Servis yapmayın yeter
1 sayfadaki 1 sayfası
Servis yapmayın yeter
Başbakan Erdoğan dün partisinin il başkanları toplantısında konuştu. Konuşma, başından sonuna hukuka saygı töreni gibiydi. Erdoğan, hukuktan girdi hukuktan çıktı. Bu güzel bir gelişme.
Ancak sıra bu süreçte medyanın sorumluluğuna gelince çok şaşırdım. Çünkü Erdoğan üzerine basa basa medyanın hukuk sürecine müdahale ettiğini, bundan kaçınması gerektiğini söyledi. Aslında bu, yanlış da değildi. Şaşırtıcı olan tavsiyesiydi.
Çünkü Erdoğan hukuk sürecini etkileyecek, hâkimleri baskı altına alacak yorum ve haberlerden sakınılması gerektiğini vurguladı. Birtakım hayali haberlerin duyurulmasından oluşan endişesini dile getirdi.
İyi güzel de, hukuk sürecini etkilemeye çalışan haber, yorum ve bilgiler bizzat AKP’nin güdümündeki medyadan saçılıyor ortalığa.
Bütün gazete ve televizyonlar Ergenekon soruşturmasına eğilmiş durumda. İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde onlarca muhabir ve kameraman gece gündüz nöbet tutuyor.
Ancak her nasılsa sadece AKP’li medya polisten ya da savcılıktan “iddianame cümleleri” sızdırma cinliği gösterebiliyor. Kuvvet komutanlığı yapmış bir emekli orgeneralin “kaçma ihtimali” olduğunu ve bu nedenle zaman yitirilmeden gözaltına alındığını bu medyadan öğreniyoruz!
7 Temmuz günü kaos yaratıp ortalığın kana bulanacağını da her ne hikmetse yine AKP medyası öğrenip kamuoyuna duyuruyor!
Başbakan Erdoğan “medyaya sorumluluk” dersi vermek yerine kendi medyasına yapılan “servisi” durdurmalıdır. AKP iktidarı “Menderes döneminde” bile görülmemiş bir uygulamayla medyayı ağır bir baskı altında tutuyor.
Bu korku ve dehşet ortamında pek çok gazeteci, bırakın özgürce fikrini açıklamayı, rutin haberleri bile yazmakta zorlanırken, yandaş gazeteciler kendileri gibi düşünmeyen, Cumhuriyet ilkelerine, Atatürk düşüncesine, vatanına milletine bağlı herkesi karalama ve ihbar harekâtını sürdürüyor.
Şimdi kapatılma korkusu içindeki Başbakan 6 yıldır iktidarda olduğunu unutuyor yine “şikâyet” mekanizmasını çalıştırarak “mağduru” oynamayı tercih ediyor.
Başbakan “hukuka baskıyı” kendi medyasının yaptığını görmezden gelerek halka doğruyu söylememekten vazgeçmelidir.
*****
Çifte standart
Toplumda saygın yeri olan isimlerin “hoyratça” gözaltına alınmasını eleştirdiğinizde “malum koro” hemen ayağa kalkarak “Kimsenin bir ayrıcalığı yoktur, hukukun önünde herkes eşittir” diye savunma yapıyor.
Tamam doğru. Elbette eğer ortada bir suç varsa, kanun önünde herkes eşittir ve kimsenin ayrıcalığı da olamaz.
“Velev ki” bu kişi bir emekli kuvvet komutanı veya gazeteci ya da iş adamı olsun. Buna itirazımız yok.
Ancak aynı malum çevreler gözaltında tutulan bu saygın isimlerin “özel ve klimalı” odalarda tutulduğunu anlatıyorlar ballandıra ballandıra.
Gözaltına alınan isimlere “iyi davranılması” elbette güzel bir şey de, ama madem hukuk önünde herkes eşit, gözaltına alınan herkes “klimalı özel” odalarda mı bekletiliyor bu süre içinde?
Eşitlikse herkese uygulanmalı. Gözaltına alınmada “eşitlik” isteyip, emniyette “özel odayı” alkışlamak sahtekârlıktır.
*****
Ümraniye Soruşturması
Günlerdir Ergenekon aşağı Ergenekon yukarı... Bilmem dikkatinizi çekti mi ama TRT bu soruşturmaya Ergenekon adını vermiyor. TRT bültenlerinde olay “Ümraniye soruşturması” olarak geçiyor.
Aslına bakarsanız işin doğrusu da belki bu. Ergenekon gibi Türklüğün önemli bir destanını “çete” adı olarak anmak bir anlamda anılara da saygısızlıktır.
*****
Ne işin var
Londra’daki restoranların birinde, İngiliz garson Türk müşteriye: “Çanakkale’de çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz” deyince, bizimkinden cevap gecikmemiş: “Peki orada ne işiniz vardı?”
*****
Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur. Whoopi Goldberg
*****
Madımak için aykırı bir aydın görüşü
Sivas’ta 36 aydının yakıldığı 2 Temmuz’un yıldönümünde büyük törenler yapıldı. Madımak Oteli önünde yapılan törende buranın bir müze olması istendi. Nitekim medyada da bu tür bir kampanya sürdürülüyor. Ancak Sivaslı bir aydından gelen mesaj da ilgi çekici. Müze isteğine aykırı görüş belirten bu okurun mesajını sizle paylaşmak istedim:
“Her 2 Temmuz’da olduğu gibi kimileri yine ‘Madımak Oteli müze olsun’ diye tutturmakta. Bu entelektüeller 2 Temmuz’da Sivas’a geliyorlar ama 3 Temmuz’da, 4 Temmuz’da, 25 Ağustos’ta ya da 25 Kasım’da burada yoklar. Biz Sivaslı aydınlar elbette bu vahim olaydan çok üzgünüz. Ama onlar gidiyor, bizim hayatımız burada devam ediyor. 2 Temmuz’da anma yapıyorsunuz. Saygı duruşu, çiçek atma, yürüyüş... Ama orası müze olduğunda kucağımıza bombayı koyup yine gideceksiniz. Ya burada kalan bizler? Sahi müzede ne sergilenir? Vazgeçin bu sevdadan. Sivaslı istemiyor. Entelektüeller kendilerini tatmin için bunu ortaya atarak provokasyona kapı araladıklarının farkında değiller mi?”
*****
Kelepçe inat için vurulmuştu
Ergenekon soruşturması nedeniyle gözaltına alınan Tercüman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ufuk Büyükçelebi mahkeme tarafından ilk serbest bırakılan isimlerden oldu.
Büyükçelebi’nin gözaltı operasyonundaki özelliği, elleri kelepçelenen tek kişi olmasıydı. Peki o kadar gözaltına rağmen neden bir tek Ufuk Büyükçelebi’ye kelepçe takılmıştı.
Sorunun cevabı şaşırtıcı olduğu kadar ibret verici. Olay şu: Polis, Büyükçelebi’yi odasında arama yapmak için Tercüman binasına getiriyor. Tercüman Gazetesi ile SkyTürk televizyonu kardeş kuruluş ve binaları yan yana. Binaya polis girince doğal olarak SkyTürk kameraları da içeri giriyor. Polis her nedense “Kamera ile çekim yapmayın” diye bağırıyor. Ama kameramanlar görevlerine devam ediyor. Bunun üzerine baskını yöneten polis, “Eğer kameraları kapatmazsanız Ufuk Büyükçelebi’ye kelepçe takarız” diyor. Büyükçelebi kameramanlara “Siz görevinizi yapın, onlar da yapsın. İstiyorlarsa kelepçe taksınlar” diyor.
Bunun üzerine polis Büyükçelebi’yi binadan elleri arkadan kelepçeli olarak çıkarıyor. Bu olay Ergenekon adı altında sürdürülen korku operasyonlarına katılan bazı polislerin de ne kadar taraflı ve hazırlıklı olduğunu gösteriyor. Ankara’da da Sinan Aygün’ü götüren polisler, “Atatürk’ü seviyorsun ama kasandaki paralarda Atatürk resmi yok” diye laf sokuşturmaya çalışmıştı.
Poliste böylesine bir tarikat örgütlenmesi yapılırsa, bu gördüklerimiz az bile kalır.
Ancak sıra bu süreçte medyanın sorumluluğuna gelince çok şaşırdım. Çünkü Erdoğan üzerine basa basa medyanın hukuk sürecine müdahale ettiğini, bundan kaçınması gerektiğini söyledi. Aslında bu, yanlış da değildi. Şaşırtıcı olan tavsiyesiydi.
Çünkü Erdoğan hukuk sürecini etkileyecek, hâkimleri baskı altına alacak yorum ve haberlerden sakınılması gerektiğini vurguladı. Birtakım hayali haberlerin duyurulmasından oluşan endişesini dile getirdi.
İyi güzel de, hukuk sürecini etkilemeye çalışan haber, yorum ve bilgiler bizzat AKP’nin güdümündeki medyadan saçılıyor ortalığa.
Bütün gazete ve televizyonlar Ergenekon soruşturmasına eğilmiş durumda. İstanbul Emniyet Müdürlüğü önünde onlarca muhabir ve kameraman gece gündüz nöbet tutuyor.
Ancak her nasılsa sadece AKP’li medya polisten ya da savcılıktan “iddianame cümleleri” sızdırma cinliği gösterebiliyor. Kuvvet komutanlığı yapmış bir emekli orgeneralin “kaçma ihtimali” olduğunu ve bu nedenle zaman yitirilmeden gözaltına alındığını bu medyadan öğreniyoruz!
7 Temmuz günü kaos yaratıp ortalığın kana bulanacağını da her ne hikmetse yine AKP medyası öğrenip kamuoyuna duyuruyor!
Başbakan Erdoğan “medyaya sorumluluk” dersi vermek yerine kendi medyasına yapılan “servisi” durdurmalıdır. AKP iktidarı “Menderes döneminde” bile görülmemiş bir uygulamayla medyayı ağır bir baskı altında tutuyor.
Bu korku ve dehşet ortamında pek çok gazeteci, bırakın özgürce fikrini açıklamayı, rutin haberleri bile yazmakta zorlanırken, yandaş gazeteciler kendileri gibi düşünmeyen, Cumhuriyet ilkelerine, Atatürk düşüncesine, vatanına milletine bağlı herkesi karalama ve ihbar harekâtını sürdürüyor.
Şimdi kapatılma korkusu içindeki Başbakan 6 yıldır iktidarda olduğunu unutuyor yine “şikâyet” mekanizmasını çalıştırarak “mağduru” oynamayı tercih ediyor.
Başbakan “hukuka baskıyı” kendi medyasının yaptığını görmezden gelerek halka doğruyu söylememekten vazgeçmelidir.
*****
Çifte standart
Toplumda saygın yeri olan isimlerin “hoyratça” gözaltına alınmasını eleştirdiğinizde “malum koro” hemen ayağa kalkarak “Kimsenin bir ayrıcalığı yoktur, hukukun önünde herkes eşittir” diye savunma yapıyor.
Tamam doğru. Elbette eğer ortada bir suç varsa, kanun önünde herkes eşittir ve kimsenin ayrıcalığı da olamaz.
“Velev ki” bu kişi bir emekli kuvvet komutanı veya gazeteci ya da iş adamı olsun. Buna itirazımız yok.
Ancak aynı malum çevreler gözaltında tutulan bu saygın isimlerin “özel ve klimalı” odalarda tutulduğunu anlatıyorlar ballandıra ballandıra.
Gözaltına alınan isimlere “iyi davranılması” elbette güzel bir şey de, ama madem hukuk önünde herkes eşit, gözaltına alınan herkes “klimalı özel” odalarda mı bekletiliyor bu süre içinde?
Eşitlikse herkese uygulanmalı. Gözaltına alınmada “eşitlik” isteyip, emniyette “özel odayı” alkışlamak sahtekârlıktır.
*****
Ümraniye Soruşturması
Günlerdir Ergenekon aşağı Ergenekon yukarı... Bilmem dikkatinizi çekti mi ama TRT bu soruşturmaya Ergenekon adını vermiyor. TRT bültenlerinde olay “Ümraniye soruşturması” olarak geçiyor.
Aslına bakarsanız işin doğrusu da belki bu. Ergenekon gibi Türklüğün önemli bir destanını “çete” adı olarak anmak bir anlamda anılara da saygısızlıktır.
*****
Ne işin var
Londra’daki restoranların birinde, İngiliz garson Türk müşteriye: “Çanakkale’de çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz” deyince, bizimkinden cevap gecikmemiş: “Peki orada ne işiniz vardı?”
*****
Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur. Whoopi Goldberg
*****
Madımak için aykırı bir aydın görüşü
Sivas’ta 36 aydının yakıldığı 2 Temmuz’un yıldönümünde büyük törenler yapıldı. Madımak Oteli önünde yapılan törende buranın bir müze olması istendi. Nitekim medyada da bu tür bir kampanya sürdürülüyor. Ancak Sivaslı bir aydından gelen mesaj da ilgi çekici. Müze isteğine aykırı görüş belirten bu okurun mesajını sizle paylaşmak istedim:
“Her 2 Temmuz’da olduğu gibi kimileri yine ‘Madımak Oteli müze olsun’ diye tutturmakta. Bu entelektüeller 2 Temmuz’da Sivas’a geliyorlar ama 3 Temmuz’da, 4 Temmuz’da, 25 Ağustos’ta ya da 25 Kasım’da burada yoklar. Biz Sivaslı aydınlar elbette bu vahim olaydan çok üzgünüz. Ama onlar gidiyor, bizim hayatımız burada devam ediyor. 2 Temmuz’da anma yapıyorsunuz. Saygı duruşu, çiçek atma, yürüyüş... Ama orası müze olduğunda kucağımıza bombayı koyup yine gideceksiniz. Ya burada kalan bizler? Sahi müzede ne sergilenir? Vazgeçin bu sevdadan. Sivaslı istemiyor. Entelektüeller kendilerini tatmin için bunu ortaya atarak provokasyona kapı araladıklarının farkında değiller mi?”
*****
Kelepçe inat için vurulmuştu
Ergenekon soruşturması nedeniyle gözaltına alınan Tercüman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ufuk Büyükçelebi mahkeme tarafından ilk serbest bırakılan isimlerden oldu.
Büyükçelebi’nin gözaltı operasyonundaki özelliği, elleri kelepçelenen tek kişi olmasıydı. Peki o kadar gözaltına rağmen neden bir tek Ufuk Büyükçelebi’ye kelepçe takılmıştı.
Sorunun cevabı şaşırtıcı olduğu kadar ibret verici. Olay şu: Polis, Büyükçelebi’yi odasında arama yapmak için Tercüman binasına getiriyor. Tercüman Gazetesi ile SkyTürk televizyonu kardeş kuruluş ve binaları yan yana. Binaya polis girince doğal olarak SkyTürk kameraları da içeri giriyor. Polis her nedense “Kamera ile çekim yapmayın” diye bağırıyor. Ama kameramanlar görevlerine devam ediyor. Bunun üzerine baskını yöneten polis, “Eğer kameraları kapatmazsanız Ufuk Büyükçelebi’ye kelepçe takarız” diyor. Büyükçelebi kameramanlara “Siz görevinizi yapın, onlar da yapsın. İstiyorlarsa kelepçe taksınlar” diyor.
Bunun üzerine polis Büyükçelebi’yi binadan elleri arkadan kelepçeli olarak çıkarıyor. Bu olay Ergenekon adı altında sürdürülen korku operasyonlarına katılan bazı polislerin de ne kadar taraflı ve hazırlıklı olduğunu gösteriyor. Ankara’da da Sinan Aygün’ü götüren polisler, “Atatürk’ü seviyorsun ama kasandaki paralarda Atatürk resmi yok” diye laf sokuşturmaya çalışmıştı.
Poliste böylesine bir tarikat örgütlenmesi yapılırsa, bu gördüklerimiz az bile kalır.
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz