14 ay önce dikkate alınmayan kaset neden olay çıkardı?
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Mustafa MUTLU :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
14 ay önce dikkate alınmayan kaset neden olay çıkardı?
Meclis’te önceki gün yaşanan meydan savaşını izlerken ne hissettiniz?
Her şey görünürde MHP’li Osman Durmuş’un iki olayı birleştirmesiyle başladı.
Eski Sağlık Bakanı, gündemin birinci sırasına oturan, Emine Erdoğan’ın GATA’ya alınmaması olayıyla, AKP’li eski İl Başkanı İsmail Eser’in 14 Kasım 2008’de söylediği, “Başbakan bizim için adeta ikinci bir peygamberdir” sözlerini bir araya getirdi.
Sonra da, “Siz peygamber olarak kabul edilen birinin eşini nasıl içeri almazsınız” diyerek “ironi” yaptı.
Bundan sonra da kızılca kıyamet koptu!
Önce AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ söz aldı ve hiçbir AKP’linin bu sözleri söylemediğini iddia ederek, Osman Durmuş’u yalancılıkla suçladı.
Durmuş tekrar kürsüye çıktı ve elindeki cep telefonunu göstererek, o sözlerin cep telefonunda kayıtlı olduğunu söyledi.
En son olarak da sözlerin muhatabı olan “devlet büyüğü”, sataşma gerekçesiyle söz aldı. “Peygamber” benzetmesini gündeme getiren Durmuş’u, “peygamberlik zincirinin bittiğini bilmemekle” eleştirdi. Sonra da onu izansızlıkla, vicdansızlıkla ahlaksızlıkla suçladı.
Gerisini biliyorsunuz:
Yumruklar havalarda uçuştu!
***
Devlet büyüğü dün de GATA olayını hatırlatarak, “Ben ve eşim üç yıldır bu olayı gündeme taşımadık. Ben ülkemde gerilim istemiyorum” dedi.
Şimdi bu süreci adım adım sorgulayalım:
- Madem GATA olayını üç yıl gündeme taşımadı, madem bu açıklamanın gerilim yaratacağını biliyordu. O zaman neden üç yıl sonra açıklama ihtiyacı duydu?
- Hangi amaçla, gündemi yeniden türbana kilitledi?
- Yoksa artık türbanın ülkeyi germeyeceğini mi düşünür oldu?
- Ya da, “ülke gerilirse gerilsin” demeye mi başladı?
- AKP’liler; eski il başkanlarının, “O bizim için adeta ikinci bir peygamberdir” dediğini bugüne kadar hiç mi duymadılar? MHP’li Oktay Vural’ın, aynı ses kaydını 14 ay önceki bir basın toplantısında dinlettirdiğinden hiç mi haberdar olmadılar?
- Duymadılarsa; bu partinin “iletişim bürosu” ne iş yapıyor?
- Duydularsa; 14 ay önce göstermedikleri tepkiyi bugün neden gösteriyorlar?
- Bu sözlerin sahibini neden bugüne kadar ihraç etmediler?
- Neden Durmuş’un iddiasını önce yalanladılar da sonra kabul ettiler?
***
Olay yaşandı, bitti:
Umarım önceki günkü o kavga, Meclis çatısı altında yeni gerilimleri ve kavgaları tetiklemez, çalışma ortamını bozmaz.
Ve umarım “vekiller” bunca tahrike rağmen barış içinde yaşamayı sürdüren “millet”ten biraz olsun ders almayı becerirler, “halkı kışkırtıcı” tavırlardan kaçınırlar.
Yoksa; “din” eksenli bu kavga, ülkeyi kimsenin tahmin bile edemeyeceği büyük bir felakete sürükler.
***
Peki... Birileri de zaten bunu istiyor olabilir mi?
Eğer öyleyse...
Durum ne yazık ki sandığımızdan da kötü demektir!
***
GÜNÜN SORUSU
TEKEL işçilerinin direnişinin “yasa dışı” olduğu iddia edildi ve ay sonuna kadar süre verildi...
Eğer eylem gerçekten yasalara aykırıysa, neden süre veriliyor? Demokrasilerde, yasa dışılıkların giderilmesi konusunda süre verme yetkisi hükümetlerde mi? Yoksa iktidarın bu tavrı mı yasa dışı?
***
Tek parti iktidarları gerilimden beslenmez!
Siyasetin temel kuralıdır: Demokrasilerde “tek başına iktidar” olmayı başaran partiler, siyasetteki kısır çekişmelerden olabildiğince uzak durarak “hizmet üretmeye” odaklanırlar.
Gerilimden değil, huzurdan beslenirler.
Ülkedeki siyasi tansiyonu ne kadar düşürebilirlerse, zıtlar arasındaki çatışmaları ne kadar azaltabilirlerse; halk tarafından o kadar başarılı bulunurlar.
Sorun yaratmaz, sorun çözerler.
Durup dururken toplumun hassas yaralarını kaşımazlar.
Kişilerle, kurumlarla uğraşmazlar.
Hele hele asla kavga etmezler!
Çünkü tüm bunlardan “muhalefet”in kazançlı çıkacağını bilirler.
Tek başlarına oturdukları iktidar koltuklarında durmaksızın “sorun üreten” partiler ise sadece bindikleri dalı kesmiş olurlar...
***
Siyaset biliminin bu temel kurallarını neden mi yazdım?
Hiiiiiçççç.. Laf olsun diye!
Her şey görünürde MHP’li Osman Durmuş’un iki olayı birleştirmesiyle başladı.
Eski Sağlık Bakanı, gündemin birinci sırasına oturan, Emine Erdoğan’ın GATA’ya alınmaması olayıyla, AKP’li eski İl Başkanı İsmail Eser’in 14 Kasım 2008’de söylediği, “Başbakan bizim için adeta ikinci bir peygamberdir” sözlerini bir araya getirdi.
Sonra da, “Siz peygamber olarak kabul edilen birinin eşini nasıl içeri almazsınız” diyerek “ironi” yaptı.
Bundan sonra da kızılca kıyamet koptu!
Önce AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ söz aldı ve hiçbir AKP’linin bu sözleri söylemediğini iddia ederek, Osman Durmuş’u yalancılıkla suçladı.
Durmuş tekrar kürsüye çıktı ve elindeki cep telefonunu göstererek, o sözlerin cep telefonunda kayıtlı olduğunu söyledi.
En son olarak da sözlerin muhatabı olan “devlet büyüğü”, sataşma gerekçesiyle söz aldı. “Peygamber” benzetmesini gündeme getiren Durmuş’u, “peygamberlik zincirinin bittiğini bilmemekle” eleştirdi. Sonra da onu izansızlıkla, vicdansızlıkla ahlaksızlıkla suçladı.
Gerisini biliyorsunuz:
Yumruklar havalarda uçuştu!
***
Devlet büyüğü dün de GATA olayını hatırlatarak, “Ben ve eşim üç yıldır bu olayı gündeme taşımadık. Ben ülkemde gerilim istemiyorum” dedi.
Şimdi bu süreci adım adım sorgulayalım:
- Madem GATA olayını üç yıl gündeme taşımadı, madem bu açıklamanın gerilim yaratacağını biliyordu. O zaman neden üç yıl sonra açıklama ihtiyacı duydu?
- Hangi amaçla, gündemi yeniden türbana kilitledi?
- Yoksa artık türbanın ülkeyi germeyeceğini mi düşünür oldu?
- Ya da, “ülke gerilirse gerilsin” demeye mi başladı?
- AKP’liler; eski il başkanlarının, “O bizim için adeta ikinci bir peygamberdir” dediğini bugüne kadar hiç mi duymadılar? MHP’li Oktay Vural’ın, aynı ses kaydını 14 ay önceki bir basın toplantısında dinlettirdiğinden hiç mi haberdar olmadılar?
- Duymadılarsa; bu partinin “iletişim bürosu” ne iş yapıyor?
- Duydularsa; 14 ay önce göstermedikleri tepkiyi bugün neden gösteriyorlar?
- Bu sözlerin sahibini neden bugüne kadar ihraç etmediler?
- Neden Durmuş’un iddiasını önce yalanladılar da sonra kabul ettiler?
***
Olay yaşandı, bitti:
Umarım önceki günkü o kavga, Meclis çatısı altında yeni gerilimleri ve kavgaları tetiklemez, çalışma ortamını bozmaz.
Ve umarım “vekiller” bunca tahrike rağmen barış içinde yaşamayı sürdüren “millet”ten biraz olsun ders almayı becerirler, “halkı kışkırtıcı” tavırlardan kaçınırlar.
Yoksa; “din” eksenli bu kavga, ülkeyi kimsenin tahmin bile edemeyeceği büyük bir felakete sürükler.
***
Peki... Birileri de zaten bunu istiyor olabilir mi?
Eğer öyleyse...
Durum ne yazık ki sandığımızdan da kötü demektir!
***
GÜNÜN SORUSU
TEKEL işçilerinin direnişinin “yasa dışı” olduğu iddia edildi ve ay sonuna kadar süre verildi...
Eğer eylem gerçekten yasalara aykırıysa, neden süre veriliyor? Demokrasilerde, yasa dışılıkların giderilmesi konusunda süre verme yetkisi hükümetlerde mi? Yoksa iktidarın bu tavrı mı yasa dışı?
***
Tek parti iktidarları gerilimden beslenmez!
Siyasetin temel kuralıdır: Demokrasilerde “tek başına iktidar” olmayı başaran partiler, siyasetteki kısır çekişmelerden olabildiğince uzak durarak “hizmet üretmeye” odaklanırlar.
Gerilimden değil, huzurdan beslenirler.
Ülkedeki siyasi tansiyonu ne kadar düşürebilirlerse, zıtlar arasındaki çatışmaları ne kadar azaltabilirlerse; halk tarafından o kadar başarılı bulunurlar.
Sorun yaratmaz, sorun çözerler.
Durup dururken toplumun hassas yaralarını kaşımazlar.
Kişilerle, kurumlarla uğraşmazlar.
Hele hele asla kavga etmezler!
Çünkü tüm bunlardan “muhalefet”in kazançlı çıkacağını bilirler.
Tek başlarına oturdukları iktidar koltuklarında durmaksızın “sorun üreten” partiler ise sadece bindikleri dalı kesmiş olurlar...
***
Siyaset biliminin bu temel kurallarını neden mi yazdım?
Hiiiiiçççç.. Laf olsun diye!
Mustafa MUTLU- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 170
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : mmutlu@gazetevatan.com
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 27/05/08
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Mustafa MUTLU :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz