ATATÜRK TARAFSIZ MIYDI Kİ ADD TARAFSIZ OLSUN?
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
ATATÜRK TARAFSIZ MIYDI Kİ ADD TARAFSIZ OLSUN?
ATATÜRK TARAFSIZ MIYDI Kİ ADD TARAFSIZ OLSUN?..
ALİ ERALP
“Ülkeler devrimlerle yaşar, devrimlerle yücelir…” başlıklı yazımda şunları vurgulamıştım:
“Şu sıralar devrimcilerle, karşı devrimciler arasında çeşitli alanlarda yoğun bir mücadele sürmekledir.
Bu bir “var olma ya da yok olma” mücadelesidir. Bu, emperyalizm ve yerli ortakları ile tam bağımsızlıktan yana olan güçlerin, vatan satıcıları ile yurtseverlerin ölüm kalım savaşımıdır.
Bu mücadelede ya Atatürk kazanacaktır ya Damat Ferit’ler… Ya ABD, AB, itsürüsü kazanacaktır ya Türkiye.
İkisinin ortası yoktur.
Halkın, ulusun kurtuluşunda uzlaşma yoktur. Laf ebeliği, gevezelik, idare-i maslahatçılık (işi gereği gibi yapmama, günü kurtarma) yoktur.
Devrim vardır. Devrimcilik vardır. Ödünsüz mücadele vardır.
Çünkü ülkeler devrimlerle yaşar, devrimlerle yücelir.
Mustafa Kemal bir konuşmasında “İdare-i maslahatçılar esaslı devrim yapamazlar…” demişti.
Şimdi soruyorum:
ADD’nin il, ilçe, belde şube başkanlıklarına “TARAFSIZ KALIN” çağrısı yapması, dolayısıyla “eylemsizliği, edilgenliği” seçerek, AKP’nin saflarında yer alması, adında ATATÜRK sözcüğü bulunan bir kuruluşa uygun düşmekte midir? Yakışmakta mıdır?
Mustafa Kemal Ulusal Kurtuluş Savaşında halka “Sakın ha, yasalara uymamazlık yapmayın İngilizlere, Fransızlara, İtalyanlara Damat Ferit paşa’ya, Vahdettin’e karşı tarafsız olun. Başınıza bir bela gelmesin, kimsenin tarafını tutmayın. Şeyhülislam bir fetva yayınlamış, aman ha onun sözünden çıkmayın…” der miydi? Deseydi Kurtuluş Savaşını zaferle taçlandırıp, 1923 Devrimini yapabilir miydi? Şanlı Türkiye Cumhuriyetini kurabilir miydi?
Deseydi Selanikli Mustafa, Mustafa Kemal Atatürk olabilir miydi?
Ne söylüyor ADD, başkanlıklara gönderdiği genelgede?
Açıklanan nedenlerle Yüksek Seçim Kurulunca halkoylamasının başlangıç tarihi olarak kabul edilen 31 Mayıs 2010 tarihinden 13 Eylül 2010 tarihine kadar Atatürkçü Düşünce Derneği şubelerinin, kurumsal olarak referandumda tarafsızlıklarını korumak zorunda olmaları nedeniyle herhangi bir propaganda çalışmasında bulunmaları, ilan veya afiş asmaları, seçim sonuçlarını etkileyecek herhangi bir açık veya kapalı salon toplantısı düzenlemeleri olanaklı görülmemektedir.
Nazmi ŞARVAN
Genel Sekreter
Bu duyuruya göre seçim çalışmaları boyunca propaganda yok. İlan ve afiş asmak yok. Açık veya kapalı salon toplantısı yapmak yok. Seçim sonucunu etkileyecek hiçbir şey yok… Her şey yasak!
Ne var? Tarafsızlık(!) var. Sessizlik var. Durgunluk var. Boyun eğmek var.
Var olmasına var da, peki, Cumhuriyet’le şeriat, demokrasi ile faşizm, ezilen uluslarla ezen, sömüren uluslar, Türkiye Cumhuriyeti ile İslam cumhuriyeti söz konusu olunca sessiz, tarafsız kalabilir miyiz? Kalınabilir mi? Bu mümkün müdür?
Ey ADD’li yöneticiler, Siz, 12 Eylül referandumunda Türkiye’nin geleceğinin oylandığını bilmiyor musunuz?
12 Eylül’de 1923 Devriminin, Cumhuriyet rejiminin oylandığını bilmiyor musunuz?.
12 Eylül’de Atatürk devrimleri, Türkiye’nin bağımsızlığı, Türkiye’nin bütünlüğü, Sevr’in yeniden geçerlilik kazanıp kazanmaması oylanacaktır.
12 Eylül’de Diyarbakır’ın Kürdistan’ın başkenti olup olmaması, itsürüsü’nın, Apoköpeği’nun geleceği, Türkiye Cumhuriyeti ordusunun yerini özel kuvvetlerin, ağır silahlarla donatılmış polis güçlerinin alıp almaması oylanacaktır. BOP oylanacaktır. Fethullah Gülen oylanacaktır.
12 Eylül’de yargının bağımsız kalıp kalmaması, İslamcı faşizmin ülkemize bir kara bulut gibi çöküp çökmemesi, Senin geleceğin, ADD’nin geleceği oylanacaktır. Sandıklardan “evet” çıkarsa, ADD’nin çalışmalarına izin verileceğini mi sanıyorsun? Bu gerçek apaçık, gün gibi ortada iken “Ne zaman “tehlikenin farkına varacaksın?”
Sonra da kalkıp sitende, kamuoyuna,. “Türkiye Cumhuriyeti’nin Temeli: Lozan Barış Anlaşması’nın 87. Yılını Atatürkçü Düşünce Derneği Olarak Tüm Yurtta Coşkuyla Kutluyoruz. 24 Temmuz 1923” diye ilanlar veriyorsun.
Her gün gencecik çocukların itsürüsü’ya kurbanlar edildiği bir ülkede, Türkiye’nin en seçkin insanlarının, yazarlarının, gazetecilerinin, subaylarının, politikacılarının, bilim adamlarının dört duvar arasına atıldığı bir ortamda, ABD ve AB’nin baskısı ve sömürüsü altında, “Lozan Barış Anlaşması”nı gönül rahatlığı ile kutlayabilir misin? Kutlayabilecek misin? Böyle bir kutlamayı içine sindirebilecek misin?
Ne diyordu Uğur Mumcu bir yazısında,
Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün bir topluma, bütün insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur çağımızda.
Susmayı, bir yaşam biçimi olarak benimseyen insanlar vardır. Özgürlükleri ve silahları, konuşmamaktır. Her adaletsizlik, onların eylemsizliklerinden güç alır biraz da. ... Ellerini kana bulayanlar, içlerindeki korkuların mezar taşlarıyla yaşayanlar, aynı adaletsizliğin ve aynı suçun ortaklarıdır hep birlikte. Gözlerin açıksa göreceksin! Kulağın sağır değilse duyacaksın! Ellerin kesik değilse uzanacaksın!..
(Yeni Ortam, 20 Ocak 1975, Çağın Suçu...)
(ali-eralp@hotmail.com)
ALİ ERALP
“Ülkeler devrimlerle yaşar, devrimlerle yücelir…” başlıklı yazımda şunları vurgulamıştım:
“Şu sıralar devrimcilerle, karşı devrimciler arasında çeşitli alanlarda yoğun bir mücadele sürmekledir.
Bu bir “var olma ya da yok olma” mücadelesidir. Bu, emperyalizm ve yerli ortakları ile tam bağımsızlıktan yana olan güçlerin, vatan satıcıları ile yurtseverlerin ölüm kalım savaşımıdır.
Bu mücadelede ya Atatürk kazanacaktır ya Damat Ferit’ler… Ya ABD, AB, itsürüsü kazanacaktır ya Türkiye.
İkisinin ortası yoktur.
Halkın, ulusun kurtuluşunda uzlaşma yoktur. Laf ebeliği, gevezelik, idare-i maslahatçılık (işi gereği gibi yapmama, günü kurtarma) yoktur.
Devrim vardır. Devrimcilik vardır. Ödünsüz mücadele vardır.
Çünkü ülkeler devrimlerle yaşar, devrimlerle yücelir.
Mustafa Kemal bir konuşmasında “İdare-i maslahatçılar esaslı devrim yapamazlar…” demişti.
Şimdi soruyorum:
ADD’nin il, ilçe, belde şube başkanlıklarına “TARAFSIZ KALIN” çağrısı yapması, dolayısıyla “eylemsizliği, edilgenliği” seçerek, AKP’nin saflarında yer alması, adında ATATÜRK sözcüğü bulunan bir kuruluşa uygun düşmekte midir? Yakışmakta mıdır?
Mustafa Kemal Ulusal Kurtuluş Savaşında halka “Sakın ha, yasalara uymamazlık yapmayın İngilizlere, Fransızlara, İtalyanlara Damat Ferit paşa’ya, Vahdettin’e karşı tarafsız olun. Başınıza bir bela gelmesin, kimsenin tarafını tutmayın. Şeyhülislam bir fetva yayınlamış, aman ha onun sözünden çıkmayın…” der miydi? Deseydi Kurtuluş Savaşını zaferle taçlandırıp, 1923 Devrimini yapabilir miydi? Şanlı Türkiye Cumhuriyetini kurabilir miydi?
Deseydi Selanikli Mustafa, Mustafa Kemal Atatürk olabilir miydi?
Ne söylüyor ADD, başkanlıklara gönderdiği genelgede?
Açıklanan nedenlerle Yüksek Seçim Kurulunca halkoylamasının başlangıç tarihi olarak kabul edilen 31 Mayıs 2010 tarihinden 13 Eylül 2010 tarihine kadar Atatürkçü Düşünce Derneği şubelerinin, kurumsal olarak referandumda tarafsızlıklarını korumak zorunda olmaları nedeniyle herhangi bir propaganda çalışmasında bulunmaları, ilan veya afiş asmaları, seçim sonuçlarını etkileyecek herhangi bir açık veya kapalı salon toplantısı düzenlemeleri olanaklı görülmemektedir.
Nazmi ŞARVAN
Genel Sekreter
Bu duyuruya göre seçim çalışmaları boyunca propaganda yok. İlan ve afiş asmak yok. Açık veya kapalı salon toplantısı yapmak yok. Seçim sonucunu etkileyecek hiçbir şey yok… Her şey yasak!
Ne var? Tarafsızlık(!) var. Sessizlik var. Durgunluk var. Boyun eğmek var.
Var olmasına var da, peki, Cumhuriyet’le şeriat, demokrasi ile faşizm, ezilen uluslarla ezen, sömüren uluslar, Türkiye Cumhuriyeti ile İslam cumhuriyeti söz konusu olunca sessiz, tarafsız kalabilir miyiz? Kalınabilir mi? Bu mümkün müdür?
Ey ADD’li yöneticiler, Siz, 12 Eylül referandumunda Türkiye’nin geleceğinin oylandığını bilmiyor musunuz?
12 Eylül’de 1923 Devriminin, Cumhuriyet rejiminin oylandığını bilmiyor musunuz?.
12 Eylül’de Atatürk devrimleri, Türkiye’nin bağımsızlığı, Türkiye’nin bütünlüğü, Sevr’in yeniden geçerlilik kazanıp kazanmaması oylanacaktır.
12 Eylül’de Diyarbakır’ın Kürdistan’ın başkenti olup olmaması, itsürüsü’nın, Apoköpeği’nun geleceği, Türkiye Cumhuriyeti ordusunun yerini özel kuvvetlerin, ağır silahlarla donatılmış polis güçlerinin alıp almaması oylanacaktır. BOP oylanacaktır. Fethullah Gülen oylanacaktır.
12 Eylül’de yargının bağımsız kalıp kalmaması, İslamcı faşizmin ülkemize bir kara bulut gibi çöküp çökmemesi, Senin geleceğin, ADD’nin geleceği oylanacaktır. Sandıklardan “evet” çıkarsa, ADD’nin çalışmalarına izin verileceğini mi sanıyorsun? Bu gerçek apaçık, gün gibi ortada iken “Ne zaman “tehlikenin farkına varacaksın?”
Sonra da kalkıp sitende, kamuoyuna,. “Türkiye Cumhuriyeti’nin Temeli: Lozan Barış Anlaşması’nın 87. Yılını Atatürkçü Düşünce Derneği Olarak Tüm Yurtta Coşkuyla Kutluyoruz. 24 Temmuz 1923” diye ilanlar veriyorsun.
Her gün gencecik çocukların itsürüsü’ya kurbanlar edildiği bir ülkede, Türkiye’nin en seçkin insanlarının, yazarlarının, gazetecilerinin, subaylarının, politikacılarının, bilim adamlarının dört duvar arasına atıldığı bir ortamda, ABD ve AB’nin baskısı ve sömürüsü altında, “Lozan Barış Anlaşması”nı gönül rahatlığı ile kutlayabilir misin? Kutlayabilecek misin? Böyle bir kutlamayı içine sindirebilecek misin?
Ne diyordu Uğur Mumcu bir yazısında,
Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün bir topluma, bütün insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur çağımızda.
Susmayı, bir yaşam biçimi olarak benimseyen insanlar vardır. Özgürlükleri ve silahları, konuşmamaktır. Her adaletsizlik, onların eylemsizliklerinden güç alır biraz da. ... Ellerini kana bulayanlar, içlerindeki korkuların mezar taşlarıyla yaşayanlar, aynı adaletsizliğin ve aynı suçun ortaklarıdır hep birlikte. Gözlerin açıksa göreceksin! Kulağın sağır değilse duyacaksın! Ellerin kesik değilse uzanacaksın!..
(Yeni Ortam, 20 Ocak 1975, Çağın Suçu...)
(ali-eralp@hotmail.com)
Ali Eralp- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 62
Yaş : 72
ŞEHİR : içel
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 23
Kayıt tarihi : 22/12/09
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz