10 Kasım Yaklaşırken
1 sayfadaki 1 sayfası
10 Kasım Yaklaşırken
10 Kasım Yaklaşırken
10 Kasım 1938 yılında aramızdan ayrılan Mustafa Kemal`in naşı ilk önce Etnografya Müzesi`ne konuldu ve 15 yıl sonra da tamamlanan Anıtkabir`e götürüldü. 58 yıldır milyonlarca insan, O`nu anmak ve saygı duruşunda bulunmak üzere Anıtkabir` e gitmiştir ve gitmektedir. Her yıl aynı tablo; etrafı bir sessizlik kaplar ve gözyaşları sel gibi akar.
Ve ardından da normal hayat başlar...
Ne hikmetse; 58 yıl boyunca Anıtkabir`e gidildiçe, ağladıkça ve “Atam izindeyiz” denildikçe, o oranda da O`ndan uzaklaşılmakta, ilkeleri unutulmaktadır!
Ne kadar ilginç değil mi?
Biliyorsunuz bir halk oylaması yapıldı ve bu oylamada seçmenin yüzde 42`si “evet” derken, yüzde 58`i “hayır” demişti. Yani basit bir hesapla halk, ülke daha bölünmeden, ikiye bölünmüş durumdadır. Şimdi buraya bir nokta koyalım ve başka bir tümcelerle yazıya devam edelim.
Diyorum ki; çıkan netice doğru olsa da olmasa da arada sadece yüzde 16 gibi fark var. İki netice arasında görüldüğü gibi büyük bir fark göze çarpmamaktadır. Fakat yapılanları gördükçe, insanın aklına şu soru geliyor:
Acaba yüzde 52, o kadar güçlü mü ki, yapılanlara karşıhiç bir şey yapılamıyor?
Acaba yüzde 42, öylesine mi “evet” dedi?
Acaba Anıtkabir`e gidip gelmeler, ağlamalar yüzeysel mi?
Acaba bu yüzde 42, aktif olma yerine pasif olmayı mı tercih etti?
Bu acabaların arasından en aklı yatkın olanı, bu yüzde 42`nin pasif tutumudur. Ülkedeki kurulmuş olan derneklerin tutumu da bunu açıkça ortaya koymaktadır. Halk zaten 73 yıl içinde yavaş yavaş pasifize edilmiş durumdadır. Bir de buna derneklerin aktif olmayışı da eklenince, ortaya yüzde 52`nin, rölatif de olsa, gücü çıkmaktadır.
Pasif bir durum geçmiş yüzde 42 ile övünmenin bir kıymeti harbiyesi var mı?
Yüzde 58 gibi güçle, gerçek olmasa da, ülke alıp götürülüyor!
Nereye götürüldü bilinmese bile tahmin ediliyor!
Ağlamakla, sızlanmakla, kutlamakla, anmakla bazı yazarları yaptığı gibi espri tarzında yazdıkları yazılarla vs. yüzde 52`yi yüzde 42`nin yanına çekilemediğini görüyoruz...
Karşı taraf ne yapıyor?
Ağlıyor mu, sızlanıyor mu?
“Dediğim dedik öttürdüğüm düdük” diyerek başarılı bir şekilde çizdikleri yolda yoluna devam ediyor...
Neden?
Çünkü başarının etkin olmaktan geçtiğini öğrendikleri için!
Geriye sadece bir tek çözüm yolu kalıyor, o da Sayın Erdal Sarızeybek`in her zaman ifade ettiği gibi, pasifliği bırakarak halka yönelik etkinliktir.
Hiç olmazsa yılda bir de olsa, ağlamayı, sızlanmayı, kutlamayı, anmayı bir kenara bırakıp, aynen Mustafa Kemal`in yaptığı gibi eylem adamı olup halkın arasına karışmaktır.
Tutulan bu yol, ülkeyi aydınlığa kavuşturur 1919`da olduğu gibi!
Aksi takdirde avucumuzu yalarız!
Dr. Yüksel Cavlak
10 Kasım 1938 yılında aramızdan ayrılan Mustafa Kemal`in naşı ilk önce Etnografya Müzesi`ne konuldu ve 15 yıl sonra da tamamlanan Anıtkabir`e götürüldü. 58 yıldır milyonlarca insan, O`nu anmak ve saygı duruşunda bulunmak üzere Anıtkabir` e gitmiştir ve gitmektedir. Her yıl aynı tablo; etrafı bir sessizlik kaplar ve gözyaşları sel gibi akar.
Ve ardından da normal hayat başlar...
Ne hikmetse; 58 yıl boyunca Anıtkabir`e gidildiçe, ağladıkça ve “Atam izindeyiz” denildikçe, o oranda da O`ndan uzaklaşılmakta, ilkeleri unutulmaktadır!
Ne kadar ilginç değil mi?
Biliyorsunuz bir halk oylaması yapıldı ve bu oylamada seçmenin yüzde 42`si “evet” derken, yüzde 58`i “hayır” demişti. Yani basit bir hesapla halk, ülke daha bölünmeden, ikiye bölünmüş durumdadır. Şimdi buraya bir nokta koyalım ve başka bir tümcelerle yazıya devam edelim.
Diyorum ki; çıkan netice doğru olsa da olmasa da arada sadece yüzde 16 gibi fark var. İki netice arasında görüldüğü gibi büyük bir fark göze çarpmamaktadır. Fakat yapılanları gördükçe, insanın aklına şu soru geliyor:
Acaba yüzde 52, o kadar güçlü mü ki, yapılanlara karşıhiç bir şey yapılamıyor?
Acaba yüzde 42, öylesine mi “evet” dedi?
Acaba Anıtkabir`e gidip gelmeler, ağlamalar yüzeysel mi?
Acaba bu yüzde 42, aktif olma yerine pasif olmayı mı tercih etti?
Bu acabaların arasından en aklı yatkın olanı, bu yüzde 42`nin pasif tutumudur. Ülkedeki kurulmuş olan derneklerin tutumu da bunu açıkça ortaya koymaktadır. Halk zaten 73 yıl içinde yavaş yavaş pasifize edilmiş durumdadır. Bir de buna derneklerin aktif olmayışı da eklenince, ortaya yüzde 52`nin, rölatif de olsa, gücü çıkmaktadır.
Pasif bir durum geçmiş yüzde 42 ile övünmenin bir kıymeti harbiyesi var mı?
Yüzde 58 gibi güçle, gerçek olmasa da, ülke alıp götürülüyor!
Nereye götürüldü bilinmese bile tahmin ediliyor!
Ağlamakla, sızlanmakla, kutlamakla, anmakla bazı yazarları yaptığı gibi espri tarzında yazdıkları yazılarla vs. yüzde 52`yi yüzde 42`nin yanına çekilemediğini görüyoruz...
Karşı taraf ne yapıyor?
Ağlıyor mu, sızlanıyor mu?
“Dediğim dedik öttürdüğüm düdük” diyerek başarılı bir şekilde çizdikleri yolda yoluna devam ediyor...
Neden?
Çünkü başarının etkin olmaktan geçtiğini öğrendikleri için!
Geriye sadece bir tek çözüm yolu kalıyor, o da Sayın Erdal Sarızeybek`in her zaman ifade ettiği gibi, pasifliği bırakarak halka yönelik etkinliktir.
Hiç olmazsa yılda bir de olsa, ağlamayı, sızlanmayı, kutlamayı, anmayı bir kenara bırakıp, aynen Mustafa Kemal`in yaptığı gibi eylem adamı olup halkın arasına karışmaktır.
Tutulan bu yol, ülkeyi aydınlığa kavuşturur 1919`da olduğu gibi!
Aksi takdirde avucumuzu yalarız!
Dr. Yüksel Cavlak
Yüksel Cavlak- YAKUT ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 370
Yaş : 89
ŞEHİR : Recklinghausen
Meslek : doktor
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 485
Kayıt tarihi : 16/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz