Uyan Türkiye Demek Yanlış Olur

Uyuyan Türkiye değil ki. 11 Kasım 1938`de başlatılan uyutma yöntemi yalnız halkı değil, aydınları da uyuttu. Eeee, aydınlar uyursa halk neden uyumasın? Uyuma yöntemini bulan aydınlar, daha doğrusu, kendi çıkarlarını en önde tutan aydınlar, daha da doğrusu parantez aydınları, kendi buldukları uyuma yöntemini halka uygulamaya kalkarlarken kendileri de uyuklamaya başladılar. Bu aydınların yaptıklarına bir örnek verecek olursak: Bilirsiniz; anneler bebeklerini uyutmak için yatak odasının ışığını kısarlar ve başlarlar ninni söylemeye. Bazen daha bebek tam uykuya dalmadan anne kendinden geçmiştir. Bizim aydınlarımız da buna benziyorlar! Bu şekerleme dolaysıyla, çevrede olup bitenleri pek kavramayamadılar. Bu durumda hem uyuttukları halkı unuttular hem de kendilerini dev aynasında görmeye, bulunmaz hint kumaşı sanmaya başladılar!..
Bunun böyle olduğunu, gerek görsel basındaki konuşmalarından gerek yazlı basında yazdıklarından anlıyoruz. Bütün konuşmalar, yazışmalar bir noktada buluşuyorlar.O da genel anlamda şudur: “Ülke karanlığa doğru sürüklendiriliyor.” Diyelim ki, bu aydınların tespitleri doğrudur ve ülke hızla Mustafa Kemal`in çizgisinden uzaklaştırılıp karanlığa doğru sürüklendiriliyor. İyi güzel de burada Türkiye yerine daha önceden aydınların, yurtseverlerin uyanması gerekmiyor mu? Her kafadan bir ses çıkıyor, ama hiç kimse öne çıkarak halkı uyandıracak bir hamle yapmıyor. Geçenlerde bir parti genel başkanı, 2011 seçmlerinde, bir umut ışığı olmasa bile, ”Biz seçimlere tek başımıza gideceğiz.” diyebiliyor ve sözlerini şöyle bitiriyor: “Biz her partiye eşit mesafedeyiz.” Oldu mu şimdi! Her parti deyince, bu partinin AKP`ne de eşit mesafede olduğunu anlamı çıkmıyor mu? Madem bu parti her partiye eşit, o zaman neden yeni bir parti kurma ihtiyacı duyuldu? Anlayan beri gelsin...
Çok merak ediyorum; bakalım hangi parti ülkeyi karanlıktan aydınlığa çıkaracak...

Dr. Yüksel Cavlak