Bu sözünüz yeter Sayın Başbakan
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Can ATAKLI :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu sözünüz yeter Sayın Başbakan
Sayın Başbakanım; birkaç gün Türkiye’den uzaktaydım. Gördüğüm kadarıyla son bir haftayı çok öfkeli geçirmişsiniz. Tekel işçilerine karşı tutumunuz sertleşirken, Meclis’te yumruklu kavga çıkaran fitili ateşleyen sizin sözleriniz olmuş, muhalefete ise sürekli veryansın ediyorsunuz.
Son zamanlarda sizin ülkeyi bir padişah gibi tek başınıza yönettiğiniz, sivil vesayet uyguladığınız yolunda eleştiriler var. Ve gördüm ki bunlara da çok öfkelenmişsiniz. Güzel de Sayın Başbakanım; bu sözler durup dururken ortaya çıkmıyor ki. Bizzat siz neden oluyorsunuz.
Bakın örneğini de vereyim, doğru değilse hemen düzeltmeye hazırım.
Partinizin eski Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser iki yıl önce yaptığı bir konuşmada sizin için “Erdoğan bizim için peygamber gibidir” sözlerini kullanmış.
O sırada ne siz ne de bir başka AKP yöneticisi “Böyle söz olur mu?” demiş. Aradan iki yıl geçtikten sonra MHP milletvekili Osman Durmuş, bu partilinizin sözlerini hatırlatınca öfkelenip “Benim partimde böyle bir insan barınamaz. Arkadaşlarıma gerekli talimatı verdim, ya istifasını alın ya ihraç edin” dediniz.
Bu cümlenin size ait olduğunda hemfikiriz değil mi Sayın Başbakanım?
Tamam da şimdi neresinden başlayayım. Bir kere “Benim partim” diyorsunuz. Demokraside “bir kişinin partisi” olabilir mi?
İkincisi “Ya istifasını alın ya ihraç edin” talimatı veriyorsunuz.
Peki Sayın Başbakanım, sözünü ettiğiniz o kişi seçilmiş biri değil mi? Seçilmiş biri genel başkan talimatıyla partiden atılabilir mi? Demokrasilerde, hiç savunma alınmadan, yetkili kurullarda görüşülmeden ve oylama olmadan bir işlem yapılabilir mi? Hani nerede demokrasi ve hukuk?
Sayın Başbakan; işte size yönelik “tek adam” eleştirileri bu nedenle yapılıyor. Çok güçlüsünüz ama güç ne kadar büyük olursa olsun, adalet, hukuk ve demokrasi kurallarına uymanız gerekir.
Siz gücünüzü kullanırken çok özensiz davranıyorsunuz ve en basit parti içi mekanizmaya bile gerek duymadan ihraç talimatı verebiliyorsunuz. Ne üzüntü vericidir ki partinizden bir akil adam bile çıkıp “Efendim, bunu kendi kurallarımız içinde yapmalıyız” diyemiyor size karşı.
Ve tabii işin en acı tarafı ise demokrasi ve hukuk kavramlarından yoksun tabanınız, bu davranışınızı “mertlik, yiğitlik, kararlılık” olarak algılayıp sizi alkışlıyor. Sayın Başbakanım; şunu bilmelisiniz ki hep sözünü ettiğiniz Avrupa demokrasisinde, hiçbir lider sizin yaptığınız gibi talimatla partisinden adam atamaz. Çünkü bilir ki demokrasilerde böyle şeyler olmaz.
***
Duty Free’yi kaldırın o zaman
Ne zamandır yurt dışına gitmediğim için gümrüksüz sahadaki mağazalardan da alışveriş yapmamıştım. Genellikle yurt dışından dönerken tanıdıklarıma, sigara, içki, çikolata falan alırım.
Ama şimdi bir sistem gelmiş. Ancak iki karton sigara, iki şişe içki, bir kilo çikolata alabiliyormuşsunuz.
İki kişiye birer karton sigara, bir arkadaşıma da iki paket puro aldım. İki karton sigara aldığım için iki paket sigaraya izin yokmuş.
İki şişe şarap alırsanız bir şişe viski ya da votka da alamıyorsunuz. Açıkçası dünyada nasıldır bilmiyorum, ama bu kadar kısıtlama da hoş değil. En azından sanki “kaçakçı” muamelesi görmüş gibi oluyorsunuz o da çok rahatsız edici.
Tamam kimse karton karton sigara, şişe şişe içki veya kilolarca çikolata almasın ama sınır da bu kadar düşük tutulmasın.
***
THY çok can sıkıyor
Birkaç günlük yurt dışı gezimin dönüşünü THY ile yaptım. Paris Charles De Gaulle Havalimanı’nda THY bürosuna gittim. Dönüş biletim olduğunu ama Miles&Miles kartımda hayli milim biriktiğini söyleyerek “Mümkünse bu millerimi Business Class’a geçmek için kullanabilir miyim?” diye sordum.
Maksat Business’ta uçmak değil, ama madem böyle bir şansım var, değerlendirmek istedim.
Paris’teki görevlilerden birinin bile yüzü gülmüyor. Yüzü en asık olan kadın görevli adımı bilgisayarda bulduktan sonra “Olmaz” dedi sert bir ifadeyle, “Bu bilet ucuz tarife, fark para ödemeniz gerek.”
Ardından bir açıklama bekliyorsunuz değil mi? “Şu kadar fark gerek” ya da “Sizin biletinizin türü bu, bu biletlere mil uygulamıyoruz” denir sanıyorsunuz.
Hayır öyle olmadı, yüzü gülmeyen kadın çekti gitti. Neyse geldik İstanbul’a. Bavul bekliyorum. Herkesinki geldi, benimki yok. Tek başıma bekliyorum. Artık “Galiba Paris’te kaldı” derken, bavulumun tek başına ve salına salına geldiğini gördüm. Ama sırılsıklam. Belli ki ya düşürdüler ya açıkta unuttular.
Hemen orada THY kayıp bavul bürosu var. İçeri girdim. İkisi kadın üç görevli... Suratlarından düşen bin parça. Boş olana durumu anlattım. Görevli “Ne, ne, ne” diye tekrar sordu. Yine anlattım. “Bir tutanak dolduralım, diğer arkadaşa söyleyin” dedi.
“Diğer arkadaşa” söyledim. Arkasını döndü. Ben de “Uzun yoldan geldim, lütfen işimi yapar mısınız?” diye sorunca bu kez ilk kadın görevli “Sırada bekleyen var, siz de bekleyin” diye azarladı.
“Canım o kadar korkmayın, sadece işimi halletmek istiyorum” cevabını verdim. Görevli aynı sertlikle “Allah Allah ya, ne korkacağım” dedi. İki dakika bekleyip çıktım. Zaten bavulda önemli bir şey yok, biraz ıslak. Ben uygulama nedir diye merakımdan girmiştim.
Bunları neden yazdım? Çünkü Türkiye’nin dünyadaki bayrağı olan bir kuruluşumuzun personel kalitesi günden güne düşüyor. Ne müşteri memnuniyeti ne kurumun saygınlığı düşünülüyor. Yazık...
***
Zürih’te tuz bitti
Önce İsviçre’nin Zürih kentine gittim. Alana indikten 15 dakika sonra kar yağışı başladı. İki gün sonra Paris’e gittim. Yine indikten yarım saat kadar sonra yoğun bir kar başladı. Derken İstanbul’a döndüm. Eve giderken yoğun bir tipi başladı.
Yani nereye gitsem peşimden kar da geldi. Ne bileyim, “Beyaz iyidir” derler. Hayırlısıyla. Peki niye çok güldüm? Zürih’e bu yıl çok kar yağmış. Bu nedenle çok tuz harcanmış. Benim indiğimde yine kar başlayınca bir panik yaşandı ki sormayın. Çünkü tuz stokları bitmiş.
Çok az inişi çıkışı olan Zürih kenti döndü birden “eski” İstanbul’a. Otobüsler durdu, tramvay çalışmadı. Neyse ki başka yerlerden geceyarısı tuz getirmişler de yolları açtılar. Yani diyeceğim, kar, sürekli kara alışık ülkelerde bile sorun yaratabiliyor.
***
Başbakan’a göre tütünle mücadele, terörle mücadele kadar önemliymiş.
Tekel işçilerine yapılanlar şimdi daha
iyi anlaşılıyor!
(Gani Yıldız)
Son zamanlarda sizin ülkeyi bir padişah gibi tek başınıza yönettiğiniz, sivil vesayet uyguladığınız yolunda eleştiriler var. Ve gördüm ki bunlara da çok öfkelenmişsiniz. Güzel de Sayın Başbakanım; bu sözler durup dururken ortaya çıkmıyor ki. Bizzat siz neden oluyorsunuz.
Bakın örneğini de vereyim, doğru değilse hemen düzeltmeye hazırım.
Partinizin eski Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser iki yıl önce yaptığı bir konuşmada sizin için “Erdoğan bizim için peygamber gibidir” sözlerini kullanmış.
O sırada ne siz ne de bir başka AKP yöneticisi “Böyle söz olur mu?” demiş. Aradan iki yıl geçtikten sonra MHP milletvekili Osman Durmuş, bu partilinizin sözlerini hatırlatınca öfkelenip “Benim partimde böyle bir insan barınamaz. Arkadaşlarıma gerekli talimatı verdim, ya istifasını alın ya ihraç edin” dediniz.
Bu cümlenin size ait olduğunda hemfikiriz değil mi Sayın Başbakanım?
Tamam da şimdi neresinden başlayayım. Bir kere “Benim partim” diyorsunuz. Demokraside “bir kişinin partisi” olabilir mi?
İkincisi “Ya istifasını alın ya ihraç edin” talimatı veriyorsunuz.
Peki Sayın Başbakanım, sözünü ettiğiniz o kişi seçilmiş biri değil mi? Seçilmiş biri genel başkan talimatıyla partiden atılabilir mi? Demokrasilerde, hiç savunma alınmadan, yetkili kurullarda görüşülmeden ve oylama olmadan bir işlem yapılabilir mi? Hani nerede demokrasi ve hukuk?
Sayın Başbakan; işte size yönelik “tek adam” eleştirileri bu nedenle yapılıyor. Çok güçlüsünüz ama güç ne kadar büyük olursa olsun, adalet, hukuk ve demokrasi kurallarına uymanız gerekir.
Siz gücünüzü kullanırken çok özensiz davranıyorsunuz ve en basit parti içi mekanizmaya bile gerek duymadan ihraç talimatı verebiliyorsunuz. Ne üzüntü vericidir ki partinizden bir akil adam bile çıkıp “Efendim, bunu kendi kurallarımız içinde yapmalıyız” diyemiyor size karşı.
Ve tabii işin en acı tarafı ise demokrasi ve hukuk kavramlarından yoksun tabanınız, bu davranışınızı “mertlik, yiğitlik, kararlılık” olarak algılayıp sizi alkışlıyor. Sayın Başbakanım; şunu bilmelisiniz ki hep sözünü ettiğiniz Avrupa demokrasisinde, hiçbir lider sizin yaptığınız gibi talimatla partisinden adam atamaz. Çünkü bilir ki demokrasilerde böyle şeyler olmaz.
***
Duty Free’yi kaldırın o zaman
Ne zamandır yurt dışına gitmediğim için gümrüksüz sahadaki mağazalardan da alışveriş yapmamıştım. Genellikle yurt dışından dönerken tanıdıklarıma, sigara, içki, çikolata falan alırım.
Ama şimdi bir sistem gelmiş. Ancak iki karton sigara, iki şişe içki, bir kilo çikolata alabiliyormuşsunuz.
İki kişiye birer karton sigara, bir arkadaşıma da iki paket puro aldım. İki karton sigara aldığım için iki paket sigaraya izin yokmuş.
İki şişe şarap alırsanız bir şişe viski ya da votka da alamıyorsunuz. Açıkçası dünyada nasıldır bilmiyorum, ama bu kadar kısıtlama da hoş değil. En azından sanki “kaçakçı” muamelesi görmüş gibi oluyorsunuz o da çok rahatsız edici.
Tamam kimse karton karton sigara, şişe şişe içki veya kilolarca çikolata almasın ama sınır da bu kadar düşük tutulmasın.
***
THY çok can sıkıyor
Birkaç günlük yurt dışı gezimin dönüşünü THY ile yaptım. Paris Charles De Gaulle Havalimanı’nda THY bürosuna gittim. Dönüş biletim olduğunu ama Miles&Miles kartımda hayli milim biriktiğini söyleyerek “Mümkünse bu millerimi Business Class’a geçmek için kullanabilir miyim?” diye sordum.
Maksat Business’ta uçmak değil, ama madem böyle bir şansım var, değerlendirmek istedim.
Paris’teki görevlilerden birinin bile yüzü gülmüyor. Yüzü en asık olan kadın görevli adımı bilgisayarda bulduktan sonra “Olmaz” dedi sert bir ifadeyle, “Bu bilet ucuz tarife, fark para ödemeniz gerek.”
Ardından bir açıklama bekliyorsunuz değil mi? “Şu kadar fark gerek” ya da “Sizin biletinizin türü bu, bu biletlere mil uygulamıyoruz” denir sanıyorsunuz.
Hayır öyle olmadı, yüzü gülmeyen kadın çekti gitti. Neyse geldik İstanbul’a. Bavul bekliyorum. Herkesinki geldi, benimki yok. Tek başıma bekliyorum. Artık “Galiba Paris’te kaldı” derken, bavulumun tek başına ve salına salına geldiğini gördüm. Ama sırılsıklam. Belli ki ya düşürdüler ya açıkta unuttular.
Hemen orada THY kayıp bavul bürosu var. İçeri girdim. İkisi kadın üç görevli... Suratlarından düşen bin parça. Boş olana durumu anlattım. Görevli “Ne, ne, ne” diye tekrar sordu. Yine anlattım. “Bir tutanak dolduralım, diğer arkadaşa söyleyin” dedi.
“Diğer arkadaşa” söyledim. Arkasını döndü. Ben de “Uzun yoldan geldim, lütfen işimi yapar mısınız?” diye sorunca bu kez ilk kadın görevli “Sırada bekleyen var, siz de bekleyin” diye azarladı.
“Canım o kadar korkmayın, sadece işimi halletmek istiyorum” cevabını verdim. Görevli aynı sertlikle “Allah Allah ya, ne korkacağım” dedi. İki dakika bekleyip çıktım. Zaten bavulda önemli bir şey yok, biraz ıslak. Ben uygulama nedir diye merakımdan girmiştim.
Bunları neden yazdım? Çünkü Türkiye’nin dünyadaki bayrağı olan bir kuruluşumuzun personel kalitesi günden güne düşüyor. Ne müşteri memnuniyeti ne kurumun saygınlığı düşünülüyor. Yazık...
***
Zürih’te tuz bitti
Önce İsviçre’nin Zürih kentine gittim. Alana indikten 15 dakika sonra kar yağışı başladı. İki gün sonra Paris’e gittim. Yine indikten yarım saat kadar sonra yoğun bir kar başladı. Derken İstanbul’a döndüm. Eve giderken yoğun bir tipi başladı.
Yani nereye gitsem peşimden kar da geldi. Ne bileyim, “Beyaz iyidir” derler. Hayırlısıyla. Peki niye çok güldüm? Zürih’e bu yıl çok kar yağmış. Bu nedenle çok tuz harcanmış. Benim indiğimde yine kar başlayınca bir panik yaşandı ki sormayın. Çünkü tuz stokları bitmiş.
Çok az inişi çıkışı olan Zürih kenti döndü birden “eski” İstanbul’a. Otobüsler durdu, tramvay çalışmadı. Neyse ki başka yerlerden geceyarısı tuz getirmişler de yolları açtılar. Yani diyeceğim, kar, sürekli kara alışık ülkelerde bile sorun yaratabiliyor.
***
Başbakan’a göre tütünle mücadele, terörle mücadele kadar önemliymiş.
Tekel işçilerine yapılanlar şimdi daha
iyi anlaşılıyor!
(Gani Yıldız)
Can ATAKLI- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 158
Yaş : 68
ŞEHİR : Türkiye
Meslek : Gazeteci
Öğrenim Durumu : Yüksek
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 05/06/08
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Can ATAKLI :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz