Erdoğan ve Başbuğ'daki çantaların içinde neler vardı?
1 sayfadaki 1 sayfası
Erdoğan ve Başbuğ'daki çantaların içinde neler vardı?
Lafı hiç dolandırmayalım, fotoğraf net:
Başbakanla Genelkurmay
Başkanı, gerginliği aşma zirvesinde bile ellerindeki çantalarla
birbirine hücum edecek şekilde görüntüler veriyorsa bunun adı
tartışmasız devlet krizidir.
Dahası, AKP’nin 8 yılda Türkiye’yi
getirdiği noktayı yani yönetemediğini de gözler önüne
sermektedir.
Çantaların
toplantıya getirilmesi var olan buhranın yakın zamanda aşılabileceğini
değil, tersine daha da tırmanacağını göstermektedir.
Öyle çünkü
çantaların içindekiler tarafların birbirine karşı argümanları ya da
kendi haklılıklarını
belgeliyor.
Dolayısı ile tablo ilk bakışta
bile hesaplaşmayı çağrıştırıyor.
Hal bu ise böyle bir ortamdan yani
hesaplaşma arenasından gerçek bir uzlaşma çıkmaz, sadece
çıktı
görüntüsü verilir.
TSK ve Orgeneral Başbuğ cephesinden bakıldığında
saldırıya uğrayan taraf olarak toplantıya çantalı gelinmesi yani
mağduriyetlerinin belgelenmek istenmesi usul açısından normal
görülebilir lakin Tayyip Bey’in aynı yolu izlemesi kabul edilemez.
Öyle
çünkü Erdoğan sonuçta TSK’dan sorumlu bir konumdadır.
Bir Başbakan
sorumlu olduğu bir kurumla yaşanan onca şeyden sonra elinde çanta ile
tansiyonu indirme zirvesine mi oturur? Eğer öyle bir görüntü ısrarla
veriliyorsa amaç asla üzüm yemek değil bağcı dövmek yani TSK ile
mücadele ediyor ya da boğuşuyor fotoğrafını kamuoyuna vermek yani başka
bir anlatımla asker üzerinden siyasete devam etmek demektir.
Hiç
kuşkunuz olmasın Tayyip Erdoğan’ın TSK üzerinden yaptığı istismarlar ya
da siyaset aynen devam edecek... 2003’deki malum seminer olayının bugün
bu biçimde üstüne gidilmesi bunun işaretidir. O gün bu olay gündeme
getirilmedi zira Erdoğan’ın kullanacağı AB ve benzeri pek çok argümanı
vardı, oysa bugün askere hücumdan başka seçime slogan yapabileceği tek
bir konusu yoktur. Dolayısı ile bugün yapılan görüşme ve verilen
mesajlara asla aldanılmamalıdır.
Gelelim iki çantada nelerin
olabileceğine?
Kuşkusuz bu konuda aktaracaklarım tahminlerimdir.
Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Başbuğ’un çantasında muhtemelen TSK hakkında sahte
belge ve bilgi üretenlerle ilgili somut veriler olabilir. TSK’ya
kimlerin ve niçin komplolar kurduğunu, kimlerin kimlerle beraber hareket
ettiğini, hangi dış dinamiğin hangi iç dinamikleri kullandığının somut
belgeleri olabilir.
Buna mukabil Başbakan’ın çantasında da TSK içinde
AKP ve kendisi ile alakalı menfi bakışı ve bazı teşebebüsleri gösteren
şeyler olabilir.
Peki sonuç ne mi olur?
Yukarıda da söyledik;
yapılan görüşme günü kurtarmak içindir ve göreceksiniz şekli bir iki
adımın ötesinde asla bir sonucu olmayacak çünkü TSK’yı pasifize etmek ve
polis konumuna sokmak, hem ABD hem de AKP için Kızılelma misali büyük
bir utku ve de projedir. Dahası, TSK ve darbe mugalataları AKP’nin seçim
kampanyalarında kullanacağı tek istismar silahıdır. Bu itibarla düne
bakıp tamam bu sorun aşıldı demek çok yanıltıcı olacaktır... Orgeneral
Başbuğ’un verdiği fotoğraflar ise askerin mağdur olduğunu tescil
ettirmek istemesi olabilir....
NOT: Dün yazdığım Deniz Ülke Arıboğan’la ilgili
yazıma, Bahçeşehir Üniversitesinin Mütevelli Heyet Başkanı Enver Yücel
telefon ederek açıklama getirdi ve Arıboğan’ın yurtdışında
görevlendirildiğini, dolayısı ile baskı ile görevden alınmasının söz
konusu olmadığını bildirdi.
TESADÜF...
Komutan
sorgulamaları gensoruya denk getirildi!
Bu kadar tesadüf
masallarda bile olmaz ama Ergenekon pardon Kafes davası sürecinde
oluyor. Ne hikmetse yapılan operasyon ve sorgulamalar AKP’nin zorda
olacağı günlere ve saatlere denk geliyor. Malum dün AKP’li İçişleri
Bakanı Beşir Atalay hakkında Habur’da PKK’ya hakim ayarlamaktan dolayı
gensoru önergesinin görüşmei vardı. Habur rezaleti AKP’ye vurgun yediren
bir olay, dolayısı ile AKP bu konuda çok titiz. Habur’daki o çirkin
görüntüler kadar ve hatta daha ötesi AKP’li Bakan’ın PKK’lıları serbest
bırakmak için hakim ayarladığını Ahmet Türk’e söylemesi ve bu iddianın
Hatip Dicle tarafından ifşasıydı... AKP bu korkunç iddia tabanda akis
bulmasın diye seferber olurken birden malum gözaltına almalar ve Kafes
operasyonları gündeme geldi. İlginçtir operasyonun finali yani
komutanların durumu da gensorunun TBMM’de görüşüleceği Perşembe’ye kadar
uzadı... Sormak lazım yasa gereği poliste ifadesi alınamayan komutanlar
üç gün poliste niçin bekletildi de gensoru günü adliyeye sevk edildi?
Şimdi birileri amaç gensoru görüşmelerini örtmek dese ne cevap
verilecek? Kuşkusuz tesadüf ama dedik ya Ergenekon’daki tesadüfler emin
olun masallarda bile yok!
ELDE VAR 1...
60
milyarlık TRT maaşı Meclis’te!
Hatırlayacaksınız bu sütunda
Mehmet Altan’ın devlete ait Cine-5 Televizyonundan ayda 50 milyar, yine
Tayfun Talipoğlu’nun da TRT’den ayda 60 milyar aldığını yazmıştık.
Sağolsun Cine-5’in yeni yönetimi bizi ve meslektaşlarımızı duydu ve
Mehmet Altan’ı kapıya koydu yani işine son verdi. Bunu yaptığı için
Cine-5’in yeni yönetimini alkışlıyoruz. Gelelim Tayfun Talipoğlu’na... O
cenahtan tık yok!.. Ne Talipoğlu ne de Hayrünnisa Hanımın bile elini
sıkmayan ve Ergenekon operasyonlarını ne hikmetse olmadan önce bilen ve
bunu TRT yayınlarına yansıtan İbrahim Şahin ses vermiyor. TRT sanki 72
milyona ait değil de bu adamlara babasından miras!.. Ama biz bu işin
peşini bırakmayız.. Sadece biz değil bu ülkenin namuslu ve onurlu
vekilleri de bırakmaz.. İşte onlardan biri olan CHP Adana Milletvekili
Sevgili Hulusi Güvel Bakan Bülent Arınç’ın cevaplaması talebiyle soru
önergesi vererek konuyu TBMM’ye taşıdı.. Kaçış yok Şahin-Talipoğlu
kankaları, önce açıklayacak ve zamanı geldiğinde de hesap vereceksiniz!
Başbakanla Genelkurmay
Başkanı, gerginliği aşma zirvesinde bile ellerindeki çantalarla
birbirine hücum edecek şekilde görüntüler veriyorsa bunun adı
tartışmasız devlet krizidir.
Dahası, AKP’nin 8 yılda Türkiye’yi
getirdiği noktayı yani yönetemediğini de gözler önüne
sermektedir.
Çantaların
toplantıya getirilmesi var olan buhranın yakın zamanda aşılabileceğini
değil, tersine daha da tırmanacağını göstermektedir.
Öyle çünkü
çantaların içindekiler tarafların birbirine karşı argümanları ya da
kendi haklılıklarını
belgeliyor.
Dolayısı ile tablo ilk bakışta
bile hesaplaşmayı çağrıştırıyor.
Hal bu ise böyle bir ortamdan yani
hesaplaşma arenasından gerçek bir uzlaşma çıkmaz, sadece
çıktı
görüntüsü verilir.
TSK ve Orgeneral Başbuğ cephesinden bakıldığında
saldırıya uğrayan taraf olarak toplantıya çantalı gelinmesi yani
mağduriyetlerinin belgelenmek istenmesi usul açısından normal
görülebilir lakin Tayyip Bey’in aynı yolu izlemesi kabul edilemez.
Öyle
çünkü Erdoğan sonuçta TSK’dan sorumlu bir konumdadır.
Bir Başbakan
sorumlu olduğu bir kurumla yaşanan onca şeyden sonra elinde çanta ile
tansiyonu indirme zirvesine mi oturur? Eğer öyle bir görüntü ısrarla
veriliyorsa amaç asla üzüm yemek değil bağcı dövmek yani TSK ile
mücadele ediyor ya da boğuşuyor fotoğrafını kamuoyuna vermek yani başka
bir anlatımla asker üzerinden siyasete devam etmek demektir.
Hiç
kuşkunuz olmasın Tayyip Erdoğan’ın TSK üzerinden yaptığı istismarlar ya
da siyaset aynen devam edecek... 2003’deki malum seminer olayının bugün
bu biçimde üstüne gidilmesi bunun işaretidir. O gün bu olay gündeme
getirilmedi zira Erdoğan’ın kullanacağı AB ve benzeri pek çok argümanı
vardı, oysa bugün askere hücumdan başka seçime slogan yapabileceği tek
bir konusu yoktur. Dolayısı ile bugün yapılan görüşme ve verilen
mesajlara asla aldanılmamalıdır.
Gelelim iki çantada nelerin
olabileceğine?
Kuşkusuz bu konuda aktaracaklarım tahminlerimdir.
Genelkurmay
Başkanı Orgeneral Başbuğ’un çantasında muhtemelen TSK hakkında sahte
belge ve bilgi üretenlerle ilgili somut veriler olabilir. TSK’ya
kimlerin ve niçin komplolar kurduğunu, kimlerin kimlerle beraber hareket
ettiğini, hangi dış dinamiğin hangi iç dinamikleri kullandığının somut
belgeleri olabilir.
Buna mukabil Başbakan’ın çantasında da TSK içinde
AKP ve kendisi ile alakalı menfi bakışı ve bazı teşebebüsleri gösteren
şeyler olabilir.
Peki sonuç ne mi olur?
Yukarıda da söyledik;
yapılan görüşme günü kurtarmak içindir ve göreceksiniz şekli bir iki
adımın ötesinde asla bir sonucu olmayacak çünkü TSK’yı pasifize etmek ve
polis konumuna sokmak, hem ABD hem de AKP için Kızılelma misali büyük
bir utku ve de projedir. Dahası, TSK ve darbe mugalataları AKP’nin seçim
kampanyalarında kullanacağı tek istismar silahıdır. Bu itibarla düne
bakıp tamam bu sorun aşıldı demek çok yanıltıcı olacaktır... Orgeneral
Başbuğ’un verdiği fotoğraflar ise askerin mağdur olduğunu tescil
ettirmek istemesi olabilir....
NOT: Dün yazdığım Deniz Ülke Arıboğan’la ilgili
yazıma, Bahçeşehir Üniversitesinin Mütevelli Heyet Başkanı Enver Yücel
telefon ederek açıklama getirdi ve Arıboğan’ın yurtdışında
görevlendirildiğini, dolayısı ile baskı ile görevden alınmasının söz
konusu olmadığını bildirdi.
TESADÜF...
Komutan
sorgulamaları gensoruya denk getirildi!
Bu kadar tesadüf
masallarda bile olmaz ama Ergenekon pardon Kafes davası sürecinde
oluyor. Ne hikmetse yapılan operasyon ve sorgulamalar AKP’nin zorda
olacağı günlere ve saatlere denk geliyor. Malum dün AKP’li İçişleri
Bakanı Beşir Atalay hakkında Habur’da PKK’ya hakim ayarlamaktan dolayı
gensoru önergesinin görüşmei vardı. Habur rezaleti AKP’ye vurgun yediren
bir olay, dolayısı ile AKP bu konuda çok titiz. Habur’daki o çirkin
görüntüler kadar ve hatta daha ötesi AKP’li Bakan’ın PKK’lıları serbest
bırakmak için hakim ayarladığını Ahmet Türk’e söylemesi ve bu iddianın
Hatip Dicle tarafından ifşasıydı... AKP bu korkunç iddia tabanda akis
bulmasın diye seferber olurken birden malum gözaltına almalar ve Kafes
operasyonları gündeme geldi. İlginçtir operasyonun finali yani
komutanların durumu da gensorunun TBMM’de görüşüleceği Perşembe’ye kadar
uzadı... Sormak lazım yasa gereği poliste ifadesi alınamayan komutanlar
üç gün poliste niçin bekletildi de gensoru günü adliyeye sevk edildi?
Şimdi birileri amaç gensoru görüşmelerini örtmek dese ne cevap
verilecek? Kuşkusuz tesadüf ama dedik ya Ergenekon’daki tesadüfler emin
olun masallarda bile yok!
ELDE VAR 1...
60
milyarlık TRT maaşı Meclis’te!
Hatırlayacaksınız bu sütunda
Mehmet Altan’ın devlete ait Cine-5 Televizyonundan ayda 50 milyar, yine
Tayfun Talipoğlu’nun da TRT’den ayda 60 milyar aldığını yazmıştık.
Sağolsun Cine-5’in yeni yönetimi bizi ve meslektaşlarımızı duydu ve
Mehmet Altan’ı kapıya koydu yani işine son verdi. Bunu yaptığı için
Cine-5’in yeni yönetimini alkışlıyoruz. Gelelim Tayfun Talipoğlu’na... O
cenahtan tık yok!.. Ne Talipoğlu ne de Hayrünnisa Hanımın bile elini
sıkmayan ve Ergenekon operasyonlarını ne hikmetse olmadan önce bilen ve
bunu TRT yayınlarına yansıtan İbrahim Şahin ses vermiyor. TRT sanki 72
milyona ait değil de bu adamlara babasından miras!.. Ama biz bu işin
peşini bırakmayız.. Sadece biz değil bu ülkenin namuslu ve onurlu
vekilleri de bırakmaz.. İşte onlardan biri olan CHP Adana Milletvekili
Sevgili Hulusi Güvel Bakan Bülent Arınç’ın cevaplaması talebiyle soru
önergesi vererek konuyu TBMM’ye taşıdı.. Kaçış yok Şahin-Talipoğlu
kankaları, önce açıklayacak ve zamanı geldiğinde de hesap vereceksiniz!
Sebahattin ÖNKİBAR- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 178
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : sonkibar@gmail.com
Aldığı Teşekkür : 20
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz