Cumhurbaşkanı Hakkari heyetine Öcalan'a özel affın sinyalini mi verdi?
1 sayfadaki 1 sayfası
Cumhurbaşkanı Hakkari heyetine Öcalan'a özel affın sinyalini mi verdi?
Cumhurbaşkanı Hakkari heyetine Öcalan'a özel affın sinyalini mi verdi?
İlk okuduğumda hiç ihtimal vermedim ve yalanlanır sandım, ama
nafile, günlerdir ses seda yok. Bunun anlamı izafe edilen sözlerin
kabullenilmesi değil midir? Öyle ya Abdullah Gül’e atfedilerek yayımlanan o malum beyanın öyle yenilir yutulur tarafı yoktur. Duymayan ya da okumayanlara Cumhurbaşkanı’nın ettiği o sözleri bir kez daha hatırlatalım:
Gül birkaç gün önce Çankaya Köşkü’nde kendini ziyarete gelen Hakkarili politize Kürt heyetine aynen şunları söylüyor:
-
“Ben burada söyleyemeyeceğim şeyleri de düşünüyorum. Hatta sizin de
bana söylemek isteyip söyleyemediğiniz şeyleri biliyorum ve size
katılıyorum.”
Tek kelimeyle dehşet olan ifade aynen böyledir.
Cumhurbaşkanı’na mal edilerek sızdırılan bu ifadeler gazetelere manşet ve köşe
yazılarına konu olurken Çankaya Köşkü günlerdir böyle bir beyan
olmamıştır demedi.
O zaman soralım, bu ne anlama geliyor? Devletin birliği ve bütünlüğünü temsil eden Abdullah Gül’ün düşündüğü, ama söyleyemediği şeyler nelerdir? Bu ne menem bir düşüncedir ki Cumhurbaşkanı onu saklama ihtiyacını duyuyor?
Evet Abdullah bey dilinin altındaki baklayı çıkarmalıdır. Sayın Gül’ün düşündüğü yoksa Kürtlere özerklik midir?
O değilse toplumsal barış ambalajıyla Abdullah Öcalan’a özel af çıkarmak mıdır?
Olmaz, olamaz demeyin, bir cumhurbaşkanının söyleyemeyeceği düşünceler başka ne olabilir?
Dahası, Hakkarili politize Kürt heyetinin Cumhurbaşkanı’na söylemeyi isteyip de söyleyemediği şeyler ne olabilir?
Gelin hep beraber sesli düşünelim:
Heyet Köşk’te Kürtçe eğitim veya özel Kürtçe televizyon benzeri açılımları
rahatlıkla talep eder, zira bunu zaten her yerde dillendiriyorlar.
Şu halde söz konusu olan bu tür talepler değil.
O zaman geriye kalan iki şey Kürtler adına siyasi talepler ve de
Cumhurbaşkanı’nın yetkisinde olan Öcalan’ın şahsına af olayıdır!
Öyle ya, istisnasız her şeyin söylenebildiği bir iklimde Cumhurbaşkanı’nın
“Sizin bana söylemek isteyip de söylemediğiniz” den kastı başka ne
olabilir? Vahamet ise Cumhurbaşkanı’nın politize Kürt heyetinin bile
söylemekten ya da teklif etmekten çekindiği şeylerde onlara katılması
ve bunu ifade etmesidir.
Tekrar ediyorum, günlerdir yalanlanmayan bu
sözler gerçekten edilmişse bize göre bu beyanlar Sayın Gül’ü sadece
kamu vicdanında değil, var olan dokunulmazlıklarına rağmen hukukta da
fevkalade zora sokacaktır. Bu sözler aslında Abdullah Gül ile Hakkarili politize Kürt heyetinin zımni bir mutabakatına da işarettir! Cumhurbaşkanı’nı derhal açıklama yapmaya davet ediyoruz.
Abdullah bey, Fehmi Koru ve onun Bilderberg’deki yoldaşlarının teşvikiyle
reformcu cumhurbaşkanı olayım, Özal’ı izleyeyim ve de Tayyip beyin
önüne geçeyim derken ateşle oynuyor haberi olsun!
YATIRIM...
Tayyip beyin resti ne anlama geliyor?
Tayyip Erdoğan’ın “Mahalli seçimde ikinci olursak bırakırım” ifadesini
okuyunca 19 yıl öncesine gittim ve Turgut Özal’ın yaptığı benzer
açıklamayı hatırladım. Özal da 1989 Mahalli Seçimi öncesinde seçmeni
korkutmak için çekilirim diyerek rest çekmişti. Peki sonuç ne mi oldu?
ANAP yüzde 21.75’e gerileyerek büyük bir tokat yedi. Özal’ın durumuna
gelince?.. Hayır Turgut bey siyaseti bırakmak ya da çekilmek bir yana,
aldığı yüzde 21.75’e rağmen cumhurbaşkanlığına aday oldu ve Meclis’teki
ANAP’lıların oyuyla Köşk’e çıktı. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ın sözleri
de bu biçimde değerlendirilmelidir. Erdoğan da tıpkı Özal gibi kendine
âşık olduğundan ve karizmasına çok güvendiğinden aklınca seçmeni
etkilemek ya da korkutmak istiyor. Emin olun AKP kazara ikinci olsa
bile Erdoğan’ın kendiliğinden çekilmesi bahis konusu dahi olamaz.
Türkiye’deki siyaset kültüründe siyasete girmek vardır da çıkmak
yoktur. Ayrıca Tayyip beyin böyle bir lüksü olamaz, zira çekilmesi
durumunda başının derde gireceğini iyi bilir. Tayyip beyin bundan sonra
tek bir hedefi cumhurbaşkanı olmak ve Başbakanlık’taki icraatlarını bu
makama oturarak örtmektir...
TARİF...
Ey AKP’liler Hamdi Akın işte budur!
Bir dönem AKP’ye methiyeler dizen Hamdi Akın şimdi Türkiye’nin İzlanda’dan
daha riskli bir ülke olduğunu söylüyor. Vallahi insaf!.. Tamam
Türkiye’nin büyük sorunları var da İzlanda benzetmesi ayıp, çünkü bu
ülke resmen batık durumda. Dolayısıyla bu benzetme sadece panik çıkarma
anlamına gelmiyor, aynı zamanda Hamdi Akın’ı tarif ediyor. Bu Hamdi
Akın AKP ile sarmaş dolaş iken bizim sütunumuza malzeme olmuş ve bunun
üzerine bize 100 milyarlık dava açmıştı. Sonuç beraat oldu, yani Hamdi
Akın havasını aldı. Biz o yazımızda Hamdi’yi çok iyi tanıdığımızı ve
esen rüzgâra göre tavır aldığını belirtmiştik. Aklanma olayımız sadece
mahkemede değil, Hamdi’nin son demeciyle de ortaya çıktı. AKP ile iyi
iken methiyeler dizen Hamdi, şimdi Türkiye’yi batık İzlanda’nın bile
gerisine düşürüyor... Ey AKP’liler ve en önemlisi Hamdi’nin AKP’deki en
yakını ey Ömer Çelik gördün mü arkadaşını!..
UTANDIM...
Ruhat Mengi’nin Baykal kini!
Önceki gün Star TV’de Ruhat Mengi’nin programını izledim ve bir gazeteci
olarak vallahi utandım. Bu satırların yazarı Ruhat hanımın program
yaptığı Star TV dahil 4 ayrı kanalda 14 yıl siyasi haber ve tartışma
programı yaptı. Dolayısıyla söyleyeceklerim bu tecrübe çerçevesindedir.
Yazılarındaki dik duruşunu keyifle takip ettiğim sevgili Ruhat Mengi
maalesef önceki gün resmen ayıp etmiştir. Öyle, çünkü programda
konumunu ve haddini aşan bir görüntüdeydi. Ruhat hanımı izleyen
herkesin verdiği hüküm, Deniz Baykal’a olan kini ve bunu
saklayamamasıydı. Ruhat hanımın yazar olarak Deniz beye her türlü
eleştiriyi getirme hakkı var da TV programcısı olarak bu biçimde alenen
düşmanlık etmeye hakkı olamaz, zira böyle bir görüntü yaptığı işi
gölgeler. Hiçbir TV programcısı stüdyo konuklarını neden benim
istediğim gibi konuşmuyorsunuz (Baykal’ı dövmüyorsunuz) diye
hırpalamaz. Ruhat hanım bunu yaptı.
İlk okuduğumda hiç ihtimal vermedim ve yalanlanır sandım, ama
nafile, günlerdir ses seda yok. Bunun anlamı izafe edilen sözlerin
kabullenilmesi değil midir? Öyle ya Abdullah Gül’e atfedilerek yayımlanan o malum beyanın öyle yenilir yutulur tarafı yoktur. Duymayan ya da okumayanlara Cumhurbaşkanı’nın ettiği o sözleri bir kez daha hatırlatalım:
Gül birkaç gün önce Çankaya Köşkü’nde kendini ziyarete gelen Hakkarili politize Kürt heyetine aynen şunları söylüyor:
-
“Ben burada söyleyemeyeceğim şeyleri de düşünüyorum. Hatta sizin de
bana söylemek isteyip söyleyemediğiniz şeyleri biliyorum ve size
katılıyorum.”
Tek kelimeyle dehşet olan ifade aynen böyledir.
Cumhurbaşkanı’na mal edilerek sızdırılan bu ifadeler gazetelere manşet ve köşe
yazılarına konu olurken Çankaya Köşkü günlerdir böyle bir beyan
olmamıştır demedi.
O zaman soralım, bu ne anlama geliyor? Devletin birliği ve bütünlüğünü temsil eden Abdullah Gül’ün düşündüğü, ama söyleyemediği şeyler nelerdir? Bu ne menem bir düşüncedir ki Cumhurbaşkanı onu saklama ihtiyacını duyuyor?
Evet Abdullah bey dilinin altındaki baklayı çıkarmalıdır. Sayın Gül’ün düşündüğü yoksa Kürtlere özerklik midir?
O değilse toplumsal barış ambalajıyla Abdullah Öcalan’a özel af çıkarmak mıdır?
Olmaz, olamaz demeyin, bir cumhurbaşkanının söyleyemeyeceği düşünceler başka ne olabilir?
Dahası, Hakkarili politize Kürt heyetinin Cumhurbaşkanı’na söylemeyi isteyip de söyleyemediği şeyler ne olabilir?
Gelin hep beraber sesli düşünelim:
Heyet Köşk’te Kürtçe eğitim veya özel Kürtçe televizyon benzeri açılımları
rahatlıkla talep eder, zira bunu zaten her yerde dillendiriyorlar.
Şu halde söz konusu olan bu tür talepler değil.
O zaman geriye kalan iki şey Kürtler adına siyasi talepler ve de
Cumhurbaşkanı’nın yetkisinde olan Öcalan’ın şahsına af olayıdır!
Öyle ya, istisnasız her şeyin söylenebildiği bir iklimde Cumhurbaşkanı’nın
“Sizin bana söylemek isteyip de söylemediğiniz” den kastı başka ne
olabilir? Vahamet ise Cumhurbaşkanı’nın politize Kürt heyetinin bile
söylemekten ya da teklif etmekten çekindiği şeylerde onlara katılması
ve bunu ifade etmesidir.
Tekrar ediyorum, günlerdir yalanlanmayan bu
sözler gerçekten edilmişse bize göre bu beyanlar Sayın Gül’ü sadece
kamu vicdanında değil, var olan dokunulmazlıklarına rağmen hukukta da
fevkalade zora sokacaktır. Bu sözler aslında Abdullah Gül ile Hakkarili politize Kürt heyetinin zımni bir mutabakatına da işarettir! Cumhurbaşkanı’nı derhal açıklama yapmaya davet ediyoruz.
Abdullah bey, Fehmi Koru ve onun Bilderberg’deki yoldaşlarının teşvikiyle
reformcu cumhurbaşkanı olayım, Özal’ı izleyeyim ve de Tayyip beyin
önüne geçeyim derken ateşle oynuyor haberi olsun!
YATIRIM...
Tayyip beyin resti ne anlama geliyor?
Tayyip Erdoğan’ın “Mahalli seçimde ikinci olursak bırakırım” ifadesini
okuyunca 19 yıl öncesine gittim ve Turgut Özal’ın yaptığı benzer
açıklamayı hatırladım. Özal da 1989 Mahalli Seçimi öncesinde seçmeni
korkutmak için çekilirim diyerek rest çekmişti. Peki sonuç ne mi oldu?
ANAP yüzde 21.75’e gerileyerek büyük bir tokat yedi. Özal’ın durumuna
gelince?.. Hayır Turgut bey siyaseti bırakmak ya da çekilmek bir yana,
aldığı yüzde 21.75’e rağmen cumhurbaşkanlığına aday oldu ve Meclis’teki
ANAP’lıların oyuyla Köşk’e çıktı. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan’ın sözleri
de bu biçimde değerlendirilmelidir. Erdoğan da tıpkı Özal gibi kendine
âşık olduğundan ve karizmasına çok güvendiğinden aklınca seçmeni
etkilemek ya da korkutmak istiyor. Emin olun AKP kazara ikinci olsa
bile Erdoğan’ın kendiliğinden çekilmesi bahis konusu dahi olamaz.
Türkiye’deki siyaset kültüründe siyasete girmek vardır da çıkmak
yoktur. Ayrıca Tayyip beyin böyle bir lüksü olamaz, zira çekilmesi
durumunda başının derde gireceğini iyi bilir. Tayyip beyin bundan sonra
tek bir hedefi cumhurbaşkanı olmak ve Başbakanlık’taki icraatlarını bu
makama oturarak örtmektir...
TARİF...
Ey AKP’liler Hamdi Akın işte budur!
Bir dönem AKP’ye methiyeler dizen Hamdi Akın şimdi Türkiye’nin İzlanda’dan
daha riskli bir ülke olduğunu söylüyor. Vallahi insaf!.. Tamam
Türkiye’nin büyük sorunları var da İzlanda benzetmesi ayıp, çünkü bu
ülke resmen batık durumda. Dolayısıyla bu benzetme sadece panik çıkarma
anlamına gelmiyor, aynı zamanda Hamdi Akın’ı tarif ediyor. Bu Hamdi
Akın AKP ile sarmaş dolaş iken bizim sütunumuza malzeme olmuş ve bunun
üzerine bize 100 milyarlık dava açmıştı. Sonuç beraat oldu, yani Hamdi
Akın havasını aldı. Biz o yazımızda Hamdi’yi çok iyi tanıdığımızı ve
esen rüzgâra göre tavır aldığını belirtmiştik. Aklanma olayımız sadece
mahkemede değil, Hamdi’nin son demeciyle de ortaya çıktı. AKP ile iyi
iken methiyeler dizen Hamdi, şimdi Türkiye’yi batık İzlanda’nın bile
gerisine düşürüyor... Ey AKP’liler ve en önemlisi Hamdi’nin AKP’deki en
yakını ey Ömer Çelik gördün mü arkadaşını!..
UTANDIM...
Ruhat Mengi’nin Baykal kini!
Önceki gün Star TV’de Ruhat Mengi’nin programını izledim ve bir gazeteci
olarak vallahi utandım. Bu satırların yazarı Ruhat hanımın program
yaptığı Star TV dahil 4 ayrı kanalda 14 yıl siyasi haber ve tartışma
programı yaptı. Dolayısıyla söyleyeceklerim bu tecrübe çerçevesindedir.
Yazılarındaki dik duruşunu keyifle takip ettiğim sevgili Ruhat Mengi
maalesef önceki gün resmen ayıp etmiştir. Öyle, çünkü programda
konumunu ve haddini aşan bir görüntüdeydi. Ruhat hanımı izleyen
herkesin verdiği hüküm, Deniz Baykal’a olan kini ve bunu
saklayamamasıydı. Ruhat hanımın yazar olarak Deniz beye her türlü
eleştiriyi getirme hakkı var da TV programcısı olarak bu biçimde alenen
düşmanlık etmeye hakkı olamaz, zira böyle bir görüntü yaptığı işi
gölgeler. Hiçbir TV programcısı stüdyo konuklarını neden benim
istediğim gibi konuşmuyorsunuz (Baykal’ı dövmüyorsunuz) diye
hırpalamaz. Ruhat hanım bunu yaptı.
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz