Yeni yıl
1 sayfadaki 1 sayfası
Yeni yıl
Niye yeni yılı kutluyoruz?
Çünkü ihtiyacımız var. Geçip giden zamana kilometre taşları koymak için yapay bölünmeler uydurmuşuz. Saniyeden yüzyıla giden zaman ölçüleri içinde rahat ediyor, ömrümüzün sınırlarını kavrıyoruz.
Yoksa 31 Aralık tarihinin hiçbir önemi yok.
Neden 31 rakamı, neden Aralık diye bir kavram?
2009 sayısını, Hz. İsa’nın doğumundan itibaren geçen süre diye algılamış batılılar. Biz de Hıristiyan uygarlığı içinde olmamamıza rağmen bunu benimsemişiz.
Dünyadaki bütün inanç ve kültürler ayrı takvimler yapıyorlar kendilerine.
***
Türkler İstanbul’u bir salı günü fethetmiş.
Türk toplarının dövdüğü surlar içindeki Bizans ahalisi bu günü uğursuz saymış elbette.
“Salı sallanır” demiş.
Biz de sonradan bunu benimsemişiz ve yerleşik bir inancımız olmuş: “Salı sallanır.”
Oysa o salı, surlar Bizanslılar için sallanıyordu. Salı gününün Türkler için tam tersine uğurlu bir gün olması gerekirdi.
***
Böyle baktığımız zaman görüyoruz ki, uğurlu ve uğursuz günlerin, takvimlerin, yıl dönümlerinin hiçbir önemi yok.
Gene de kutluyoruz, yürekten katılıyoruz bunlara.
Çünkü insanız.
Bütün canlılar ölümlüdür ama bu canlıların içinde sadece insanoğlu ölümünün bilincindedir.
Hayvanlar ölür ama ölümü bilmez.
Mutlaka öleceğini, ölüme yargılı olduğunu bilen tek yaratıktır insan.
Bu yüzden masallara, rüyalara, efsanelere sığınır.
Bunların tümü “sanat” olur.
Ölümlü dünyayı daha güzel kılabilecek ve yaşama dayanmayı sağlayacak tek araçtır sanat.
Bunun için önemlidir, insanoğlu için vazgeçilmezdir.
***
İnsanoğlu umutsuz yaşayamaz.
Mutlak umutsuzluk diye bir kavram yoktur kafamızda.
Geçen yılın bize neler getirdiğini biliriz.
Tahmin ederiz ki önümüzdeki yıl da kazalar, kavgalar, grizu patlamaları, terörizm, hayat pahalılığı, kriz olacaktır gündemimizde.
Gene de yılbaşını kutlar, gelecek yıla duyduğumuz umudu ve sevinci belirtiriz.
Çünkü bütün dertlerin, kavgaların, belaların arasında insanlar birbirine âşık olacak, dünyanın bütün mutluluğunu sevgilinin dudak kıvrımında titreşen gülücükte bulacak.
Çocuklar doğacak ve yeni doğmuş çocuğunun başını okşayan babanın yüreği sızlayacak şefkatten.
Tahliye olan mahkumlar, bir dost sofrasında yudumladıkları buzlu rakıyla yıkayacak zulüm günlerinin anısını.
Ameliyat masasından kalkan hastalar, “Nekahet gibi tatlı bir şey”in, solgun toz pembe evreninde saracaklar yaralarını.
Ve çocuk gözlerinde gülümseme olacak. Namuslu, çalışkan emekçilerin eve ekmek götürürken duydukları gurur gibi saf ve yalın bir gülümseme...
Ve bizler her şeye rağmen “İyi ki hayattayız” diyeceğiz.
Ve bir de diyeceğiz ki: “2010 yılı hepinize mutluluk, sağlık ve sevgi getirsin.”
Çünkü ihtiyacımız var. Geçip giden zamana kilometre taşları koymak için yapay bölünmeler uydurmuşuz. Saniyeden yüzyıla giden zaman ölçüleri içinde rahat ediyor, ömrümüzün sınırlarını kavrıyoruz.
Yoksa 31 Aralık tarihinin hiçbir önemi yok.
Neden 31 rakamı, neden Aralık diye bir kavram?
2009 sayısını, Hz. İsa’nın doğumundan itibaren geçen süre diye algılamış batılılar. Biz de Hıristiyan uygarlığı içinde olmamamıza rağmen bunu benimsemişiz.
Dünyadaki bütün inanç ve kültürler ayrı takvimler yapıyorlar kendilerine.
***
Türkler İstanbul’u bir salı günü fethetmiş.
Türk toplarının dövdüğü surlar içindeki Bizans ahalisi bu günü uğursuz saymış elbette.
“Salı sallanır” demiş.
Biz de sonradan bunu benimsemişiz ve yerleşik bir inancımız olmuş: “Salı sallanır.”
Oysa o salı, surlar Bizanslılar için sallanıyordu. Salı gününün Türkler için tam tersine uğurlu bir gün olması gerekirdi.
***
Böyle baktığımız zaman görüyoruz ki, uğurlu ve uğursuz günlerin, takvimlerin, yıl dönümlerinin hiçbir önemi yok.
Gene de kutluyoruz, yürekten katılıyoruz bunlara.
Çünkü insanız.
Bütün canlılar ölümlüdür ama bu canlıların içinde sadece insanoğlu ölümünün bilincindedir.
Hayvanlar ölür ama ölümü bilmez.
Mutlaka öleceğini, ölüme yargılı olduğunu bilen tek yaratıktır insan.
Bu yüzden masallara, rüyalara, efsanelere sığınır.
Bunların tümü “sanat” olur.
Ölümlü dünyayı daha güzel kılabilecek ve yaşama dayanmayı sağlayacak tek araçtır sanat.
Bunun için önemlidir, insanoğlu için vazgeçilmezdir.
***
İnsanoğlu umutsuz yaşayamaz.
Mutlak umutsuzluk diye bir kavram yoktur kafamızda.
Geçen yılın bize neler getirdiğini biliriz.
Tahmin ederiz ki önümüzdeki yıl da kazalar, kavgalar, grizu patlamaları, terörizm, hayat pahalılığı, kriz olacaktır gündemimizde.
Gene de yılbaşını kutlar, gelecek yıla duyduğumuz umudu ve sevinci belirtiriz.
Çünkü bütün dertlerin, kavgaların, belaların arasında insanlar birbirine âşık olacak, dünyanın bütün mutluluğunu sevgilinin dudak kıvrımında titreşen gülücükte bulacak.
Çocuklar doğacak ve yeni doğmuş çocuğunun başını okşayan babanın yüreği sızlayacak şefkatten.
Tahliye olan mahkumlar, bir dost sofrasında yudumladıkları buzlu rakıyla yıkayacak zulüm günlerinin anısını.
Ameliyat masasından kalkan hastalar, “Nekahet gibi tatlı bir şey”in, solgun toz pembe evreninde saracaklar yaralarını.
Ve çocuk gözlerinde gülümseme olacak. Namuslu, çalışkan emekçilerin eve ekmek götürürken duydukları gurur gibi saf ve yalın bir gülümseme...
Ve bizler her şeye rağmen “İyi ki hayattayız” diyeceğiz.
Ve bir de diyeceğiz ki: “2010 yılı hepinize mutluluk, sağlık ve sevgi getirsin.”
Zülfü Livaneli- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 81
Yaş : 78
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz