Hayatımızın her anında izleniyoruz, peki ya yarın?
1 sayfadaki 1 sayfası
Hayatımızın her anında izleniyoruz, peki ya yarın?
Hayatımızın her anında izleniyoruz, peki ya yarın?
Big
Brother George Orwell’in “1984” adlı romanındaki “gelecek kehaneti.”
Romanı 1940 yılında kaleme alan Orwell’e göre öyle bir gün geliyor ki
insanlar hâkim otorite tarafından sürekli izleniyor, kimse iktidarın
çizdiği çizgilerin dışına çıkamıyor, çıkan anında cezalandırılıyor.
Orwell, 1840’ta bunun 1984’te gerçekleşebileceğini düşünmüş.
Tabii Orwell faşist bir yönetim modelini hayal etmiş gelecek için. Herkesin robotlaştığı bir dünya.
Bu kehanet, bir anlamda gerçekleşti.
Kimi
iktidar gücü kullananların telefonları dinlemesi, e-mail trafiğimizi
izlemeleri değil sadece. Aslına bakarsanız onlar zaten yasal olarak da
suç, ama işleniyor işte.
Benim kastettiğim biz farkında olmasak da her an izlenir olmamız, üstelik bunu adeta gönüllü olarak yapmamız.
Cep
telefonunu kullandığımız sürece birileri nerede olduğumuzu, kiminle
konuştuğumuzu biliyor. Kredi kartı kullandığımız an birileri neyi, kaça
ve nereden aldığımızı öğrenebilir. Sokakta yürürken burnumuzu
karıştırırsak MOBESE’nin başında duran bizi görüp dalgasını geçebilir.
Teknoloji
elbette çok büyük kolaylıklar getirdi ama kişi hakları ve en önemlisi
özgürlüklerine, dolaylı yoldan bile olsa tecavüz bir anlamda yasal hale
geldi.
Okurlardan Melih Alkan bir yazı göndermiş. Bir yerde
yayınlandı mı bilmiyorum ama yakın bir gelecekte aşağıda okuyacağınız
diyalog gerçek olabilir.
Hele telefonda yeni nesile geçilmesi,
herkesin tüm bilgilerinin bulunduğu yeni nüfus cüzdanlarının da
yürürlüğe girmesiyle, absürd bile gelse okuyacaklarınız bir anda gerçek
olabilir.
Gelin isterseniz bir müşteri ile pizzacının telefonla sipariş alan görevlisi arasındaki “hayali” konuşmayı birlikte okuyalım:
Operatör: Pizza xxx’i aradığınız için teşekkürler.
Müşteri: Merhaba, sipariş verebilir miyim?
Operatör:
Evet... siz... Bay Mehmet S...’siniz ve Kadıköy’deki evinizden
arıyorsunuz. Ev numaranız 216-xxx 61 62, ofisinizin numarası 216-xxx 70
80 ve mobil telefonunuz xxx 201 25 25...
Müşteri: Bütün numaralarımı nereden biliyorsunuz?
Operatör: Sisteme bağlıyız efendim.
Müşteri: Bir bol sucuklu, pastırmalı, kıymalı pizza istiyorum...
Operatör: Bu iyi bir fikir değil efendim!
Müşteri: Nasıl yani?
Operatör: Tıbbi kayıtlarınıza göre tansiyonunuz ve kolesterolünüz oldukça yüksek efendim.
Müşteri: Nasıl? Peki ne almalıyım?
Operatör: Diyet maydanoz-brokolili pizzamızı deneyin. Seveceksiniz.
Müşteri: Seveceğimden nasıl emin olabilirsiniz ki?
Operatör: Geçen hafta bir kitapçıdan ‘Maydanozun Faydaları’ ve ‘Brokoli Yemekleri’ kitaplarını almıştınız efendim.
Müşteri: Tamam, teslim oluyorum... Ondan bana 3 aile boyu gönderin lütfen. Ne kadar tutuyor?
Operatör: 6 kişilik aileniz için bu yeterli olacaktır efendim. Toplam 61 YTL.
Müşteri: Kredi kartıyla ödeyebilir miyim?
Operatör:
Maalesef nakit ödemeniz gerekecek efendim. Kredi kartınız limitini
doldurmuş ve geçen yıl Kasım’dan beri bankanıza 3720,55 YTL
borçlusunuz. Buna aldığınız plazma TV taksitleri de dahil değil
üstelik...
Müşteri: Sanırım adamınız buraya gelmeden önce yakındaki bir ATM’den nakit çekmem gerekecek.
Operatör: Yapamazsınız efendim. Kayıtlarınıza göre bugünkü nakit çekme limitiniz olan 1000 YTL’yi doldurmuş durumdasınız.
Müşteri: Önemli değil, siz pizzaları gönderin. Adamınız gelene kadar parayı ayarlarım. Gelmesi ne kadar sürer?
Operatör:
Yaklaşık 45 dakika efendim ama bu kadar beklemek istemiyorsanız 34 ZVT
666 plakalı motosikletinizle gelip daha kısa sürede buradan kendiniz de
alabilirsiniz..
Müşteri: Ne!
Operatör: Sistem kayıtlarına göre 34 ZVT 666 plakalı bir scooter motosikletiniz var...
Müşteri: *’!^ *%^**%^I7*
Operatör: Sözlerinize dikkat etseniz iyi olur efendim. Unutmayın ki 15 Temmuz 1997’de polise hakaretten tutuklanmıştınız...
Müşteri: (Sessizlik...)
Operatör: Başka bir isteğiniz var mı efendim?
Müşteri: Yok... Bu arada reklamınızdaki 3 şişe bedava kolayı da gönderiyor musunuz?
Operatör: Normal olarak gönderirdik efendim ama kayıtlarınıza göre diyabetliksiniz, size Zero Cola gönderiyorum.
*****
Çocuklardan Allah’a mektup
İlkini
kaç yıl önce okumuştum hatırlamıyorum. Konu ilk okul çocuklarına
verilen “Allah’tan beklediklerinizi yazın” başlıklı kompozisyon
ödevleri.
Batı ülkelerindeki ilkokullarda sıkça denenen bir
yöntemdir. Çocuklara din bilgileri verilirken öğretmenler onların tanrı
bilincini de alması için böyle bir yöntem uygular. Tabii yazanlar çocuk
olunca ortaya çok ilginç cevaplar da çıkar. Bu tür mektuplardan
örnekleri okumuştum, şimdi sunacaklarım ise son gelenler:
Sevgili Allah’ım,
İnsanları öldürüp yenilerini yaratıyorsun. Bunun yerine elindekileri tutsan daha kolay olmaz mı?
***
Sevgili Allah’ım,
Ayrı odaları olsaydı, sanıyorum Kabil Habil’i öldürmezdi. Annem öyle yaptı.
***
Sevgili Allah’ım,
Dünyadaki herkesi sevmek zor olmalı... Ailemde sadece dört kişi olmasına rağmen, hepsini sevmekte zorlandığım zamanlar oluyor.
***
Sevgili Allah’ım,
Gerçekten görünmüyor musun, yoksa bize numara mı yapıyorsun?
***
Sevgili Allah’ım,
Babam evde kaba konuşursa, gerçekten cennete gidemez mi?
***
Sevgili Allah’ım,
Zürafayı gerçekten öyle mi yaratmak istedin, yoksa kazara mı oldu?
***
Sevgili Allah’ım,
Ülkelerin çevresindeki sınırları kim çiziyor?
***
Sevgili Allah’ım,
Bebek kardeş için teşekkür ederim. Ama sanıyorum bir karışıklık oldu. Ben bebek köpek için dua etmiştim.
***
Sevgili Allah’ım,
Bana bir midilli gönderir misin? Senden daha önce hiçbir şey istememiştim. İstersen bak.
***
Sevgili Allah’ım,
Büyüyünce aynı babam gibi olmak istiyorum. Ama onun gibi her tarafım kıl olmasın.
***
Sevgili Allah’ım,
Sana hizmet edenlerin içinde en çok Nuh ve Davud’u sevdim.
*****
Hepsinin de adı David!
Bir
okurdan gelen fıkra: Komşuları çok yaramazlık yaptıkları gerekçesiyle
10 çocuklu kadını şikâyet etmişler. Kadın mahkemeye çıkarılmış. Hâkim
kadına çocuklarının adını sormuş. Kadın gayet sakin bir şekilde yaş
sırasına göre çocuklarının isimlerini saymaya başlamış: “David, David,
David, David...”
Hâkim şaşırarak “Hepsinin de adı David mi?”
diye sormuş. Kadın, “Evet” cevabını verince hâkim “Peki okula
gidecekleri zaman nasıl çağırıyorsunuz” demiş. Kadın, “David diye
bağırıyorum, hepsi birden geliyor” diye yanıt vermiş. Hâkim bunun
üzerine tekrar sormuş: “Peki yemeğe nasıl çağırıyorsunuz?” Kadın
sakince cevaplamış: “Yine David diye sesleniyorum, hepsi birden
geliyor, yemeğe oturuyoruz.”
Hâkim dayanamamış, “Öyle demek
istemiyorum kızım, yani içlerinden sadece birini çağırmak istiyorsan o
zaman ne yapıyorsun” demiş.
Kadın cevaplamış: “Haaa, tabii o zaman David demek yeterli değil, bu durumda hangisini çağıracaksam onun soyadını söylüyorum.”
Big
Brother George Orwell’in “1984” adlı romanındaki “gelecek kehaneti.”
Romanı 1940 yılında kaleme alan Orwell’e göre öyle bir gün geliyor ki
insanlar hâkim otorite tarafından sürekli izleniyor, kimse iktidarın
çizdiği çizgilerin dışına çıkamıyor, çıkan anında cezalandırılıyor.
Orwell, 1840’ta bunun 1984’te gerçekleşebileceğini düşünmüş.
Tabii Orwell faşist bir yönetim modelini hayal etmiş gelecek için. Herkesin robotlaştığı bir dünya.
Bu kehanet, bir anlamda gerçekleşti.
Kimi
iktidar gücü kullananların telefonları dinlemesi, e-mail trafiğimizi
izlemeleri değil sadece. Aslına bakarsanız onlar zaten yasal olarak da
suç, ama işleniyor işte.
Benim kastettiğim biz farkında olmasak da her an izlenir olmamız, üstelik bunu adeta gönüllü olarak yapmamız.
Cep
telefonunu kullandığımız sürece birileri nerede olduğumuzu, kiminle
konuştuğumuzu biliyor. Kredi kartı kullandığımız an birileri neyi, kaça
ve nereden aldığımızı öğrenebilir. Sokakta yürürken burnumuzu
karıştırırsak MOBESE’nin başında duran bizi görüp dalgasını geçebilir.
Teknoloji
elbette çok büyük kolaylıklar getirdi ama kişi hakları ve en önemlisi
özgürlüklerine, dolaylı yoldan bile olsa tecavüz bir anlamda yasal hale
geldi.
Okurlardan Melih Alkan bir yazı göndermiş. Bir yerde
yayınlandı mı bilmiyorum ama yakın bir gelecekte aşağıda okuyacağınız
diyalog gerçek olabilir.
Hele telefonda yeni nesile geçilmesi,
herkesin tüm bilgilerinin bulunduğu yeni nüfus cüzdanlarının da
yürürlüğe girmesiyle, absürd bile gelse okuyacaklarınız bir anda gerçek
olabilir.
Gelin isterseniz bir müşteri ile pizzacının telefonla sipariş alan görevlisi arasındaki “hayali” konuşmayı birlikte okuyalım:
Operatör: Pizza xxx’i aradığınız için teşekkürler.
Müşteri: Merhaba, sipariş verebilir miyim?
Operatör:
Evet... siz... Bay Mehmet S...’siniz ve Kadıköy’deki evinizden
arıyorsunuz. Ev numaranız 216-xxx 61 62, ofisinizin numarası 216-xxx 70
80 ve mobil telefonunuz xxx 201 25 25...
Müşteri: Bütün numaralarımı nereden biliyorsunuz?
Operatör: Sisteme bağlıyız efendim.
Müşteri: Bir bol sucuklu, pastırmalı, kıymalı pizza istiyorum...
Operatör: Bu iyi bir fikir değil efendim!
Müşteri: Nasıl yani?
Operatör: Tıbbi kayıtlarınıza göre tansiyonunuz ve kolesterolünüz oldukça yüksek efendim.
Müşteri: Nasıl? Peki ne almalıyım?
Operatör: Diyet maydanoz-brokolili pizzamızı deneyin. Seveceksiniz.
Müşteri: Seveceğimden nasıl emin olabilirsiniz ki?
Operatör: Geçen hafta bir kitapçıdan ‘Maydanozun Faydaları’ ve ‘Brokoli Yemekleri’ kitaplarını almıştınız efendim.
Müşteri: Tamam, teslim oluyorum... Ondan bana 3 aile boyu gönderin lütfen. Ne kadar tutuyor?
Operatör: 6 kişilik aileniz için bu yeterli olacaktır efendim. Toplam 61 YTL.
Müşteri: Kredi kartıyla ödeyebilir miyim?
Operatör:
Maalesef nakit ödemeniz gerekecek efendim. Kredi kartınız limitini
doldurmuş ve geçen yıl Kasım’dan beri bankanıza 3720,55 YTL
borçlusunuz. Buna aldığınız plazma TV taksitleri de dahil değil
üstelik...
Müşteri: Sanırım adamınız buraya gelmeden önce yakındaki bir ATM’den nakit çekmem gerekecek.
Operatör: Yapamazsınız efendim. Kayıtlarınıza göre bugünkü nakit çekme limitiniz olan 1000 YTL’yi doldurmuş durumdasınız.
Müşteri: Önemli değil, siz pizzaları gönderin. Adamınız gelene kadar parayı ayarlarım. Gelmesi ne kadar sürer?
Operatör:
Yaklaşık 45 dakika efendim ama bu kadar beklemek istemiyorsanız 34 ZVT
666 plakalı motosikletinizle gelip daha kısa sürede buradan kendiniz de
alabilirsiniz..
Müşteri: Ne!
Operatör: Sistem kayıtlarına göre 34 ZVT 666 plakalı bir scooter motosikletiniz var...
Müşteri: *’!^ *%^**%^I7*
Operatör: Sözlerinize dikkat etseniz iyi olur efendim. Unutmayın ki 15 Temmuz 1997’de polise hakaretten tutuklanmıştınız...
Müşteri: (Sessizlik...)
Operatör: Başka bir isteğiniz var mı efendim?
Müşteri: Yok... Bu arada reklamınızdaki 3 şişe bedava kolayı da gönderiyor musunuz?
Operatör: Normal olarak gönderirdik efendim ama kayıtlarınıza göre diyabetliksiniz, size Zero Cola gönderiyorum.
*****
Çocuklardan Allah’a mektup
İlkini
kaç yıl önce okumuştum hatırlamıyorum. Konu ilk okul çocuklarına
verilen “Allah’tan beklediklerinizi yazın” başlıklı kompozisyon
ödevleri.
Batı ülkelerindeki ilkokullarda sıkça denenen bir
yöntemdir. Çocuklara din bilgileri verilirken öğretmenler onların tanrı
bilincini de alması için böyle bir yöntem uygular. Tabii yazanlar çocuk
olunca ortaya çok ilginç cevaplar da çıkar. Bu tür mektuplardan
örnekleri okumuştum, şimdi sunacaklarım ise son gelenler:
Sevgili Allah’ım,
İnsanları öldürüp yenilerini yaratıyorsun. Bunun yerine elindekileri tutsan daha kolay olmaz mı?
***
Sevgili Allah’ım,
Ayrı odaları olsaydı, sanıyorum Kabil Habil’i öldürmezdi. Annem öyle yaptı.
***
Sevgili Allah’ım,
Dünyadaki herkesi sevmek zor olmalı... Ailemde sadece dört kişi olmasına rağmen, hepsini sevmekte zorlandığım zamanlar oluyor.
***
Sevgili Allah’ım,
Gerçekten görünmüyor musun, yoksa bize numara mı yapıyorsun?
***
Sevgili Allah’ım,
Babam evde kaba konuşursa, gerçekten cennete gidemez mi?
***
Sevgili Allah’ım,
Zürafayı gerçekten öyle mi yaratmak istedin, yoksa kazara mı oldu?
***
Sevgili Allah’ım,
Ülkelerin çevresindeki sınırları kim çiziyor?
***
Sevgili Allah’ım,
Bebek kardeş için teşekkür ederim. Ama sanıyorum bir karışıklık oldu. Ben bebek köpek için dua etmiştim.
***
Sevgili Allah’ım,
Bana bir midilli gönderir misin? Senden daha önce hiçbir şey istememiştim. İstersen bak.
***
Sevgili Allah’ım,
Büyüyünce aynı babam gibi olmak istiyorum. Ama onun gibi her tarafım kıl olmasın.
***
Sevgili Allah’ım,
Sana hizmet edenlerin içinde en çok Nuh ve Davud’u sevdim.
*****
Hepsinin de adı David!
Bir
okurdan gelen fıkra: Komşuları çok yaramazlık yaptıkları gerekçesiyle
10 çocuklu kadını şikâyet etmişler. Kadın mahkemeye çıkarılmış. Hâkim
kadına çocuklarının adını sormuş. Kadın gayet sakin bir şekilde yaş
sırasına göre çocuklarının isimlerini saymaya başlamış: “David, David,
David, David...”
Hâkim şaşırarak “Hepsinin de adı David mi?”
diye sormuş. Kadın, “Evet” cevabını verince hâkim “Peki okula
gidecekleri zaman nasıl çağırıyorsunuz” demiş. Kadın, “David diye
bağırıyorum, hepsi birden geliyor” diye yanıt vermiş. Hâkim bunun
üzerine tekrar sormuş: “Peki yemeğe nasıl çağırıyorsunuz?” Kadın
sakince cevaplamış: “Yine David diye sesleniyorum, hepsi birden
geliyor, yemeğe oturuyoruz.”
Hâkim dayanamamış, “Öyle demek
istemiyorum kızım, yani içlerinden sadece birini çağırmak istiyorsan o
zaman ne yapıyorsun” demiş.
Kadın cevaplamış: “Haaa, tabii o zaman David demek yeterli değil, bu durumda hangisini çağıracaksam onun soyadını söylüyorum.”
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz