Milli Eğitimin Ve Bağımsızlığın Kırılmas Noktası
1 sayfadaki 1 sayfası
Milli Eğitimin Ve Bağımsızlığın Kırılmas Noktası
Milli Eğitimin Ve Bağımsızlığın Kırılmas Noktası
Mustafa Kemal, yeni kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti`nde eğitime çok önem veriyordu. Eğitimin ne kadar önemli olduğunu da şu sözlerle ifade etmiştir:
Yıl 1922:
“En mühim ve feyizli vazifelerimiz, eğitim ve öğretim işleridir. Eğitim ve öğretim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin hakiki kurtuluşu ancak bu suretle olur.”
Yıl 1924:
“Eğitimdir ki, ulusu ya özgür, bağımsız, ünlü ve yüce bir toplum haline yaşatır, ya da onu tutsaklığa ve yoksulluğa sürükler.”
Yıl 1925:
“...eğitim ve öğretim birlik olmadıkça aynı fikirde, aynı zihniyette fertlerden oluşmuş bir millet yapmaya imkan aramak boş şeylerle uğraşmak olmaz mı?”
Bugün yaşadıklarımız bu iki sözünde ne kadar doğru olduğunu göstermiyor mu?
Ne yazık ki, Mustafa Kemal`in bu kadar önem verdiği Milli Eğitim 1938`e kadar tıkır tıkır çalıştı.
11 Kasım 1938`de Ulu Önder aramızdan ayrıldıktan sonra, İsmet İnönü Çankaya`ya çıktı ve Cumhurbaşkanı oldu. Ülkede o dönemlerde tek parti ve tek iktidar yani CHP vardı. Normalde başlatılan Mili Eğitim`in devam etmesi beklenirdi. Tarihin sayfalarını araladığımız da, Mustafa Kemal`in başlatmış olduğu Milli Eğitim`de yavaştan yavaştan kırılmaya doğru gidildiğini görürüz.
Dünyaya örnek bir eğitim uygulaması başlamıştı ülkede; Köy Enstitüleri. O dönemin eğitimle ilgili insanları, bu köy Enstitüleri`nin bütün ülkeye yayılarak toplumu aydınlanmaları için canla başla çalışıyorlardı. Dünyanın örnek saydığı bu enstitüler için 1946`da İsmet İnönü`nün ne dediğine bir bakalım:
“Bütün askeri ve siyasi hayatımdaki vazifelerin hiçbirini kaale almadan diyebilir ki, öldüğüm zaman Türk milletine iki eser bırakmış olacağım. Biri Köy Enstitüleri, öbürü çok partili hayattır.”
Şimdi bu tarihe dikkat edersek, Milli Eğitim`de kırılma noktasının bu tarihten itibaren yani 1946`da başladığını görürüz. İsmet İnönü, efsanevi Milli Eğiti Bakanı Hasan Ali Yücel`i bakanlıktan uzaklaştırdı. Anadolu`da hızla yayılan Köy Enstitüleri`nin kapatılma işleimini Reşat Şemsettin Sirer` e vermiştir. Milli Eğitim Bakanlığı`na boşalan yere de Tahsin Banoğlu getirilir. Artık Köy Enstitüleri`nin ipi çekilmeye başlamıştır. Gerçi bu eğitim odaklarının kapatılması DP zamanında olmuştur, ama başlama tarihi İsmet İnönü`nün döneminde gerçekleşmiştir.
İşte bu Milli Eğitim`in kırılma noktasından sonra, Milli Eğitim milli olmaktan çıkmış oldu!
Yerel bir gazetede şöyle bir haber var:
“....Atatürk önderliğindei çağdaşlaşma ve aydınlanma devrimlerinin gerçekleşmesini sağlayan, siyasal iktidarın 15 yıllık kesintisiz Başbakanı İsmet İnönü`yü şükran ve minnetle anıyoruz...”
Çağdalaşma ve aydınlanma devri kesintiye uğradığına göre, nasıl oluyor da İsmet İnönü bu her ikisini de gerçeleştiriyor?
Bağımszılığın kırılma noktasına gelince:
Sayın Ali Nejat Ölçen`in “Türkiye Sorunları” adlı kitapcığındaki TBMM`nin gizli celselerinde İsmet İnönü başlıklı yazında, İsmet İnönü`nün 3 Temmuz 1920`da meclisteki konuşmasında şöyle der:
“Zalimler memleketimizde istedikleri zülmü yapmak için her bahaneden istifade ediyorlar...eğer biz istiklalin eşkali mahsusunda ve esasiyesinde zaaf gösterirsek davamızın kudsiyet ve meşruiyetinden esaslı bir surette kaybetmiş oluruz...”
Bu konuşmadan 27 yıl sonra yani 1947`de ne oldu? Truman doktrini sözleşmesiyle Türkiye ile ABD arasında flört başlar. Bunu Marshall planı ve Fulbright takip eder ve Türkiye ile ABD iyiden iyiye kaynaşır. Böylece, Mustafa Kemal`in bağımsız ülkesi daha o yıllarda ABD`in kurmuş olduğu tuzağa düşer. Görüldüğü gibi bağımsızlığın kırılma noktası şimdi değil, çok daha önce 1947`lerde yani Cumhurbaşkanı İsmet İnönü`nün döneminde başlamıştır. Daha fazla bilgi almak isteyenler ya internetten ya M.E. Değer`in “Oltadaki Balık Türkiye” ya Metin Aydoğan`ın “Yeni Dünya Düzeni Kemalizm ve Türkiye” ya da Çetin Yetkin`in “Karşıdevrim “1945-1950” başlıklı kitabından geniş bilgi edinebilirler. Benim burada anlatmak istediği şudur: Türkiye Cumhuriyeti`nin, Milli Eğitim`in ve bağımsızlığın kırılma noktası son yıllarda değil, tam tersine 6 yıl önce başlamıştır.
Yorum sizlerin
Dr. Yüksel Cavlak
Mustafa Kemal, yeni kurduğu laik Türkiye Cumhuriyeti`nde eğitime çok önem veriyordu. Eğitimin ne kadar önemli olduğunu da şu sözlerle ifade etmiştir:
Yıl 1922:
“En mühim ve feyizli vazifelerimiz, eğitim ve öğretim işleridir. Eğitim ve öğretim işlerinde mutlaka muzaffer olmak lazımdır. Bir milletin hakiki kurtuluşu ancak bu suretle olur.”
Yıl 1924:
“Eğitimdir ki, ulusu ya özgür, bağımsız, ünlü ve yüce bir toplum haline yaşatır, ya da onu tutsaklığa ve yoksulluğa sürükler.”
Yıl 1925:
“...eğitim ve öğretim birlik olmadıkça aynı fikirde, aynı zihniyette fertlerden oluşmuş bir millet yapmaya imkan aramak boş şeylerle uğraşmak olmaz mı?”
Bugün yaşadıklarımız bu iki sözünde ne kadar doğru olduğunu göstermiyor mu?
Ne yazık ki, Mustafa Kemal`in bu kadar önem verdiği Milli Eğitim 1938`e kadar tıkır tıkır çalıştı.
11 Kasım 1938`de Ulu Önder aramızdan ayrıldıktan sonra, İsmet İnönü Çankaya`ya çıktı ve Cumhurbaşkanı oldu. Ülkede o dönemlerde tek parti ve tek iktidar yani CHP vardı. Normalde başlatılan Mili Eğitim`in devam etmesi beklenirdi. Tarihin sayfalarını araladığımız da, Mustafa Kemal`in başlatmış olduğu Milli Eğitim`de yavaştan yavaştan kırılmaya doğru gidildiğini görürüz.
Dünyaya örnek bir eğitim uygulaması başlamıştı ülkede; Köy Enstitüleri. O dönemin eğitimle ilgili insanları, bu köy Enstitüleri`nin bütün ülkeye yayılarak toplumu aydınlanmaları için canla başla çalışıyorlardı. Dünyanın örnek saydığı bu enstitüler için 1946`da İsmet İnönü`nün ne dediğine bir bakalım:
“Bütün askeri ve siyasi hayatımdaki vazifelerin hiçbirini kaale almadan diyebilir ki, öldüğüm zaman Türk milletine iki eser bırakmış olacağım. Biri Köy Enstitüleri, öbürü çok partili hayattır.”
Şimdi bu tarihe dikkat edersek, Milli Eğitim`de kırılma noktasının bu tarihten itibaren yani 1946`da başladığını görürüz. İsmet İnönü, efsanevi Milli Eğiti Bakanı Hasan Ali Yücel`i bakanlıktan uzaklaştırdı. Anadolu`da hızla yayılan Köy Enstitüleri`nin kapatılma işleimini Reşat Şemsettin Sirer` e vermiştir. Milli Eğitim Bakanlığı`na boşalan yere de Tahsin Banoğlu getirilir. Artık Köy Enstitüleri`nin ipi çekilmeye başlamıştır. Gerçi bu eğitim odaklarının kapatılması DP zamanında olmuştur, ama başlama tarihi İsmet İnönü`nün döneminde gerçekleşmiştir.
İşte bu Milli Eğitim`in kırılma noktasından sonra, Milli Eğitim milli olmaktan çıkmış oldu!
Yerel bir gazetede şöyle bir haber var:
“....Atatürk önderliğindei çağdaşlaşma ve aydınlanma devrimlerinin gerçekleşmesini sağlayan, siyasal iktidarın 15 yıllık kesintisiz Başbakanı İsmet İnönü`yü şükran ve minnetle anıyoruz...”
Çağdalaşma ve aydınlanma devri kesintiye uğradığına göre, nasıl oluyor da İsmet İnönü bu her ikisini de gerçeleştiriyor?
Bağımszılığın kırılma noktasına gelince:
Sayın Ali Nejat Ölçen`in “Türkiye Sorunları” adlı kitapcığındaki TBMM`nin gizli celselerinde İsmet İnönü başlıklı yazında, İsmet İnönü`nün 3 Temmuz 1920`da meclisteki konuşmasında şöyle der:
“Zalimler memleketimizde istedikleri zülmü yapmak için her bahaneden istifade ediyorlar...eğer biz istiklalin eşkali mahsusunda ve esasiyesinde zaaf gösterirsek davamızın kudsiyet ve meşruiyetinden esaslı bir surette kaybetmiş oluruz...”
Bu konuşmadan 27 yıl sonra yani 1947`de ne oldu? Truman doktrini sözleşmesiyle Türkiye ile ABD arasında flört başlar. Bunu Marshall planı ve Fulbright takip eder ve Türkiye ile ABD iyiden iyiye kaynaşır. Böylece, Mustafa Kemal`in bağımsız ülkesi daha o yıllarda ABD`in kurmuş olduğu tuzağa düşer. Görüldüğü gibi bağımsızlığın kırılma noktası şimdi değil, çok daha önce 1947`lerde yani Cumhurbaşkanı İsmet İnönü`nün döneminde başlamıştır. Daha fazla bilgi almak isteyenler ya internetten ya M.E. Değer`in “Oltadaki Balık Türkiye” ya Metin Aydoğan`ın “Yeni Dünya Düzeni Kemalizm ve Türkiye” ya da Çetin Yetkin`in “Karşıdevrim “1945-1950” başlıklı kitabından geniş bilgi edinebilirler. Benim burada anlatmak istediği şudur: Türkiye Cumhuriyeti`nin, Milli Eğitim`in ve bağımsızlığın kırılma noktası son yıllarda değil, tam tersine 6 yıl önce başlamıştır.
Yorum sizlerin
Dr. Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz