TİMSAH GÖZYAŞLARIYLA BU MİLLETİ KANDIRAMAZSINIZ...
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
TİMSAH GÖZYAŞLARIYLA BU MİLLETİ KANDIRAMAZSINIZ...
TİMSAH GÖZYAŞLARIYLA BU MİLLETİ KANDIRAMAZSINIZ…
ALİ ERALP
Sol partiler, seçimlerden önce çok sıkı çalışıyorlar, çabalıyorlar, kent kent, ilçe ilçe, köy köy geziyorlar, ama bu çalışmayı, çabayı sandık başlarında, oy sayımlarında göstermiyorlar. Oyların dökümünde, korunmasında yeterli denetimi yapmıyorlar, yapamıyorlar.
Sandık arkasında dönen ayak oyunları, bilgisayarlara yapılan müdahaleler, seçim hileleri ile aldıkları oylar düşüyor, kazandıklarını yitiriyorlar, sonra da yenilgiye uğruyorlar.
Tüm toplumu yokluk, yoksulluk, işsizlik bataklığında inin inim inletenler, tüm ulusun nefretini kazananlar bir de bakıyorsunuz ki iktidarın başköşesine yerleşmiş, koltukları bölüşüyorlar.
Sonuç karşısında herkes şaşkınlığa düşüyor. “Ne oluyor” diye birbirine soruyor. Merkez sağ şaşkın. Sol şaşkın.
Orhan Veli boşuna söylememiş:
Sarhoş oldum da
Seni hatırladım yine;
Sol elim,
Acemi elim,
Zavallı elim! Diye.
Ne yazık ki gerçek bu. Sol el acemi. Sol el dürüst. Hile hurda bilmiyor. Ama karşısındakiler feleğin çemberinden geçmiş. Kaşarlanmış. Hile hurdanın her çeşidini biliyor. Çalmada, çırpmada, aldatmada, dolandırıcılıkta uzmanlaşmış artık… Üstüne yok.
Çünkü ağababaları Amerika. İyi yetiştirmiş onları. Görevlerini iyi yapıyorlar.
Önceki seçimlerde çöplere atılan oy pusulalarını, oy sayımı yapılırken kesilen elektrikleri henüz unutmadık. Daha dün gibi. Ne diyordu o günkü gazeteler?
“Yerel seçimlerde en çekişmeli yarışın görüldüğü Adana’da, 3 okuldaki çöp konteynerinde oy pusulaları bulundu.”
“İzmit’te birkaç okulun çöplüklerinde yırtık ve yakılmış oy pusulaları çıktığı iddiasıyla CHP İzmit Belediye Başkan Adayı Fikret Toker, seçim kuruluna başvurarak seçimin iptalini istedi.”
“Sultangazi’de, Denizli’de, Büyükçekmece’de oylar çöplüklerden toplandı.”
Bir gecede tüm Türkiye’nin nüfusu 2-3 milyon azalıyor, 2-3 milyon çoğalıyordu. Daha seçim yasakları bile kalkmamışken oyların tümü televizyonlardan ilan ediliyordu. Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet, denilerek, üçkâğıtlar açılıyor, Ali Cengiz oyunları oynanıyordu. Tüm işlerin ağır aksak yürütüldüğü Türkiye’de sayımlarda görülen bu hız karşısında herkes küçük dilini yutuyordu.
Bu arada, seçim başlamadan önce bilgisayarlara peşin peşin yüzde 20 oranında oyların yüklendiği de iddia ediliyordu. Ne var ki bütün bu gelişmeler olurken ne CHP’den, ne MHP’den ne de öteki partilerden itiraz sesleri çıkıyordu. Sanki herkes kaderine razıydı ya da muhalefette kalmayı çok sevmişti.
Şimdi önümüzde yeni bir seçim var. AKP’nin “10 genel seçime bedel” dediği referandum. Gerçekten de bu referandum onlar için 10 değil 15 genel seçime bedel. Çünkü bu oylamadan AKP zaferle çıkarsa daha büyük hedefler bekliyor onları… Seçimlerden sonra cumhuriyet tarihi boyunca yapılmayanlar yapılacak, denenmeyenler denenecek…
Örneğin 1923 Cumhuriyet rejimi tümüyle ortadan kaldırılacak, Türkiye etnik eyaletlere bölünecek ve Diyarbakır, Kürdistan’ın başkenti ilan edilecek, “Ne mutlu Türküm diyene” sözü yasaklanacak, BOP eşbaşkanlığı resmileştirilecek, Kuzey Irak’la Türkiye’nin bütünleşmesi gündeme gelecek. Atatürk, kitaplardan ve yaşamdan silinecek.
Satılmayan kamu malları, cumhuriyet kurumları, vatan toprakları kalmayacak. Ordu özelleştirilecek, ağır silahlarla donatılmış polis gücü onun yerini alacak
Seçimden önce daha kapsamlı, daha ayrıntılı bir anayasanın ABD ile birlikte AKP tarafından hazırlandığı ve onun da uygulama alanına girebilmesi için referandumun beklendiği söylenmektedir.
AKP, tüm planlarını, tüm geleceğini bu seçim üzerine kurmuştur. Referandum onun için bir var olma ya da yok olma savaşımıdır. Bu nedenle her yol denenmeli, seçim mutlaka kazanılmalıdır. Çünkü amaca ulaşmada her yol mubahtır. Gerekirse duygu sömürüsü bile yapılmalıdır.
Örneğin,12 Eylülün hazırladığı olanaklardan yararlanarak iktidar olan 12 Eylül çocuğu AKP, şimdi babası, atası 12 Eylüle ateş püskürüyor. Kendisini topluma sütten çıkmış bir ak kaşık gibi tanıtarak, gözündeki merteği görmeden başkalarının gözünde çöp arıyor. Demokratlık gösterilerine girişiyor.
12 Eylül’de idam edilenlere ağıtlar yakıyor, timsah gözyaşları döküyor. Bir zamanlar “kafatasçı, ırkçı” diye nitelendirdiği ülkücülerin mektuplarından bölümler okuyarak duygu sömürüsü yapıyor. Ama Mehmetçiklerimizin şehit olmadan önce analarına, babalarına, eşlerine yazdığı mektupları görmezden geliyor, yanı başında, daha dün şehit olan 6 kınalı yiğidimize dönüp bakmıyor.
Adama sormazlar mı şimdi, “Madem12 Eylül’e bu kadar karşıydın da niçin CHP’nin gündeme getirdiği 12 Eylül darbecilerine yargılama yolunu açan 15. maddeye mecliste karşı çıktın, onu yürürlüğe koymadın? Niçin sana bağlı belediyeler sokaklardan, caddelerden Kenan Evren adını hala kaldırmıyorlar? İdam edilenlere ağıt yakmakla, gözyaşı dökmekle, duygu sömürüsü yapmakla neyi kanıtlamaya çalışıyorsun? Ne elde edebileceğini sanıyorsun?
30 yıldan bu yana aklınız neredeydi? Hadi 30 yılı bir yana bırakalım, 8 yıllık iktidarınız döneminde güç, kuvvet, hükümet sizdeyken neden hesap sormadınız? Neden 12 Eylül Cuntasının başı Kenan evren’le gizli açık görüşmeler yapıp, onunla birlikte açılışlara katıldınız, kurdeleler kestiniz?
Yine sormazlar mı adama, bu kadar insan haklarından yanaydınız, demokrattınız da Kuddusi Okkırlar’ın, Uçkun Geraylar’ın, Türkan Saylanlar’ın, Abdülkerim Kırcalar’ın, Ali Tatarlar’ın ve nihayet İlhan Selçuk’ların ölümüne neden oldunuz? Onlar, sizin faşist uygulamalarınız sonucunda yaşamlarını yitirmediler mi? Faşistlik yarışında sizin 12 Eylül’cülerden kalır bir yanınız var mı?
Koskoca Yargıtay kararına karşılık Mehmet Haberal’ın özgürlüğünü neden hala kısıtlıyorsunuz? Tuncay Özkan’ların, Doğu Perinçek’lerin, Mustafa Balbay’ların suçu ne? Neden onları içeride tutuyorsunuz?
Gün gelecek, bunların hesabı tek tek sorulacak sizlerden. Yaptıklarınızın hesabını tek tek vereceksiniz. Hem de öyle 30 yıl, 8 yıl sonra değil, çok yakınlarda. Halkımız,12 Eylül oylaması ile hem faşist 12 Eylül uygulamalarının, hem de AKP uygulamalarının hesabını birleştirerek soracak… Yandaş basın, Damat Ferit valileri, Malta savcıları, Malta yargıçları kaçacak delik arayacaklar… Timsah gözyaşları ile bu milleti kandıramazsınız…
(ali-eralp@hotmail.com)
ALİ ERALP
Sol partiler, seçimlerden önce çok sıkı çalışıyorlar, çabalıyorlar, kent kent, ilçe ilçe, köy köy geziyorlar, ama bu çalışmayı, çabayı sandık başlarında, oy sayımlarında göstermiyorlar. Oyların dökümünde, korunmasında yeterli denetimi yapmıyorlar, yapamıyorlar.
Sandık arkasında dönen ayak oyunları, bilgisayarlara yapılan müdahaleler, seçim hileleri ile aldıkları oylar düşüyor, kazandıklarını yitiriyorlar, sonra da yenilgiye uğruyorlar.
Tüm toplumu yokluk, yoksulluk, işsizlik bataklığında inin inim inletenler, tüm ulusun nefretini kazananlar bir de bakıyorsunuz ki iktidarın başköşesine yerleşmiş, koltukları bölüşüyorlar.
Sonuç karşısında herkes şaşkınlığa düşüyor. “Ne oluyor” diye birbirine soruyor. Merkez sağ şaşkın. Sol şaşkın.
Orhan Veli boşuna söylememiş:
Sarhoş oldum da
Seni hatırladım yine;
Sol elim,
Acemi elim,
Zavallı elim! Diye.
Ne yazık ki gerçek bu. Sol el acemi. Sol el dürüst. Hile hurda bilmiyor. Ama karşısındakiler feleğin çemberinden geçmiş. Kaşarlanmış. Hile hurdanın her çeşidini biliyor. Çalmada, çırpmada, aldatmada, dolandırıcılıkta uzmanlaşmış artık… Üstüne yok.
Çünkü ağababaları Amerika. İyi yetiştirmiş onları. Görevlerini iyi yapıyorlar.
Önceki seçimlerde çöplere atılan oy pusulalarını, oy sayımı yapılırken kesilen elektrikleri henüz unutmadık. Daha dün gibi. Ne diyordu o günkü gazeteler?
“Yerel seçimlerde en çekişmeli yarışın görüldüğü Adana’da, 3 okuldaki çöp konteynerinde oy pusulaları bulundu.”
“İzmit’te birkaç okulun çöplüklerinde yırtık ve yakılmış oy pusulaları çıktığı iddiasıyla CHP İzmit Belediye Başkan Adayı Fikret Toker, seçim kuruluna başvurarak seçimin iptalini istedi.”
“Sultangazi’de, Denizli’de, Büyükçekmece’de oylar çöplüklerden toplandı.”
Bir gecede tüm Türkiye’nin nüfusu 2-3 milyon azalıyor, 2-3 milyon çoğalıyordu. Daha seçim yasakları bile kalkmamışken oyların tümü televizyonlardan ilan ediliyordu. Ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet, denilerek, üçkâğıtlar açılıyor, Ali Cengiz oyunları oynanıyordu. Tüm işlerin ağır aksak yürütüldüğü Türkiye’de sayımlarda görülen bu hız karşısında herkes küçük dilini yutuyordu.
Bu arada, seçim başlamadan önce bilgisayarlara peşin peşin yüzde 20 oranında oyların yüklendiği de iddia ediliyordu. Ne var ki bütün bu gelişmeler olurken ne CHP’den, ne MHP’den ne de öteki partilerden itiraz sesleri çıkıyordu. Sanki herkes kaderine razıydı ya da muhalefette kalmayı çok sevmişti.
Şimdi önümüzde yeni bir seçim var. AKP’nin “10 genel seçime bedel” dediği referandum. Gerçekten de bu referandum onlar için 10 değil 15 genel seçime bedel. Çünkü bu oylamadan AKP zaferle çıkarsa daha büyük hedefler bekliyor onları… Seçimlerden sonra cumhuriyet tarihi boyunca yapılmayanlar yapılacak, denenmeyenler denenecek…
Örneğin 1923 Cumhuriyet rejimi tümüyle ortadan kaldırılacak, Türkiye etnik eyaletlere bölünecek ve Diyarbakır, Kürdistan’ın başkenti ilan edilecek, “Ne mutlu Türküm diyene” sözü yasaklanacak, BOP eşbaşkanlığı resmileştirilecek, Kuzey Irak’la Türkiye’nin bütünleşmesi gündeme gelecek. Atatürk, kitaplardan ve yaşamdan silinecek.
Satılmayan kamu malları, cumhuriyet kurumları, vatan toprakları kalmayacak. Ordu özelleştirilecek, ağır silahlarla donatılmış polis gücü onun yerini alacak
Seçimden önce daha kapsamlı, daha ayrıntılı bir anayasanın ABD ile birlikte AKP tarafından hazırlandığı ve onun da uygulama alanına girebilmesi için referandumun beklendiği söylenmektedir.
AKP, tüm planlarını, tüm geleceğini bu seçim üzerine kurmuştur. Referandum onun için bir var olma ya da yok olma savaşımıdır. Bu nedenle her yol denenmeli, seçim mutlaka kazanılmalıdır. Çünkü amaca ulaşmada her yol mubahtır. Gerekirse duygu sömürüsü bile yapılmalıdır.
Örneğin,12 Eylülün hazırladığı olanaklardan yararlanarak iktidar olan 12 Eylül çocuğu AKP, şimdi babası, atası 12 Eylüle ateş püskürüyor. Kendisini topluma sütten çıkmış bir ak kaşık gibi tanıtarak, gözündeki merteği görmeden başkalarının gözünde çöp arıyor. Demokratlık gösterilerine girişiyor.
12 Eylül’de idam edilenlere ağıtlar yakıyor, timsah gözyaşları döküyor. Bir zamanlar “kafatasçı, ırkçı” diye nitelendirdiği ülkücülerin mektuplarından bölümler okuyarak duygu sömürüsü yapıyor. Ama Mehmetçiklerimizin şehit olmadan önce analarına, babalarına, eşlerine yazdığı mektupları görmezden geliyor, yanı başında, daha dün şehit olan 6 kınalı yiğidimize dönüp bakmıyor.
Adama sormazlar mı şimdi, “Madem12 Eylül’e bu kadar karşıydın da niçin CHP’nin gündeme getirdiği 12 Eylül darbecilerine yargılama yolunu açan 15. maddeye mecliste karşı çıktın, onu yürürlüğe koymadın? Niçin sana bağlı belediyeler sokaklardan, caddelerden Kenan Evren adını hala kaldırmıyorlar? İdam edilenlere ağıt yakmakla, gözyaşı dökmekle, duygu sömürüsü yapmakla neyi kanıtlamaya çalışıyorsun? Ne elde edebileceğini sanıyorsun?
30 yıldan bu yana aklınız neredeydi? Hadi 30 yılı bir yana bırakalım, 8 yıllık iktidarınız döneminde güç, kuvvet, hükümet sizdeyken neden hesap sormadınız? Neden 12 Eylül Cuntasının başı Kenan evren’le gizli açık görüşmeler yapıp, onunla birlikte açılışlara katıldınız, kurdeleler kestiniz?
Yine sormazlar mı adama, bu kadar insan haklarından yanaydınız, demokrattınız da Kuddusi Okkırlar’ın, Uçkun Geraylar’ın, Türkan Saylanlar’ın, Abdülkerim Kırcalar’ın, Ali Tatarlar’ın ve nihayet İlhan Selçuk’ların ölümüne neden oldunuz? Onlar, sizin faşist uygulamalarınız sonucunda yaşamlarını yitirmediler mi? Faşistlik yarışında sizin 12 Eylül’cülerden kalır bir yanınız var mı?
Koskoca Yargıtay kararına karşılık Mehmet Haberal’ın özgürlüğünü neden hala kısıtlıyorsunuz? Tuncay Özkan’ların, Doğu Perinçek’lerin, Mustafa Balbay’ların suçu ne? Neden onları içeride tutuyorsunuz?
Gün gelecek, bunların hesabı tek tek sorulacak sizlerden. Yaptıklarınızın hesabını tek tek vereceksiniz. Hem de öyle 30 yıl, 8 yıl sonra değil, çok yakınlarda. Halkımız,12 Eylül oylaması ile hem faşist 12 Eylül uygulamalarının, hem de AKP uygulamalarının hesabını birleştirerek soracak… Yandaş basın, Damat Ferit valileri, Malta savcıları, Malta yargıçları kaçacak delik arayacaklar… Timsah gözyaşları ile bu milleti kandıramazsınız…
(ali-eralp@hotmail.com)
Ali Eralp- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 62
Yaş : 72
ŞEHİR : içel
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 23
Kayıt tarihi : 22/12/09
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz