Güneş Gazetesi neden önemlidir?
1 sayfadaki 1 sayfası
Güneş Gazetesi neden önemlidir?
Güneş Gazetesi neden önemlidir?
Okurlarım bilmelidir ki yazdığım Güneş Gazetesi şu şıralarda Türkiye'nin en büyük gazeteleri içindedir.
Bu iddiamı abartı sanmayın...
Büyüklük
traj ile ilgili olsa; günde bir milyon basar; bedava dağıtır ve birinci
olursunuz. Tarikatçi gazeteler genelde işte böyle yapıyorlar...
Büyüklük;
haberi doğru vermekle mümkün olur. Siz; eğer haberi iktidarın işine
geldiği biçime sokacak bir tutum izliyorsanız; sizin gazeteniz ne kadar
satarsa satsın; o gazete büyük değildir.
Güneş; çağdaş hayat
tarzının, Atatürk devrimlerinin; modern dünya anlayışının yanındadır.
Yani; ileri bir zihniyetle yönetilir; bu yüzden büyüktür.
En
önemlisi de Güneş; muhalefet yapar. Yağcılığın para, mal, itibar
kazandırdığı şu çöküş döneminde; dünyanın en zor işi de muhalif
olmaktır.
Güneş; gericiliğe, Türkiye'nin ortaçağ karanlığına
sürüklenmesine de karşıdır. Bunu; birinci sayfamız en açık biçimde
ortaya kor. O yüzden bu gazetede yazmaktan mutluyum.
Siz
okurlarımıza düşen görev de paranızı; tarikat gazetelerine, Türkiye'nin
altını oymaya çabalayan o kağıt parçalarına vermemektir.
Biliniz
ki cumhuriyetçiler de sömürgecilerin uşağı gerici takımı kadar
dayanışmacı olursa; Türkiye her sorunun üstesinden gelecektir.
CUMHURİYET SAVCISI KİMDİR?
Avustralya'dan yazan Atila Esener diyor ki:
Sizin
yazılarınızı hergün okurum: Sizin gibi dürüst, ulkesini ve
cumhuriyetini seven yazarlarımız maalesef bu devirde cok azaldı.
Fethullah Gülen Işık Koleji, Melbourne şehrinde de var. Bu okullarda
gençlerin kafalarını kendi düşünceleri dogrultusunda
biçimlendiriyorlar. Maalesef, son 10 yılda Melbourne ve bilhassa
Broadmedow semtinde oturan Turk toplumunun çoğu kapandı, kafalarina
türban geçirdiler. Bu insanlar ben buraya geldigimde açıktılar.
Siz yalnız degilsiniz, sizin gibi düşünen bizler de varız. Sadece biz bu cemaatçiler gibi örgütlenmiş değiliz.
Size sövüp sayan o cemaatçilerin aslında dinle alakası yok; menafaatleri için satılmış kişiler.
Cumhuriyet savciları zamanında görevlerini yapsalar bu noktalara gelmezdik. Savcılarımıza bir hatırlatma yapmak istiyorum:
Lozan'da
doktora yaptıktan sonra Atatürk tarafından 'Hukuk Reformu yapmakla'
görevlendirilen Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, savcılar için
kullanılan 'Cumhuriyet Savcısı' unvanının isim babasıdır.
Ata'nın
huzurunda 'Hukuk Reformu' için fikir fırtınası yapılırken, Bozkurt bu
yüzden çok tepki alır ve sıkıştırılır: 'Neden sadece savcılara
Cumhuriyet Savcısı denilir? Cumhuriyet Başbakanı, Cumhuriyet Bakanı,
olmuyor da neden Cumhuriyet Savcısı? Savcılara neden bu imtiyaz?'
Atatürk, Bozkurt'a 'Ne diyorsun?' diye sorar.
Bozkurt'un cevabı çok net olur:
'Çünkü
öyle zaman olur ki; cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan bile
hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan Cumhuriyet
Savcısı'dır.'
DOKTORLAR AYDINDIR, KONUŞACAKLARDIR
Ankara'dan
yazan Dr. Neşe Hayat Aksoy, doktor olmanın, aydın olmaktan geçtiğini
ortaya koyan değerli bir mektup yolladı. Dr. Aksoy; AKP'nin yarattığı
geri insan tipini eleştirirken diyor ki: 'Dinine, diline, milletine,
ATA'sına ihanet etmenin bedeli olan 'kırıntılarla' yaşama
şerefsizliğini içine sindirmiş bu insanlar, devirleri geldikçe ve
'sahipleri' konuş dedikçe, 'büyüğünden küçüğüne' hiç şaşmadan
'aldıklarının karşılığını' vermek üzere kahredici davranışlar
sergilemektedirler.
Ne yazık ki, geçmişimizde; ülkesini İngiliz'in
'şefkatli ellerine' emanet edip, Mustafa Kemal'in ölüm haberini
sabırsızlıkla bekleyen 'Yöneticiler',
Aldığı çil çil emperyalist
liralarının karşılığı vatanını satmanın dayanılmaz hafifliği ile Ata'ya
ve tüm vatansever milliyetçilere hayasızca saldıran 'Artin Kemaller',
'Padişahım
çok yaşa'dan öte vatanına karşı ne gibi sorumluluğu olduğunu bilememiş,
'vatanseverleri vatan haini bellemiş' ve susturulmuş 'bizim insanımız'
hep vardı...
Ama, hiç bu kadar gözü dönmüş, arsız ve pervasız
olmamışlardı. Ve 'içerideki cephenin suskunluğu', vurdum duymazlığı hiç
bu kadar kahredici olmamıştı...
Bu günlerde siz ve sizin gibi
aydınlık, namuslu ve gözü pek 'gerçek aydınlara' ne kadar çok
gereksinim olduğu aldığınız o tepkilerden anlaşılmaktadır.
Bizim sesimiz, ışığımız olmaya lütfen devam edin. Kaleminizin gücü hiç eksilmesin.'
Yağma
yok; biz Türkiye'yi sahanda hazır yemek olarak bulmadık. Dik duracağız.
Emperyalizme ve onların içimizdeki ajanlarına teslim olmak yok.
Okurlarım bilmelidir ki yazdığım Güneş Gazetesi şu şıralarda Türkiye'nin en büyük gazeteleri içindedir.
Bu iddiamı abartı sanmayın...
Büyüklük
traj ile ilgili olsa; günde bir milyon basar; bedava dağıtır ve birinci
olursunuz. Tarikatçi gazeteler genelde işte böyle yapıyorlar...
Büyüklük;
haberi doğru vermekle mümkün olur. Siz; eğer haberi iktidarın işine
geldiği biçime sokacak bir tutum izliyorsanız; sizin gazeteniz ne kadar
satarsa satsın; o gazete büyük değildir.
Güneş; çağdaş hayat
tarzının, Atatürk devrimlerinin; modern dünya anlayışının yanındadır.
Yani; ileri bir zihniyetle yönetilir; bu yüzden büyüktür.
En
önemlisi de Güneş; muhalefet yapar. Yağcılığın para, mal, itibar
kazandırdığı şu çöküş döneminde; dünyanın en zor işi de muhalif
olmaktır.
Güneş; gericiliğe, Türkiye'nin ortaçağ karanlığına
sürüklenmesine de karşıdır. Bunu; birinci sayfamız en açık biçimde
ortaya kor. O yüzden bu gazetede yazmaktan mutluyum.
Siz
okurlarımıza düşen görev de paranızı; tarikat gazetelerine, Türkiye'nin
altını oymaya çabalayan o kağıt parçalarına vermemektir.
Biliniz
ki cumhuriyetçiler de sömürgecilerin uşağı gerici takımı kadar
dayanışmacı olursa; Türkiye her sorunun üstesinden gelecektir.
CUMHURİYET SAVCISI KİMDİR?
Avustralya'dan yazan Atila Esener diyor ki:
Sizin
yazılarınızı hergün okurum: Sizin gibi dürüst, ulkesini ve
cumhuriyetini seven yazarlarımız maalesef bu devirde cok azaldı.
Fethullah Gülen Işık Koleji, Melbourne şehrinde de var. Bu okullarda
gençlerin kafalarını kendi düşünceleri dogrultusunda
biçimlendiriyorlar. Maalesef, son 10 yılda Melbourne ve bilhassa
Broadmedow semtinde oturan Turk toplumunun çoğu kapandı, kafalarina
türban geçirdiler. Bu insanlar ben buraya geldigimde açıktılar.
Siz yalnız degilsiniz, sizin gibi düşünen bizler de varız. Sadece biz bu cemaatçiler gibi örgütlenmiş değiliz.
Size sövüp sayan o cemaatçilerin aslında dinle alakası yok; menafaatleri için satılmış kişiler.
Cumhuriyet savciları zamanında görevlerini yapsalar bu noktalara gelmezdik. Savcılarımıza bir hatırlatma yapmak istiyorum:
Lozan'da
doktora yaptıktan sonra Atatürk tarafından 'Hukuk Reformu yapmakla'
görevlendirilen Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, savcılar için
kullanılan 'Cumhuriyet Savcısı' unvanının isim babasıdır.
Ata'nın
huzurunda 'Hukuk Reformu' için fikir fırtınası yapılırken, Bozkurt bu
yüzden çok tepki alır ve sıkıştırılır: 'Neden sadece savcılara
Cumhuriyet Savcısı denilir? Cumhuriyet Başbakanı, Cumhuriyet Bakanı,
olmuyor da neden Cumhuriyet Savcısı? Savcılara neden bu imtiyaz?'
Atatürk, Bozkurt'a 'Ne diyorsun?' diye sorar.
Bozkurt'un cevabı çok net olur:
'Çünkü
öyle zaman olur ki; cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan bile
hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan Cumhuriyet
Savcısı'dır.'
DOKTORLAR AYDINDIR, KONUŞACAKLARDIR
Ankara'dan
yazan Dr. Neşe Hayat Aksoy, doktor olmanın, aydın olmaktan geçtiğini
ortaya koyan değerli bir mektup yolladı. Dr. Aksoy; AKP'nin yarattığı
geri insan tipini eleştirirken diyor ki: 'Dinine, diline, milletine,
ATA'sına ihanet etmenin bedeli olan 'kırıntılarla' yaşama
şerefsizliğini içine sindirmiş bu insanlar, devirleri geldikçe ve
'sahipleri' konuş dedikçe, 'büyüğünden küçüğüne' hiç şaşmadan
'aldıklarının karşılığını' vermek üzere kahredici davranışlar
sergilemektedirler.
Ne yazık ki, geçmişimizde; ülkesini İngiliz'in
'şefkatli ellerine' emanet edip, Mustafa Kemal'in ölüm haberini
sabırsızlıkla bekleyen 'Yöneticiler',
Aldığı çil çil emperyalist
liralarının karşılığı vatanını satmanın dayanılmaz hafifliği ile Ata'ya
ve tüm vatansever milliyetçilere hayasızca saldıran 'Artin Kemaller',
'Padişahım
çok yaşa'dan öte vatanına karşı ne gibi sorumluluğu olduğunu bilememiş,
'vatanseverleri vatan haini bellemiş' ve susturulmuş 'bizim insanımız'
hep vardı...
Ama, hiç bu kadar gözü dönmüş, arsız ve pervasız
olmamışlardı. Ve 'içerideki cephenin suskunluğu', vurdum duymazlığı hiç
bu kadar kahredici olmamıştı...
Bu günlerde siz ve sizin gibi
aydınlık, namuslu ve gözü pek 'gerçek aydınlara' ne kadar çok
gereksinim olduğu aldığınız o tepkilerden anlaşılmaktadır.
Bizim sesimiz, ışığımız olmaya lütfen devam edin. Kaleminizin gücü hiç eksilmesin.'
Yağma
yok; biz Türkiye'yi sahanda hazır yemek olarak bulmadık. Dik duracağız.
Emperyalizme ve onların içimizdeki ajanlarına teslim olmak yok.
Rıza ZELYUT- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 164
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : zelyut@gunes.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz