Hayata dair - 19
1 sayfadaki 1 sayfası
Hayata dair - 19
Hayata dair - 19 –
Teknolojik buluşların dünyayı değiştireceği iddiası yeni değil. Hemen hemen her kuşak böyle bir dönem hazzına kaptırdı kendini.
Stefan
Zweig, çağdaşlarıyla birlikte, uçak denilen buluşun sınırları ve
ülkeleri, dolayısıyla düşmanlıkları ortadan kaldıracağını savunuyordu.
Öyle ya; uçak bütün sınırların üstünden uçtuğu ve bir anlamda sınır
tanımadığı için, eski milliyetçi modeller nasıl devam edebilirdi?
Derken ne oldu biliyor musunuz? Korkunç bir dünya savaşı patlayıverdi.
***
Büyük
Helen filozofu Platon’a bizimkiler Eflatun der. Eflatun 2 bin 500 yıl
önce oturmuş, bir ülkeyi kimlerin yönetmesi gerektiğini düşünmüş.
Diyor
ki: Bir toplumu yönetecek olan kişiler bu işe çok istekli olmamalı.
Neredeyse gönülsüz kişiler arasından seçilmeli. Kendi paralarıyla,
varlıklarıyla idare edebilecek durumda olmalılar.
Filozoflar arasından seçilmeleri daha uygundur.
***
Bu
ölçüler açısından baktığımızda bizim yöneticilerin durumu pek parlak
görünmüyor. Hemen hepsi başa gelmeye ve ömür boyu başta kalmaya pek
meraklı. Politika, ekmekleri, gıdaları olmuş.
Bu işe ilk
girdikleri sırada pek varlıklı değiller ama sonra etrafları,
akrabaları, takım taklavatları ile birlikte zenginleşiyorlar.
Felsefe ile uzaktan yakından ilgileri yok.
***
Akıllı bir adam, “Düşmanlarınızı öldürmeyin!” demişti. “Nasıl olsa ölecekler. Sadece biraz beklemeniz gerekiyor.”
Carl
Sagan’ın “soluk mavi bir nokta” olarak tanımladığı dünya yuvarlağının
konukları durmadan değişmekte. Her elli atmış yılda bir yenileniyor
konuklar.
10 yıl sonra, kendilerini kavganın, öfkenin şehvetine
kaptırarak birbirlerinin boğazına sarılanların çoğu gitmiş olacak bu
dünyadan.
20 yıl sonra biraz daha çoğu, 30 yıl sonra daha fazlası.
Sonra hiçbiri kalmayacak!
Ve
bugünün başarı hırsıyla yanan, rakibini tepelemekten zevk alan muhteris
yaratıkları “ne söylerler, ne bir ses verirler” dizesinin konusu haline
dönüşecekler. Geride iyi bir isim bırakabilirlerse ne mutlu onlara.
“Efendi
adamdı. İyi bir insandı” diye mi konuşulacak arkalarından yoksa
“Mendeburun, kavgacı, hırslı herifin tekiydi. Ne kendi eyledi rahat, ne
halka verdi huzur!” mu denilecek?
Teknolojik buluşların dünyayı değiştireceği iddiası yeni değil. Hemen hemen her kuşak böyle bir dönem hazzına kaptırdı kendini.
Stefan
Zweig, çağdaşlarıyla birlikte, uçak denilen buluşun sınırları ve
ülkeleri, dolayısıyla düşmanlıkları ortadan kaldıracağını savunuyordu.
Öyle ya; uçak bütün sınırların üstünden uçtuğu ve bir anlamda sınır
tanımadığı için, eski milliyetçi modeller nasıl devam edebilirdi?
Derken ne oldu biliyor musunuz? Korkunç bir dünya savaşı patlayıverdi.
***
Büyük
Helen filozofu Platon’a bizimkiler Eflatun der. Eflatun 2 bin 500 yıl
önce oturmuş, bir ülkeyi kimlerin yönetmesi gerektiğini düşünmüş.
Diyor
ki: Bir toplumu yönetecek olan kişiler bu işe çok istekli olmamalı.
Neredeyse gönülsüz kişiler arasından seçilmeli. Kendi paralarıyla,
varlıklarıyla idare edebilecek durumda olmalılar.
Filozoflar arasından seçilmeleri daha uygundur.
***
Bu
ölçüler açısından baktığımızda bizim yöneticilerin durumu pek parlak
görünmüyor. Hemen hepsi başa gelmeye ve ömür boyu başta kalmaya pek
meraklı. Politika, ekmekleri, gıdaları olmuş.
Bu işe ilk
girdikleri sırada pek varlıklı değiller ama sonra etrafları,
akrabaları, takım taklavatları ile birlikte zenginleşiyorlar.
Felsefe ile uzaktan yakından ilgileri yok.
***
Akıllı bir adam, “Düşmanlarınızı öldürmeyin!” demişti. “Nasıl olsa ölecekler. Sadece biraz beklemeniz gerekiyor.”
Carl
Sagan’ın “soluk mavi bir nokta” olarak tanımladığı dünya yuvarlağının
konukları durmadan değişmekte. Her elli atmış yılda bir yenileniyor
konuklar.
10 yıl sonra, kendilerini kavganın, öfkenin şehvetine
kaptırarak birbirlerinin boğazına sarılanların çoğu gitmiş olacak bu
dünyadan.
20 yıl sonra biraz daha çoğu, 30 yıl sonra daha fazlası.
Sonra hiçbiri kalmayacak!
Ve
bugünün başarı hırsıyla yanan, rakibini tepelemekten zevk alan muhteris
yaratıkları “ne söylerler, ne bir ses verirler” dizesinin konusu haline
dönüşecekler. Geride iyi bir isim bırakabilirlerse ne mutlu onlara.
“Efendi
adamdı. İyi bir insandı” diye mi konuşulacak arkalarından yoksa
“Mendeburun, kavgacı, hırslı herifin tekiydi. Ne kendi eyledi rahat, ne
halka verdi huzur!” mu denilecek?
Zülfü Livaneli- GÜMÜŞ ÜYE
-
Mesaj Sayısı : 81
Yaş : 78
ŞEHİR : yazar
Meslek : yazar
Öğrenim Durumu : yazar
Aldığı Teşekkür : 10
Kayıt tarihi : 25/11/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz