Adı: Aleksander Böhme. Almanya’da Deniz Feneri soruşturmasını yürüten polis müdürü.
Aleksander Böhme dün Frankfurt’ta görülen Deniz Feneri davasında ilginç şeyler söylüyor.
Mesela neler mi?
RTÜK Başkanı Zahid Akman için kurye diyor.
Dahası, Zahid beyin Kanal 7 patronu Zekeriya Karaman’la beraber Almanya’ya gelip toplanan paraları valizlerle Türkiye’ye götürdüğünü ifade ediyor.
Bitmedi!
Aynı polis müdürü bir konuda ısrarlı!
Neye mi?
Başbakan’ın Mehmet Gürhan’la geçmişte yakın ilişkisinin olduğuna!
Peki Gürhan kim midir?
Euro 7 Genel Müdürü ve de Deniz Feneri adına hortumlanan milyonlarca euro ile ilgili sanıklardan biri...
Alman polis müdürü Böhme diyor ki: “İşte belge, işte Tayyip Erdoğan’la Mehmet Gürhan’ın beraber fotoğrafı.”
Bu söz edilir edilmez Mehmet Gürhan’ın avukatı ayağa kalkıyor ve mahkemede şunu söylüyor:
-Hayır o fotoğrafın hikâyesi var, izin verirseniz anlatayım.
Mahkeme Başkanı Müller avukata anlat diyor.
Avukat anlatıyor: “O fotoğraf burada Almanya’da çekildi. Fotoğraf çekildiğinde Tayyip Erdoğan Başbakan değildi. Tayyip bey Doğan Grubu’nun matbaa açılışına geldiği zaman çekildi”
Mahkeme Başkanı Müller soruyor:
- “Emin misiniz?”
Avukat:
- “Eminiz efendim. Tanıklarımız var. İşte o fotoğrafı çeken de burada.”
Frankfurt Mahkeme Başkanı Müller gülümseyerek şunları söylüyor:
- “Söyledikleriniz doğru değil. Fotoğraf burada değil Türkiye’de çekildi. Üstelik Kanal 7’de çekildi. Biz bunu aylarca araştırdık. Fotoğrafın orada çekildiğine dair somut delillerimiz var.”
Bir dakika önce, şahitlerimiz var, fotoğrafı çeken de burada diyen avukat sus pus oluyor ve yerine oturuyor, zira Almanya’da mahkeme başkanı; “Eminiz ve delillerimiz var” diyorsa orada yanılma payının binde bir bile olmadığını iyi biliyor.
Bu arada soruşturmayı yürüten polis müdürü Alexander Böhme konuyla alakalı olarak susması için Türkiye’den siyasi baskı yapıldığını da ısrarla belirtiyor.
Tam bu noktada bir parantez açalım ve yukarıdaki sahneyi yorumlayalım:
Sahi şu polis müdürü Böhme niye ısrarla Tayyip bey diyor ve Zahid Akman’ı kuryecilikle suçluyor?
Kastı mı var yoksa?
İyi de Alman bir polisin bizim Başbakan’ımızla ya da RTÜK Başkanı’mızla ne alıp veremediği olabilir?
Biatçı ya da besleme medya bu beyanlarından sonra onu hemen Ergenekon’un Almanya ayağı diye ilan eder, ama iş öyle değil elbette!
Dolayısıyla bu polis müdürünün söylediklerinin bir anlamı elbette vardır.
Başbakan’ın yapması gereken kendi hakkında iddia ileri sürenleri bağırarak şerefsiz ilan etmek değil, iddialara inandırıcı cevaplar vermektir.
O şerefsiz, bu şerefsiz, ne yani elin Alman polisi de mi şerefsiz?
Adam seni tanımaz, bilmez, sadece işini yapıyor.
Birisi işini yaparken hoşumuza gitmeyen bir şeyle karşılaştığımız zaman onu hemen şerefsiz mi ilan etmemiz gerekiyor?
Daha önce de yazdım, bu Deniz Feneri olayı 10 tane Ergenekon eder.
Nitekim öyle olduğu için olsa gerek Tayyip bey günlerdir Aydın Doğan’ı hedefe oturtarak gündemi değiştirmek için çırpınıp duruyor.
Baktı ki başaramayacak daha önce zinhar inkâr ettiği Deniz Feneri iddialarına soruşturma kapısını araladı.
Aslında buradaki amacı da, bak üstüne gidiyor dedirterek havayı almak ve meseleyi zamana yayarak unutturmaktır.
Öyle, çünkü yapılacak böyle bir soruşturmadan Türkiye bağlamında zerre bir sonucun çıkması mümkün değildir.
Hangi savcı ya da polis müdürü ucu zülfüyâre dokunabilecek iddiaları olan böyle bir konuda rahat çalışabilir?
Hele hele iti eşkıyasına “sayın” dediği için Başbakan’ı üç kuruşluk tazminata mahkûm eden yargıcın başına gelenler görüldükten sonra!
Evet Deniz Feneri olayında Türkiye’de yargısal anlamda sonuç alınması AKP’nin iktidar olduğu süreçte çok ama çok zordur.
Öyleyse yapılanları görmezden mi gelelim?
Hayır, elbette gelmeyeceğiz.
Tersine yapılanları feryada dönüştürüp halka ileteceğiz.
Tayyip beyin Aydın Doğan’ı hedefe oturtması da zaten bu feryadın duyulmasını önlemek içindir.
Durmak yok, AKP’nin yaptıklarını halka duyurmaya devam!
NOT: İçişleri Bakanı Beşir Atalay’dan Beyaz Holding’de hissesinin olup olmadığı noktasında açıklama istemiştim, dün bu açıklama bize sözlü olarak yapıldı ve Bakan beyin Milliyet’te Serpil Yılmaz’ın yazdığı gibi hissesi yokmuş.

YAZIK!..
Hasan bey bunun adı asker düşmanlığıdır!
Yerlere serilen imajını düzeltmek için 10 yılı aşkın bir süredir TSK’yı hedef alan ve demokrasi şövalyesi olmak isteyen Hasan Celal Güzel bakın dün ne demiş AKP medyasının önde gideni Yeni Şafak gazetesine; “Asker siyasi davranıyor. Sanki bu ülkede biri sivil, biri asker olmak üzere iki tane başbakan var. Bakın Genelkurmay Başkanı Güneydoğu gezisini yaptı. Halkın içine karıştı. Bir siyasi partinin genel başkanı hatta başbakan gibi konuştu. Sanki bir program ilan etti. Bu senin işin değil ki, bırak onu hükümet yapsın. Memleketin sizden başka sahipleri de var...” Hezeyanları görüyor musunuz?Askerin halkla kaynaşmasını, kucaklaşmasını istemiyor. Sanki bu asker işgal kuvvetlerinin askeri, Orgeneral Başbuğ da sanki işgal kuvvetlerinin komutanı. Yazık ki ne yazık!

Zahid Akman’ın açıklaması
Gazetenizin 10.09.2008 tarihli nüshasında yayımlanmış “İşte belge Zahid Akman” başlıklı yazınızda müvekkilim hakkında gerçeğe aykırı birtakım iddialara yer verdiğiniz görülmüştür. Yayıncılık ahlakı bir iddiayı haber yapmadan önce haberin teyit edilmesini ve en azından karşı tarafın görüşünün alınmasını gerektirir. Taraflarınca teyit edilmeyen iddiaların haber yapılması halinde kamuoyunun yanıltıldığı basın tarihimizde sıkça rastlanan bir durumdur. Şahsınızın da geçmişte bu tür yanılgılar içine düştüğü, yani yanıltıldığınız kamuoyunca bilinmektedir. Bu yazınızda da haber kaynağınız tarafından gerçeğe aykırı iddialarla yanıltıldığınız görülmektedir. Müvekkilim hakkında “İşte belge Zahid Akman” başlığıyla yayımlamış olduğunuz yazıda; müvekkilim, kooperatif üyesi olan kişileri mağdur etmekle suçlanmaktadır. Oysa yazınızda bahsi geçen ve Almanya’da kurulmuş olan OFGENBACHER UND FRANKURTER WOHNUNGGSBAUGENOSSENSCHAF a. G. isimli kooperatife 2004 yılında fahri üye olarak seçilen müvekkilim, kooperatifin hiçbir toplantısına katılmamış ve bir yılın sonunda da ayrılmıştır. Fahri üyesi olması hesabıyla hiçbir kararında ve işleminde de imzası bulunmamaktadır. Bu kooperatifle müvekkilimin ilişkisi sadece ve sadece fahri üyelik ilişkisinden ibaretti. Müvekkilimin sadece bir yıl fahri üyesi olduğu ve daha sonra ayrıldığı, hiçbir toplantısına katılmadığı bir kooperatifle ilgili olarak sanki hukuki bir sorumluluğu varmış ve birtakım kişilerin mağduriyetine sebep olmuş gibi gerçeğe aykırı iddialara yer vererek müvekkilimi karalamak vicdana, insafa, ahlaka sığmadığı gibi hukuka da aykırıdır. Bu kooperatifin başkanı olan Abdullah Özer’in yapmış olduğu basın açıklamasında da yazınızda yer verdiğiniz iddiaları yalanlamış ve iddialara ilişkin gerekli ve gerçek bilgileri vermiştir. Kooperatif başkanının yapmış olduğu basın açıklaması ve telefonları da size ekte iletilmektedir. Açıklamalarımızın ve ekteki belgenin basın kanunundan kaynaklanan cevap hakkımız gereği sütununuzda yayımlanacağını ümit ediyoruz. Gerçeğe aykırı bu iddia ve beyanlar aynı zamanda Türk Ceza Kanunu’nun 287. maddesi ve sair hükümleri gereği suç oluşturmaktadır. Müvekkil hakkında kamuoyunda yanlış bir kanaat oluşmasını sağlayacak şekilde kullanılan ve kullanılacak olan iddia ve beyanlara karşı hukuki ve cezai müeyyidelerin uygulanması için yasal yollara başvuracağız. Gerçekleri kamuoyuna bir kez daha saygıyla bildiririz.
Aykut Zahid Akman vekili Av. Ali Yıldız.