve Türkiye adım adım federasyona götürülecek.
Şimdi anladınız mı emekli ve muvazzaf subayların niçin hedef tahtasına yatırıldığını, şimdi anladınız mı halen görev başında olan 3. Ordu komutanının niçin çete muamelesi gördüğünü?
Siyasal İslam bugün dünyaya emperyalizmin ve ümmetçiliğin penceresinden bakmaktadır.
Onun kitabında “ulusalcılık”, “ulusal bilinç”, “tam bağımsızlık” diye bir kavram yoktur. Ulusal konulara yabancıdır. Ulusal düşüncelere, ulusalcılara, ulusal orduya, yargıya, eğitime, kültüre savaş açmıştır.
Siyasal İslam şimdi bir “BOP eşbaşkanı”dır. O, PKK’yı koruyan, kollayan, ona yataklık yapan Mesut Barzani’lerin kardeşi, Mesut Barzani ise onun “Abisi”dir.
İşte bu nedenlerle o, Amerikan subayları tarafından duvarlara asılan “Sevr Haritaları”na ses çıkaramaz. İşte bu nedenlerle o, tüm Türkiye’nin başına geçirilen çuval karşısında dut yemiş bülbüle döner. İsrail tarafından saldırıya uğrar…
İşte bu nedenlerle itsürüsü mitinglerinde, açık hava toplantılarında “İşgalci Türkiye topraklarımızdan defol” yazılı pankart açılsa da, bir itsürüsü yandaşı milletvekili çıkıp, “İsteklerimizi yerine getirmezseniz, Türkiye’yi cehenneme çeviririz” dese de, bir belediye başkanı “10 yıldır biz kendi kendimizi yönetiyoruz”, sözünü söyleyip, Türkiye Cumhuriyetine “hastir” çekse de siyasi irade sesini çıkaramaz.
Üstüne üstlük bir de dağdan inen teröristlerin ayağına seyyar mahkemeler götürür, onu davulla zurnayla karşılar. Bebek katilleri “rahatsız olmasın” diye mahkeme salonlarından Atatürk posterlerini, Türk bayraklarını kaldırır.
Çünkü ABD, böyle istemektedir. Ortadoğu’da kurulacak BOP düzeni bunu gerektirmektedir.
İşte bütün bu açılım, saçılım, satılım girişimleri bu anlaşmaların sonucudur. Binlerce kişinin katili terörist başı işte bu nedenle İmralı’da her hafta avukatları ile görüştürülüp, misafir gibi ağırlanmaktadır.
Bu koşullarda kimse, “Genelkurmaydan tatmin edici bir açıklama bekliyorum. Bu şehit babasının hislerine tercüman olacak, tatmin edecek açıklama bekliyorum. Kamuoyu da bekliyor.” diyerek üzerinden sorumluluğu atmaya kalkmasın. Kimse bütün suçu orduya yüklemesin. Çünkü vatandaşların can güvenliğinden ordu kadar, TBMM başkanı ve bakanlar kurulu da sorumludur. Önce onların hesap vermesi gerekir.
ABD ile oturup, orduyu Kuzey Irak’a sokmama kararı alan bir yönetimin, kimseden “tatmin edici” bir açıklama bekleme hakkı yoktur. Olamaz da…
(ali-eralp@hotmail.com)
ALİ ERALP
itsürüsü can almaya devam ediyor.
Dün Şemdinli’de, bugün Halkalı’da suçsuz günahsız insanların canına kıydılar.
Kudurmuş köpekler gibi saldırıyorlar dört bir yana.
Taşları bağlamışlar, itleri salıvermişler.
Geçenlerde, 250 kişilik bir katil sürüsü, elini kolunu sallayarak, sınırlarımıza kadar gelip, uzun menzilli silahlarla kınalı yiğitlerimize ateş açmıştı. Hedef, geçici bir süre de olsa askeri birliğimizi teslim almak, Türkiye’de kargaşa (kaos) ortamı yaratmaktı.
Şemdinli’de 11 şehit, 16 yaralı; Halkalı’da 5 şehit, 12 yaralı var… Sayı artabilir.
Şunu hemen belirleyelim, bu saldırılar ile itsürüsü yeni bir aşamaya geçmiştir. Yeni bir yöntem denemektedir. Stratejisini değiştirmiştir. Artık o, küçük çaplı karakol baskınları ile yetinmiyor. Daha büyük, daha gelişmiş hedefler peşinde koşuyor. Birliklere saldırıyor. Şehirlere saldırıyor. Otobüslere saldırıyor. Toprak işgali denemeleri yapıyor.
Köylerde, kentlerde oturan Kürtleri de kışkırtıp yanına çekebilmek için son zamanlarda eylem alanını genişletmiş, artırmıştır. Türkiye Cumhuriyeti ile başa çıkabileceğini kararsız unsurlara kanıtlamaya çalışmaktadır. Orduya meydan okumaktadır.
Amaç Kürtlerle Türkleri birbirine düşürmek, bin yıllık dostluğun temeline dinamit koymaktır. Şu sıralar, Emperyalizm ve işbirlikçilerinin de yardımıyla Türkiye’de büyük bir oyun oynanmaktadır
250 kişilik bir terörist grubu ağır silahlarla sınıra gelip dayanıyor, gövde ve güç gösterisi yapıyor. Birliğimizi ateş yağmuruna tutuyor. Çarpışma başlayana dek kimsenin haberi olmuyor.
Peki, hani nerde Türkiye ile bilgi alışverişi yapacak, ona istihbarat sağlayacak olan “stratejik ortak”ımız ABD? Hani nerde Dışişleri Bakanının can dostu, sevgili kardeşi “Mesut Abi”si? Bu güruhun (sürü) sınırlarımıza gelişini niçin haber vermiyorlar? Niçin sessiz kalıyorlar?
Peki, subayların, savcıların, yargıçların nefes alışlarını dinleyen F Tipi istihbaratçılarımız nerede? Onlar niye asıl düşmanı bırakıp, Türk ordusu, yargısı ile uğraşıyorlar? Neden istihbaratçılık görevlerini yapıp saldırıları önlemiyorlar?
Neden kimse 250 kişilik ihanet ordusunun farkına varamıyor? Ya da varmak istemiyor?
Kimler koruyor, kolluyor onları? Kimler arka çıkıyor? Adana’da, Osmaniye’de, İskenderun’da, Halkalı’da Türkiye’nin merkezinde karakol basma, otobüs bombalama cesaretini kimler veriyor onlara?
Amanos dağlarına kamp kurup, piknik yapan ve İskenderun’un göbeğindeki deniz kışlasına saldıranların yerlerini gelişmiş, ileri gitmiş teknolojilerle niçin belirleyemiyorlar ve onlar saldırılarını gerçekleştirdikten sonra niçin kayıplara karışıyor, bir anda buharlaşıp, yok oluyorlar?
Yani kısaca söylersek, niçin askerlerimizi ve halkımızı canilerden koruyamıyoruz? Niçin bu ihanet çetelerinin kökünü kurutamıyoruz?
Soru açık ve net. Sorunun yanıtı da açık ve net:
Çünkü siyasi irade mücadele direncini yitirmiştir. Amerika tarafından teslim alınmıştır. Siyasi irade, 2003 yılında ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara’da yapılan “2 sayfa 9 maddelik gizli bir plan ile ABD’nin emrine girmiştir. Şimdi bu planın ilk yedi maddesine yeniden bir göz atalım:
1.Türk askeri Irak’ın kuzeyinden çekilecek, sınır harekâtlarına son verilecek ve PKK’ya askeri harekât için ABD’den izin alınacak.
2. Türk Silahlı Kuvvetleri, itsürüsü / KADEK’e karşı ABD askeri makamlarına bilgi vermeden ve izin almadan harekât yapamayacak, aksi halde siyasal ve askerî yaptırım uygulanacak.
3. ABD’nin İran ve Ortadoğu harekâtlarına aktif destek ve katılım sağlanacak
4. Türk ordusunun asker sayısında ve silah gücünde indirim yapılacak.
5. Irak’ın kuzeyinde kurulan kukla devlet Türkiye tarafından resmen tanınacak.
6. itsürüsü / KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak ve itsürüsü yasallaştırılacak.
7. Güneydoğu belediyelerine özerklik verilecek ve Türkiye adım adım federasyona götürülecek.
Şimdi anladınız mı emekli ve muvazzaf subayların niçin hedef tahtasına yatırıldığını, şimdi anladınız mı halen görev başında olan 3. Ordu komutanının niçin çete muamelesi gördüğünü?
Siyasal İslam bugün dünyaya emperyalizmin ve ümmetçiliğin penceresinden bakmaktadır.
Onun kitabında “ulusalcılık”, “ulusal bilinç”, “tam bağımsızlık” diye bir kavram yoktur. Ulusal konulara yabancıdır. Ulusal düşüncelere, ulusalcılara, ulusal orduya, yargıya, eğitime, kültüre savaş açmıştır.
Siyasal İslam şimdi bir “BOP eşbaşkanı”dır. O, PKK’yı koruyan, kollayan, ona yataklık yapan Mesut Barzani’lerin kardeşi, Mesut Barzani ise onun “Abisi”dir.
İşte bu nedenlerle o, Amerikan subayları tarafından duvarlara asılan “Sevr Haritaları”na ses çıkaramaz. İşte bu nedenlerle o, tüm Türkiye’nin başına geçirilen çuval karşısında dut yemiş bülbüle döner. İsrail tarafından saldırıya uğrar…
İşte bu nedenlerle itsürüsü mitinglerinde, açık hava toplantılarında “İşgalci Türkiye topraklarımızdan defol” yazılı pankart açılsa da, bir itsürüsü yandaşı milletvekili çıkıp, “İsteklerimizi yerine getirmezseniz, Türkiye’yi cehenneme çeviririz” dese de, bir belediye başkanı “10 yıldır biz kendi kendimizi yönetiyoruz”, sözünü söyleyip, Türkiye Cumhuriyetine “hastir” çekse de siyasi irade sesini çıkaramaz.
Üstüne üstlük bir de dağdan inen teröristlerin ayağına seyyar mahkemeler götürür, onu davulla zurnayla karşılar. Bebek katilleri “rahatsız olmasın” diye mahkeme salonlarından Atatürk posterlerini, Türk bayraklarını kaldırır.
Çünkü ABD, böyle istemektedir. Ortadoğu’da kurulacak BOP düzeni bunu gerektirmektedir.
İşte bütün bu açılım, saçılım, satılım girişimleri bu anlaşmaların sonucudur. Binlerce kişinin katili terörist başı işte bu nedenle İmralı’da her hafta avukatları ile görüştürülüp, misafir gibi ağırlanmaktadır.
Bu koşullarda kimse, “Genelkurmaydan tatmin edici bir açıklama bekliyorum. Bu şehit babasının hislerine tercüman olacak, tatmin edecek açıklama bekliyorum. Kamuoyu da bekliyor.” diyerek üzerinden sorumluluğu atmaya kalkmasın. Kimse bütün suçu orduya yüklemesin. Çünkü vatandaşların can güvenliğinden ordu kadar, TBMM başkanı ve bakanlar kurulu da sorumludur. Önce onların hesap vermesi gerekir.
ABD ile oturup, orduyu Kuzey Irak’a sokmama kararı alan bir yönetimin, kimseden “tatmin edici” bir açıklama bekleme hakkı yoktur. Olamaz da…
(ali-eralp@hotmail.com)
Ali Eralp- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 62
Yaş : 72
ŞEHİR : içel
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 23
Kayıt tarihi : 22/12/09
Geri: TAŞLARI BAĞLAMIŞLAR, İTLERİ SALIVERMİŞLER...
Ali bey çok önemli bir paylaşımda bulundunuz,bizler duyarsız,farkındalıksız olarak yaşamaya devam ettikçe,daha çok çekeriz.
Bunu söylemek hoş değil ama ,malesef böyle.
Halk olarak hükümetlerden birşey beklemeyelim ,dışa bağımlı siyasetten vazgeçmeli artık bu yönetimler.
Saygılar.
Bunu söylemek hoş değil ama ,malesef böyle.
Halk olarak hükümetlerden birşey beklemeyelim ,dışa bağımlı siyasetten vazgeçmeli artık bu yönetimler.
Saygılar.
Denizkızı- ELMAS ÜYE
- PROJE ÖDÜLÜ :
KATILIM ÖDÜLÜ :
Mesaj Sayısı : 1090
Yaş : 53
ŞEHİR : İstanbul
Meslek : Tekstil-Tasarım
Öğrenim Durumu : Lise
Aldığı Teşekkür : 411
Kayıt tarihi : 27/11/07
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz