DENiZ YILDIZI


Join the forum, it's quick and easy

DENiZ YILDIZI
DENiZ YILDIZI
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

“HEP BANA, RAB BANA” DİYE DİYE HUKUKU GUGUK YAPTILAR…

Aşağa gitmek

“HEP BANA, RAB BANA”  DİYE DİYE HUKUKU GUGUK YAPTILAR… Empty “HEP BANA, RAB BANA” DİYE DİYE HUKUKU GUGUK YAPTILAR…

Mesaj tarafından Ali Eralp 2010-09-04, 17:36

“HEP BANA, RAB BANA” DİYE DİYE HUKUKU GUGUK YAPTILAR…
ALİ ERALP

Dincilerin, din tüccarlarının yaşamları çıkar (menfaat) ilişkisi temelinde şekillenmiştir. Onları yönlendiren güdü, “ticaret bilinci”dir, kâr bilincidir.
Yaşantılarının onda dokuzunu ticaret oluşturur. Ama ticarette kural mural tanımazlar. Etik metik bilmezler. Kazık atmak onlar için sıradan, olağan işlerdendir. Bire aldıklarını üçe, beşe satarlar. Onların anlayışına göre çok kazanmak, mal mülk sahibi olmak uğruna her yol mubahtır. Ahlak, dürüstlük ticarette geçerli kural değildir. Aldanmamak için müşteri gözünü dört açmalıdır. Çünkü “serbest ticarette” tüccar malını dilediği fiyattan satma hakkına sahiptir.
Onların çalışma yaşamlarının temel ilkesi “İşi bileceksin, işe gitmeyeceksin…” kuralı üzerine kurulmuştur.
Üretim, emek, buluş, bilim, teknik, yenilik kitaplarında yazmaz. Akıl ise semtlerine hiç uğramaz. Çünkü yol göstericileri inançtır, hurafelerdir, fizikötesinin asla değişmeyen yasalarıdır…
Özgür vatandaş, ulus, ulusal düşünce, vatan, tam bağımsızlık kavramı, anti-emperyalist duruş onlarda yoktur. Kul, ümmet anlayışı egemendir dünyalarına. Kölelik bilinci beyinlerinin derinliklerine işlemiştir.
Bu nedenle ülkemiz Kürdistan, Ermenistan diye eyaletlere de bölünse; ordu güç yitirip görevini yapamaz bir konuma düşse, ABD Türkiye’yi teslim alsa dönüp bakmazlar. Bu konular onların ilgi alanlarının dışındadır. Onların tek ilgilendikleri konu alıp satmak, servetine servet katmaktır.
Din alırlar, gericilik satarlar, ümmetçilik satarlar, tarikatçılık satarlar. Din alırlar, kölelik satarlar… Vatan alırlar, emperyalistlere bölücülere devrederler… Nerede bir çıkar – kâr, yani para kokusu sezerlerse, balıklama üzerine atlarlar. Parmaklarını, bileklerini milyarlık yüzüklerle, saatlerle doldururlar.
Soruyorum şimdi:
Hile hurda yapıp, yalan söyleyerek insanları kandıran, kul hakkı yiyen, komşusu açken kendisi tok yatan, ülkesi perişan, sefil, işsiz iken yedi sülalesinin geleceğini garanti altına alıp, zevk ve sefa içerisinde ömür süren bir kimse, bir ay değil, oniki ay oruç tutsa, günde beş değil, on kez yatıp kalksa, bir yılda en az on kez hacca gitse dinin gereklerini yerine getirmiş sayılır mı?
İnanın bunlar, cennette tuba ağacı, Kevser suyu, bağlar, bahçeler, huriler, melekler, olmasa Allah için ibadet de yapmazlar.
Bu dünyayı parselleyenler şimdiden, öteki dünyanın tapusunu da üstlerine geçirebilmek için kolları sıvamışlar, ellerinden geleni yapıyorlar. Bir yandan Allah’ı aldatmaya çalışıyorlar, bir yandan “Allah’la toplumu…
Ama burada yeri gelmişken bir noktayı belirleyelim: Elbette bu söylediklerimiz gerçekten inanan, özel ve meslek yaşamında dürüst, vatanına, ulusuna bağlı, ülkesinin tam bağımsızlığından yana olanlar için geçerli değildir. Bizim eleştiri oklarını yönelttiğimiz çevreler din ticareti yapanlar, din alıp satanlardır. Yoksa herkes inancında özgürdür. Herkes dilediği gibi ibadetini yapabilir. Ama dinler de siyasetten elini eteğini çekip, vicdanlara yerleşmelidir. Din, Allahla kul arasında kalmalıdır. Bu işin başka bir çözümü yoktur.
Atatürk zamanında Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) Büyük Kongresi'nin 13–14 Mayıs 1931 günlü toplantısında, bu görüşü destekleyen şu kararı almıştı:
''Din anlayışı vicdani olduğundan, fırka, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca başarı etkeni görür.'' (Mete Tunçay, Tek Parti Yönetimi)
Yukarıdaki karar, laikliğin gerçek bir tanımı ve uygulama biçimidir. Atatürk'ten sonra laiklik, yalnızca, din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak açıklanmaya çalışılmıştır ki, bu yanlıştır, aldatmacadır. CHF’nin kararında da belirtildiği gibi, din ancak yaşamın tüm alanlarından elini eteğini çekerek, vicdanlara yerleştiği zaman, gerçek yerini bulacak, temel işlevine kavuşacaktır.
Bugünkü iktidar, bırakın “Din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı” devletin işleyişini, yasalarını, yargısını, emniyetini, ordusunu bile dine dayandırmak için elinden geleni ardına koymamaktadır.
8 yılda soygun düzeninin hukuksal alt yapısını oluşturarak, adaleti, yargıyı çıkarlarına hizmet eden bir kurum haline getirmiştir. “Hep bana, Rab bana” diye diye hukuku guguk yapmıştır. Yandaşları koruyup kollamış; eşi, dostu, yakınları servete boğmuştur. Türkiye’yi “Yağma Hasan”ın böreğine çevirmiştir.
Tüm Cumhuriyet tarihi boyunca AKP dönemindeki kadar hiçbir dönemde bakan, başbakan, cumhurbaşkanı çocuklarının ve damatlarının devlet olanaklarından yararlanarak, bu kadar zengin oldukları görülmemiştir.
Din, iman, ezan, Kuran sesleri arasında Tüm Türkiye’nin hakları çiğnenmiş, ayaklar altına alınmıştır. İç ve dış sömürücüler, büyük bir açgözlülük ve hırsla ormanları, madenleri, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini talan etmişlerdir. Fabrikalar, kamu malları bir yıllık kârlarına elden çıkarılmıştır.
Deniz Feneri vurguncuları karşısında hukuk, işlevini yitirip kızağa çekilmiştir. Etkisizleştirilmiştir. Zekeriya Karaman’lar, Zahit Akman’lar yargılanamamaktadırlar. Hukukun eli kolu, gözleri bağlıdır bugün.
Hukuk siyasallaşmıştır.
Bir yanda Habur hukuku oluşmuştur, bir yanda Silivri hukuku…
Cumhuriyet Hükümetine küfreden belediye başkanları, ülkeyi parçalamak isteyen teröristler ellerini kollarını sallayarak gezerken, suçunu günahını bilmeden, yıllardan beri Silivri zindanlarında çile dolduran yurtseverler vardır.
AKP iktidarında o kadar çok suç işlenmiş, o kadar çok suç birikmiştir ki artık yere göğe sığmamaktadır. Bu nedenle gidecekleri son durak yüce divandır. Yargıdan kaçmak için şimdi HSYK’yı ve Anayasa Mahkemesini ele geçirmeye çalışıyorlar. Bu referandumda “evet” çıkarsa, yeni anayasa, şeriat ve çağdışı uygulamalar için temel olacaktır ve böylece hukukun üstünlüğü yerini mollaların, cemaatin üstünlüğüne bırakacaktır.
Ondan sonra gelsin Fethullah Gülen saltanatı, kara çarşaf, kara düşünce dönemi… Gelsin ılımlı İslam Cumhuriyeti…
Şimdi soruyorum:
Bu düzen için var mınız, yok musunuz?
(ali-eralp@hotmail.com)

Ali Eralp
Ali Eralp
GÜMÜŞ ÜYE
GÜMÜŞ ÜYE

Erkek
Mesaj Sayısı : 62
Yaş : 72
ŞEHİR : içel
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 23
Kayıt tarihi : 22/12/09

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz