KAHRAMANLARI İNTİHAR EDEN BİR ORDU VATAN SAVUNMASI YAPABİLİR Mİ?
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
KAHRAMANLARI İNTİHAR EDEN BİR ORDU VATAN SAVUNMASI YAPABİLİR Mİ?
KAHRAMANLARI İNTİHAR EDEN BİR ORDU VATAN SAVUNMASI YAPABİLİR Mİ?
ALİ ERALP
“Yakalama” emri çıkarılan subayların çoğu görev başında bugün. İçlerinde Başbakana brifing sunan paşalar bile var…
“Darbeci, çeteci” denilerek, kendilerine en ağır suçlamalarda bulunulan komutanlarımız birliklerini yönetmeye devam ediyorlar… Buyrukları altında yüzlerce subay, astsubay, binlerce er, erbaş hâlâ eğitim görüyor. Vatanı, bayrağı, hudutları bekliyorlar… Dağlarda itsürüsü’lı kovalıyorlar. Vatan savunması yapıyorlar. Şehit düşüyorlar..
Sormak gerekmez mi şimdi:
İhanet içerisinde olan darbeci subayların, sınırlarda, mevzilerde, dağlarda ne işi var? Niçin hala teröristlere karşı dişe diş bir mücadele yürütüyorlar. Ne diye canlarını tehlikeye atıyorlar? Niçin Fethullah Gülen gibi yaşamlarını Amerika’da sürdürmüyorlar? Niçin kaçıp gitmiyorlar? Ne “yakalanma”, ne tutuklanma, ne de gözaltı sorunları yaşarlardı o zaman. Günlerini gün ederlerdi.
Yine sormak gerekmez mi?
Neden “yakalama” emri çıkarılan bir komutan siperlerde Başbakana, Genel Kurmay Başkanına brifing veriyor, yani bilgilendirme toplantısı yapıyor?
Neden İçişleri bakanı, şehit cenazesinde “Balyoz Davası sanığı” bir korgeneralle bir araya geliyor ve “Ne yaparsanız yapın, bitirin bu terörü…” diyerek, adeta yalvarırcasına, bir “darbeci (!) general”den kendilerine yardımcı olmasını istiyor?
Komutansız ordu olur mu? Komutansız bir ordu terörü ve teröristi bitirebilir mi?
Subayları dört duvar arasına atılan bir ordu, vatan savunması yapabilir mi?
Sen önce “çeteci, darbeci” suçlamaları ile komutanlara “yakalama emri” çıkaracak, onları gözaltına alacaksın. Sonra da “git bu vatanı koru” diyeceksin.
Bir ülkeyi komutansız, ordusuz bırakırsan, elbette dağdan inen üç beş çapulcu serseri de elini kolunu sallayarak gelir, gün ortasında, kentin merkezinde seni vurur, askerini, polisini şehit eder. Sonra da nasıl geldiyse öylece elini kolunu sallayarak çekip gider.
Bu koşullarda bitmez bu terör… Bitirilemez. Hele bir de bu ihanet çetesinin arkasında ABD, İsrail varsa, Barzani, Talabani varsa… Hiç bitmez…
Adları “darbeci subaylara” çıkarılan ordumuz bugün ne yazık ki, iki ateş arasında kalmıştır... İçeriden ve dışarıdan saldırıya uğramıştır, düşman muamelesi görmektedir.
Bu nedenle, canını ortaya koyarak, terörle, teröristle mücadeleye giren değerli komutanlarımız, yapılan hakaretler, suçlamalar karşısında intihar etmektedirler. Dünyanın hangi ülkesinde kahramanlar böyle cezalandırılmaktadır?
Vatanı parçalamak, bölmek isteyen teröristler Habur sınır kapısında davulla zurnayla karşılanıp, ayaklarına yargıçlar, savcılar gönderilirken; vatanın birliğinden, bütünlüğünden yana olan subaylar hakkında “yakalama” kararı çıkarılıyor. “Cani” muamelesi yapılıyor. itsürüsü’lılara uygulanmayan davranış, onlara reva görülüyor.
Yıllar önce emekliye ayrılmış generaller nasıl darbe yapar? Gece gündüz itsürüsü ile çarpışan, mevziden mevziye koşan bir subay nasıl vatanına ihanet eder? O emekli paşalar, güç, kuvvet, silah ellerindeyken ihtilal yapmamışlar da şimdi mi yapacaklar?
Sonra kim kime darbe yapıyor? Kim kime tertip düzenliyor? Şunu birileri anlatsa, biz de öğrensek…
Ordu mu darbe yapıyor, yoksa ABD’si, AKP’si, Fethullah Gülen’i birleşip, bütünleşerek, sırt sırta verip, orduya mı darbe yapıyor?
Kendi ordusunu düşman bilip, komutanlarına savaş açan bir başka ülke daha gösterebilir misiniz yeryüzünde?
Kaçan, göçen, yurdunu, ocağını terk eden ya da ifadeye çağrıldığında gitmeyen bir subay var mı ki “yakalama” emri çıkarılıyor?
Bir mahkemenin serbest bıraktığını, öteki mahkemenin tutuklamaya kalkması, nasıl bir hukuk anlayışıdır. Yargıcın yargıca, savcının savcıya güveni kalmamışsa, adalet nasıl “mülkün temeli olabilir ülkemizde?”
Ama gerçek adalet bir gün ortaya çıkacak, “mülkün temeli olacak”, tüm yasa dışı uygulamaların hesabını soracaktır.
O gün gelip çattığında, kimlerin yurdu terk edeceğini, kimlerin Amerika’lardan oturma izni isteyeceğini yaşayıp, hep birlikte göreceğiz. Ama kaçanlar, göçenler asla, yurtsever Türk subayları olmayacaktır. Çünkü onlar, ne hayali ihracat yapmıştır, ne ihaleye fesat karıştırmıştır… Ne de çoluğunu, çocuğunu, yedi sülalesini bir gecede Türkiye’nin en zenginleri arasına katmıştır.
Kimse kimseyi aldatmasın… Kimse, “şu çeteci, bu darbeci” diye ulusumuzu kandırmaya kalkmasın. Çünkü güneş yüce dağların doruklarından güzel yüzünü göstermiştir. Artık halkımız kimlerin yurtsever, kimlerin hain olduğunu anlamaya başlamıştır. Şanlı ordumuzla oyuncak gibi oynanmasından sağduyulu AKP’li vatandaşlarımız bile rahatsız olmaktadır. Egemen güçlerin telaşı da bundan kaynaklanmaktadır zaten.
Yoksa ne diye YAŞ arifesinde terfi alacak subayları yakalatmaya kalksınlar? Ne diye çoluğu çocuğu, torunu ile emekliliğini huzur içinde yaşamak isteyenleri dört duvar arasına hapsetsinler?
Bütün bu çabaların altında yatan tek bir amaç vardır: Sırası gelen Kemalist, yurtsever subayların terfilerini yaptırmayarak, onların önemli mevkilere atanmalarını engellemek, önünü kesmek… Orduyu Kemalist, ulusalcı, laik subaylardan temizlemek, kurulacak özel güçler için dikensiz gül bahçesi yaratmak…
Bu nedenlerle, Kemal Kılıçdaroğlu ile olumlu bir rüzgâr yakalamış olan CHP de “ordunun iç hizmet kanununda yer alan 35. Maddeyi kaldıracağız” gibi boş laflarla, AKP’nin değirmenine su taşımamalı, bu türden çözümsüz önerilerle gereksiz bir tartışma ortamı yaratmamalıdır. Ne darbeler ne de ihtillaller bu yöntemle önlenebilir? Referanduma az bir zaman kalmışken hedef saptırmanın ne yeri ne de zamanıdır şimdi...
CHP’nin gücü yetiyorsa eğer, her şeyden önce, Referandumdan “HAYIR” oyunun çıkmasını sağlayarak, ordumuza uygulanan darbeyi durdursun… Yurdumuza yapılacak en büyük iyilik, en büyük görev budur şimdi…
(ali-eralp@hotmail.com)
ALİ ERALP
“Yakalama” emri çıkarılan subayların çoğu görev başında bugün. İçlerinde Başbakana brifing sunan paşalar bile var…
“Darbeci, çeteci” denilerek, kendilerine en ağır suçlamalarda bulunulan komutanlarımız birliklerini yönetmeye devam ediyorlar… Buyrukları altında yüzlerce subay, astsubay, binlerce er, erbaş hâlâ eğitim görüyor. Vatanı, bayrağı, hudutları bekliyorlar… Dağlarda itsürüsü’lı kovalıyorlar. Vatan savunması yapıyorlar. Şehit düşüyorlar..
Sormak gerekmez mi şimdi:
İhanet içerisinde olan darbeci subayların, sınırlarda, mevzilerde, dağlarda ne işi var? Niçin hala teröristlere karşı dişe diş bir mücadele yürütüyorlar. Ne diye canlarını tehlikeye atıyorlar? Niçin Fethullah Gülen gibi yaşamlarını Amerika’da sürdürmüyorlar? Niçin kaçıp gitmiyorlar? Ne “yakalanma”, ne tutuklanma, ne de gözaltı sorunları yaşarlardı o zaman. Günlerini gün ederlerdi.
Yine sormak gerekmez mi?
Neden “yakalama” emri çıkarılan bir komutan siperlerde Başbakana, Genel Kurmay Başkanına brifing veriyor, yani bilgilendirme toplantısı yapıyor?
Neden İçişleri bakanı, şehit cenazesinde “Balyoz Davası sanığı” bir korgeneralle bir araya geliyor ve “Ne yaparsanız yapın, bitirin bu terörü…” diyerek, adeta yalvarırcasına, bir “darbeci (!) general”den kendilerine yardımcı olmasını istiyor?
Komutansız ordu olur mu? Komutansız bir ordu terörü ve teröristi bitirebilir mi?
Subayları dört duvar arasına atılan bir ordu, vatan savunması yapabilir mi?
Sen önce “çeteci, darbeci” suçlamaları ile komutanlara “yakalama emri” çıkaracak, onları gözaltına alacaksın. Sonra da “git bu vatanı koru” diyeceksin.
Bir ülkeyi komutansız, ordusuz bırakırsan, elbette dağdan inen üç beş çapulcu serseri de elini kolunu sallayarak gelir, gün ortasında, kentin merkezinde seni vurur, askerini, polisini şehit eder. Sonra da nasıl geldiyse öylece elini kolunu sallayarak çekip gider.
Bu koşullarda bitmez bu terör… Bitirilemez. Hele bir de bu ihanet çetesinin arkasında ABD, İsrail varsa, Barzani, Talabani varsa… Hiç bitmez…
Adları “darbeci subaylara” çıkarılan ordumuz bugün ne yazık ki, iki ateş arasında kalmıştır... İçeriden ve dışarıdan saldırıya uğramıştır, düşman muamelesi görmektedir.
Bu nedenle, canını ortaya koyarak, terörle, teröristle mücadeleye giren değerli komutanlarımız, yapılan hakaretler, suçlamalar karşısında intihar etmektedirler. Dünyanın hangi ülkesinde kahramanlar böyle cezalandırılmaktadır?
Vatanı parçalamak, bölmek isteyen teröristler Habur sınır kapısında davulla zurnayla karşılanıp, ayaklarına yargıçlar, savcılar gönderilirken; vatanın birliğinden, bütünlüğünden yana olan subaylar hakkında “yakalama” kararı çıkarılıyor. “Cani” muamelesi yapılıyor. itsürüsü’lılara uygulanmayan davranış, onlara reva görülüyor.
Yıllar önce emekliye ayrılmış generaller nasıl darbe yapar? Gece gündüz itsürüsü ile çarpışan, mevziden mevziye koşan bir subay nasıl vatanına ihanet eder? O emekli paşalar, güç, kuvvet, silah ellerindeyken ihtilal yapmamışlar da şimdi mi yapacaklar?
Sonra kim kime darbe yapıyor? Kim kime tertip düzenliyor? Şunu birileri anlatsa, biz de öğrensek…
Ordu mu darbe yapıyor, yoksa ABD’si, AKP’si, Fethullah Gülen’i birleşip, bütünleşerek, sırt sırta verip, orduya mı darbe yapıyor?
Kendi ordusunu düşman bilip, komutanlarına savaş açan bir başka ülke daha gösterebilir misiniz yeryüzünde?
Kaçan, göçen, yurdunu, ocağını terk eden ya da ifadeye çağrıldığında gitmeyen bir subay var mı ki “yakalama” emri çıkarılıyor?
Bir mahkemenin serbest bıraktığını, öteki mahkemenin tutuklamaya kalkması, nasıl bir hukuk anlayışıdır. Yargıcın yargıca, savcının savcıya güveni kalmamışsa, adalet nasıl “mülkün temeli olabilir ülkemizde?”
Ama gerçek adalet bir gün ortaya çıkacak, “mülkün temeli olacak”, tüm yasa dışı uygulamaların hesabını soracaktır.
O gün gelip çattığında, kimlerin yurdu terk edeceğini, kimlerin Amerika’lardan oturma izni isteyeceğini yaşayıp, hep birlikte göreceğiz. Ama kaçanlar, göçenler asla, yurtsever Türk subayları olmayacaktır. Çünkü onlar, ne hayali ihracat yapmıştır, ne ihaleye fesat karıştırmıştır… Ne de çoluğunu, çocuğunu, yedi sülalesini bir gecede Türkiye’nin en zenginleri arasına katmıştır.
Kimse kimseyi aldatmasın… Kimse, “şu çeteci, bu darbeci” diye ulusumuzu kandırmaya kalkmasın. Çünkü güneş yüce dağların doruklarından güzel yüzünü göstermiştir. Artık halkımız kimlerin yurtsever, kimlerin hain olduğunu anlamaya başlamıştır. Şanlı ordumuzla oyuncak gibi oynanmasından sağduyulu AKP’li vatandaşlarımız bile rahatsız olmaktadır. Egemen güçlerin telaşı da bundan kaynaklanmaktadır zaten.
Yoksa ne diye YAŞ arifesinde terfi alacak subayları yakalatmaya kalksınlar? Ne diye çoluğu çocuğu, torunu ile emekliliğini huzur içinde yaşamak isteyenleri dört duvar arasına hapsetsinler?
Bütün bu çabaların altında yatan tek bir amaç vardır: Sırası gelen Kemalist, yurtsever subayların terfilerini yaptırmayarak, onların önemli mevkilere atanmalarını engellemek, önünü kesmek… Orduyu Kemalist, ulusalcı, laik subaylardan temizlemek, kurulacak özel güçler için dikensiz gül bahçesi yaratmak…
Bu nedenlerle, Kemal Kılıçdaroğlu ile olumlu bir rüzgâr yakalamış olan CHP de “ordunun iç hizmet kanununda yer alan 35. Maddeyi kaldıracağız” gibi boş laflarla, AKP’nin değirmenine su taşımamalı, bu türden çözümsüz önerilerle gereksiz bir tartışma ortamı yaratmamalıdır. Ne darbeler ne de ihtillaller bu yöntemle önlenebilir? Referanduma az bir zaman kalmışken hedef saptırmanın ne yeri ne de zamanıdır şimdi...
CHP’nin gücü yetiyorsa eğer, her şeyden önce, Referandumdan “HAYIR” oyunun çıkmasını sağlayarak, ordumuza uygulanan darbeyi durdursun… Yurdumuza yapılacak en büyük iyilik, en büyük görev budur şimdi…
(ali-eralp@hotmail.com)
Ali Eralp- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 62
Yaş : 72
ŞEHİR : içel
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : üniversite
Aldığı Teşekkür : 23
Kayıt tarihi : 22/12/09
DENiZ YILDIZI :: YAZARLARIMIZ :: Ali ERALP :: Son Yazısı
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz