Herkes Yazıyor Söylüyor

Başka ülkeleri bilmiyorum, ama bizim ülkemizde eli kalem tutanlar ve çenesini çalıştıranlar bir alem!..
Şehit haberleri mi geldi, hemen eline kalemi al yaz yaza bilidiğin kadar!
Ülkede “flash haber” mi duyuldu, hemen eline kalemi al yaz yazabildiğin kadar!
Şimdi de Van`da deprem oldu, hemen al eline kalemi yaz yaza bildiğin kadar.
Bununla da yetinmedi mi, çık televziyonlara konuş Allah konuş!
Biri bu ve buna benzer konularda yazı yazmasın, hemen birileri ya yazıyı tersten okuyup yorum yapacaktır ya da yazıyı destekleyecektir.
Gazeteci Bekir Çoşkun “Battaniye” adlı bir yazı yazdı ve hemen bunun üzerine atlanıverildi!.. Yok efendim, bir Türk, bir Kürt`e battaniye yollamış ve kardeşlik bağları kuvvetleniverrmiş. İşte dayanışma buymuş!
“Mustafa Kemal`in ülkesinde etnik ayırım yoktur.” Denilmiyor muydu?
Hepimiz Türk`üz. “Ne mutlu Türküm” diyene” diyip durmuyor muyuz?
O halde ülkenin herhangi bir yerinde bir felaket oldu mu ayırım yapmadan yardım elini uzatmak bizim bir görevimiz olduğuna göre, felaket yerine yardımı ulaştırmak da bizim görevimizdir, daha doğrusu vatan görevidir.
İllada bir felaketten sonra yardıma koşmak yetmemektedir. Felaketin olmaması için, gayret göstermek, halkı ve özellikle yetkililri uyarmak da bir vatani görevdir.
Biri kalkıyor, hemen eline kalemi alıyor ve Reşat Nuri Güntekin’in “Çalıkuşu” romanını örnek gösterip “Bu muhteşem romanı mutlaka okuyun.” diyor. Hararetli bir şekilde tavsiye etmesinin nedeni de Van`daki depremde enkaz altında kalan 63 öğretmen için. Kendisine ve onun gibi düşünenlere sormak lazım: “Şimdi mi aklınıza geldi? Yıllar önce birçok gençecik kadın ve erkek öğretmenler enkaz altında kaldılar ve öldürüldüler. Hiç birisinn aklına Çalışkuşu romanı gelmedi!.. Yoksa değişen bir şey mi oldu? Yoksa bu enkaz başka enkaz mı? Vee yazı şöyle son buluyor:
“Hepsinin adını kalbinizin kenarında bir yerlere yazın. Bir Fatiha okuyun.
Sonra bir de ölümsüz eserini; 80 yıl boyunca işte bu Cumhuriyet ideallerini nesilden nesle taşıyan, genç kızların içine bir ülkü olarak yerleştiren, o harika kitabı okuyun.
Çalıkuşu’nu okuyun.
Bu genç kızlara, bu delikanlılara yakacağınız en güzel ağıt budur.”
Peki aydın olarak adlandırdıklarımız “Halkın okumaya karşı allerjisi vardır. Halk okuma özürlüdür.” demiyorlar mı? O zaman bu raonamı tavsiye etmenin bir kıymeti harbiyesi var mı?
Bir Fatiha okumak ne onları geri getirebiliyor, ne zamanı geriye döndürebiliyor ne de çalıkuşu romanını okumak acıları dindirebiliyor.
Bence bu ve buna benzer romanları, ilk önce Mustafa Kemal`in söylediklerini yazydıklarını, ilkelerini bu tür yazı yazanların, bu konularda konuşanların okumaları gerekir ve daha da doğrusu şarttır. Onlar anlasınlar ki, yıllarca bilgisiz bırakılan, acı çeken halka da gerçekleri anlatsınlar...
Keşke çok, ama çok daha önceleri bu görevi üstlemiş olsalardı, gerçekleri halka anlatsalardı, bu tür romanları tavsiye etselerdi, cumhuriyetin nasıl kurulduğunu yazsalardı başımıza bu yaşadıklarımız gelmeyecekti.
Mustafa Kemal`in kurmuş olduğu o tertemiz Cumhuriyet, şimdi dimdik ayakta kalacaktı!..
Ne demişler?
“Geçti Borun pazarı sür eşeği niğdeye”

Dr. Yüksel Cavlak