FAŞİZM, TÜRKİYE’NİN KAPISINI ZORLUYOR EY HALKIM, DUYMUYOR MUSUN?
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
FAŞİZM, TÜRKİYE’NİN KAPISINI ZORLUYOR EY HALKIM, DUYMUYOR MUSUN?
FAŞİZM, TÜRKİYE’NİN KAPISINI ZORLUYOR EY HALKIM, DUYMUYOR MUSUN?
ALİ ERALP
Bir makalemde şunları yazmıştım:
“…Elbette, ulusalcılar, Kemalistler, devrimciler bu 12 Eylül referandumu ile çok önemli mevziler yitirmişlerdir. Bunların başında yüksek yargı gelmektedir. Artık ABD emperyalizmi ve ılımlı İslam, ülkemizde daha özgür ve daha cesur adımlar atabilecek, dilediği gibi at koşturacaktır. Hepsinden önemlisi AKP, ‘Halk beni destekledi, bundan sonra ben dilediğimi yaparım. Anayasanın değiştirilemez maddelerini de değiştiririm, Atatürk milliyetçiliği, Atatürk ilke ve inkılâplarını da kaldırırım, kimse bana karışamaz…’ diyecektir.”
Seçimin üzerinden daha 15 gün geçmeden bu öngörümün belirtileri ortaya çıkmaya başladı. AKP yöneticileri, büyük partilerle görüşme ihtiyacını bile duymadan, BDP’li parlamenterlerle bir araya gelerek, kapalı kapılar arkasında “yeni anayasa”nın temellerini attı. O kadar köklü, büyük partiler dururken AKP, önceliği itsürüsü’nın parlamenter temsilcilerine verdi. Çünkü emir yüksek yerdendi. Amerika’dandı.
Bugün BDP, Türkiye’nin Sevrleşmesi yolunda hem ABD ve AB’nin hem de AKP’nin önem verdiği kilit bir parti konumundadır. Sevr planının gerçekleşebilmesi için CHP, AKP’lileşmeli, MHP ortadan kaldırılmalıdır. Çünkü BDP’nin olduğu yerde MHP olamaz. Şimdi emperyalizm bu planı uygulamaya çalışmaktadır.
itsürüsü da ABD’nin ona ihtiyacı olduğunun bilincindedir. Bu nedenle şantajlarla, tehditlerle amacına ulaşmak istiyor. Gerekirse iç savaş çıkaracağını söylüyor. Zaten Amerikan emperyalizminin ideologlarından Henry Barkey de bunun kaçınılmaz bir sonuç olduğunu vurguluyor.
Amerikan strateji uzmanlarına göre gelecekte Türkiye, kendisine dayatılan federasyonu kabul etmeyecek, kriz çıkacak, çatışmalar başlayacaktır. Bu etnik savaşın sonucunda tüm Ortadoğu ülkelerinin Kürtleri tek bayrak altında toplanıp, Kürdistan’ı kuracak ve böylece BOP projesi de uygulama alanına girmiş olacaktır.
Şu bir gerçek ki, AKP ile Kürt Parlamenterlerin yaptığı bu ön görüşmeden sonra, emperyalizm ve işbirlikçileri bir adım daha ileri gitmiştir. Bundan böyle artık, “Türkiye parçalanacak, bölünecek, eyaletlere ayrılacak, ayrılıyor” türünden konuşmalar yapılmayacaktır. Kapalı kapılar arkasında ABD, AKP ve itsürüsü işbirliği ile hazırlanan ”demokratik özerklik” nasıl uygulanacak, nasıl hayata geçirilecek, o konuşulacaktır. Bundan böyle sevgili yurdumuzun nasıl bölüneceği, nasıl parçalanacağı konuşulacaktır.
Giderek Türk halkı yavaş yavaş, federasyon düşüncesi ve Apoköpeği’ ya alıştırılacak, Apoköpeği ve itsürüsü herkesin kullandığı günlük sözcükler arasına girecektir. Herkes yeni oluşumu kanıksayacak, kanıksamak zorunda kalacaktır. Emperyalizmin ve yerli uşaklarının gündeminde şimdi bu vardır. Şimdi buna çalışılıyor. Zaten Recep Tayyip’lerle, Abdullah Gül’lerle ABD’nin 1996’larda, 97’lerde tasarladığı proje de tamı tamamına buydu işte.
Peki, ABD’nin istediği “ılımlı İslam” düzeninde federasyon yapılanmasından başka bir plan, bir program yok mu AKP’nin gündeminde? Bu girişimle siyasal ve sosyal yapı düzenlenmiş mi sayılacak, Türkiye’nin faşizme teslim olması için başka hazırlıklar yapılmayacak mı?
Elbette bununla kalınmayacak. Elbette yeni hazırlıklar, yeni girişimler yapılacak. Çünkü sivrisineklerin yaşaması, bataklığın varlığına ve sürekliliğine bağlıdır. Bataklık hiçbir zaman kurutulmamalıdır.
Faşizm kapıda bekliyor şu anda. İçeri girmek istiyor. Kapı zorlanmaya başlanmıştır bile. Gerekirse kırılarak girilecektir. Faşizm ülkeye tüm gövdesi, kolları, bacakları ile yerleşsin ki haramzadeler, talancılar rahat etsin. 600 suç dosyalı parlamento huzura kavuşsun.
Onlar büyük bir heyecanla, sevinçle kolları sıvadılar. Herkesten önce yargılanması gereken, ama dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan parlamenterler şimdi Türkiye’nin en yüksek yargı organlarına yargıç seçmeye hazırlanıyorlar. Bu atamaları gerçekleştirdikten sonra, bir de utanmadan, sıkılmadan yargıyı Avrupa standartlarına çıkardıklarını söyleyecekler. Liboşlar, ikinci cumhuriyetçiler, bölücüler de “Demokratikleştik, Avrupalılaştık” nidaları arasında elleri patlayıncaya kadar alkış tutacaklar.
Orhan Pamuk’lar, Baskın oran’lar, Cengiz Çandar’lar, Ahmet ve Mehmet Altan’lar gününü gün edecek, “Kırk Harami”lere arka çıkacaklar.
Ondan sonra gelsin dolarlar, avrolar, dünyanın tüm güzellikleri. İsviçre’nin karlı dağları, Havai’ler…
Altta kalanın canı çıksın!..
Faşizm, Türkiye’nin kapısını zorluyor ey halkım, duymuyor musun?
AKP, canını almaya devam ediyor. Devam edecek… Görmüyor musun?
Doğruları, gerçekleri, talanı, soygunu yazan gazeteciler neden hedef tahtasına yatırıldılar? Neden yandaş medyadan, taraf gazetecilerden, dincilerden kimse yok içeride? Neden onlarla kimse uğraşmıyor? Neden bir elleri yağda, bir elleri balda, şantaj yapma, plan ve tertip üretme, darbe senaryoları yazma merkezi gibi çalışıyorlar?
Neden Mustafa Balbay’lar, Tuncay Özkan’lar, Doğu Perinçek’ler, Ergun Poyraz’lar, Deniz Yıldırım’lar, Mehmet Haberal’lar, Mustafa Özbek’ler dört duvar arasında? Neden, neden? Sordun mu kendine hiç?
Onlar kime ne kötülük yapmışlar? Yoksul halkın, kamunun mallarını mı satmışlar? Yoksa bir yıllık kârına Telekom’ları, Tekel’leri yabancılara peşkeş mi çekmişler. Kimleri zengin etmişler? Neden sorgusuz sualsiz, suçunu bile bilmeden zindanlarda çile çekiyorlar? Neden Danıştay katilleri dışarıda onlar içeride? Sordun mu kendine hiç?
Neden “vatan bölünsün, parçalansın” diyenler dışarıda da vatanın birliğini, bütünlüğünü, insanların kardeşliğini savunanlar içeride? Neden yurdunu vatanını sömürgecilere teslim edenler dışarıda da vatanın tam bağımsızlığını isteyenler içeride?
Sordun mu kendine hiç? Bekir Coşkun’lar, Emin Çölaşan’lar, Banu Avar’lar neden işinden gücünden edildiler? Neden çalıştıkları kurumlardan atıldılar?
Ey halkım! Faşizm, Türkiye’nin kapısını zorluyor, duymuyor musun?
Partine, sendikana, derneğine demiyor musun, “Faşizm göstere göstere geliyor, sen ne gibi önlemler alıyorsun? Ne gibi eylemler yapmayı tasarlıyorsun? Benim için ne yapıyorsun? Demokrasi mücadelesi 4-5 yılda bir sandığa gidip oy atmak, meydanlarda, kapalı kapılar arkasında ağız dalaşı yapmak mıdır?
“Ne zaman Sırça köşklerinizden dışarı çıkıp, bu yoksul halkın haklarını savunacaksınız? Ne zaman Mustafa Kemal Atatürk olacaksınız?
Humeyni gelmiş, dayanmış, Türkiye’nin kapısını zorluyor ey halkım, duymuyor musun?
Uyan uyan aymazlık, gaflet uykusundan…
(ali-eralp@hotmail.com)
ALİ ERALP
Bir makalemde şunları yazmıştım:
“…Elbette, ulusalcılar, Kemalistler, devrimciler bu 12 Eylül referandumu ile çok önemli mevziler yitirmişlerdir. Bunların başında yüksek yargı gelmektedir. Artık ABD emperyalizmi ve ılımlı İslam, ülkemizde daha özgür ve daha cesur adımlar atabilecek, dilediği gibi at koşturacaktır. Hepsinden önemlisi AKP, ‘Halk beni destekledi, bundan sonra ben dilediğimi yaparım. Anayasanın değiştirilemez maddelerini de değiştiririm, Atatürk milliyetçiliği, Atatürk ilke ve inkılâplarını da kaldırırım, kimse bana karışamaz…’ diyecektir.”
Seçimin üzerinden daha 15 gün geçmeden bu öngörümün belirtileri ortaya çıkmaya başladı. AKP yöneticileri, büyük partilerle görüşme ihtiyacını bile duymadan, BDP’li parlamenterlerle bir araya gelerek, kapalı kapılar arkasında “yeni anayasa”nın temellerini attı. O kadar köklü, büyük partiler dururken AKP, önceliği itsürüsü’nın parlamenter temsilcilerine verdi. Çünkü emir yüksek yerdendi. Amerika’dandı.
Bugün BDP, Türkiye’nin Sevrleşmesi yolunda hem ABD ve AB’nin hem de AKP’nin önem verdiği kilit bir parti konumundadır. Sevr planının gerçekleşebilmesi için CHP, AKP’lileşmeli, MHP ortadan kaldırılmalıdır. Çünkü BDP’nin olduğu yerde MHP olamaz. Şimdi emperyalizm bu planı uygulamaya çalışmaktadır.
itsürüsü da ABD’nin ona ihtiyacı olduğunun bilincindedir. Bu nedenle şantajlarla, tehditlerle amacına ulaşmak istiyor. Gerekirse iç savaş çıkaracağını söylüyor. Zaten Amerikan emperyalizminin ideologlarından Henry Barkey de bunun kaçınılmaz bir sonuç olduğunu vurguluyor.
Amerikan strateji uzmanlarına göre gelecekte Türkiye, kendisine dayatılan federasyonu kabul etmeyecek, kriz çıkacak, çatışmalar başlayacaktır. Bu etnik savaşın sonucunda tüm Ortadoğu ülkelerinin Kürtleri tek bayrak altında toplanıp, Kürdistan’ı kuracak ve böylece BOP projesi de uygulama alanına girmiş olacaktır.
Şu bir gerçek ki, AKP ile Kürt Parlamenterlerin yaptığı bu ön görüşmeden sonra, emperyalizm ve işbirlikçileri bir adım daha ileri gitmiştir. Bundan böyle artık, “Türkiye parçalanacak, bölünecek, eyaletlere ayrılacak, ayrılıyor” türünden konuşmalar yapılmayacaktır. Kapalı kapılar arkasında ABD, AKP ve itsürüsü işbirliği ile hazırlanan ”demokratik özerklik” nasıl uygulanacak, nasıl hayata geçirilecek, o konuşulacaktır. Bundan böyle sevgili yurdumuzun nasıl bölüneceği, nasıl parçalanacağı konuşulacaktır.
Giderek Türk halkı yavaş yavaş, federasyon düşüncesi ve Apoköpeği’ ya alıştırılacak, Apoköpeği ve itsürüsü herkesin kullandığı günlük sözcükler arasına girecektir. Herkes yeni oluşumu kanıksayacak, kanıksamak zorunda kalacaktır. Emperyalizmin ve yerli uşaklarının gündeminde şimdi bu vardır. Şimdi buna çalışılıyor. Zaten Recep Tayyip’lerle, Abdullah Gül’lerle ABD’nin 1996’larda, 97’lerde tasarladığı proje de tamı tamamına buydu işte.
Peki, ABD’nin istediği “ılımlı İslam” düzeninde federasyon yapılanmasından başka bir plan, bir program yok mu AKP’nin gündeminde? Bu girişimle siyasal ve sosyal yapı düzenlenmiş mi sayılacak, Türkiye’nin faşizme teslim olması için başka hazırlıklar yapılmayacak mı?
Elbette bununla kalınmayacak. Elbette yeni hazırlıklar, yeni girişimler yapılacak. Çünkü sivrisineklerin yaşaması, bataklığın varlığına ve sürekliliğine bağlıdır. Bataklık hiçbir zaman kurutulmamalıdır.
Faşizm kapıda bekliyor şu anda. İçeri girmek istiyor. Kapı zorlanmaya başlanmıştır bile. Gerekirse kırılarak girilecektir. Faşizm ülkeye tüm gövdesi, kolları, bacakları ile yerleşsin ki haramzadeler, talancılar rahat etsin. 600 suç dosyalı parlamento huzura kavuşsun.
Onlar büyük bir heyecanla, sevinçle kolları sıvadılar. Herkesten önce yargılanması gereken, ama dokunulmazlık zırhının arkasına saklanan parlamenterler şimdi Türkiye’nin en yüksek yargı organlarına yargıç seçmeye hazırlanıyorlar. Bu atamaları gerçekleştirdikten sonra, bir de utanmadan, sıkılmadan yargıyı Avrupa standartlarına çıkardıklarını söyleyecekler. Liboşlar, ikinci cumhuriyetçiler, bölücüler de “Demokratikleştik, Avrupalılaştık” nidaları arasında elleri patlayıncaya kadar alkış tutacaklar.
Orhan Pamuk’lar, Baskın oran’lar, Cengiz Çandar’lar, Ahmet ve Mehmet Altan’lar gününü gün edecek, “Kırk Harami”lere arka çıkacaklar.
Ondan sonra gelsin dolarlar, avrolar, dünyanın tüm güzellikleri. İsviçre’nin karlı dağları, Havai’ler…
Altta kalanın canı çıksın!..
Faşizm, Türkiye’nin kapısını zorluyor ey halkım, duymuyor musun?
AKP, canını almaya devam ediyor. Devam edecek… Görmüyor musun?
Doğruları, gerçekleri, talanı, soygunu yazan gazeteciler neden hedef tahtasına yatırıldılar? Neden yandaş medyadan, taraf gazetecilerden, dincilerden kimse yok içeride? Neden onlarla kimse uğraşmıyor? Neden bir elleri yağda, bir elleri balda, şantaj yapma, plan ve tertip üretme, darbe senaryoları yazma merkezi gibi çalışıyorlar?
Neden Mustafa Balbay’lar, Tuncay Özkan’lar, Doğu Perinçek’ler, Ergun Poyraz’lar, Deniz Yıldırım’lar, Mehmet Haberal’lar, Mustafa Özbek’ler dört duvar arasında? Neden, neden? Sordun mu kendine hiç?
Onlar kime ne kötülük yapmışlar? Yoksul halkın, kamunun mallarını mı satmışlar? Yoksa bir yıllık kârına Telekom’ları, Tekel’leri yabancılara peşkeş mi çekmişler. Kimleri zengin etmişler? Neden sorgusuz sualsiz, suçunu bile bilmeden zindanlarda çile çekiyorlar? Neden Danıştay katilleri dışarıda onlar içeride? Sordun mu kendine hiç?
Neden “vatan bölünsün, parçalansın” diyenler dışarıda da vatanın birliğini, bütünlüğünü, insanların kardeşliğini savunanlar içeride? Neden yurdunu vatanını sömürgecilere teslim edenler dışarıda da vatanın tam bağımsızlığını isteyenler içeride?
Sordun mu kendine hiç? Bekir Coşkun’lar, Emin Çölaşan’lar, Banu Avar’lar neden işinden gücünden edildiler? Neden çalıştıkları kurumlardan atıldılar?
Ey halkım! Faşizm, Türkiye’nin kapısını zorluyor, duymuyor musun?
Partine, sendikana, derneğine demiyor musun, “Faşizm göstere göstere geliyor, sen ne gibi önlemler alıyorsun? Ne gibi eylemler yapmayı tasarlıyorsun? Benim için ne yapıyorsun? Demokrasi mücadelesi 4-5 yılda bir sandığa gidip oy atmak, meydanlarda, kapalı kapılar arkasında ağız dalaşı yapmak mıdır?
“Ne zaman Sırça köşklerinizden dışarı çıkıp, bu yoksul halkın haklarını savunacaksınız? Ne zaman Mustafa Kemal Atatürk olacaksınız?
Humeyni gelmiş, dayanmış, Türkiye’nin kapısını zorluyor ey halkım, duymuyor musun?
Uyan uyan aymazlık, gaflet uykusundan…
(ali-eralp@hotmail.com)
Ali Eralp- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 62
Yaş : 72
ŞEHİR : içel
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 23
Kayıt tarihi : 22/12/09
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz