Havadan Sudan
1 sayfadaki 1 sayfası
Havadan Sudan
Havadan Sudan
10 Kasım 1938‘ den bu yana tam 73 yıl geçti. Dile kolay! Bu 73 yıl su gibi akıp gitti. Akıp giderken de birçok değerleri alıp götürdü... “Sel gider kum kalır” diye bir deyim var Türkçemizde, ama ne yazık ki, bu deyimin bu yıllar için geçerli olmadığını görüyoruz. Keşke kum kalsaydı! Onun yerine çamur kaldı, çamur...
Peki, neden geriye sadece çamur kaldı? 10 Kasım 1938`den sonra hiç kimse yani ülkeyi yöneteceğim diye başa gelenler ciddi bir şekilde sorumluluk üstlenmediler. Hepsi mi? Elbette değil, ama sorumluluk üstlenenler de bulundukları mevkilerden uzaklaştırıldılar. Peki, sorumluluk üstlenmeyenler ne yaptılar? Havadan sudan laflarla, daha başka bir deyişle havanda su döverek ülkenin, toplumun 73 yılını kendi çıkarları uğruna harcadılar...
Peki, “ülkeyi yönetiyoruz” diyenler mi sadece havadan sudan laflarla veya havanda su döverek mi 73 yılın başını yediler? Keşke öyle olsaydı!.. Ne yazık ki, kendilerini ulusalcı, Atatürkçü olarak adlandıranlar da bu yöntemi kullandılar... Yıllar önce tek radyonun sesinin duyulduğu, birkaç gazetenin yayınlandığı bir dönemde, havadan sudan konuşanları pek fark edemiyorduk. Zaman ilerledikçe, radyoların, televiyonların ve gazetelerin sayıları artıkça, havanda su dövenlerin, havadan sudan konuşanları oldukça çok olduğunu izlemeye başladık. Bir de baktık ki, sorumsuzluğun sadece iktidara ait olmadığını bunun, ulusalcıyım, Atatürkçüyüm diyenleri de kapsadığını gördük! Bu havadan sudan konuşma veya havanda su dövme bir alışkanlık haline gelmiş...
Eğer hatırlayabilecekseniz; günlerce Ulusal kanalda, Başbakanın birisiyle yaptığı konuşma yayınlandı, bunun üzerine konuşuldu, konuşuldu ve konuşuldu. Sonra ne oldu? Hiç bir yerde yankı yapmadı, hiç bir kimse bunun üzerinde durmadı. Yani, havanda su dövüldü, günlerce havadan sudan konuşuldu. Mademki sonuç alınmayacaktı, neden büyük bir yaygara koparıldı? Her konu da olduğu gibi, bu konu da sabun köpüğü gibi sönüverdi! Ülke sorunlarını reyting denen canavarın ağzına verirsen, sonuç da böyle olur! Havadan sudan örneğine çok önemli bir haber daha: Hem de çok taze mi taze...
Ülkenin doğu bölgesine Fas`dan kadın ithal ediliyor sanki ülkemizde kadın kalmamış gibi. Şimdi bu çok ciddi ve önemli olan konuyu, ekrandaki sunucu güler yüzle bu haberi izleyenlere anlatıyor. Haberin gülünecek yanı var mı? Elbetteki yok! Yok ama, o Allahın belası reyting yok mu!... Bu haber çıkar çıkmaz, derhal savcıların harekete geçmeleri gerekmez mi? geçmediğine göre, demektir ki, bütün haberler havadan sudan ibarettir.
Bilmem duydunuz mu? Almanya`da hayvan yemlerine çok zehirli bir maddenin karıştığı haberi çıkar çıkmaz, savcı derhal harekete geçti ve firmalar mercek altına alındı. Demekki, hukukun olduğu yerde, reytingin ön planda olmadığı yerde, ne havanda su dövülüyormuş ne de havadan sudan konuşuluyormuş...
Sonuç:
73 yıldır ülkeyi bu hale getiren havadan sudan konuşmalar olmuştur...
Dr. Yüksel Cavlak
10 Kasım 1938‘ den bu yana tam 73 yıl geçti. Dile kolay! Bu 73 yıl su gibi akıp gitti. Akıp giderken de birçok değerleri alıp götürdü... “Sel gider kum kalır” diye bir deyim var Türkçemizde, ama ne yazık ki, bu deyimin bu yıllar için geçerli olmadığını görüyoruz. Keşke kum kalsaydı! Onun yerine çamur kaldı, çamur...
Peki, neden geriye sadece çamur kaldı? 10 Kasım 1938`den sonra hiç kimse yani ülkeyi yöneteceğim diye başa gelenler ciddi bir şekilde sorumluluk üstlenmediler. Hepsi mi? Elbette değil, ama sorumluluk üstlenenler de bulundukları mevkilerden uzaklaştırıldılar. Peki, sorumluluk üstlenmeyenler ne yaptılar? Havadan sudan laflarla, daha başka bir deyişle havanda su döverek ülkenin, toplumun 73 yılını kendi çıkarları uğruna harcadılar...
Peki, “ülkeyi yönetiyoruz” diyenler mi sadece havadan sudan laflarla veya havanda su döverek mi 73 yılın başını yediler? Keşke öyle olsaydı!.. Ne yazık ki, kendilerini ulusalcı, Atatürkçü olarak adlandıranlar da bu yöntemi kullandılar... Yıllar önce tek radyonun sesinin duyulduğu, birkaç gazetenin yayınlandığı bir dönemde, havadan sudan konuşanları pek fark edemiyorduk. Zaman ilerledikçe, radyoların, televiyonların ve gazetelerin sayıları artıkça, havanda su dövenlerin, havadan sudan konuşanları oldukça çok olduğunu izlemeye başladık. Bir de baktık ki, sorumsuzluğun sadece iktidara ait olmadığını bunun, ulusalcıyım, Atatürkçüyüm diyenleri de kapsadığını gördük! Bu havadan sudan konuşma veya havanda su dövme bir alışkanlık haline gelmiş...
Eğer hatırlayabilecekseniz; günlerce Ulusal kanalda, Başbakanın birisiyle yaptığı konuşma yayınlandı, bunun üzerine konuşuldu, konuşuldu ve konuşuldu. Sonra ne oldu? Hiç bir yerde yankı yapmadı, hiç bir kimse bunun üzerinde durmadı. Yani, havanda su dövüldü, günlerce havadan sudan konuşuldu. Mademki sonuç alınmayacaktı, neden büyük bir yaygara koparıldı? Her konu da olduğu gibi, bu konu da sabun köpüğü gibi sönüverdi! Ülke sorunlarını reyting denen canavarın ağzına verirsen, sonuç da böyle olur! Havadan sudan örneğine çok önemli bir haber daha: Hem de çok taze mi taze...
Ülkenin doğu bölgesine Fas`dan kadın ithal ediliyor sanki ülkemizde kadın kalmamış gibi. Şimdi bu çok ciddi ve önemli olan konuyu, ekrandaki sunucu güler yüzle bu haberi izleyenlere anlatıyor. Haberin gülünecek yanı var mı? Elbetteki yok! Yok ama, o Allahın belası reyting yok mu!... Bu haber çıkar çıkmaz, derhal savcıların harekete geçmeleri gerekmez mi? geçmediğine göre, demektir ki, bütün haberler havadan sudan ibarettir.
Bilmem duydunuz mu? Almanya`da hayvan yemlerine çok zehirli bir maddenin karıştığı haberi çıkar çıkmaz, savcı derhal harekete geçti ve firmalar mercek altına alındı. Demekki, hukukun olduğu yerde, reytingin ön planda olmadığı yerde, ne havanda su dövülüyormuş ne de havadan sudan konuşuluyormuş...
Sonuç:
73 yıldır ülkeyi bu hale getiren havadan sudan konuşmalar olmuştur...
Dr. Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz