Rahatsız Olanlara Ve Biraz Da Aydınlara Sormak İsterim

Ülkede o kadar çok rahatsız olanlar var ki, sorma gitsin! Buna biliyorsunuz “gocunmak” da deniliyor. Dikkat ederseniz, hadi gocunan demeyeyim, ama rahatsız olanlar halktan çok aydın olarak adlandırdıklarımızdır. Halk olaylardan memnun olmalı ki, sesi soluğu çıkmıyor! İnşallah ile, maşallah ile gününü gün ediyor aziz milletimiz. Böyle demeleri de çok normal, çünkü aksini söyleselerdi biraz inandırıcı gelmezdi insana. Neden mi? Dile kolay! Tam 89 yıl önce aydınlanmaya başlamış olan topluma, geriye dönüş yaptırılarak cahillik labirentine sokuldu. Tabi ki, 11 Kasım 1938`de başlayarak!
Eski duruma sokulan toplumdan bir yenilik, bir değişim, bir ilerleme beklenebilir mi? Nasıl yenileşsin, nasıl değişsin, nasıl ilerlesin?
Kısacası; toplumun hiç bir suçu yok bu gidişattan.
O zaman geriye kimler kalıyor?
Elbette ki aydınlar.
Yani, okumuş, ileri düşünceli, çağın gereksimlerini benimseyen kişiler.
Peki, bunlar ne yaparlar veya ne yapmalılar? Görevleri, 11 Kasım 1938`den sonra cahillik labirentine sokulmuş olan halka çıkış yolunu göstermek, onları aydınlatmak, bilgilendirmek değil midir?
Peki, bu aydınlaymayı, bilgilendirmeyi nasıl yapıyorlar kendilerini aydın olarak adlandırdığımız aydınlar?
Tanrı sizi inandırsın, tamı tamına 73 yıldır yazmakla, söylemekle yapıyorlar bu işi.
Peki, nerede yapıyorlar bunları?
Okunmayan veya çok ama çok az okunan gazetelerde ve az ama az izlenen televizyon ekranlarında!..
Ve de şöyle diyorlar yazan, konuşan aydınlar:”
Türkiye`de okuma oranı, muz cumhuriyetleri olarak adlandırılan ülkelerin arkasında.”
Tespit doğru ise, o zaman neden gocunuyorsunuz, pardon neden rahatsız oluyorsunuz?
Tespit doğru ise, o zaman neden yazıyorsunuz?
Ne okuyan var ne de televizyonları izleyen!yorsunuz?
O zaman neden yazıp duruyorsunuz
Buna ne derler?
“Laf olsun torba dolsun”
Yazı yaz safya dolsun”
İpe sapa gelmeyen dizileri, kadınlara erkek, erkeklere kadın ayarlayan programları izleyen toplum da ülke elden gitse ve de kı...da bireler uçsa haberi olmaz... Bu halka “tehlikenin farkında mısınız?” diye bir soru da sorulamaz... Çünkü Uğur Mumcu`nun dediği gibi, bilgi sahibi olmadığı için fikir sahibi olamaz!..
Ama aydınlar?!
Hem bilgi hem de fikir sahipleri, ama gelin görün ki, oturdukları yerden yaz allah yaz, konuş allah konuş...
Mustafa Kemal şöyle der:
1. “Aziz ve mübarek vatanımızı kurtarmak için bütün aydınların, herkesin hazır olması lazımdır. İstanbul`a gitmeyeceğiz. Anadolu büyük bir hazinedir.”
2. “...Anadolu`ya geçmekteki maksadım, Anadolu` nun ortasında ve Türk milletinin büyük kütlesi içinde, Türk milletinin yüksek seciyesine ve inanılmaz ve sarsılmaz azim ve imanına dayanmak idi...”
Demekki çözüm ne yazmada ne de ekranlarda konuşmadaymış. Çözüm ANADOLU`ya gitmekmiş...
Çözümü Anadol`da aramadıktan sonra...
Mustafa Kemal 1921 yılında, eğer Anadolu` nun yolu tutulursa, Namık Kemal`in
“Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini.” şöyle ifade eder:
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini.”
Kurtuluşu arıyorsan, çareyi, 1919`da olduğu gibi, Anadolu`da arayacaksın!

Dr. Yüksel Cavlak