Kurtlar Vadisi ne olacak?
1 sayfadaki 1 sayfası
Kurtlar Vadisi ne olacak?
Kurtlar Vadisi ne olacak?
Ergenekon olayının tamamen iktidarın güdümünde yürütüldüğünün kanıtlarından biri de televizyonda izlenme rekoru kıran Kurtlar Vadisi adlı dizinin senaryosu. Şimdilik “maddi” nedenlerle yayınlanmayan ve artık atv’de devam edeceği belirtilen Kurtlar Vadisi’nin “ikinci bölüm” senaryosu ile bugün sürdürülen Ergenekon soruşturmasının ayrıntıları neredeyse bire bir tutuyor.
Bunun da ötesinde Kurtlar Vadisi’nin senaryosu her nasılsa operasyonların önünde. Yani yayınlandığı sürede Kurtlar Vadisi’nde ne oluyorsa bir hafta on gün içinde bunun gerçekleştiğini görüyorduk.
Ancak şimdi Kurtlar Vadisi yeni kanalında zora girecek herhalde. Çünkü olay giderek bu dizinin kahramanının da aleyhine dönme trendinde.
Şöyle anlatayım: Kurtlar Vadisi dizisinin ilk dönemi Susurluk olayını anlatıyordu. Dizide Susurluk olayının isimleri kahramanlaştırılmıştı.
Ana kahraman Polat Alemdar aslında Abdullah Çatlı idi. Dizinin ilerleyen bölümlerinde Polat Alemdar’ın aslında bir mafya lideri olmadığını, devlet adına çalıştığını, temel amacın Türkiye’nin kanını emen, iş adamı kılığındaki gerçek mafyanın kökünü kazımak olduğunu anladık!
Kısacası Susurluk adı verilen devlet içi çeteleşme bu dizide “ulvi bir vatan görevinin yerine getirilmesi” olarak anlatılmıştı. Anadolu kentlerinin vatansever gençleri, ağır abi olmaya özenen büyük kentlerin varoş gençleri, yaptıklarını gerçekten memleket aşkı olarak gören askerler, polisler ile “önemli olan adaleti sağlamak” diyen pek çok vatandaş bu diziyi büyük keyifle izledi.
Dizi galiba 100 bölümde mafyanın çökertilmesi, yargının da mafyavari örgütlenen ama devlet için savaşan kahramanları beraat ettirmesiyle sona erdi. O mahkeme sahnesi de evlere şenlikti. Yargıçlar her şeyin suç olduğunu söylüyordu ama kahramanlar beraat etti.
Diziyi yapanlar gördükleri ilgiden ve kazandıkları milyonlarca dolardan pek mutlu olduklarından devam kararı aldılar. Ama bu sırada iktidar çoktan değişmiş ve “yeni dönem” başlamıştı. Bu duruma senaryonun da buna uydurulması gerekiyordu.
Dizi yine Susurluk’un en önemli kahramanının bu kez “aslında henüz bitirilmemiş olan” derin çetelerle mücadelesi olarak başladı. Fena da gitmiyordu ki Ergenekon olayı patlatıldı. İşte o andan itibaren dizinin senaryosu da buna uygun hale getirilmeye başlandı.
Susurluk’un kahramanı yine devlet için çalışıyordu ama, aynı olayın diğer kahramanları “çıkarcı, hain, para gözlüsü, terör ile iş birliği yapan, dinci örgütleri sevk ve idare eden” kişiler olarak gösterilmeye başlandı.
Bir önceki bölümde göklere çıkarılanlar bu kez yerin dibine batırılıyordu. Susurluk’a hiç bulaşılmıyordu. Ama şimdi durum biraz değişti. Ergenekon olayı Susurluk’a çevrilmeye başlandı. Şimdi bu durumda Kurtlar Vadisi’nin ne yapacağını merakla bekliyorum.
Dizinin ana kahramanı olan Abdullah Çatlı bu senaryoda acaba nereye oturtulacak?
Sonuç olarak söylemek istediğim şu: “Devlet adına, vatan millet uğruna yasaların ve hukukun dışına çıkılmasının iyisi kötüsü olmaz. Siyasi fayda umarak yasa ve hukuk dışına çıkmaktan medet umanların ve bunu kahramanlık gibi göstermeye çalışanların bir gün ayakları birbirine dolanır. Ergenekon’da geldiğimiz nokta budur.”
*****
Nasıl aldıysan öyle teslim et
Medyanın 10. dalga olarak adlandırdığı son Ergenekon operasyonunun en çarpıcı ismi eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz’e reva görülen davranış oldu.
YÖK Başkanı olduğu sırada “irtica yanlısı” olduğu gerekçesiyle Beşir Atalay’ı görevden alan Kemal Gürüz, bu kez dengeler değişip kendi sade vatandaş Beşir Atalay ise İçişleri Bakanı olunca ite kaka gözaltına alındı.
Herhalde bir profesörün evinden adeta sürüklenerek çıkarılmasının ve polis otomobiline başına basılarak tıkılmasının görüntülerini kimse unutmayacak.
Ancak aynı Kemal Gürüz mahkemeye bile çıkarılmadan savcılık tarafından serbest bırakıldı. Ve koca profesör elindeki bir naylon poşetle sokağın ortasına salıverildi.
Kemal Gürüz yola çıkıp bir taksi çevirmeye ve hızla mahkemenin önünden uzaklaşmaya çalıştı. Tabii ki usul böyle ama madem Ergenekon savcısı özel yetkilerle donatılmış dilediği gibi davranabiliyor, bu durumda hakkaniyet ölçülerine de uymalı ve serbest bıraktığı kişileri aldırdığı yere, ama bu kez biraz daha özenli biçimde teslim etmeli.
*****
Erdoğan’a madalya baskısı
Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e yönelik ağır sözleri dünyada etkisini göstermeye başladı. Belli ki önümüzdeki dönem dış ilişkilerde İsrail krizi yaşamamız sürpriz olmayacak.
Erdoğan, İsrail’e veryansın ediyor ama, gerek kendi tabanının gerekse bu konudaki duyarlı vatandaşların “Eleştiriyorsunuz ama hiçbir şey yapmıyorsunuz” tepkisine ise sessiz kalıyor.
Örneğin bir kesim İsrail’le olan askeri, ticari ve diplomatik ilişkinin kesilmesinden yana. Bu çok mantıklı değil. Ama Erdoğan’ın yapabileceği bir şey var.
Amerikan Musevi Komitesi AJC 5 yıl önce Erdoğan’a “Cesaret madalyası” vermişti. Komite bu madalyayı daha önce 10 kişi için uygun görmüştü ve madalya alanların hepsi Yahudi’ydi. Erdoğan, madalya alan ve Yahudi olmayan tek kişi.
HSBC Bankası’nın Amerika’daki yemeğinde verilen madalyayı alan Erdoğan yaptığı konuşmada “Türkiye ile İsrail arasında her zaman var olan dostluk, karşılıklı anlayış ve güven temelindeki ilişkilerin son dönemde kazandığı ivmenin altını memnuniyetle çizmek isterim” demişti.
İşte şimdi Erdoğan’ın bu madalyayı geri vermesi isteniyor. Ama Başbakan bu talepleri duymazdan geliyor.
*****
İstanbul Erkek Lisesi’nden kısa film yarışması
Geçen yıl bu zamanlarda size yine duyurmuştum, demek ki bir yıl daha geçmiş. Eski okulum İstanbul Erkek Lisesi bu yıl da Liselerarası Kısa Film Yarışması düzenliyor.
Bu yıl 6’ncısı yapılacak olan yarışmaya katılacaklar 15 dakikalık kurgulu bir film hazırlayacak. Yarışmaya katılacak öğrenciler filmlerini en geç 6 Mayıs 2009 tarihine kadar teslim etmek zorunda.
Geçen yıl izlediğim kadarıyla çok güzel filmler katılmıştı bu yarışmaya. Köklü bir okulun bu tür yarışmalarla sinemaya hevesli gençleri yüreklendirmesi bence çok önemli.
Unutmadan, yarışmaya katılmak isteyenler ’www.ielsinema.com’ adlı internet adresine girerek başvuru formlarını alabilir ve şartları öğrenebilirler.
Haydi bakalım liseli sinemacılar, kolları sıvayın.
Ergenekon olayının tamamen iktidarın güdümünde yürütüldüğünün kanıtlarından biri de televizyonda izlenme rekoru kıran Kurtlar Vadisi adlı dizinin senaryosu. Şimdilik “maddi” nedenlerle yayınlanmayan ve artık atv’de devam edeceği belirtilen Kurtlar Vadisi’nin “ikinci bölüm” senaryosu ile bugün sürdürülen Ergenekon soruşturmasının ayrıntıları neredeyse bire bir tutuyor.
Bunun da ötesinde Kurtlar Vadisi’nin senaryosu her nasılsa operasyonların önünde. Yani yayınlandığı sürede Kurtlar Vadisi’nde ne oluyorsa bir hafta on gün içinde bunun gerçekleştiğini görüyorduk.
Ancak şimdi Kurtlar Vadisi yeni kanalında zora girecek herhalde. Çünkü olay giderek bu dizinin kahramanının da aleyhine dönme trendinde.
Şöyle anlatayım: Kurtlar Vadisi dizisinin ilk dönemi Susurluk olayını anlatıyordu. Dizide Susurluk olayının isimleri kahramanlaştırılmıştı.
Ana kahraman Polat Alemdar aslında Abdullah Çatlı idi. Dizinin ilerleyen bölümlerinde Polat Alemdar’ın aslında bir mafya lideri olmadığını, devlet adına çalıştığını, temel amacın Türkiye’nin kanını emen, iş adamı kılığındaki gerçek mafyanın kökünü kazımak olduğunu anladık!
Kısacası Susurluk adı verilen devlet içi çeteleşme bu dizide “ulvi bir vatan görevinin yerine getirilmesi” olarak anlatılmıştı. Anadolu kentlerinin vatansever gençleri, ağır abi olmaya özenen büyük kentlerin varoş gençleri, yaptıklarını gerçekten memleket aşkı olarak gören askerler, polisler ile “önemli olan adaleti sağlamak” diyen pek çok vatandaş bu diziyi büyük keyifle izledi.
Dizi galiba 100 bölümde mafyanın çökertilmesi, yargının da mafyavari örgütlenen ama devlet için savaşan kahramanları beraat ettirmesiyle sona erdi. O mahkeme sahnesi de evlere şenlikti. Yargıçlar her şeyin suç olduğunu söylüyordu ama kahramanlar beraat etti.
Diziyi yapanlar gördükleri ilgiden ve kazandıkları milyonlarca dolardan pek mutlu olduklarından devam kararı aldılar. Ama bu sırada iktidar çoktan değişmiş ve “yeni dönem” başlamıştı. Bu duruma senaryonun da buna uydurulması gerekiyordu.
Dizi yine Susurluk’un en önemli kahramanının bu kez “aslında henüz bitirilmemiş olan” derin çetelerle mücadelesi olarak başladı. Fena da gitmiyordu ki Ergenekon olayı patlatıldı. İşte o andan itibaren dizinin senaryosu da buna uygun hale getirilmeye başlandı.
Susurluk’un kahramanı yine devlet için çalışıyordu ama, aynı olayın diğer kahramanları “çıkarcı, hain, para gözlüsü, terör ile iş birliği yapan, dinci örgütleri sevk ve idare eden” kişiler olarak gösterilmeye başlandı.
Bir önceki bölümde göklere çıkarılanlar bu kez yerin dibine batırılıyordu. Susurluk’a hiç bulaşılmıyordu. Ama şimdi durum biraz değişti. Ergenekon olayı Susurluk’a çevrilmeye başlandı. Şimdi bu durumda Kurtlar Vadisi’nin ne yapacağını merakla bekliyorum.
Dizinin ana kahramanı olan Abdullah Çatlı bu senaryoda acaba nereye oturtulacak?
Sonuç olarak söylemek istediğim şu: “Devlet adına, vatan millet uğruna yasaların ve hukukun dışına çıkılmasının iyisi kötüsü olmaz. Siyasi fayda umarak yasa ve hukuk dışına çıkmaktan medet umanların ve bunu kahramanlık gibi göstermeye çalışanların bir gün ayakları birbirine dolanır. Ergenekon’da geldiğimiz nokta budur.”
*****
Nasıl aldıysan öyle teslim et
Medyanın 10. dalga olarak adlandırdığı son Ergenekon operasyonunun en çarpıcı ismi eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz’e reva görülen davranış oldu.
YÖK Başkanı olduğu sırada “irtica yanlısı” olduğu gerekçesiyle Beşir Atalay’ı görevden alan Kemal Gürüz, bu kez dengeler değişip kendi sade vatandaş Beşir Atalay ise İçişleri Bakanı olunca ite kaka gözaltına alındı.
Herhalde bir profesörün evinden adeta sürüklenerek çıkarılmasının ve polis otomobiline başına basılarak tıkılmasının görüntülerini kimse unutmayacak.
Ancak aynı Kemal Gürüz mahkemeye bile çıkarılmadan savcılık tarafından serbest bırakıldı. Ve koca profesör elindeki bir naylon poşetle sokağın ortasına salıverildi.
Kemal Gürüz yola çıkıp bir taksi çevirmeye ve hızla mahkemenin önünden uzaklaşmaya çalıştı. Tabii ki usul böyle ama madem Ergenekon savcısı özel yetkilerle donatılmış dilediği gibi davranabiliyor, bu durumda hakkaniyet ölçülerine de uymalı ve serbest bıraktığı kişileri aldırdığı yere, ama bu kez biraz daha özenli biçimde teslim etmeli.
*****
Erdoğan’a madalya baskısı
Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e yönelik ağır sözleri dünyada etkisini göstermeye başladı. Belli ki önümüzdeki dönem dış ilişkilerde İsrail krizi yaşamamız sürpriz olmayacak.
Erdoğan, İsrail’e veryansın ediyor ama, gerek kendi tabanının gerekse bu konudaki duyarlı vatandaşların “Eleştiriyorsunuz ama hiçbir şey yapmıyorsunuz” tepkisine ise sessiz kalıyor.
Örneğin bir kesim İsrail’le olan askeri, ticari ve diplomatik ilişkinin kesilmesinden yana. Bu çok mantıklı değil. Ama Erdoğan’ın yapabileceği bir şey var.
Amerikan Musevi Komitesi AJC 5 yıl önce Erdoğan’a “Cesaret madalyası” vermişti. Komite bu madalyayı daha önce 10 kişi için uygun görmüştü ve madalya alanların hepsi Yahudi’ydi. Erdoğan, madalya alan ve Yahudi olmayan tek kişi.
HSBC Bankası’nın Amerika’daki yemeğinde verilen madalyayı alan Erdoğan yaptığı konuşmada “Türkiye ile İsrail arasında her zaman var olan dostluk, karşılıklı anlayış ve güven temelindeki ilişkilerin son dönemde kazandığı ivmenin altını memnuniyetle çizmek isterim” demişti.
İşte şimdi Erdoğan’ın bu madalyayı geri vermesi isteniyor. Ama Başbakan bu talepleri duymazdan geliyor.
*****
İstanbul Erkek Lisesi’nden kısa film yarışması
Geçen yıl bu zamanlarda size yine duyurmuştum, demek ki bir yıl daha geçmiş. Eski okulum İstanbul Erkek Lisesi bu yıl da Liselerarası Kısa Film Yarışması düzenliyor.
Bu yıl 6’ncısı yapılacak olan yarışmaya katılacaklar 15 dakikalık kurgulu bir film hazırlayacak. Yarışmaya katılacak öğrenciler filmlerini en geç 6 Mayıs 2009 tarihine kadar teslim etmek zorunda.
Geçen yıl izlediğim kadarıyla çok güzel filmler katılmıştı bu yarışmaya. Köklü bir okulun bu tür yarışmalarla sinemaya hevesli gençleri yüreklendirmesi bence çok önemli.
Unutmadan, yarışmaya katılmak isteyenler ’www.ielsinema.com’ adlı internet adresine girerek başvuru formlarını alabilir ve şartları öğrenebilirler.
Haydi bakalım liseli sinemacılar, kolları sıvayın.
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz