Özlem... Hep olacak!
1 sayfadaki 1 sayfası
Özlem... Hep olacak!
Özlem... Hep olacak!
Yine yılın son saatleri... Bir hesaplaşma anı daha! Yaşanan 365 günün getirdikleri...
Götürdükleri...
Götüremeyip, başımıza bela ettikleri bugün hep bir hayalet gibi dönüp duracak etrafımızda...
Dolu görünümlü fos sözler...
Dost görünümlü düşmanlar...
Umut bağladıklarımız...
Hüsrana uğradıklarımız...
Beklentilerimiz, acılarımız, sevinçlerimiz...
Kaybettiklerimiz, kazandıklarımız... Kırdıklarımız, kırıldıklarımız... Küfrettiklerimiz ve bize küfredenler...
Hırsızlar, yağcılar, yalancılar, soyguncular...
Köşeye sıkıştırdıklarımız, az bile yaptıklarımız...
Ve haklarını yediklerimiz...
Hepsi inanılmaz bir koro oluşturup, yılın bu son gününde sadece bizim duyabileceğimiz bir şarkı söyleyecekler...
Kulağımızın içinde yankılanan; çok sesli, anlaşılmaz sözcüklerle dolu uzun bir şarkı!
***
Kimimiz için gerilim müziği, kimimiz için iki adım ileri, bir adım geri temposunda Mehter Marşı...
Kimimiz için Roman havası, kimimiz için zeybek, kimimiz için arabesk!
Ve kimimiz için yüreğimizi sızlatan bir “kara sevda” ezgisi...
Tek
bir gerçek var ki; herkes kendi şarkısını dinleyecek bugün... Her bir
notasını kendi oluşturduğu, bilerek ya da bilmeyerek sözlerini yazdığı
kendi şarkısını!
***
Benim şarkım; oldukça hüzünlü bu yıl...
“Acı kayıplar”ın en acısı: Annem!
“Sordum
sarı çiçeğe”yle başlayan ve ak bir tülbentin içinden geçtikten sonra
iyice yumuşayan, naif ve içli bir ilahi... Daha kim bilir kaç yılımın
şarkısını etkileyecek, temel bir motif!
Acının yanında özlem, pişmanlığın yanında yalnızlık notaları...
Hemen ardından gümbür gümbür yükselen nefis bir direniş marşı; “Çanakkale içinde” tadında...
Tüm kaleleri kuşatılan bir neslin, kalan birkaç kaleyi korumak için gözünü budaktan esirgemeyişinin coşkusu!
Birilerinin
sonuna kadar açtıkları radyodan yükselen Arap’ın “Yalelli”sine inat,
yıl boyunca kararlılıkla söylemeye çalıştığım vatan şarkıları...
***
Yılın son günü, bugün...
Siz de bir an yalnız kalın ve kendi şarkınızı duymaya çalışın!
Çünkü “yeni yılın yeni şarkısı”nın habercisi olacak duyduğunuz ezgiler...
Gelecek yıl için daha “insani” bir plan yapmanızı sağlayacak...
Ya özlem?
İyiye, doğruluğa, mutluluğa, coşkuya, sevince kavuşma özlemi...
Hiç kuşkunuz olmasın; o yine kaçacak... Bizim, “Sadece yanımda ol” diye yalvarmamızı umursamadan, bildiğini okuyacak...
Ama biz özlemeyi sürdürmeyi becerdiğimiz sürece, insan olacağız...
Kısacası özlem, hep olacak!
*****
GÜNÜN SORUSU
Melih
Gökçek, Kemal Kılıçdaroğlu’nun iddia ettiği gibi doğal gaz
abonelerinden fazla para aldığını kabul etmiş ve bu paraların iadesine
başlanmış!
Gökçek’in görevden alınması ve hakkında dava açılması gerekmiyor mu?
*****
Cuma namazı için Kâbe’ye gitmek israf değil mi?
Bütün din tacirleri günlerdir ağız birliği etmişcesine aynı şeyi söylüyor:
“Yılbaşı
kutlamaları için harcanan para israftır. İsraf da haramdır. Bu yüzden
gerçek Müslümanlar yılbaşı kutlamalarına katılmaz.”
Bu ülkenin insanları, Noel’i değil, eski bir yılın bitmesini, yeni bir yılın başlamasını kutluyorlar...
Birbirlerine iyi dileklerde bulunuyor ve dostluk tazeliyorlar...
Bu arada da herkes kendi bütçesine göre; çok da önemli sayılmayacak bir miktarda harcama yapıyor...
Bunun neresi israf, neresi haram?
***
Gelelim
başka bir konuya: Ülkemizde çok sayıda şirket, son birkaç yıldır
Kâbe’de cuma namazı kıldırmak için özel turlar düzenliyor.
Perşembe akşamı Atatürk Havalimanı’ndan Cidde Havaalanı’na hareket ediliyor.
Gece 2.00’de Mekke’ye varılıyor. 11.00’de Harem-i Şerif’e cuma namazı için gidiliyor. Aynı akşam da İstanbul’a dönülüyor...
Bunun için harcanan para, en ucuz tarifeden 777 Euro!
Yani; yaklaşık 1.500 YTL!
***
“Yılbaşı kutlamaları israftır” diyen müftüler, dinci kalemler, tarikat ve cemaat ağaları, sözüm size:
Bir kez olsun bu turlara katılanları da uyardınız mı?
Onlara da “Dinimizde israf haramdır ve yaptığınız israftır” dediniz mi?
Yoksa; dinci seyahat acentalarının tepkilerinden mi çekindiniz?
Yine yılın son saatleri... Bir hesaplaşma anı daha! Yaşanan 365 günün getirdikleri...
Götürdükleri...
Götüremeyip, başımıza bela ettikleri bugün hep bir hayalet gibi dönüp duracak etrafımızda...
Dolu görünümlü fos sözler...
Dost görünümlü düşmanlar...
Umut bağladıklarımız...
Hüsrana uğradıklarımız...
Beklentilerimiz, acılarımız, sevinçlerimiz...
Kaybettiklerimiz, kazandıklarımız... Kırdıklarımız, kırıldıklarımız... Küfrettiklerimiz ve bize küfredenler...
Hırsızlar, yağcılar, yalancılar, soyguncular...
Köşeye sıkıştırdıklarımız, az bile yaptıklarımız...
Ve haklarını yediklerimiz...
Hepsi inanılmaz bir koro oluşturup, yılın bu son gününde sadece bizim duyabileceğimiz bir şarkı söyleyecekler...
Kulağımızın içinde yankılanan; çok sesli, anlaşılmaz sözcüklerle dolu uzun bir şarkı!
***
Kimimiz için gerilim müziği, kimimiz için iki adım ileri, bir adım geri temposunda Mehter Marşı...
Kimimiz için Roman havası, kimimiz için zeybek, kimimiz için arabesk!
Ve kimimiz için yüreğimizi sızlatan bir “kara sevda” ezgisi...
Tek
bir gerçek var ki; herkes kendi şarkısını dinleyecek bugün... Her bir
notasını kendi oluşturduğu, bilerek ya da bilmeyerek sözlerini yazdığı
kendi şarkısını!
***
Benim şarkım; oldukça hüzünlü bu yıl...
“Acı kayıplar”ın en acısı: Annem!
“Sordum
sarı çiçeğe”yle başlayan ve ak bir tülbentin içinden geçtikten sonra
iyice yumuşayan, naif ve içli bir ilahi... Daha kim bilir kaç yılımın
şarkısını etkileyecek, temel bir motif!
Acının yanında özlem, pişmanlığın yanında yalnızlık notaları...
Hemen ardından gümbür gümbür yükselen nefis bir direniş marşı; “Çanakkale içinde” tadında...
Tüm kaleleri kuşatılan bir neslin, kalan birkaç kaleyi korumak için gözünü budaktan esirgemeyişinin coşkusu!
Birilerinin
sonuna kadar açtıkları radyodan yükselen Arap’ın “Yalelli”sine inat,
yıl boyunca kararlılıkla söylemeye çalıştığım vatan şarkıları...
***
Yılın son günü, bugün...
Siz de bir an yalnız kalın ve kendi şarkınızı duymaya çalışın!
Çünkü “yeni yılın yeni şarkısı”nın habercisi olacak duyduğunuz ezgiler...
Gelecek yıl için daha “insani” bir plan yapmanızı sağlayacak...
Ya özlem?
İyiye, doğruluğa, mutluluğa, coşkuya, sevince kavuşma özlemi...
Hiç kuşkunuz olmasın; o yine kaçacak... Bizim, “Sadece yanımda ol” diye yalvarmamızı umursamadan, bildiğini okuyacak...
Ama biz özlemeyi sürdürmeyi becerdiğimiz sürece, insan olacağız...
Kısacası özlem, hep olacak!
*****
GÜNÜN SORUSU
Melih
Gökçek, Kemal Kılıçdaroğlu’nun iddia ettiği gibi doğal gaz
abonelerinden fazla para aldığını kabul etmiş ve bu paraların iadesine
başlanmış!
Gökçek’in görevden alınması ve hakkında dava açılması gerekmiyor mu?
*****
Cuma namazı için Kâbe’ye gitmek israf değil mi?
Bütün din tacirleri günlerdir ağız birliği etmişcesine aynı şeyi söylüyor:
“Yılbaşı
kutlamaları için harcanan para israftır. İsraf da haramdır. Bu yüzden
gerçek Müslümanlar yılbaşı kutlamalarına katılmaz.”
Bu ülkenin insanları, Noel’i değil, eski bir yılın bitmesini, yeni bir yılın başlamasını kutluyorlar...
Birbirlerine iyi dileklerde bulunuyor ve dostluk tazeliyorlar...
Bu arada da herkes kendi bütçesine göre; çok da önemli sayılmayacak bir miktarda harcama yapıyor...
Bunun neresi israf, neresi haram?
***
Gelelim
başka bir konuya: Ülkemizde çok sayıda şirket, son birkaç yıldır
Kâbe’de cuma namazı kıldırmak için özel turlar düzenliyor.
Perşembe akşamı Atatürk Havalimanı’ndan Cidde Havaalanı’na hareket ediliyor.
Gece 2.00’de Mekke’ye varılıyor. 11.00’de Harem-i Şerif’e cuma namazı için gidiliyor. Aynı akşam da İstanbul’a dönülüyor...
Bunun için harcanan para, en ucuz tarifeden 777 Euro!
Yani; yaklaşık 1.500 YTL!
***
“Yılbaşı kutlamaları israftır” diyen müftüler, dinci kalemler, tarikat ve cemaat ağaları, sözüm size:
Bir kez olsun bu turlara katılanları da uyardınız mı?
Onlara da “Dinimizde israf haramdır ve yaptığınız israftır” dediniz mi?
Yoksa; dinci seyahat acentalarının tepkilerinden mi çekindiniz?
Mustafa MUTLU- ALTIN ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 170
Yaş : 58
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Kişisel Mesaj : mmutlu@gazetevatan.com
Aldığı Teşekkür : 25
Kayıt tarihi : 27/05/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz