Derin devletin tek amacı vardır
1 sayfadaki 1 sayfası
Derin devletin tek amacı vardır
Derin devletin tek amacı vardır
Sevgili okurlar; bugün geçtiğimiz haftanın değerlendirmesini yaparken hayli
iddialı bir analizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sizlere belge veya
kanıta dayanmasa da 30 yılı aşkın meslek hayatımda edindiğim bilgi ve
deneyimlerden yararlanarak derin devleti anlatmak istiyorum.
Yılların gözlemi
Meslek
hayatım boyunca pek çok cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, siyasetçi,
yüksek bürokrat, silahlı kuvvetler mensubu, iş adamı, aydın,
akademisyen ve araştırmacı ile tanıştım, konuştum. Bu kişilerdan kimi
yazılmak kimi de yazılmamak kaydıyla pek çok bilgi aldım, birçok
konuşmaya tanık oldum.
Gerçek derin devlet
Bütün
bu gözlem ve deneyimlerden sonra şunu açıkça söyleyeyim ki, Türkiye’de
derin devlet var. Üstelik çok güçlü. Ama bugünlerde konuşulduğu gibi
bunun kökeni Gladyo veya kontrgerilla olmadığı gibi uzantısı da
Ergenekon değil. Bunlar ancak derin devletin araçları veya taşeronları
olabilir. Bu derin devlet Cumhuriyet kurulduğundan beri yaşıyor. Ve bu
büyük gücün tek bir amacı var.
Laik cumhuriyet
Sevgili
okurlar, derin devletin tek amacı “Laik cumhuriyeti ne pahasına olursa
olsun korumaktır.” Bu derin devlet laik cumhuriyet tehlikeye girmedikçe
müdahaleci olmaz. İktidara sağ gelmiş sol gelmiş fark etmez. Derin
devletin başı, bir numarası yoktur. Çünkü bu organizasyonu olan bir
örgüt değil bir “temel felsefedir, düşünce yapısıdır.”
Nasıl oluştu
Derin
devletin temelleri Cumhuriyet kadrolarının kurulmasıyla atılmıştır. Bu
kadrolar, birbirleriyle organik bağ içinde olmasalar bile “temel
felsefe” etrafında birleşmişlerdir. Laik cumhuriyet bir tehlikeyle
karşılaştığında kendiliğinden devreye girer. Doğal olarak derin devleti
oluşturan kadrolar, cumhuriyet ilke ve devrimleri doğrultusunda
kurulmuş olan devlet yapısının en önemli makamlarını işgal ederler.
Sivil yaşamın önde gelen kurum ve kişileri de bu yapının içindedir.
Kontrgerilla ve Gladyo
Tabii
akla hemen “Kontrgerilla neydi, Gladyo nedir, Avrupa’da bitirildi ama
bizde hâlâ çözülemedi” türünden sorular geliyor. Bana göre bunların
hepsi hayal mahsülü. Gladyo, Türkiye’de çözülememiş değildir. Özellikle
örnek gösterilen İtalya Gladyo’yu değil, ardından oluşan aşırı sağcı
çeteleri çökertmiştir.
Kontrgerilla askeridir
NATO’nun
Gladyo yapılanması ya da Türkiye’de bilinen adıyla kontrgerilla bir
derin devlet değil, askeri bir yapılanmadır. Eylem ve yöntemleri
dönemine göre sivil iktidarlarla paylaşılmıştır. Bağlı olduğu merkez
NATO’dur. Sovyet tehdidinin sona ermesinden sonra bu yapılanma her
ülkenin kendi koşullarına göre devam etmiştir. Terörle mücadele eden
Türkiye’deki bu yapılanma Özel Harp Dairesi adı altında hâlen
yaşamaktadır.
Derin devlette yer almak
Derin
yapının temel amacı laik cumhuriyeti korumak olduğu için gerektiğinde
kullanılacak kurum ve kadrolar konusundaki bilgileri hükümetlerle
paylaşmak konusunda son derece cimri davranır. Son 50 yıldır derin
devletin tüm bilgilerine sahip olan bir siyasi iktidar olduğunu hiç
sanmıyorum.
Bazıları çözdü
Siyasi iktidar
sahiplerinden bazıları derin devlet yapılanmasını büyük ölçüde çözmeyi
başardı. Örneğin, Süleyman Demirel’in bu konudaki en bilgili kişi
olduğunu sanıyorum. Ecevit 1973’te beklenmedik bir seçim başarısı
kazanınca bazı bilgiler kendisiyle paylaşıldı ve Ecevit sessiz kalmayı
tercih etti. Özal, yaşadığı bir suikast girişimi sonucu yapılanmanın
yıkılamayacağını anladığı için müthiş bir uyum sağladı ve hiçbir sorun
yaşamadı. Erbakan ise boyun eğdi.
AKP başta çok korktu
Erbakan’ın
öğrencileri 2002’de seçim zaferi kazandıklarında en büyük korkuları
derin devletin altında kalmaktı. Ancak laik cumhuriyeti tehlikeye
atmadıkça kendilerine ses edilmeyeceğini biliyorlardı. Bu nedenle AKP
işe AB gibi çağdaş bir projeyi esas alarak ve dönemin ekonomik
kurallarına pek dokunmadan başladı. Liberal çevrelerin de desteği ile
iktidarın keyfini sürmeye başladı.
Yeni derin devlet
Ancak
sevgili okurlar; AKP ne kadar rahat olsa da derin devletin ensesinde
olduğu korkusunu üzerinden atamadı. Buna karşın rahat geçen süre içinde
devletin pek çok kurumuna egemen olmaları da “kendi derin devletini
kurma” fikrini ortaya çıkardı. AKP “Yıllardır bana kök söktürdüler,
şimdi güç bende, o halde derin devleti de ben yönetirim” düşüncesine
kapıldı.
Fethullah Gülen devrede
Derin devleti
sadece istihbarat ve gizli operasyonlar olarak algılayan AKP’ye ilk
destek Fethullah Gülen cemaatinden geldi. Eğitimde hayli etkili hale
gelen bu tarikatın at oynatabildiği polis teşkilatı yeni derin devletin
üssü haline getirildi. Cemaatin yetiştirdiği polisler hızla etkili
görevlere getirildi, yeni kadroların neredeyse tamamı bu kesimden
seçilmeye başlandı.
İstihbarat keyfi
Polis
teşkilatındaki bu egemenlik çok hızlı bir istihbarat akışı sağladı.
İktidar o güne kadar bilmediği ya da şüphelendiği pek çok konuda bilgi
sahibi olmaya başladı. Zaman zaman bu bilgilerin kullanılmasının
getirdiği korkuya dayanan güç iktidara ayrı bir keyif verdi. Ardından
yargı içindeki operasyon başlatıldı, hâkim ve savcılar arasına yıllar
öncesinden sızdırılan cemaat üyeleri aktif görevlere getirildi.
367 şoku
Anladığım
kadarıyla iktidarın gerçek derin devletle yüz yüze gelmesi
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşandı. İktidar hiç beklemediği bir
engelle karşılaştı. 367 şoku yaşanırken, bunun aslında laik
cumhuriyetin korunması için atılmış bir adım ve laik cumhuriyetin
kendini koruma refleksi olduğu fark edildi. İktidar derin devlete hâkim
olduğunu zannederken, aslında yolun başında bile olmadığının ayırdına
vardı.
Bilgi talebi
İşte o andan itibaren iktidar
gerçek derin devletle baş etmenin güçlüğünü gördü. Oysa idari erk
elindeydi ve bununla da pek çok iş yapılabilirdi. İktidar sağladığı
büyük istihbarat ve operasyon yapabilme yetisine güvenerek derin
devletin önceki iktidarlarla da tamamını paylaşmadığı bilgilere
ulaşmayı, sistemi çözmeyi kendine hedef seçti.
İstediğini alamıyor
Derin
devletin ölçülerini ve ulaştığı tüm yerleri çözemeyen iktidar, elindeki
kendine göre kurduğu derin devlet aracılığı ile bilgi paylaşımı için
baskıyı artırdı. Ama bu talep yerine gelmedi. Derin devlet direniyor ve
ne yapılanması ne de muhtemel gücü konusunda gerçek bilgiyi
aktarmıyordu. İktidar kendi derin devletinin çok güçlü olduğunu
hissediyor ama, karşı gücün boyutu bilinmediğinden korku ve kuşkunun
bitmesini de sağlayamıyordu.
Bilek güreşi
Yüzde 47
gibi 40 yıldır görülmemiş bir seçmen desteği ile adeta güç
zehirlenmesine uğrayan iktidar, bütün çabasına rağmen derin devletin
sırlarını çözemeyeceğini anlayınca, potansiyel olarak derin devlet
yapılanması içinde olduğunu tahmin ettiği kişilerin üzerine gitmeye
başladı. Ergenekon adı verilen ve önce bir çete operasyonu olarak
başlatılan dava böyle hayata geçti.
Yapılan nedir?
Derin
devletin kodlarını ele geçiremeyen iktidar, medya gücünü de kullanarak
geçmişte derin devletin araçları ya da taşeronlarının kullanıldığı
operasyonlarla, aslında derin devletle hiçbir ilgisi olmayan çetelerin
yaptığı tüm eylemleri tek çatı altında toplamaya ve hepsi arasında bir
organik bağ kurmaya çalışıyor. Yoğun propaganda baskısı ile pek çok
kişinin kuşkuyla baktığı tüm olayları sanki bir örgütlenme şeması
varmış gibi sunarak bir psikolojik harp yürütüyor.
Sonuç alınamaz
Sevgili
okurlar, iktidar tek tek insanların üzerine giderek ve bir korku iklimi
yaratarak “devrilme” paranoyasını üzerinden atmak istiyor. Peki bundan
bir sonuç alır mı? Alacağını sanmıyorum. Çünkü AKP ve liberal
yandaşları istedikleri kadar “demokrasi, hukuk” gibi asla inanmadıkları
ama sihirli değnek gibi kullandıkları kavramlarla yaygara koparsınlar,
laik cumhuriyeti yıkacak güce erişemeyecekler.
Bundan sonra ne olur?
Başka
ayrıntılarını önümüzdeki günlerde de yeri geldikçe sizlerle paylaşırım,
ama bundan sonra ne olur sorusuna kendi yorumumu çok kısa aktarayım.
Ergenekon olayı bugünkü iktidarın derin devleti çözmek ve tüm
bilgilerini ele geçirme savaşıdır. Bunu başarması çok zor. Bu nedenle
iktidar kendi yarattığı Ergenekon’un altında kalır.
Hepinize iyi haftalar dilerim.
Sevgili okurlar; bugün geçtiğimiz haftanın değerlendirmesini yaparken hayli
iddialı bir analizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sizlere belge veya
kanıta dayanmasa da 30 yılı aşkın meslek hayatımda edindiğim bilgi ve
deneyimlerden yararlanarak derin devleti anlatmak istiyorum.
Yılların gözlemi
Meslek
hayatım boyunca pek çok cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, siyasetçi,
yüksek bürokrat, silahlı kuvvetler mensubu, iş adamı, aydın,
akademisyen ve araştırmacı ile tanıştım, konuştum. Bu kişilerdan kimi
yazılmak kimi de yazılmamak kaydıyla pek çok bilgi aldım, birçok
konuşmaya tanık oldum.
Gerçek derin devlet
Bütün
bu gözlem ve deneyimlerden sonra şunu açıkça söyleyeyim ki, Türkiye’de
derin devlet var. Üstelik çok güçlü. Ama bugünlerde konuşulduğu gibi
bunun kökeni Gladyo veya kontrgerilla olmadığı gibi uzantısı da
Ergenekon değil. Bunlar ancak derin devletin araçları veya taşeronları
olabilir. Bu derin devlet Cumhuriyet kurulduğundan beri yaşıyor. Ve bu
büyük gücün tek bir amacı var.
Laik cumhuriyet
Sevgili
okurlar, derin devletin tek amacı “Laik cumhuriyeti ne pahasına olursa
olsun korumaktır.” Bu derin devlet laik cumhuriyet tehlikeye girmedikçe
müdahaleci olmaz. İktidara sağ gelmiş sol gelmiş fark etmez. Derin
devletin başı, bir numarası yoktur. Çünkü bu organizasyonu olan bir
örgüt değil bir “temel felsefedir, düşünce yapısıdır.”
Nasıl oluştu
Derin
devletin temelleri Cumhuriyet kadrolarının kurulmasıyla atılmıştır. Bu
kadrolar, birbirleriyle organik bağ içinde olmasalar bile “temel
felsefe” etrafında birleşmişlerdir. Laik cumhuriyet bir tehlikeyle
karşılaştığında kendiliğinden devreye girer. Doğal olarak derin devleti
oluşturan kadrolar, cumhuriyet ilke ve devrimleri doğrultusunda
kurulmuş olan devlet yapısının en önemli makamlarını işgal ederler.
Sivil yaşamın önde gelen kurum ve kişileri de bu yapının içindedir.
Kontrgerilla ve Gladyo
Tabii
akla hemen “Kontrgerilla neydi, Gladyo nedir, Avrupa’da bitirildi ama
bizde hâlâ çözülemedi” türünden sorular geliyor. Bana göre bunların
hepsi hayal mahsülü. Gladyo, Türkiye’de çözülememiş değildir. Özellikle
örnek gösterilen İtalya Gladyo’yu değil, ardından oluşan aşırı sağcı
çeteleri çökertmiştir.
Kontrgerilla askeridir
NATO’nun
Gladyo yapılanması ya da Türkiye’de bilinen adıyla kontrgerilla bir
derin devlet değil, askeri bir yapılanmadır. Eylem ve yöntemleri
dönemine göre sivil iktidarlarla paylaşılmıştır. Bağlı olduğu merkez
NATO’dur. Sovyet tehdidinin sona ermesinden sonra bu yapılanma her
ülkenin kendi koşullarına göre devam etmiştir. Terörle mücadele eden
Türkiye’deki bu yapılanma Özel Harp Dairesi adı altında hâlen
yaşamaktadır.
Derin devlette yer almak
Derin
yapının temel amacı laik cumhuriyeti korumak olduğu için gerektiğinde
kullanılacak kurum ve kadrolar konusundaki bilgileri hükümetlerle
paylaşmak konusunda son derece cimri davranır. Son 50 yıldır derin
devletin tüm bilgilerine sahip olan bir siyasi iktidar olduğunu hiç
sanmıyorum.
Bazıları çözdü
Siyasi iktidar
sahiplerinden bazıları derin devlet yapılanmasını büyük ölçüde çözmeyi
başardı. Örneğin, Süleyman Demirel’in bu konudaki en bilgili kişi
olduğunu sanıyorum. Ecevit 1973’te beklenmedik bir seçim başarısı
kazanınca bazı bilgiler kendisiyle paylaşıldı ve Ecevit sessiz kalmayı
tercih etti. Özal, yaşadığı bir suikast girişimi sonucu yapılanmanın
yıkılamayacağını anladığı için müthiş bir uyum sağladı ve hiçbir sorun
yaşamadı. Erbakan ise boyun eğdi.
AKP başta çok korktu
Erbakan’ın
öğrencileri 2002’de seçim zaferi kazandıklarında en büyük korkuları
derin devletin altında kalmaktı. Ancak laik cumhuriyeti tehlikeye
atmadıkça kendilerine ses edilmeyeceğini biliyorlardı. Bu nedenle AKP
işe AB gibi çağdaş bir projeyi esas alarak ve dönemin ekonomik
kurallarına pek dokunmadan başladı. Liberal çevrelerin de desteği ile
iktidarın keyfini sürmeye başladı.
Yeni derin devlet
Ancak
sevgili okurlar; AKP ne kadar rahat olsa da derin devletin ensesinde
olduğu korkusunu üzerinden atamadı. Buna karşın rahat geçen süre içinde
devletin pek çok kurumuna egemen olmaları da “kendi derin devletini
kurma” fikrini ortaya çıkardı. AKP “Yıllardır bana kök söktürdüler,
şimdi güç bende, o halde derin devleti de ben yönetirim” düşüncesine
kapıldı.
Fethullah Gülen devrede
Derin devleti
sadece istihbarat ve gizli operasyonlar olarak algılayan AKP’ye ilk
destek Fethullah Gülen cemaatinden geldi. Eğitimde hayli etkili hale
gelen bu tarikatın at oynatabildiği polis teşkilatı yeni derin devletin
üssü haline getirildi. Cemaatin yetiştirdiği polisler hızla etkili
görevlere getirildi, yeni kadroların neredeyse tamamı bu kesimden
seçilmeye başlandı.
İstihbarat keyfi
Polis
teşkilatındaki bu egemenlik çok hızlı bir istihbarat akışı sağladı.
İktidar o güne kadar bilmediği ya da şüphelendiği pek çok konuda bilgi
sahibi olmaya başladı. Zaman zaman bu bilgilerin kullanılmasının
getirdiği korkuya dayanan güç iktidara ayrı bir keyif verdi. Ardından
yargı içindeki operasyon başlatıldı, hâkim ve savcılar arasına yıllar
öncesinden sızdırılan cemaat üyeleri aktif görevlere getirildi.
367 şoku
Anladığım
kadarıyla iktidarın gerçek derin devletle yüz yüze gelmesi
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşandı. İktidar hiç beklemediği bir
engelle karşılaştı. 367 şoku yaşanırken, bunun aslında laik
cumhuriyetin korunması için atılmış bir adım ve laik cumhuriyetin
kendini koruma refleksi olduğu fark edildi. İktidar derin devlete hâkim
olduğunu zannederken, aslında yolun başında bile olmadığının ayırdına
vardı.
Bilgi talebi
İşte o andan itibaren iktidar
gerçek derin devletle baş etmenin güçlüğünü gördü. Oysa idari erk
elindeydi ve bununla da pek çok iş yapılabilirdi. İktidar sağladığı
büyük istihbarat ve operasyon yapabilme yetisine güvenerek derin
devletin önceki iktidarlarla da tamamını paylaşmadığı bilgilere
ulaşmayı, sistemi çözmeyi kendine hedef seçti.
İstediğini alamıyor
Derin
devletin ölçülerini ve ulaştığı tüm yerleri çözemeyen iktidar, elindeki
kendine göre kurduğu derin devlet aracılığı ile bilgi paylaşımı için
baskıyı artırdı. Ama bu talep yerine gelmedi. Derin devlet direniyor ve
ne yapılanması ne de muhtemel gücü konusunda gerçek bilgiyi
aktarmıyordu. İktidar kendi derin devletinin çok güçlü olduğunu
hissediyor ama, karşı gücün boyutu bilinmediğinden korku ve kuşkunun
bitmesini de sağlayamıyordu.
Bilek güreşi
Yüzde 47
gibi 40 yıldır görülmemiş bir seçmen desteği ile adeta güç
zehirlenmesine uğrayan iktidar, bütün çabasına rağmen derin devletin
sırlarını çözemeyeceğini anlayınca, potansiyel olarak derin devlet
yapılanması içinde olduğunu tahmin ettiği kişilerin üzerine gitmeye
başladı. Ergenekon adı verilen ve önce bir çete operasyonu olarak
başlatılan dava böyle hayata geçti.
Yapılan nedir?
Derin
devletin kodlarını ele geçiremeyen iktidar, medya gücünü de kullanarak
geçmişte derin devletin araçları ya da taşeronlarının kullanıldığı
operasyonlarla, aslında derin devletle hiçbir ilgisi olmayan çetelerin
yaptığı tüm eylemleri tek çatı altında toplamaya ve hepsi arasında bir
organik bağ kurmaya çalışıyor. Yoğun propaganda baskısı ile pek çok
kişinin kuşkuyla baktığı tüm olayları sanki bir örgütlenme şeması
varmış gibi sunarak bir psikolojik harp yürütüyor.
Sonuç alınamaz
Sevgili
okurlar, iktidar tek tek insanların üzerine giderek ve bir korku iklimi
yaratarak “devrilme” paranoyasını üzerinden atmak istiyor. Peki bundan
bir sonuç alır mı? Alacağını sanmıyorum. Çünkü AKP ve liberal
yandaşları istedikleri kadar “demokrasi, hukuk” gibi asla inanmadıkları
ama sihirli değnek gibi kullandıkları kavramlarla yaygara koparsınlar,
laik cumhuriyeti yıkacak güce erişemeyecekler.
Bundan sonra ne olur?
Başka
ayrıntılarını önümüzdeki günlerde de yeri geldikçe sizlerle paylaşırım,
ama bundan sonra ne olur sorusuna kendi yorumumu çok kısa aktarayım.
Ergenekon olayı bugünkü iktidarın derin devleti çözmek ve tüm
bilgilerini ele geçirme savaşıdır. Bunu başarması çok zor. Bu nedenle
iktidar kendi yarattığı Ergenekon’un altında kalır.
Hepinize iyi haftalar dilerim.
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz